Dinleyen Herkesi Hüzne Boğabilecek Kadar Güçlü, Her Kültürde Anlam Bulan Portekiz Müziği: Fado
portekizce kader anlamına gelen bir kelime ve portekizlilerin gururu, dünyaca ünlü müzikleri.
19. yüzyıl ortalarında lizbon sahilindeki izbe gece klüplerinden, kerhanelerden çıkmış feryat gibi bir müziktir fado. hüzün, ızdırap, hayal kırıklığı yüklü ve tüm bunlarla beraber portekizlilere özgü bir kaderciliği işleyen sözler afrika, arap ve iber yarımadası ezgileriyle; başta gitar olmak üzere flüt, klarnet gibi enstrümanlarla bütünleşmiş, bu güzeller güzeli müzik çıkmıştır ortaya. tüm zamanların en ünlü fado şarkıcısı, ki fadışta denir bunlara, hiç şüphesiz amalia rodrigues'tır.
bugün dülçe pontes de başarılı bir fadıştadır.
15. ve 16. yüzyıllarda portekizli denizciler, yeni adalar keşfetmek üzere bilinmeyene doğru yelken açarlar. binlerce sefer yapılır meçhul rotalara, meçhul enginlere doğru...binlerce denizcinin kimi geçim sıkıntısından, kimi maceraperestliğinden, kimisi ise vaat edilen hazinelerden pay almak için geri dönmeme riskini barındıran ve süresi kestirilemeyen bu seferlere katılırlar veya katılmak zorunda kalırlar, arkalarında kadınlarını ve çocuklarını bırakarak...
kadınlar ve çocuklar özlem içindedir. kocaları, oğulları belki de hiç gelmeyecektir, belki çocuklarını yetim büyüteceklerdir ki o dönemde pek çok portekizli çocuk babalarını bir daha görememiştir. portekizli kadınlar her gün sahile inip tanrıya dua ederler, okyanusa adaklar adarlar kocalarını ve oğullarını onlara geri bağışlasın diye...
çoğu onları bir daha göremeyeceklerdir ve elbette bu hasret ve acı dönemin şarkılarına da yansır...denize şarkılar söylenir, okyanusa ağıtlar yakılır ve fado doğar...seferlerin sürdüğü bu iki yüzyıl, portekiz'e fado'yu armağan etmiştir aldığı binlerce cana karşılık...bu yüzden acı ve özlem, tedirginlik, ölüm ve herşeye rağmen umut fado müziğinin özünde vardır.
insanın içine içine işleyen, birkaç dakika içinde mutluluğu hüzne çevirebilen "damar" bir müziktir fado...yüzyıllardır fazla değişmemiş oldukça sade bir yapıya sahiptir. gitar ve mandolin; kimi zaman da bir keman eşlik eder fadıştaya...ve her şeyden önce bir okyanus müziğidir... müzik size iber yarımadasında bir yerde olduğunuzu hemen hissettirir; ama akdeniz kıyısında değilsinizdir çünkü müzik okyanusun uzaklığını, korkusunu ve bilinmezliğini de barındırır içinde...oysa akdeniz müziklerinde hep bir sıcaklık, bir "deniz kadar yakın olma" hissi vardır...fado size bunu hissettirmez, ölüm, soğukluk ve uzaklıktır; bir deniz müziği değil, okyanus müziğidir...iberya'nın okyanus müziği...
çok yoğun, saran ve sarsan bir müziktir kısacası... en mutlu anınızda dinleseniz bile, sizi birkaç saniye içinde üzüntüsünün derinlerine çeker ve efkarlandırır; bir şişe şarap açıp ufuklara dalaşınız gelir...
çoğunlukla klasik gitar ve 12 telli gitar eşliğinde, fadista tarafından yorumlanır. portekiz'de salt fado dinlemek üzere gidilen mekanları vardır. raconda; fado dinlerken birşey yenmez. zaten kimse de yemek servisi yapmaz. porto şarabı eşliğinde dinlenilmesi ve o melankolik havaya girilmesi farz değilse de vaciptir. bir fadista asla mikrofon kullanmaz kullanana da iyi gözle bakmaz. bu yüzden mekanda gürlütü yapan, sesli ağlayan olursa kara listeye alınır.
ağlatır... nedenini bilemeden ağlatır... hüzünden mi ağlatır kocaman bir boşluktan mı? ağlatır işte...
600 yıl önce gerçekleşen bir depremden sonra çekilen acılarla birlikte doğduğu, arap müziğinin etkisi ile oluştuğu, acı içinde yaşayan fahişeler tarafından ilk kez seslendirildiği, brezilyalı göçmenler tarafından yaratıldığı, denizcilerin müziği olduğu gibi kesin olarak kanıtlanamamış iddialara karşın kesin olan bir şey fado lizbon da doğmuş ve acı çekmeyen insanlar tarafından söylenemeyeceği yada yaratılamayacağı gerçeğidir.
ağlar gibi söylerler şarkılarını, fado söyleyen ve kendilerine fadişta diyen şarkıcılar. günümüzde dünyaca tanınan ve kendisine uzaydan gelmiş olmalı bu yetenek, denen ve portekizi sömürgesi mozambikte büyüyen mariza bu tarzın en önemli kişilerindendir. eskilerden ise efsane haline gelmiş amalia rodrigues ise her fadistanın bir gün ulaşmak istediği basamağın olağan üstü tismidir.amalia adına filmler dahi yapılmıştır.
içinde kabullenmişlik ve umut barındıran hüzün. hüznün olabilecek en yumuşak, tatlı, hatta keyif veren hali. lizbon'da turistik olmayan ve halkın gittiği kulüplerde, her içinden gelen müşterinin ayağa kalkıp gözlerini kapayarak mum ışığında söylediği şarkılarla güzelleşir, güzelleştirir.