Cem Karaca'nın Gözyaşları Filminde Karaca'nın Orijinalinden Farklı Anlatılan Tarafları

Karaca'nın gerçekte yaşananlardan daha farklı olan Almanya yıllarını özet geçen bir yazı.
Cem Karaca'nın Gözyaşları Filminde Karaca'nın Orijinalinden Farklı Anlatılan Tarafları

cem karaca'nın gözyaşları... cem karaca'nın sesi ve birkaç sahne jesti güzel etüt edilmiş ve sunulmuş fakat senaryo ve gerçeklikle paralellik mevzularında kanımca sınıfta kalmış bir film. yalnız yasemin yalçın sana aşkolsun toto karaca bu kadar mı iyi oynanır yahu? resmen konuşması, hareketleri, mimikleri, bir gözünün kısıklığı vs. birebir. fevkalade. ismail hacıoğlunun da hakkını yemeyelim o da gayet iyi söylemiş şarkıları özellikle de emrahı.

genel hatlarıyla ilk yarı fena değildi diyebilirim fakat ikinci yarı resmen hafakanlar bastırdı çünkü komple yanlış resmedilmiş ikinci yarı yani almanya yılları.

Uyarı: Spoiler içerir.


ilk olarak 1967 altın mikrofon yarışmasına katıldıkları grup kardaşlar değil apaşlardır

o çok meşhur (bkz: resimdeki gözyaşları) ve (bkz: bu son olsun) gibi mihenk taşı eserler bu grupla ortaya çıkmıştır. bu şarkıların filmde olmaması ve grubun adının dahi anılmaması telif hakları sebebiyle olabilir. ayrıca babanın esma diye bir eşi yoktur, semra'dır ilk eşinin adı ki onunla da almanya dönüşü yıllarda tekrar evlenmiştir. namus belası yapıldığı dönemde taner öngür moğollara dahil değildir. gerçi cem karaca hariç grup elemanlarına hiç değinilmemiş zaten. neyse bunlar genel olarak görmezden gelinebilir sonuçta filmdir. fakat ikinci yarı pek de gerçeklerle uyuşmuyor.

bir kere almanya cem karaca'nın yabancı olduğu bir memleket değil

1968'den itibaren apaşlar ve diğer gruplarla plak kaydetmeye konser vermeye hatta klip çekmeye vs. gidip geliyorlar almanyaya sık sık. politikleşen ortam ve konserinde bomba hadisesi gibi sıkıntılı durumlar neticesinde cem karaca 1979'da bile isteye almanyaya taşınıyor. öyle filmde gösterildiği gibi almanya yılları berduşluk, yalnızlık, atalet ile geçmiyor. selda bağcan, zülfü livaneli gibi isimlerle konserlere çıkıyor. almanca oyun besteliyor. toto karaca ile birlikte oynuyorlar hatta. almancıların dertlerini anlatan albüm (bkz: die kanaken) yapıyor. o da nazım gibi sürgün edildiğinden nazımın mavi liman şiirini çok yorgunum olarak burada besteliyor ki albümün son şarkısıdır. almanya yıllarında oradaki hanım arkadaşıyla amerika, yunanistan (döndükten sonra yazdığı oh be şarkısında geçen "geceleri ben adada bodrum'a bakardım, ışıkları ben görürdüm of be" den kasıt bu yunanistan seyehatlerinde karşı kıyıdan türkiyeye attığı özlem dolu bakışlar) ve avrupa seyahatleri yapıyorlar. hatta plak-müzik dükkanı bile açıyorlar. almanya yıllarında kendisini ziyaret edenler arasında zeki müren de var barış manço da var yani yapayalnız unutlumuş değil. ilaveten beraber geldikleri feride ve emrahı kendisi gönderiyor türkiyeye geri daha 80'den önce.

vatandaşlıktan çıkma ve sürgün yıllarının başlangıcı ise 1979 yılında münihte katıldıkları 1 mayıs etkinliğinde gazetelere çıkan fotoğraf ve sonrasında magazin ciddiyetindeki gazetelerin attığı "cem karaca'nın gizli hesapları" gibi başlıklardır. 12 eylül darbesiyle beraber abuk sabuk davalar açılıyor hakkında ve teslim ol/yurda dön çağrısı yapılıyor. fakat haklı olarak işkence, adaletsizlik, askeri yönetim gibi durumlar sebebiyle dönmüyor ek süre istiyor. nihayetinde o süre de doluyor ve vatandaşlıktan çıkarılıyor. sonrasında bir diğer hanım arkadaşı vasıtasıyla mesut yılmaz ile iletişime geçip 1985 yılında o meşhur özallarla görüşme gerçekleşiyor. tabi zamanın yavşak ortamı yok el öptü yok dönek diye -ki aslı astarı yoktur- adamı çıldırtıyor o da tam aksini kanıtlamak için sivri açıklamalar yapıyor aksi yönde bu da memlekete dönüşünü iki yıl daha erteliyor.


filmde genel olarak zaman ve yıl mefhumu da yok

ne ne zaman oldu kim nereye ne zaman gitti bilmeyen adam hiçbir şey anlamaz. almanya'da ne kadar kaldı, ne oldu, ne gitti, ne zaman döndü, hiçbiri belli değil.

ayrıca almanya'dan döndüğünde ortada moğollar diye bir grup yok :) moğollar çoktan dağılmış ta ki 1992 yılında yapılan bir imza kampanyasıyla tekrar kurulana kadar.

almanya yıllarında verdiği konserlerde bölücü ve türkiye aleyhinde girişimlere müsaade etmeyen bu değerli adamı abuk sabuk gazete manşetleriye salak saçma dönek yakıştırmalarıyla bezdirmişler buna rağmen o sanatına cayır cayır devam etmiştir. cem karaca gerçekten gerek yorumu gerek söz yazarlığıyla muhteşem bir sanatçıdır. fakat filmde ne şarkı hikayeleri ne de bu üretkenliğe dair bişey bulamıyoruz.

cem karaca babasının mezarının üzerine gömülmüştür vasiyeti gereği. tam da babasının mezarı başındayken filmde şu şarkıyı bekledim istemsizce.

Cem Karaca - Baba

Spoiler bitti.

yukarıda bahsettiklerim filmin hikaye kaynaklı sıkıntılarıydı fakat cem karaca hayatına çok vakıf olmayanları rahatsız etmez gayet tatlı talı izlenebilir. özellikle konser sahneleri, kostümler ve vokaller sinema ekranında harika bir atmosfer sundu.

eksikliklerine rağmen cem karaca ismini yeni nesillere tanıttığı eski nesillere hatırlattığı için bile gidilip izlenmelidir. ayrıca bir taraf olunacaksa bu filme destek veren cem karaca'nın tek mahdumu emrah karaca'nın tarafında olunmalıdır ve film izlenmelidir.