Çin'deki Tek Çocuk Uygulamasının Toplu Bebek Cinayetleri ve İthal Geline Kadar Giden Sonuçları

1980-2016 yılları arasında, benzeri pek görülmemiş bir zorbalıkla uygulanan tek çocuk politikasının yan etkilerini içiniz kararak okuyacaksınız.
Çin'deki Tek Çocuk Uygulamasının Toplu Bebek Cinayetleri ve İthal Geline Kadar Giden Sonuçları

çin halk cumhuriyeti... kendi halkına çile çektirmekten zevk alan mazoşist ülke. milyonları kıtlıklara, toplu ölümlere, batının kölesi olmaya zorladıkları konuları zaten hepiniz biliyorsunuz. ben bugün daha yakın geçmişte sonlandırılmış olan başka aptal bir uygulamadan bahsetmek istiyorum.

tek çocuk politikası

1980 yılında deng xiaoping tarafından uygulamaya konulmuş ve 2016'da resmi olarak kaldırılana kadar 35 sene boyunca yarım milyardan fazla doğum müdahalesi uygulanmış bir tür toplu katliam operasyonudur. bu yarım milyarın 336 milyonu ise direkt kürtajdır.

adından da anlaşılabileceği üzere nüfus kontrolü sağlamak adına her çifte en fazla bir çocuğa sahip olma hakkı verilen, daha doğrusu birden çok çocuk doğurmayı yasaklayan bir projeydi. japon istilası, iç savaş, muhaliflerin ve azınlıkların sistematik olarak katledilmesi sonrası bir de yetmiyormuş gibi mao zedong'un gerizekalı tarım politikaları yüzünden çin nüfusu inanılmaz düşmüştü.

şurada bahsettiğim aptal politikaları yüzünden günümüz türkiye nüfusu kadar insanı parmağını kıpırdatmadan yok etmeyi başaran mao zedong, sonraki yıllarda aptallıklarına bir yenisini ekleyerek halkı doğuma teşvik ediyor. lan bir insanın hayatında tek bir tane doğrusu olmaz mı? hangi faaliyetini okusam ülkede milyonlar ölüyor. çok acayip.


neyse, danışmanları buna; reis, kalabalık ülke eşittir güçlü ülke! japonlara ülkedeki engellileri salsak tükürükle boğarlar demiş olacaklar ki bu da bizimki gibi en az üç çocuk! diyerek halka; acilen zigişin çoğalın! emri veriyor. halk zaten garibanlıktan kırıldığı için hiç bir eğlencesi yok. bir nevi fakir karısıyla oynar durumu cereyan ediyor. bir de çinlilerin tarih boyunca asya'daki tüm komşuları tarafından tavşana veya bilumum çabuk çoğalan mahlukata benzetilmeleri de boşa değildir. imkan verildiği an tüfeği otomatiğe alıyorlar.

bu öyle bir nüfus patlaması yaratıyor ki 1949'da yaklaşık 540 milyon olan nüfus 1980'de 969 milyona çıkıyor. bu arada benzeri ikinci dünya savaşı sonrası sovyetler birliğinde'de yaşanmıştı. mesela çin'de 11 çocuk doğuran kadına madalya verilerek "kahraman ana" statüsü verilirdi ki bu birebir sscb'den alınmıştır. bugün türkiye'nin 7 katı büyüklükte fakat sadece 18 milyon nüfusu olan kazakistan'da hala uygulanmaktadır.

neyse, çin'deki bu nüfus patlaması halkın fakirliğini daha da dibe çekerken her konuda ülkenin belini büktü. yöneticilerin bu noktada sorunu algılayarak hamle yapmalarında bir tuhaflık yok. sorun, çin tarihinin her sathında görebileceğiniz üzere uygulama aşamasında yaşanıyor.


önce kanunun uygulanmasının yarattığı daha yumuşak konulardan başlayalım

kanun 1979'da tasarlanıp senenin son günlerinde uygulamaya giriyor.

ikinci çocuğunuz olursa ve devlet memuruysanız hem işinizi kaybediyor hem de kürtaja zorlanıyordunuz. velev ki biraz birikmişiniz var ve ceza/rüşvet arası bir ödeme yaparak kürtajdan kurtulursanız bu kez de çocuğa kimlik çıkarılmıyordu. bu da çocuğun aşağı yukarı yok olmasıyla eşit bir ceza. eğitim, sağlık, iş vs. devletin sunduğu hiç bir imkandan faydalanamıyordu bu çocuklar. onlar hakkında da çok ilginç detaylar var, bir gün ayrıca yazmak lazım.

kanun zamanla bazı durumdalarda esniyordu. örneğin kırsalda yaşayan ailelere ilk çocuğun kız olması halinde iki çocuğa izin verilirken, etnik azınlıklara fazladan bir çocuğa izin veriliyordu, bu da bazılarının bunu bir buçuk çocuk politikası olarak adlandırmasına yol açtı. şehirli çiftlerin, ebeveynlerinin her ikisinin de tek çocuk olması durumunda ikinci çocuk sahibi olmalarına da izin veriliyordu.

çin zaten ataerkil bir toplum. kadınların hayatta kalma ve eve para getirme konusundaki dezavantajları, bu kanunla birlikte cinsiyete dayalı ayrımcılığın uzun bir modelini yarattı. çin'de, ailenin soyadını taşıyabilmeleri, zenginlik mirasları ve büyüdüklerinde ebeveynlerine bakacak kişilerin genellikle erkekler olduğu fikri nedeniyle erkek çocuk tercihi yaygındır. tarihlerinde de birçok dönemeçte kız çocuklarını diri diri gömme vardır. daha da kötüsü bugün tarihlerinde hiç olmadığı kadar çok çocuğu çöp gibi sağa sola, nehirlere atmaktadırlar.

İlgili video


haliyle tek çocuk döneminde erkek çocuğun çalışarak eve para getirme olasılığının yüksek olması nedeniyle kız çocuklarının kürtajla aldırılma oranları tavan yapmıştı. o nedenle bugün dünya'nın en dengesiz cinsiyet dağılımına sahip ülkesi çin'dir. şurada istatistikleri mevcut.

bu durum çin'i dünya'nın eli sikinde gezen erkek nüfusuna sahip ülkesi haline getirdi. bugün bazı bölgelerinde 1 kadına 1.5 erkek düşüyor. ülkede kadın bulamayan erkekler komşu ülkelerden gelin ithal eder oldular. myanmar köylülerine başlık parası olarak ev-araba vererek gelin alır hale geldiler ki bunlar şanslı kesimden sayılabilirler. çünkü herkesin bu kadar başlık parası verecek imkanı yok. bir de başlık parasıyla gelen kadın da şanslı çünkü birçoğunu çin'e kaçırarak satıyorlar.

neticesinde ülkede erkekler arası eşcinsellik yükseldi, fuhuş sektörü balıkçılıktan daha büyük hacime ulaştı, cinsel yolla bulaşan hastalıklarda tavanlar görüldü, bu kadar katı kurallara ve idama rağmen tecavüz oranları da rokete bindi. hindistan'da sokağa işeyip sıçanların büyük kısmı erkeklerdir. kadın götü açıkta kalırsa tecavüz edileceği korkusuyla kuytu köşeye sıçar. çin'de de benzer durumlar baş gösterdi. sıçtığı yerde yatırılıp tecavüz edilen kadın haberleriyle dolu baidu. yine de bunlar tek çocuk politikasının en ufak sonuçları.

asıl dram kanunun uygulanma aşaması ve cezalarında. yukarıda bahsettim. yarım milyar zorla doğum kontrol uygulamasında 336 milyon kürtaj yapılmış, yetmemiş resmi istatistiklere göre işten çıkarmalara ek olarak çinli doktorların bu süreçte 196 milyon erkek ve kadını zorla kısırlaştırmış.


bu öyle bir uygulama ve sosyal deney ki aklınız kesmez

devlet ülkedeki doğurgan bütün kadınların regl periyodunu takip ediyordu. fabrikalarda ve köylerde buna özel bir birim vardı. kimin reglinde gecikme varsa bu birime bildirmesi gerekiyor, bir çok durumda hamile olmadığını ıspat etmesi gerekiyordu. vatandaşın çöpünde kanlı ped var mı kontrolü yapar mı lan koca devlet? gerçi covid döneminde anal testin diğerlerinden daha hızlı sonuç vermesinden ötürü kontrol noktalarında zorla halkın götüne test çubuğu sokan adamlardan beklenmeyecek bir hareket değil.

çok uzak değil henüz 2007'de çin'in güneybatı guangxi eyaletinde ayaklanmalar yaşandı. yetkililerin doğum hedeflerini karşılama yönündeki baskısı altında, yerel yetkililer aile planlamasını ihlal edenlere karşı şiddetli bir baskı başlattı. ekipler 17.000 kadını toplayıp onları zorla kısırlaştırmaya ve kürtaja tabi tuttu ve ödemeyi reddeden ailelerin evlerini arayarak "yasadışı doğum" gereçkesiyle 7,8 milyon yuan para cezası kestiler. on binlerce köylü, baskıları protesto etmek için bobai kasabasını işgal etti ve hükümet binalarını ateşe verdi. bu, 1989'da tiananmen meydanı'ndaki öğrenci protestolarından bu yana yaşanan en büyük halk ayaklanması sayılabilir. döneme ait başka bir haber.

peki bu tespit ve tıbbi uygulamalar nasıl gerçekleştiriliyordu?

birden çok çocuğu olanlar tespit edilirse çocuğa el konuluyor ve aileye para cezası kesiliyor. çocuğun akıbeti belli olmuyordu. bir yaşın altındaysa yurtdışına satıldığı veya öldürüldüğü kesin. daha büyükse yetimhaneye veriliyor veya kayıplara karışıyordu. hepsine dair detayları one child nation adlı şu belgeselde bulabilirsiniz.

One Child Nation


konuya biraz daha düz girişen başka bir belgesel de şu


one child nation belgeselinde binlerce kürtaj yaptığını itiraf eden yaşlı bir doğum uzmanı var. kadın, sadece erken gebelikte kürtaj yaptığını itiraf etmiyor. hamileliğinin 7-9. ay aralığında olan kadınlara da kürtaj yaptım diyor. yani kadınlara zorla sezaryen yapılıyor ve çocuk (bazen çocuklar) siyah bir poşete atılarak çöpe gönderiliyor. canlı veya ölü doğmasının bir önemi yok. bildiğin dümdüz cinayet.

konuya dair kaynak için belgesele de ihtiyaç yok. çin'den kaçmış insanların binlerce itirafı ve gözlemi mevcut. hatta konu üzerine tanınmış bir yazar olan ma jian'ı da okuyabilirsiniz. cenneti öldürmek kitabı tamamiyle bu konu üzerine. kendisinin çeşitli röportajlarını da internetten bulabilirsiniz.

hatta kendisinin yaşadığı bir diyaloğu şuraya iliştireyim:

hubei eyaletindeki yangtze nehrinin kıyısında, yıpranmış bir tekne evine yaklaştım. içerideki hamile kadın suçüstü yakalanmış bir hırsız gibi bana baktı. gezi gezisi için teknesini kiralayıp kiralayamayacağımı sorduğumda rahatladı ve şöyle dedi: "hayır, bu öğleden sonra nehrin aşağısındaki bir restorana bir kargo pirinç teslim etmem gerekiyor." sohbete daldık. bana kocası ve iki kızıyla birlikte bobai'den kaçtığını ve neredeyse iki yıldır nehirde yaşadığını söyledi. ona üç yaşında bir kızım olduğunu söylediğimde hafifçe gülümsedi. sonra iyice şişmiş olan karnını okşadı ve gözleri yaşlarla doluyken bana bobai'den ayrılmadan önce kendisine zorla kürtaj yaptırıldığını söyledi.

sekiz aylık fetus bir erkekti. "hemşire onu benden çıkardıktan sonra hâlâ hayattaydı. küçük fakat güçlü bir bebekti. hemşirenin elini tuttu ve bırakmadı. kadın onu çöp poşetine atmadan önce parmaklarını birer birer çözmek zorunda kaldı."

çok çocuk yaptıkları için kaçak yaşayanlar, nehirlerde kayıklarda, dağlarda mağaralarda çocuk saklayan insanların bu ne lan? diyeceğiniz sürüyle karanlık çağ hikayeleriyle dolu internet. türkiye'de ara sıra cami avlusuna çocuğunu bıraktı veya tuvalete doğum yapan vicdansız ana haberleri okuduğunuzda kanınız donuyorsa çin konusunu hiç araştırmayın derim. zira bizde kırk yılda bir haberlere konu olan ve kanımızı donduran bu vakalar çin'in günlük gerçekleri. gerçi onlar da müge anlı'daki çeşitliliği görseler kendi hallerine şükrederler ama yine oransal olarak bizi beş kere ceplerinden çıkarıyorlar.

geçmişte okuduğum başka bir haberde ise tam 28 bebeğin benzer şekilde poşetlerde fakat bir çoğunu yaşarken bulunduğu haberi vardı. onları da bazı çeteler yurt dışına satmak için doğumhanelerden satın alıyor. devlet kendi satmadığı çocuklar için bu çeteleri ağır cezalandırıyor. hepsini bulup dümdüz idam etmişler ama siz eğer çinli bebek satın almak isterseniz resmi yollardan başvurarak devletten taze doğmuşunu alabiliyorsunuz. birçok batılı şöyle s*k sok şirketlerden destek alıyorlar. oldukça legal gözükmesine ve belli başlı önşartlar sunmalarına rağmen yine parayı basan istediği özelliklerde çocuğu taze taze doğumdan alabiliyor.


ezcümle bu politika öyle rezildi ki çin toplumunu içeriden çökertti

mao reformlarıyla dibe vuran ahlaki çöküntüyü daha da katladı. çocukları elinden alınan annelerin, ailelerin yaşadıkları travmalardan hiç bahsetmiyorum bile. insanları acımasız, duygusuz, birer robota dönüştürdükleri günlere bu şekilde geldiler.

ülke ve nüfus büyüdükçe kontrolün kaybedildiğinin en büyük örneğidir çin, zira barış ve refahın arttığı bir dönemde, otuz yılı aşkın bir süredir sistematik ve büyük ölçekte insanlığa karşı bu suçları işlediler. tarihlerindeki en refah dönemleri de iç savaşlar yaşasalar bile tek bayrak altına toplanmadıkları dönemlerdi. malum nerede çokluk orada bokluk. bazı ülkelerin ırmağının akışına ölmek değil, yönetimlerinin bacağına s*çmak lazım.

yazı sonrası ekşi sözlük'ten gelen mesajlar üzerine: bir de eşcinselliğin artışının ülkede kadın nüfusunun azalmasıyla alakasını irdeleyen mesajlar geldi ekşi sözlük üzerinden. aradaki korelasyonu siz kuramıyorsanız o benim sorunum değil arkadaşlar. nüfus dengesizliği veya ekonomik tutarsızlıklar bırakın cinsel tercihleri, koca ülkelerin kaderlerini, asırlara dayanan fundemental yapılarını dahi kolayca değiştirebilir. bu benim homofobik bakış açım değil, gayet bilimsel bir gerçek.

burada ofansif veya homofobik bir durum yok. bir yerde kadın yoksa erkekler birbirlerine meylederler. örneğini hapishanelerden, ordulardan, top yekün afganistan/pakistan gibi ülkelerde görebilirsiniz. belli ki siz henüz kendi yaşadığınız ülkeyi dahi tanımıyorsunuz. zira tanısaydınız bu ülkedeki transgender nüfusunun büyük bir kısmını oluşturan kitlenin arkaplanını kolayca idrak edebilirdiniz. beyoğlu civarında fuhuşa sürüklenmiş travestilerin batılı ve kadınlar hamamında büyümüş çocuklar olduklarını zannediyorsanız çok yanılıyorsunuz.

kaldı ki çin'deki eşcinsel artış benim götümden uydurduğum bir durum değil. yalın bir gerçek. çin'de kadın nüfusu aksi durumda olsaydı lezbiyenliğin apple hissesi gibi yıl yıl yükseldiğini gözlemleyebilirdik. arz talep ve insan evladının adapte olma güdüsünü fazla hafife alıyorsunuz.