Büyücülük Evreninin, Değeri En Bilinmeyen İnsanı Ron Weasley'e Hakkını Teslim Eden Bir Yazı
ron weasley, harry'nin hayatında oldukça büyük bir şanstır
uzun boylu, kızıl saçlı ve çillidir. güvenilir, samimi ve geyik kapasitesi oldukça yüksek biridir. maceraları boyunca dördüncü kitap harry potter and the goblet of fire'da, harry'nin ateş kadehine ismini kendisinin atmadığına inanmaması yüzünden; harry potter and the deathly hallows'ta ise horcrux madalyondan etkilenip, harry ile hermione'yi birlikte zannettiğinden onları terk etmiş ve harry ile konuşmamıştır.
bu iki olay dışında, trende tanıştıkları andan itibaren, yaz tatilleri dışında, özellikle okulda harry'nin neredeyse her daim yanında olmuştur. evini ve ailesinin sevgisini onunla paylaşmaktan bir an bile çekinmemiştir. bütün bunları da harry'nin şöhretinden faydalanmak için değil, onu gerçekten sevdiği için, iyi bir insan olduğu için yapmıştır.
maddi sıkıntılar çeken bir aileden gelmesine rağmen hiçbir zaman harry'nin parasını kıskanmamış, çok afedersiniz puştluk yapmamıştır. ha tabi, arada harry'nin firebolt'una hasretle bakar, bir tur binmek ister; bir kendisinin nuh peygamber zamanından kalma resmî cüppesine bir de harry'nin jilet gibi olanına bakar "niye ben?" diye feryât eder; harry'nin trende aldığı kazan pastası'na ve diğer mamûllere otlakçılık eder ama hiçbiri yüreğinin derinliklerinde hasete dönüşmez. gönlü zengindir ginger'ımın.
çok zeki bir insan değildir ancak aptal da değildir
genellikle hermione tarafından düz adam olmakla suçlanır. oysa sadece çoğu erkeğin yaptığı gibi çetrefilli düşünmez, olayları olduğu gibi ele alır. harry de bu anlamda ron'dan önde sayılmaz; bu yüzden grubun eksik kalan bu kısmını hermione doldurur.
dersler konusunda harry ile acayip bir uyum içindedir. ikisi de yumurta kapıya gelince çalışır, vasat ve vasatın üstü notlar alırlar. tek fark, harry karanlık sanatlara karşı savunma dersinde çok daha iyidir. ha bir de ron arada sırada hermione'ye ödev kitlemeyi başarır. ikisinin profesör trelawney'nin kehanet ödevini yaparken kafadan kehanet uydurdukları bölüm mükemmeldir.
ailesinin son erkek çocuğudur. bu yüzden biraz geri planda kalmıştır. ne ginny gibi tek kız evlattır, ne fred ve george gibi ikiz olmanın verdiği ekstra bir yakınlığa sahiptir. percy zaten kibirli asshole'un tekidir, evlat olsa sevilmez ama anne ve baba weasley'ler tarafından yine de sevilir, bill ve charlie ise ilk göz ağrılarındandır. kısacası ron, ailenin en arada kaynayan ferdidir. bunu aslında çoğu zaman belli etmez, biz de uzun bir süre fark etmeyiz. bu anlamda zaten neredeyse kimsesiz olan harry onun için bir can yoldaşı olmuştur. onu da diğer kardeşleri gibi sevmiş ve aynı şekilde karşılık görmüştür. tabi harry'nin popülaritesinden nasibini alması da bu ilişkinin ona ikincil bir faydasıdır. ailesinde geri planda kalmış olan ron, harry sayesinde inanılmaz maceralar yaşamış ve hatta bazı zamanlarda olaylarda kilit rol oynamıştır.
fedakârdır
bunu ilk kitapta satrançta kendisini feda etmesinden anlamak kolayca mümkündür. arkadaşını hiçbir şekilde satmaz, destek çıkar. beşinci kitapta harry ve seamus'un tartışmalarında seamus'a rahatça posta koymuş ve harry'ye kayıtsız şartsız inandığını belirtmiştir.
zayıf noktaları, insanlar için sürekli yancı pozisyonunda oluşu (ama aslında yancı karakterli biri olmaması) ve hermione'ye duyduğu sevgidir. bunların hepsini kalbine gömmüştür, çok yüksek ihtimalle kendisine itiraf etmekten bile utandığı korkuları son kitapta su yüzüne çıkmıştır. ama sonuçta o da insandır ve verdiği tepkiler, korkuları gayet insanîdir. sonunda hepsinin boşuna olduğunu zaten anlayacaktır.
yukarıda da belirttiğim gibi ron asla bir yancı değildir. yancı dediğimiz peter pettigrew'dur, crabbe'dir, goyle'dur. ron her zaman bu tiplerden büyük bir farka sahiptir: sevgi ve karakter.
çok severim kendisini. çoğu zaman da kendime benzetirim az biraz. "bloody brilliant" demesi en çok ona yakışır. ronnie, nam-ı diğer won-won, her zaman kralımızdır!
the underrated king!
bütün hikaye boyunca harry ne kadar tehlikedeyse, ron da o kadar aksiyonun, tehlikenin içindeydi. üstelik sürekli fikirleri kulak arkası edilen, en yakınları tarafından bile alttan alta "ya ron işte" denip geçilen bir profil olarak görülmesine rağmen. herkes birini pohpohlarken ilerlemek kolay; ron ise sürekli olarak "imdat çekici" gibi görünmesine rağmen motivasyonunu kaybetmedi.
sadece sonlara doğru harry ile (hortkuluk'un da etkisiyle) araları açıldığında artık dayanamadığını gördük. ancak oraya kadar en yakın arkadaşının ailesi tarafından neredeyse kendisinden bile çok sevilmesi, sevdiği kızın sürekli kendisine "yav hee hee" çekip yaptıkları görmeden "heağriey heağriey" diye koşturması ve bence daha da önemlisi potter'ın kaybedecek hiçbir şeyi kalmamışken ron'un kocaman bir ailesinin olması üst üste birike birike gelen şeyler.
eyyamcı seçmen şapka bile "bir weasley daha" dedi ilk olarak. ulan sen büyülü, belli bir görevi olan bir itemsin, yorum yapmak sana mı düştü puşt. yamalı pelerinler, abileri yüzünden bela olmuş bir soyismi, hayvâni bir fakirlik ve sürekli bir hor görülmeyle boğuştu ana hikayenin yanında bu çocuk. kaç kere de götlerini kurtardı ama her seferinde şaşırdılar, bir kere bile yakıştıramadılar bir fikir çıkmasını. sonlarda bile yaptığı üst üste efsane çıkışlarda hermione hala şok oluyordu.
tüm bunlar bir yana özellikle bana göre yaptığı en muhteşem şey harry'nin sürekli "benim için şunu yapmayın", "benim için ölmeyin", "benim için, benim için..." diye gezdiği anda artık dayanamayıp "lan oğlum sen ne sikim bir gerzeksin, bu olay senden çok daha büyük. o kadar ölenler senin için mi öldü amk" diye suratına patlattığı andı. yemin ederim hiçbir sahnede daha fazla soğumadı ciğerim. benim için nirvana noktası buydu. ama kral o kadar iyi yürekli ki bunu bile çok uzatmadan kestirip attı.
ne zaman, ne gerekiyorsa onu yaptı
show, bencillik, kıskançlık vs hiçbir şeyi fazla abartmadan, bir şekilde çözdü ve yoluna devam etti. bu hikayede yaptıkları ile adının hakkını vermek arasında bir oran olsa en tepede altın harflerle ron weasley yazardı.