Bob Dylan'ın Sektördeki İlk Yıllarını Anlatan A Complete Unknown'un İncelemesi

müzik dünyasının aykırı ve ikonik ismi bob dylan’ın erken yaşlardan başlayan yükselişine odaklanan a complete unknown, hollywood’un sevilen yönetmenlerinden james mangold’un yönetiminde seyirciyle buluşuyor. mangold özellikle dylan ile beraber kitlelere yayılan folk müziğin, gittikçe politikleşen ve kendi formundan öteye gitmeye başlayan ve geleneksel anlayışa karşı duruşunun altını çizmeye çalışıyor.
dylan’ın müziğindeki dönüşümünün en hareketli dört yılını konu edinirken, dönemin göz alıcı sanatçılarına, newport folk festivali’nin kitlesel açıdan büyüyüşüne ve dönemin korku dolu ikliminden sıyrılmaya çalışan amerikalılar’ın kendini bob dylan’a bırakarak özgürleşmesini seyirciyle paylaşmaya çalışıyor.
Uyarı: Spoiler içerir.

oyunculuklar ve karakterler
filmin odak noktası ve arzu nesnesi tabii ki bob dylan olduğu için onu canlandıran timothée chalamet’in performansı gerçekten önem kazanıyor. chalamet, bob dylan‘ı silüet olarak hissettiriyor. karakterin varlığını fiziki olarak film boyunca tutarlı şekillerde kabullenebiliyoruz. ancak oyuncu şarkılarda ve konuşma tarzı olarak doğal seleksiyonu yakalayamıyor, taklit hissi veriyor. belli ki onun klasmanında oyuncuların rollerine çalışırken, çok fazla gerçek görüntülerden esinlenebileceğini tahmin edebiliriz. bu bağlamda chamalet, karakterini iyi analiz ediyor ama ortaya çıkardığı dylan portresi, kendisinden de çok izler taşıyor. saf bir şekilde bob dylan görmektense, bob dylan rolündeki timothée chalamet’i izlemiş oluyoruz. abartılı olduğu pek çok sahneyle karşılaşırken, müzisyenin şarkılarındaki büyüleyici etki sayesinde bu abartıyı yeri gelince seyircinin izlerken tolere edebildiğini söylemekte yarar var.
tabii bu durumun kurtarıcılarından birinin de filmin atmosfer yaratmadaki becerisi diyebiliriz. dönemin müziği, yaratılan atmosfer ve özgürleşmek isteyen bir neslin ışığı filmin her yerine siniyor. bu nedenle de atmosferin etkisiyle filme kapılıp gitmemiz mümkün diyebiliriz. a complete unknown uzun süresine rağmen başladığı gibi bitiyor. seyirciyi dalgalara kapılmadan güvenli bölgeye yalpalamadan sakince götüren bir kano gibi tazelik veren bir film izliyoruz.
ancak filmin senaryosunda bu tazeliğe rağmen genel çatışma sorunları ortaya çıkıyor. bu sebeple geçmişine dair bile sisli bulutlarla baktığımız fenomen dylan’ın yükseliş hikayesi hiçbir çatışmanın içine giremiyor. geleneksel müziğe karşı yenilikçi arayışındaki dylan’ın başkaldırısı film için son derece yumuşak bir ikilem yaratıyor. genelde iyi senaryoların, doğru yaratılan çatışmalar ve çelişkilerle mücadele etmesi, farklı bakış açılarıyla seyircinin düşüncelerine katman yaratması beklenir. bu film bunu maalesef yapamıyor ve dylan’ın yazarlığına odaklanıyor. sanatçının ilham kaynakları ve ilişkilerini mercek altına alıyor. chalamet, insani tarafını güçlü kılmaya çalışırken dylan‘a pek kıyamıyor ve onu tanrısallaştırıyor.

yan roller daha görkemli
filmin öne çıkan oyunculuk performanslarında bu yüzden chalamet’den çok yan karakterlerin tutarlı yazılarak öne çıktığını söyleyebiliriz. edward norton’un pete seeger performansı bir anlamda folk müziğin ılımlı muhafazakarlığının temsili olarak karşımıza çıkıyor ve norton her hareketiyle filmin kalbi olmayı beceriyor. bu yüzden de karakterin işlenişi her açıdan gri noktalara kayarak, insani boyutlar kazanabiliyor. öte yandan filmin öne çıkan iki kadın karakterinden birini canlandıran monica barbaro, joan baez rolünde ete kemiğe bürünen göz kamaştırıcı bir karakter profili yaratıyor. karakterin her tür davranışı, müziğini sergileyişi ve bakışlarıyla baez’in etkileyici aurasını deneyimlememizi sağlaması açısından benzersiz bir performans olarak öne çıkıyor.
diğer kadın karakteri canlandıran elle fanning’in karakteri ise oldukça sıradan ve tekdüze yazılmış. klişe bir şekilde destekçi kadın rolü ne kadar duygusal noktalara temas etse de filmin odak noktasına iz bırakıcı bir katkıda bulunmuyor. bu yüzden öne çıktığını söylemek güç diyebiliriz. boyd holbrook’un johnny cash performansı ise çok iki boyutlu ve neredeyse tipleme boyutlarında filmde yerini almış. yine atmosfer dışında senaryoya hizmet etmeyen bir hamle olmuş.

mesihlik seviyesinde bir şöhretin yansımaları
bob dylan biyografisi olmaktan çok ikonik ismin aurasını ön plana alan, dönemin ruhunu ve müzik iklimini atmosfer olarak başarılı bir şekilde sunan a complete unknown, bir yıldızın nasıl doğduğu hakkında bir film olarak değerlendirilebilir. bob dylan’ın mesihlik ve yehudalık arasında giden şöhret yolunu, şair ve düşünür olarak buluşlarını ve bir sanatçının akılda kalmak istiyorsa diğerlerinden farklı olması gerektiği vurgusuyla seyircisine sunuyor.
sonuç olarak a complete unknown önem verdiği kısma odaklanıyor, gerisini bir muamma olarak bırakarak gizem yaratıyor. bu taptığımız kişi, sıradan bir çocuk ama sıradan olmaktan öylesine başarılı kaçıyor ki onu vahiy seviyesinde sevebiliriz. ”özgün sanatçılar, değişim geçiren öncülerdir.” mesajıyla film mesajını verip geri çekiliyor. konser sahnelerindeki muazzam etki, a complete unknown izlemeniz için en büyük neden olabilir. sırf bu sebeple filmi sinemada izlemenizi tavsiye ederim.
kaynak: timothée chalamet’in bob dylan’ı canlandırdığı a complete unknown filmi hakkında yazdık! yazımız için > bob dylan’ın beyninde yaşamak