Çin ve Hindistan'da Futbol Neden Yeteri Kadar Gelişemiyor?
çin ve hindistan'da futbolun gelişememesinin kültürle, gelişmişlikle gram alakası yok
refah ülkesi olarak tanımlanan ülkelerin çıkardığı nice efsane sporcu var. sadece futbolcu yok. iran mesela. hindistan ve çin'e belli açılardan yakın bir ülke. futbol feci popüler. hatta 35 milyonu aşkın taraftarıyla en popüler türk futbol takımı unvanını elinde bulunduran, tractor sazi de tebriz takımı olduğu için dolayısıyla iran ligindedir. yani feci bir futbola ilgi vardır. ancak bunlara rağmen bir asırdır çıkarabildikleri en iyi futbolcu ali daei'dir. çin'de ve hindistan'da o bile yok. çin ekonomi lideri olacakmış, kıytırık bir topun peşinde uğraşamayacak kadar bilinçliymiş de falan filan da son 3 yılda başlayan ve 2025'e kadar sürecek bir planlamayla spora 745 milyar dolar bütçe ayırdılar psikopat gibi. aslan payı da doğal olarak futbolun.
avrupa devleri çin'deki mevcut gelişen futbol endüstrisinin yeni kaymaklarını emcüklemek için yazları kampa gidiyor mesela. çin'in devlet olarak bundan bir payı yok ekonomik anlamda. futbol sadece ülkeleri içinde gelişiyor ve real madrid'dir, chelsea'dir, bayern münich'tir, gelip burda 1 hafta kamp yapıp dönüyor. evvelden de japonya'da yaparlardı. misal bir dönem galatasaray'da da forma giyen inamoto diye bir japon arkadaş vardı. bu adamı wenger'in transfer etme sebebi tamamen paraydı. wenger'in müthiş formda olduğu ve harika işler yaptığı yıllardı 2000'lerin başları. 2001'de inamoto'yu getirdi. wenger japonya'da çalışmış, ekonomi mezunu bir adamdır. arsenal maddi anlamda zor günler yaşarken bu adam gelip olayın seyrini çok farklı yere getirmiştir. zaten çoğu futbolsever az çok bilir icraatlerini. o dönem genç yetenek geliştirip dünya futboluna sunarken böyle bir hamleyi neden yaptığı merak konusuyken, mevzu bir yıl sonra çözülür ve inamoto'nun lakabı ingiltere semalarında "t-shirt" e çıkar. galatasaray da benzer bir sebepten kendisini transfer etse de ne forması satıldı, ne de takıma katkı verdi. bu sebeptendir ki beşiktaş geçen yazdan beri bir çinli oyuncu getirme derdindedir.
parsayı o ülkelerde filler toplar, çimenler de altında ezilir. çinlilerin bu yatırımları yapmasının altındaki sebep muhtemelen halkın meşgale edinmesi, sporların popüler hale getirilerek yabancı yatırımcıların ilgisinin buraya kayması ve gençlerin sporla uğraşarak geçmişteki brezilya örneğinde olduğu gibi burdan yürünmesidir. zaten ekonomileri epey güçlü. 750 milyar dolarlık bir para onlar için pek de bir şey değildir.
hindistan da çin gibi benzer olmasa da aynı adımları attı
emekliliği gelmiş hatta resmen emekli olmuş veteran yıldızları getirerek bir şeyler denediler birkaç yıl önce. del pierolar, piresler, roberto carloslar falan. o atılımları yurt dışında çin gibi bir sürekliliğe dayanmadığı için tutmadı ama ülkelerinde durum nedir bilemem. nadiren denk geldiğim özetlerden anladığım kadarıyla tribün doluluk oranları dubai, katar gibi ortalamanın bir tık üstü seviyede. çok fazla bir rağbet yok halk tarafından. bunun da kültürle bir ilgisi yok. abd, kanada, avustralya ve yeni zellanda gibi birleşmiş halklardan oluşturulan yeni ülkelerde de futbol gelişmemiştir. üstelik bu devletlerin dördü de ingilizlerin yarattığı ülkelerdir. ingiltere'nin futbolun atası olduğunu söylememe gerek yoktur herhalde. buna rağmen buralardan ne futbolcu çıkar, ne de futbol çok popülerdir. abd'de basketbol, baseball ve amerikan futbolu kanada'da buz hokeyi nhl, avustralya'da da avustralya futbolu(amerikan futboluna benzer) ve ingiliz kültüründen gelme cricket epey popülerdir. yeni zellanda'da da aynı şekilde rugby, cricket ve bunlara ek olarak netbol popülerdir. benzer eğilimler hindistan'da da görülür bu da onların eski bir ingiliz sömürgesi olmalarından kaynaklıdır. yani kültür diyecekseniz bunları da bilmek gerekir. futbolun gelişmeme sebepleri farklıdır.
çin, hindistan, japonya bunlar asya ülkeleridir
futbol avrupa'da ikinci dünya savaşı'ndan sonra büyük bir gelişme göstermiştir. türkiye de avrupa'ya olan yakınlığı sayesinde futbolu bu kadar iyi takip etmiş ve buna mutabık olarak gelişme göstermiştir. o dönem iletişim yolları çok gelişmediğinden asya ülkeleri kendi yağlarında kavrulmuş, geçinip gitmişlerdir. çin'de 1990'lara kadar futbol kulübü yoktu mesela. hindistan'da çok eski bir futbol tarihi vardır ingiliz askerleri sayesinde 1950'lerde de epey atılım yapmışlardı ancak 1960'lardan sonra tekrar içlerine gömüldüler ve 2000'lerin başında tekrar ayağa kalkmaya çalıştılar. halen uğraşıyorlar. çin de hindistan da deli gibi emek ve para harcıyor futbol için. ancak olmayınca olmuyor. futbol birçok ülkede hayatın bir parçası durumunda. afrika'da bile öyle. bu durumu kendi halkları üzerinde entegre etmeye çalışıyorlar. yerli yatırımcıların ilgisini çekerek, dış dünya ile bağlantı kurarak, futbol endüstrisinin kaymağını yemeye çalışıyorlar ama şimdilik oldurmuşlukları yok. mesela meksika ligi. çok popüler değildir ama maçlarını epey iyi satarlar. sebebi abd'de yaşayan meksikalı göçmenlerdir. futbolu severler ve ülkelerinin liglerini takip ederler. başarısız olmaları da entegrasyon problemiyle açıklanabilir. misal türkiye'de rugby ne kadar popüler? sıfıra yakın. çok az bir zümre oynuyor ve takipçisi yok denecek kadar az. abd'de, ingiltere'de, avustralya'da, yeni zellanda'da falan epey popüler. şimdi tüm dünya'daki en popüler spor futbol değil de rugby olsa türklerin milletçe futboldan rugby'i sevip, izlemesi ve sokaklarda rugby oynaması falan kaç yıl sürer? en başarılı olacak olan ülkeler belli. belki de hiç olamaz. bu işler böyledir yani.
yeri geliyor mısır'dan, yeri geliyor liberya'dan, yeri geliyor guadalupe'tan, yeri geliyor trinidad tobago'dan süper starlar çıkabiliyor. hatta 500.000 nüfuslu surinam'ın hollanda'ya entegre olmuş vatandaşları 90'larda ve 2000'lerde dünya futbolunda fırtına gibi esmişlerdi. seedorf, davids, hasselbaink, aaron winter, bir dönem galatasaray'da da oynayan van gobbel, bugün başakşehir'de oynayan elia vs vs. yani başarısızlıklarının sebebi genel olarak olmasa da bunun sebebi "ilgilenmemek, sallamamak" değildir. varsa bir sorun toplum olarak entegre olamamalarıdır.
buna son bir örnek vereyim yazıyı bitireyim
geçenlerde adı çokça geçen ve haber sitelerinin bolca haber yaptığı saçlarına aklar düşmüş japon bir futbolcu vardı. kazuyoshi miura. nam-ı diğer kazu. bu abi 51 yaşında olmasına rağmen halen faal futbol oynuyor, japonya'da bir efsane ve halen kontrat teklifleri geliyor. bu adam kim peki? çok genç yaşta ülkesindeki futbolu geliştirmek için japonya'dan ayrılıp brezilya'ya giden ve orda santos'ta oynamaya başlayan 15 yaşındaki bu idealist ergen aslında sadece ülkesinde değil dünya'da da birçok insanı etkilemiştir. kendisi captain tsubasa olarak bildiğimiz karakterin gerçek hayatta esinlenildiği kişidir. tsubasa da ufak yaşlarda roberto hongo tarafından keşfedilen ve yardım edilen ardından da brezilya'da ergen yaşta sao paolo'da forma giyen bir karakterdi. direkt kazu'nun hayatını baz almışlardı. tabi hongo aslında brezilyalı eduardo goncalvez de andrade tostao a.k.a. tostao'dan ilham alınarak yaratılmış bir kurgu karakterdi ama tsubasa, kazu'ydu. ülkesinde futbolun gerçekten de gelişmesini sağlamıştır. bunun yanı sıra tsubasa sayesinde; zidane, del piero, torres, iniesta, messi ve neymar gibi futbolcular çocukluklarında bu seriyi izleyerek tsubasa'dan ilham alarak futbolcu olup, bugünkü hallerine ulaşmışlardır. japon futbolunun gelişmesi için yapılmış bir seri tüm dünya'daki çocukları etkilemiş ve bambaşka hallere getirmiştir. tabii japonya'da da çocuklar ve gençler de ellerinden gameboyları bırakıp sahalara inmişlerdir. hoş, nakata, kagava ve honda dışında pek bir adam çıkmadı ama çabaları yeter. ülkede epey popülerdir futbol ve bu gelecekte de müthiş bir yeteneğin çıkmayacağı anlamına gelmiyor. geliştirmek için farklı çabalar da mümkünken, japonlar bildikleri en iyi iş olan anime ile bunu başardılar. çinliler ve hintliler de farklı bir şeyler denemek zorundalar bence.