Breaking Bad Karakterlerinin Temsil Ettiği 7 Ölümcül Günah

Se7en filminde gördüğümüz bu kavram, esasında Breaking Bad'in ana karakterlerine de uyuyor gibi. İnceliyoruz...
Breaking Bad Karakterlerinin Temsil Ettiği 7 Ölümcül Günah

bazı diziler sadece bir hikâye anlatmaz; insanlığın içindeki en karanlık dürtüleri açığa çıkaran bir ayna işlevi görür, breaking bad tam olarak böyle bir dizi.

walter white’ın güç, para ve ego girdabında nasıl boğuştuğunu izlerken aslında dizinin bize sunduğu şey; insan doğasının en ilkel, en günahkâr yönleridir. bence hristiyanlıktaki yedi ölümcül günah kavramı, breaking bad’deki karakterlerle birebir örtüşüyor. bu günahlar; kibir, açgözlülük, şehvet, kıskançlık, oburluk, öfke ve tembellik olarak sıralanıyor ve dizideki birçok karakter bu günahların ete kemiğe bürünmüş hâli gibi.


prodigy - mind fields'i arka plan olarak açın ve kendinizi yazıya bırakın!


kibir - walter white

walter white, başlarda sıradan bir kimya öğretmeniyken, sonrasında heisenberg’e dönüşen bir karakter. başlangıçta yalnızca ailesi için meth pişirdiğini iddia etse de, zamanla asıl sebebinin kendi egosu olduğunu görüyoruz. kimya alanındaki dehasının hak ettiği değeri görmediğine inanıyor ve bu yüzden suç dünyasına girerek kendini kanıtlamaya çalışıyor. en büyük günahı kibir, çünkü gücü eline geçirdiğinde onu bırakmak istemiyor ve bu gücü kaybetmemek için yapmayacağı şey yok.

gustavo fring ona muazzam bir teklifte bulunduğunda, walter sadece parayı alıp işin içinden çıkabilirdi. ancak kibri buna izin vermedi. “i am the danger” ve "say my name" repliği, onun içindeki kibri ve gücün tadını nasıl aldığını gösteren en güçlü kanıtlardan biri. jesse ve gale'a yukarıdan bakması, gus’ı küçümsemesi ve en sonunda kendi sonunu kendi eliyle hazırlaması hep kibirinin bir sonucuydu. ayrıca, hank ve tüm aile üyeleriyle birlikte şarap içtiğinde, şarabın da etkisiyle hank'e heisenberg'i övmesi, yine kibrinin dışa yansımasıydı.


açgözlülük – gustavo fring

gustavo dizinin en zeki ve en korkutucu karakterlerinden biri. soğukkanlı ve sistematik bir iş adamı gibi görünüyor ama aslında açgözlülüğünün esiri olmuş biri. sadece para kazanmakla kalmıyor, aynı zamanda rakiplerini tamamen yok edip uyuşturucu pazarını tekeline almak istiyor.

hector salamanca’ya olan nefretini tatmin etmek için yıllarca bekliyor, intikam planını büyük bir sabırla işliyor. ama en büyük hatası, açgözlülüğünün onu walter white’ı hafife almaya itmesi oluyor. eğer walter’ı daha önce ortadan kaldırmaya çalışsaydı, belki de hâlâ hayatta olurdu. ancak hep daha fazlasını istemesi, kontrol manyaklığı ve açgözlülüğü, hector’un tekerlekli sandalyeden bile gustavo'nun işini bitirebilmesine sebep oluyor.


şehvet – skyler white

şehvet deyince akla sadece fiziksel arzular gelmemeli. skyler white’ın şehveti, aslında güç ve kontrol şehveti. aslında skyler, walter’ı hep küçümsüyor, hatta ona ihanet ederek ted'le ilişkiye bile giriyor. ama daha sonra walter’ın kazandığı paranın cazibesine kapılıyor ve walter'la sanki istemiyor gibi davranarak iş birliği yapmaya başlıyor.

walter’ın paralarını aklamaya başladığında, ilk başta tedirgin olsa da zamanla bu yeni karanlık dünyaya adapte oluyor. ted’e mali müfettişleri haklama konusunda yardım etmesi de bunun bir göstergesi. ted düşüp boynunu kırdıktan sonra hastaneye ilk başta korkarak gidiyor, ama ted'in kendisinden korktuğunu gördükten sonra, bu hoşuna gidiyor ve onu sessiz kalması konusunda daha çok korkutuyor. yani skyler, bir noktadan sonra ahlaki kaygılarından sıyrılıp gücün tadını çıkarmaya başlıyor ve bu da onun en büyük günahı oluyor.


kıskançlık – hank schrader

hank, dea ajanı olduğu için dizinin en dürüst karakterlerinden biri gibi görünüyor ama aslında içten içe büyük bir kıskançlık taşıyan bir karakter. başlarda walter’ı küçümseyen, onun ezik bir öğretmen olduğuna inanan hank, zamanla walter’ın aslında heisenberg olduğunu öğrendiğinde büyük bir kıskançlık ve öfke içinde çırpınıyor. çünkü, onun gözünde walter hep pasif bir adam ve asla büyük şeyler başaramayacak biri. hank, kendisini alfa bir karakter olarak görüyor ve walter'ı ezikliyor, ona göre walter hiçbir zaman hank gibi biri olamazdı.

walter, hank'i kandırabilmeyi başardığı için hank bu duruma inanılmaz öfkeleniyor, walter'ı içten içe kıskanmaya başlıyor. hank, walter’ı yakalamaya o kadar takıntılı hâle geliyor ki, bunu kişisel bir savaşa dönüştürüyor ve bu da onun sonunu getiriyor.


oburluk – todd alquist

oburluk, sadece yemekle ilgili değildir; aynı zamanda açgözlülüğün aşırıya kaçmış hâlidir. todd bu yüzden tam anlamıyla bir psikopat. onu esas obur yapan şey, şiddet, kaos ve güç karşısındaki açlığı. lydia’ya karşı saplantısı, walter’a olan hayranlığı ve öldürmekten zevk alması bunun en büyük örnekleri.

tren soygunu sırasındaki motorlu çocuğu ve andrea’yı soğukkanlılıkla öldürmesi ve tüm bunları hiçbir pişmanlık duymadan yapması, onun tamamen şiddete doymayan bir obur olduğunu kanıtlıyor. todd, güç ve şiddete karşı duyduğu oburluk hissinden vazgeçemiyor. milyonlarca dolar vurgun yapsalar bile, sıradan bir hayatı tercih edemiyor çünkü içinde birilerini öldürmeye, yaralamaya dair hiç bitmeyecek bir istek yani oburluk var.


öfke – hector salamanca

hector tam olarak öfkenin vücut bulmuş hâli. tüm hayatı boyunca öfke ve nefretle hareket eden bir karakter. gustavo fring’e olan nefretini hiç kaybetmiyor, yıllarca intikam almak ve onu öldürmek için sabırla bekliyor.

gustavo'yu öldürebileceğinden emin olduğunda bile hector'un öfkesi yüzüne vuruyor yani hector'un günahı, öfke.


tembellik – jesse pinkman

jesse aslında zeki biri ama tembelliği yüzünden hayatını mahvediyor. walter ona birçok fırsat sunmasına rağmen hep yanlış seçimler yapıyor. ailesinin ona sunduğu düzgün bir hayatı elinin tersiyle itiyor, jane’in ölümünden sonra düzelme şansı varken uyuşturucuya geri dönüyor. yani jesse hiçbir zaman üstündeki tembelliği atıp, kendi ayaklarının üstünde durmayı başaramıyor, hep birileri ona yol göstermek ve hatalarını düzeltmek zorunda.

tembelliği yüzünden walter’a bağımlı hâle geliyor ve kendi kararlarını almak yerine sürekli başkalarının onun yerine karar vermesine izin veriyor. bu da jesse'nin günahı.