Cengiz Han'ı Başarıya Ulaştıran Esas Sebep Neydi?

Farklı halkları ortak bir düzene bağlayabilen, savaş ve yönetimi bir arada yürütebilen ve bunu kalıcı bir sistem haline getiren Cengiz Han'ın (1162-1227) fazla bahsedilmeyen bir özelliğine dair kişisel bir görüşü paylaşıyoruz.
Cengiz Han'ı Başarıya Ulaştıran Esas Sebep Neydi?

cengiz han’ın başarısını sadece kişisel dehasıyla açıklamak, tarihsel materyalist bir bakış açısından oldukça eksik bir yorum olur. o, çağının ruhunu sezmiş ve ona uygun bir sistem inşa etmişti ama bu sezgi, havada bir fikir değil, dönemin maddi koşullarının zorlamasıydı. liyakati öncelemesi onu büyük yapan şey değil, o çağa uygun olan tek seçenek olmasıdır. marx’ın deyimiyle insanlar kendi tarihlerini yaparlar ama onu istedikleri koşullarda değil, içinde bulundukları koşullar altında yaparlar. cengiz han’ın liyakat sistemi de bu koşulların ürünüdür.

ondan önceki göçebe toplumlarda soyluluk, yani asalet, sadece bir gelenek değil, işleyen bir zorunluluktu. çünkü üretim tarzı buna dayanıyordu: ekonomi hayvancılık temelliydi, toplum yapısı akrabalık ilişkileriyle örülmüştü. kimse teknik uzmanlıkla değil, kan bağıyla mevki kazanırdı çünkü başka türlü bir işbölümü ya da bilgi birikimi zaten mümkün değildi. savaş kabileler arasında olurdu, ordu demek kabile demekti, ve komutanlık da doğal olarak soyluların elindeydi. yazı bilen azdı, hesap tutan neredeyse yoktu; o yüzden yönetim, geleneksel otoriteye ve karizmaya dayanmak zorundaydı. bu koşullarda liyakat değil, soyluluk iş görürdü. o yüzden kimse bunu sorgulamazdı.

O dönemlerde Moğol İmparatorluğu toprakları.

ama 12. ve 13. yüzyılda bu yapı çözülmeye başladı. ipek yolu yeniden canlanıyor, ticaret ağı çin'den ortadoğu’ya kadar uzanıyordu. bu sadece mal taşımak değil, bilgi, teknik, yazı, dil ve vergi sistemlerinin de dolaşıma girmesi demekti. savaşlar artık kabile düzeyinde değil, kıta düzeyinde yürütülüyordu. ordular binlerle, on binlerle ölçülüyordu. komutanlar sadece cesur değil, disiplinli, stratejik, lojistik bilen insanlar olmalıydı. aynı şekilde devlet adamı da sadece saygı gören biri değil, vergi toplayabilen, kayıt tutabilen, çok dilli ortamda karar verebilen biri olmalıydı. üretim ve mübadele ilişkileri karmaşıklaşınca, yönetim ve komuta da karmaşıklaştı.

tam da bu dönüşümün ortasında cengiz han ortaya çıktı. artık eski soyluluk düzeninin savaşları kaldıramadığını, eski kabile ağlarının genişleyen imparatorluğu yönetemediğini gördü. çocukluk arkadaşı ve güçlü bir müttefiki olan camoka’yı gözden çıkarması boşuna değil. camoka, eski dünyanın adamıydı; kabile reislerini merkeze almak isteyen biri. ama cengiz han, onun temsil ettiği şeyi, yani çürümekte olan bir iktidar anlayışını terk etti. subutay gibi bir demircinin oğlu, sırf yetenekli olduğu için en yüksek komutan oldu. cebes, jelme, muhtelif kabilelerden gelen ama sadakat ve başarı gösteren diğer askerler hızla yükseldi. çünkü artık mesele kimin soylu olduğu değil, kimin iş gördüğüydü.


sadece askeri alanda değil, bürokratik düzlemde de aynı anlayış geçerliydi. uygur yazmanlar, soğd vergi uzmanları, çinli mühendisler, kitan bilginler moğol devlet sistemine alındılar. yazıyı getiren tata tonga uygurdu, vergi sistemini düzenleyen yelü çutsay kitandı, ticaret bağlantılarını sağlayan çinkay uygur kökenliydi. hiçbirinin moğol soyluluğuyla ilgisi yoktu ama hepsi kendi alanlarında iş görüyordu. işte bu yüzden cengiz han, onları kabilesinden olmayanlara rağmen görevlendirdi. çünkü çağ, artık soy değil, yetenek istiyordu.

böylece moğol devleti bir kabile konfederasyonu değil, bir imparatorluk haline geldi. bu da liyakatin sadece bir ideal değil, tarihsel bir zorunluluk olduğunu gösteriyor. üretim tarzı değiştiği için, mübadele ağı genişlediği için, savaş ve yönetim başka bilgi türlerini zorunlu kıldığı için, cengiz han’ın liyakat sistemine geçmesi mümkün ve gerekli oldu. onun büyüklüğü, bu zorunluluğu görmesinde ve direnmeden uygulamasında yatıyor. o yüzden cengiz han'ın liyakati "düşünmesi" değil, onu tam zamanında uygulaması önemlidir. çünkü tarihte doğru fikir değil, doğru zamanda uygulanan fikir iş görür. marx'ın dediği gibi, tarih fikirlerin değil, maddi gerçekliğin alanıdır. cengiz han da kendi çağının koşullarını ve gereklerini sezebilen bir liderdi. ve o yüzden başarıya ulaşabildi.