Çocukken Robot Tenis Partneri Hayali Kuran Yoky Matsuoka'nın Robot Bilimine Katkıları

Nörobotik bilimindeki en önemli gelişmelerden biri, çocukken robot tenis partneri hayali kuran Japon bilim insanı Yoky Matsuoka'nın hikayesine dayanıyor.
Çocukken Robot Tenis Partneri Hayali Kuran Yoky Matsuoka'nın Robot Bilimine Katkıları

yoky matsuoka için çocukluk dönemi akıl karışıklığı ve bulanıklık demekti. 1970'lerde japonya'da büyümek her şeyin önceden planlanmış olması anlamına geliyordu. okul sistemi onu kızlar için uygun bir alana yönlendirecekti ve olanaklar çok kısıtlıydı. gelişiminde sporun önemine inanan annesiyle babası onu çok küçük yaşta yüzme yarışlarına sokmaya başlamıştı. ayrıca piyano dersleri de alıyordu. başka japon çocuklar için yaşamlarının bu şekilde planlanmış olması belki rahatlatıcıydı ama yoky'ye acı veriyordu. özellikle matematik ve fen gibi konulara ilgi duyuyordu. sporu seviyor ama yüzmekten hoşlanmıyordu. ne olmak istediği ya da böylesine düzenlenmiş bir dünyaya nasıl uyum sağlayacağı hakkında hiçbir fikri yoktu.

on bir yaşında kendi kararını açıkladı. yeterince yüzme yarışına katılmıştı ve artık tenis oynamak istiyordu. annesiyle babası isteğini kırmadı. son derece rekabetçi olduğundan iyi bir tenis oyuncusu olacağını düşünüyordu ama bu spora oldukça geç başlamıştı. yitirdiği zamanı telafi etmek için neredeyse olanaksız derecede sıkı bir antrenman programı uygulamak zorundaydı. antrenman için tokyo dışına çıkıyor ve gece eve dönerken trende ödevlerini yapıyordu. çoğu zaman kalabalık bir vagonda ayakta duruyor ve matematik, fizik kitaplarını açıp denklemler çözüyordu. bulmaca çözmeyi sevdiğinden, ev ödevlerini aklında yaparken, problemlere öylesine dalıyordu ki, zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordu. garip bir şekilde tenis kortunda hissettiklerini tekrar hisseder gibiydi - yoğun biçimde odaklanınca hiçbir şey aklını çelemiyordu.

trendeki kısacık boş dakikalarında geleceğini düşünüyordu. bilim ve spor, yaşamının en büyük iki ilgi alanıydı. her ikisinde de karakterinin değişik yönlerini; rekabet sevgisini, elleriyle çalışmayı, zarafetle hareket etmeyi ve problemleri inceleyip çözmeyi ifade edebiliyordu. japonya'da genellikle uzmanlaşacağınız bir meslek dalı seçmek zorundaydınız. hangi dalı seçerse seçsin, diğer ilgi alanlarından vazgeçmek zorunda oluşu yoky'yi üzüyordu. bir gün kendisiyle tenis oynayacak bir robot icat etmeyi düşledi. böyle bir robot icat etmek ve onunla tenis oynamak karakterinin tüm farklı yönlerini tatmin edecekti ama elbette bu yalnızca bir düştü.

gerçi japonya'nın gelecekteki en iyi oyuncularından biri olabilmek için hızla basamaklara tırmanmıştı ama tüm geleceğinin tenis olmayacağını da farkındaydı. antrenmanlarda kimse onu yenemiyordu ama maçlarda sık sık donup kalıyor, durumu gereğinden fazla düşünüyor ve daha alt düzeydeki rakiplerine yeniliyordu. ayrıca güçten düşüren sakatlıklar da yaşıyordu. spor yerine akademik konulara odaklanmalıydı. florida'da bir tenis akademisi'ne gittikten sonra amerika'da kalıp berkeley'deki kaliforniya üniversitesi'ne kaydolmak için ailesini ikna etti.

berkeley'de tek bir ana konu seçmekte çok zorlandı - hiçbir şey çok geniş sınırlı ilgi alanlarını doyurmuyordu. daha iyisini bulamadığından elektrik mühendisliğinde karar kıldı. bir gün bir profesörüne çocukluğundaki kendisiyle tenis oynayacak bir robot icat etme düşünden söz etti. profesörü onunla alay etmeyip robot labaratuvarına davet etti. oradaki çalışmaları çok başarılı olunca, daha sonraları mit üniversitesi'nde robotbilim öncüsü rodney brooks'un yapay-zeka laboratuvarına katıldı. yapay zekaya sahip bir robot geliştiriyorlardı ve matsuoka elleri ve kolları tasarlamak için gönüllü oldu.

çocukluğundan beri tenis oynarken, piyano çalarken ya da matematik denklemlerini çözerken kendi ellerini düşünürdü. insan eli bir tasarım mucizesiydi. gerçi bu konu tam olarak spor sayılmazdı ama robotun elini üretmek için kendi elleriyle çalışacaktı. geniş ilgi alanına uygun bir konuyu sonunda bulunca yeni bir tip robot eli inşa etmek için gece gündüz çalışmaya başladı. inşa edeceği el, bir insan elini tutma gücüne olabildiğince yakın bir güce sahip olacaktı. tasarımı brooks'un gözlerini kamaştırdı - şimdiye dek başkalarının tasarladıklarından yıllarca ilerideydi.

bilgisinde önemli bir noktanın eksik olduğunu hissedip sinirbilim dalında bir diploma almaya karar verdi. eğer el ile beyin arasındaki bağlantıyı daha iyi algılayabilirse, tıpkı bir insan eli gibi duyumsayacak ve tepki verecek bir robot eli tasarlayabilirdi. bu süreci devam ettirdi, özgeçmişine yeni bilim alanları ekledi ve nörobotik adını verdiği yepyeni bir alan açmış oldu. insan nörolojisi ile benzeşen biçimlere sahip olan, yaşama biraz daha yaklaşan robotlar tasarlanabilirdi. bu alanda ilerlemek ona bilim dalında büyük başarı sağladı ve güç sahibi olmanın zirvesine çıkardı, böylece tüm ilgi alanlarını özgürce birleştirme yeteneğine sahip oldu. 

kaynak: ustalık, robert greene

birçok bilim insanı ve sanatçının yaşamlarından örnekler vererek ustalığa nasıl ulaştıkları konusunda bize ipuçları vermeye çalışan bu kitap, bu yönüyle diğer kişisel gelişim kitaplarından ayrışmış. “hayal et, her şey birden oluverir” gibi ütopik varsayımları yok. bu konulara ilginiz varsa, alıp okunabilir.