Charles Bukowski'nin Hayatını Anlamak İçin Okumanız Gereken Km Taşı Kitaplar

Bukowski yazdıklarında birinci tekil şahıs kullandığı için kitaplarında nelerin gerçek, nelerin kurgu olduğu hep karıştırılmıştır ancak gerçekten de hayatının belli dönemlerini yansıtan kitaplar var. İşte bu kitapların kısa bir listesi.

1. ham on rye (ekmek arası)

bana kalırsa, bukowski'i anlayabilmek için önce çocukluk ve gençlik yıllarından başlamanız gerek. o yüzden ilk olarak bunu okuyun. annesinin pasifliği, babasının şiddeti... bukowski'i bukowski yapan tüm detayları, yani arka hikayeyi, burada öğreneceksinizdir.

2. factotum

factotum ham on rye ve postane yılları arasındaki dönemi anlatıyor. bu hikâyede bahsettiği "jan" karakteri, bukowski'nin hayatından gelip geçen en önemli kadındır. gerçek ismi jane cooney bakerdır ve ölümünün bukowski'in uzerindeki etkisini şu şiirinden anlayabilirsiniz.

3. post office

bukowski yazarlığa başlamadan önce uzunca yıllar postahanede çalışmıştır. yine bu kitapta, kendisinin karakterine, geçmişine dair önemli detaylar yakalayacaksınızdır. ki post office zaten onun ilk göz ağrısıdır. eğer postahanede çalışmış olmasa, belki de hiç ünlenmeyecekti, anlatacak bir hikâyesi olmayacaktı.

bu kitap ham on rye'a göre çok daha eğlencelidir. çünkü karşınızda artık hiçbir şeyi sallamayan, bir nevi "kaşarlanmış" bir bukowski vardır.

4. women (kadınlar)

bukowski'yi bukowski yapan o sıkıntılı çocukluğunu, gençlik yıllarını ve postahane dönemini okuduktan sonra, artık sıra hayatında iz bırakan kadınlara gelmiştir.

bukowski hiçbir zaman "elit", "hanım hanımcık" kadınlarla takılmamıştır. her zaman kendisi gibi, en arıza tiplerle yatıp kalkmıştır. bu yüzden ilişkilerini okumak çok eğlenceli. tutku, sevgi, şiddet... ne ararsan var.

ben her zaman lydia vance ile olan ilişkisini sevmişimdir. lydia'nın histerik, kıskançlık krizleri bana çok öncelerde kalan bir olayı hatırlatıyor. (ah, her birimiz zamanla ne kadar değişiyoruz...)

5. pulp

ama benim favorim pulp'tır. bukowski bu kitabı yazarken son demlerini yaşadığının farkındaydı. ölümü (lady death) ve değer verdiği şeyleri (fransız yazar louis-ferdinand céline, çalıştığı yayınevi yani black sparrow press (red sparrow) ve oranın müdürü john martin'i (john barton)) eğlenceli bir dedektif hikâyesinin içinde topladı... veda edercesine. hep keşke zamanında daha çok böyle kitaplar yazsaydı. kurgu, karakterler, her şeyin bir anda karışması, çözülmesi şahane derdim. ama sözlükteki bir yazar arkadaş şuna dikkatimi çekti; bu öykü, bukowksi'nin yazdığı en spirtüel kitap. belli ki bukowski bu kitabı yazarken hem kendi ölümünü kabullenmeye çalışıyordu, hem de ölüme yaklaşan her insan gibi, bir ruhu olup olmadığını sorguluyordu. bu yüzden bu kitap, diğer öykülerine göre çok daha farklı gelecektir...

son olarak

bukowski'in yaşadığı o "yeraltı dünyasını" okumayı herkesin midesi kaldır(a)mayabilir: alkol, şiddet, fahişeler, ne ararsanız var... bu yüzden onu okurken, kendi hayatınızla, kendi doğrularınız/yanlışlarınızla karşılaştırmamaya çalışın. siz sadece, bir süreliğine onun yaşadığı o iğrenç dünyaya misafir olacaksınız. çok da fazla takmayın. zira, o takmıyordu :)