Çok Güzel Bir Kadınken Akromegaliye Yakalanan Mary Ann Webster'ın Üzücü Hikayesi

Şimdilerde tedavisi olan ancak bir zamanlar tedavi edilemeyen akromegali, geçmişte pek çok insanın hayatını karartmıştı. Mary Ann de onlardan biri...
Çok Güzel Bir Kadınken Akromegaliye Yakalanan Mary Ann Webster'ın Üzücü Hikayesi

çok güzel ya da çok yakışıklı olmak zaman zaman ufak dezavantajları olsa da genel anlamda avantajlı bir durumdur. bu, insan doğasının kabul gören gerçeklerinden biridir. güzelseniz ya da yakışıklıysanız eğer, kapılar size çoğunlukla önceden açılır; siz de kolaylıkla gitmek istediğiniz yolda ilerlersiniz. ancak güzellik her zaman kalıcı değildir. öğrendiğinizde ufkunuzu iki katına çıkaracak bilgi elbette bu değil.

doğuştan sahip olduğunuz güzelliği yitirmenize sebep olacak birçok sebep var. çoğunu hepimiz zaten biliyoruz ancak çoğunluğun ismini bile bilmediği bir rahatsızlık var ki, adını maalesef üzücü bir hikayeyle öğrendim; akromegali. akromegali, kabaca açıklamak gerekirse büyüme hormonunun olması gerekenden fazla salgılanmasına bağlı olarak kişide fiziksel bozukluklar ve rahatsızlıklara sebep olan bir rahatsızlık. hastalığa maruz kalan kişide kemik, organ ve yumuşak doku büyümesine bağlı olarak şekil bozuklukları ve ağırlar olarak kendini gösteren nöroendokrin bir rahatsızlık olarak baş gösteriyor.

günümüzde tedavisi oldukça kolay olan hastalığa, bundan yıllar önce yakalanan insanlar maalesef bizim kadar şanslı değildi. çünkü o zamanlar hastalığın tedavisi yapılamıyordu. işte bu duruma maruz kalanlardan biri de mary ann webster'di.

mary 1874'te londra'da doğdu. çok güzel bir kadındı ve bir hastanede hemşirelik yapıyordu.


çoğu kadının hayallerinden biri olan evlilik için çevresinde bir sürü erkek vardı. çünkü gerçekten çok alımlı ve güzel bir kadındı. seçimini yaptı ve thomas bevan ile evlendi. 4 çocukları oldu. ancak anne olduktan bir süre sonra mary'de baş ağrıları ve anlam veremediği kas ağrıları baş göstermeye başladı. çaresini bulmak için doktor doktor gezdi ancak o dönemler hastalığın daha tanısı bile koyulmamıştı. bu yüzden doktorlar mary'nin ağrısına çareyi bırakın sebep bile bulamadı. o da ağrılarıyla yaşamaya devam etmek zorunda kaldı. çünkü eşini kaybetmişti. 4 çocuğu vardı ve onlara bakmak zorundaydı. zaman geçtikçe mary yüzündeki değişiklikleri fark etmeye başladı ancak başlarda çok önemsemedi. günler geçtikçe yüzündeki anormallikler belirginleşmeye başladı; yüzü büyüyordu. gözleri, dudakları, yanakları, burnu, alnı.. hepsi anormal bir biçimde değişmeye başlamıştı. mary ne olduğunu anlamadı. hastalık ilerledikçe yüzü artık tanınmaz hale geldi. o artık eskisi gibi çekici bir kadın olmasını bırakın epey çirkin bir kadındı.


görüntüsü o kadar kötüydü ki artık hastanede çalışması mümkün değildi. işten çıkartıldı. çaresizce 4 çocukla dul bir kadın olarak ne yapacağını düşünmeye başladı. her ne iş olursa olsun yapmaya hazırdı ama görüntüsü yüzünden kimse işe almıyordu onu. üstelik yolda yürürken bile dalga konusu oluyordu. bu düşüncelerle boğuşurken kadınlığının getirdiği 'güzel olma kaygısı' aklının ucundan dahi geçmiyordu. onun tek derdi çocuklarına bakabilmekti. bir gün bir yarışma yapılacağını duydu, dünyanın en çirkin kadını yarışması. bu yarışma bir nevi sirk gösterisi gibiydi. çirkin olduğuna ikna olunan kadınlar sergilenecek ve seyircilerin gülüşleri arasında en çirkinin kim olduğuna karar verilecekti. verilecek ödül epey yüksekti. mary için zaten bu yeterdi. yarışmaya katılmaya karar verdi. yarışma günü podyumda türlü görsel çirkinliği olan kadın vardı. seyirciler onları izleyip kahkaha atıyor, dalga geçiyorlardı. mary utanç içinde karşılarında bekledi. bir ara oradan çıkıp gitmeyi düşündü ama aklına çocukları geldi. bütün gücünü topladı ve podyumda ayakta durmaya çalıştı. bir dönem sahip olduğu güzelliğiyle yüzünü çevirip bakmayacağı insanlar şimdi ona bakıp kahkaha atıyorlardı çirkinliği yüzünden. sonunda gücü, direnişi ve anneliği meyvesini verdi ve yarışmanın kazananı o oldu. evet, artık dünyanın en çirkin kadını olmuştu. artık bu ünvanla anılacaktı.

üstelik yarışmaya magazin dünyasından da ilgi o kadar yoğundu ki; mary'nin sahip olduğu çirkinliğin ünü kısa sürede her yere yayıldı. hakkında çok çirkin ve aşağılayıcı yazılar yazıldı ancak o pes etmedi. çocukları için bu durumu lehine bile kullanacak kadar zeki ve fedakar bir anneydi. sahip olduğu çirkinlik ünvanıyla kendisine sirklerde iş buldu. bu gösterilerde hep ucube olarak anıldı. insanlar onunla hep dalga geçti, birbirlerine bakarak kahkaha attılar ancak mary günün sonunda çocuklarına getireceği ekmeği düşünerek hepsini görmezden geldi. yıllar boyunca çocuklarının geçimini bu yolla sağladı. ve söylenenlere göre çocuklarına karşı çok sevgi dolu bir anneydi. yıllar sonra; 1933'te 59 yaşında hem anneliğini, hem sirkteki işini hem de dünyanın en çirkin kadını ünvanını terk etmek zorunda kaldı, hayata gözlerini yumdu. çocukları onu güzel bir kadın olarak hiç görmedi ancak büyük bir gururla fedakar bir anne olarak ölene dek kalplerinde yaşattılar.

peki günümüzdeki güzellik algısına yakın olmak için bunca işlemden geçen insan varken mary'nin hayatını okumak size de bir şeyleri sorgulatmadı mı?

ilk fotoğraftaki halindeki duru güzelliği bugün hangi kadın, hangi parayla satın alabilir? dolgu yaptıramadığı için ve günümüz güzellik algısına yaklaşamadığı için bile psikolojisi bozulan; bunun getirisini çevrelerinden çıkartan kadınlar ya da erkekler etrafta bu kadar çok iken, mary'nin çirkinliğine hiç takılmadan bunu çocukları için maddi gelir kaynağına dönüştürecek kadar güçlü bir olması bir kadın olarak gözlerimi yaşarttı. hani hep güçlü kadın imajından bahsediyoruz ya, benim için bu kadınlardan biridir mary ann webster. bu da çocuklarıyla çektirdiği bir stüdyo fotoğrafı. kadınlık gururunu önemsemeden çalışıp çocuklarına bu sevgiyi vermiş olduğu fotoğraftan öyle güzel anlaşılıyor ki. bırakıyorum: