Doğu Akdeniz Sorunu, Hukuki Açıdan Tam Olarak Nasıl Başlayıp Günümüze Geldi?

Günümüzde yine gerilen Doğu Akdeniz ilişkilerinin hukuki ve siyasi açıdan detaylı analizini paylaşıyoruz. Nasıl başladı, nasıl ilerledi ve nasıl buraya kadar geldi? Buyrun.
Doğu Akdeniz Sorunu, Hukuki Açıdan Tam Olarak Nasıl Başlayıp Günümüze Geldi?


doğu akdeniz sorunu, siyasi olduğu kadar hukuki anlamda da çekişmeye sahne olan coğrafyaya ait bir sorundur

sorun tam olarak aslında iki ana başlıkta oluşuyor. birincisi kıbrıs adasının içinde olduğu siyasi açmaz, diğer başlık da yunanistan ve güney kıbrıs'ın türkiye'nin arasında olan kıta sahanlığı anlaşmazlığı.

doğu akdeniz'deki kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge (bkz: eez) problemi türkiye'nin güney kıbrıs'la mısır arasında imzalanan eez paylaşımı anlaşmasını fark edip konuyu birleşmiş milletler'e taşımasıyla başlıyor. ilk önce söz konusu anlaşmaya bakalım. (law of the sea bulletin no. 52 p. 45.) 17 şubat 2003'te yapılan bu anlaşmanın sonunda güney kıbrıs ve mısır'ın kendine göre belirlediği eez sınır hattını gösteren bir harita da paylaşılmış.

türkiye ilk olarak bu anlaşmaya 2 mart 2004'te bm nezdinde itiraz ediyor. şuradaki 54 numaralı bültende görülebilir. law of the sea bulletin no. 54, p. 127. türkiye diyor ki 32 derece 16’l8” boylamının batısında kalan alanla türkiye'nin hukuki ve egemen haklarının çakıştığını, ayrıca eez bölüşme anlaşmalarının bölgedeki tüm ilgili ülkelerle eşitlik ilkesine göre belirlenmesi gerektiğini söylüyor.

sözün tam da burasında şunu belirtmek gerekiyor. bölgedeki tüm ülkelerce belirlenmesi gerekiyor diyor türkiye, ama kıbrıs konusunda adayı temsil eden meşru bir hükümetin olmadığını öne sürüyor. güney kıbrıs'ı tanımıyor yani. dolayısıyla, doğu akdeniz'deki eez bölgelerinin belirlenmesi için bir ülke olan kıbrıs'ın hükümet sorununun çözülmesi gerekiyor diyor türkiye. önce kıbrıs sorununu çözelim, sonra eez bölgelerini bölgedeki ilgili tüm ülkeler olarak belirleyelim diyor.

fakat şurayı tekrar etmekte fayda var

velev ki kıbrıs'ta bir sorun yok, yine de mısır ile kıbrıs kendi başlarına böyle bir anlaşma yapamazlar çünkü bu bölgedeki ülkelerin çıkar ve haklarını da ilgilendiriyor diyor ki bu söylem son derece doğru. çünkü hukukçular bilir, önemli borçlar hukuku ilkelerinden biri üçüncü kişiler aleyhine sözleşmeler hükümsüzdür. bu ulusal hukuk normu uluslararası hukukta da karşımıza çıkar, vienna convention on law of treaties’de de ülkeler üçüncü ülkeler aleyhine sözleşmeler imzalayamazlar. aferin türkiye'ye.

bundan 9 ay sonra, 28 aralık 2004'te, güney kıbrıs yine bm nezdinde türkiye'nin bu açıklamasına cevap veriyor. şuradan görülebilir. (law of the sea bulletin no. 57 p. 124.) güney kıbrıs diyor ki; türkiye'nin iddiaları çok alakasız ve saçma. söz konusu anlaşma iki egemen ülke arasında imzalanmış türkiye ne karışıyor diyor, üstüne bir de trip atıyor kıbrıs cumhuriyeti güney kıbrıs rum yönetimi değildir; ab ve bm üyesi kıbrıs cumhuriyeti'dir, bu da kıbrıs adası'nın tek meşru hükümetidir diyor. buna ek olarak ilgili 1974'teki bmgk kararlarına atıf yapıyor, burada türkiye'ye gol atıyor. fakat anlaşma konusunda çok fena sıçıyor güney kıbrıs. birazdan geliyoruz.


fakat kıbrıs burada başka bir yere parmak basıyor

(bkz: bakın burası çokomelli) bakın ne diyor:

the republic of cyprus submitted in 1974 a law proclaiming its continental shelf and in may 1993 a set of coordinates and a chart depicting its baselines to the united nations division for ocean affairs and the law of the sea (bulletin no. 24 of december 1993), without any objection on behalf of turkey. under international law such practice amounts, inter alia, to tacit recognition of these claims and of the entitlement of the republic of cyprus to legitimate claims of maritime zones.

meali şu: biz ta 1974'te bu kıta sahanlığı ve deniz yetki alanı ile alakalı kanun çıkardık ve bm'ye de sunduk, türkiye de hiçbir itirazda bulunmadı. madem bu zamana kadar hiçbir itirazda bulunmadı, dolayısıyla türkiye'nin bu sükutu bu koordinatları kabul ettiğinin bir göstergesi diyor.

bu dokümanda güney kıbrıs bir şey daha söylüyor: unclos'un 74 ve 83. maddelerine göre eez anlaşması birbirine karşı ya da bitişik kıyısı olan ülkelerin anlaşmasıyla yapılır (unclos art 74 83.)

daha sonra araya yunanistan giriyor ve doğal olarak güney kıbrıs'a arka çıkıyor, aynı şeyleri tekrarlıyor. (law of the sea bulletin no. 57 p. 129.)

daha sonra türkiye hem yunanistan hem de güney kıbrıs'a cevap niteliğinde şöyle bir yazı daha iliştiriyor bm bültenine. (law of the sea bulletin no. 59 p. 34.) diyor ki, o öyle olmaz. eez'ler kapalı ya da yarı kapalı denizlerde sadece bitişik ülkelerin yani adjacent değil; ilgili denize kıyısı olan tüm ülkelerin ortak kararıyla belirlenmeli diyor ve tekrarlıyor: kıbrıs'ın tümünü temsil eden bir hükümet bulunmamaktadır.

evet bu argüman çok sağlam bir argümandır. türkiye'ye katılıyorum. akdeniz özellikle doğu akdeniz güney kıbrıs ve yunanistan'ın iddia ettiği gibi bir açık deniz değil; türkiye'nin dediği gibi yarı kapalı bir denizdir. nereden biliyoruz? şuradan biliyoruz. bu yazının da belirttiği gibi, unclos sözleşmesi kapalı/yarı kapalı denizi şöyle tanımlıyor:

- iki ya da daha fazla ülke tarafından çevrelenen deniz,
- diğer bir denize ya da okyanusa açılan deniz,
- birkaç tane daha var. (unclos art 122)

yani akdeniz kapalı/yarı kapalı denizdir. peki, böyle olunca ne oluyor?

unclos sözleşmesinin 123. maddesi devreye giriyor:

cooperation of states bordering enclosed or semi-enclosed seas

states bordering an enclosed or semi-enclosed sea should cooperate with each other in the exercise of their rights and in the performance of their duties under this convention. to this end they shall endeavour, directly or through an appropriate regional organization:

a) to coordinate the management, conservation, exploration and exploitation of the living resources of the sea;

b) to coordinate the implementation of their rights and duties with respect to the protection and preservation of the marine environment;

c) to coordinate their scientific research policies and undertake where appropriate joint programmes of scientific research in the area;

d) to invite, as appropriate, other interested states or international organizations to cooperate with them in furtherance of the provisions of this article.

meali: denize kıyıları olan ülkeler birlikte hareket etmelidirler.

yalnız akdeniz'in ayrı bir özelliği varmış, bir şekilde unclos sözleşmesi uygulanmıyormuş bazı yerlerde. ulusal mevzuatın uygulanması öne çıkıyormuş, lakin burayı pek anlamadım.

türkiye'nin bu cevabından sonra yunanistan ve güney kıbrıs adeta sıçıyor. sıçtıklarını nasıl anlıyoruz? buyurun güney kıbrıs'ın cevabına birlikte bakalım: bu cevapta evet diyorlar, türkiye'ye bu konuda katılıyoruz. fakat türkiye madem böyle düşünüyor, bir garantör ülke olarak neden kıbrıs'ın bir bölümünü işgal ediyor? diyerek hem kendi argümanını terk edip sıçıyor hem de politikanın alanına girerek tüy dikiyor. (law of the sea bulletin no. 62 p. 164.)

türkiye bu karşılıklı bm düellosunda çok cool bir tutum takınıyor, gerçekten çok beğendim. güney kıbrıs'ın bu son cevabını sikine takmıyor bu mallar da sıçtıklarıyla kalıyorlar. yunanistan da herhangi bir cevap veremiyor. bu anlaşma konusu da burada kapanıyor.

daha sonra, türkiye bakanlar kurulu kararıyla tpao'ya arama lisansı çıkarıyor ve resmi gazetede yayınlanıyor. güney kıbrıs bu konuyu direkt genel kurula taşıyor. türkiye'nin bu kararını tartışmaya açmak istiyor.

daha sonra yunanistan bu konuyu tekrar bm'ye taşıyor. çünkü resmi gazetede yayınlanan bölgelerin batı kısımları bizim diyorlar. şöyle bir argümanları var: ege denizi'ndeki tüm yunan adaları tıpkı yunanistan karası gibi kıta sahanlığı ve eez hakkına sahip. tüm yunan adaları anakara daha frengi ifadesiyle land masses muamelesi görülmeli diyorlar.

daha sonra türkiye bu hak iddiasına cevap veriyor. şu cevapta kıyı komşusu ülkelerin arasında kıta sahanlığı ve eez bölüşmesine konu uluslararası kanunların temel ilkesi eşitlik ilkesidir (bkz: principle of equity) dolayısıla anakaralar ile ada/adacık toplulukları aynı muameleyi görmemelidir diyor. yani kendi belirlediğimiz eez'yi savunuyor.

o eez'yi hatırlayalım


yeri gelmişken bu da yunanistan'ın iddia ettiği eez


tabi daha sonra, yunanistan boş durmuyor ve tekrar türkiye'nin çizdiği eez'ye itiraz ediyor ve genel sekretere yazıyor, genel kurul ve güvenlik konseyinde sirküle edilmesini istiyor bu yazının. bu yazıda türkiye'nin yunanistan'ın egemenliğini ihlal ettiğini kendi eez'sine girdiğini falan iddia ediyorlar (a/70/900).

buna cevap olarak ise türkiye hemen aynı tipte bir yazı teslim ediyor ve yine genel kurul ve güvenlik konseyinde sirküle edilmesini talep ediyor. bu yazıda türkiye land dominates the sea ve cut-off effect kavramlarını öne sürüyor. yani kısaca şöyle demek oluyor: koca anakaranın önünde birkaç ufacık ada var diye kıyı ülkesi soyutlanamaz. örneğin meyis adası da tam da bu konsepte konu bir ada. ve bu argüman o kadar cuk diye oturuyor ki anlatamam. bu argüman türkiye'ye eez'sini taa girit adası'na kadar uzatmasına imkan tanıyor. ayrıca türkiye bu argümanını case law ile güçlendiriyor. çok fazlaca case law mevcut bu konuda. ve bu case law örneklerini de yine yazısında belirtmiş çok güzel olmuş. hele hele dışişleri bakanlığı'nın hazırladığı şu çalışma case law açısından bayağı faydalı. daha sonra bu yazıya yunanistan'ın yine tepki göstermesi sonucu, bm'ye feridun sinirlioğlu imzasıyla şöyle bir mektup gönderilmiş ve türkiye'nin hakkı her türlü savunulacak denmiş (ga/a/72/820).

bu arada bu birkaç case law'da mahkeme bazı adaları kta sahanlığına dahil etmemesini o adalarda yerleşim olmadığına dayandırıyor (bahreyn v katar). galiba bunu okuyan yunanistan, ege'deki yerleşim olmayan adalara konup oralara belediye atıyor, insan yerleştiriyor falan. götü boklu yunanistan türk adalarını işgal ediyor yani.

peki tam da bu esnada ne oluyor dersiniz? türkiye'nin mektubundan sonra yunanistan olumlu olumsuz herhangi bir tepki göstermiyor ama suriye, evet evet suriye, bm'ye mektup gönderiyor ve türkiye'nin hareketlerinin tek taraflı ve yanlı olduğunu ve türkiye'nin kararlarını tanımayacaklarını açıklamış. suriye efendim. suriye. burası çokomelli, suriye. tabi türkiye şu ana kadar suriye'nin bu eniklemesini siklemiyor, herhangi bir cevap yazılmamış. bence doğru da olan bu.

şimdi hafif bir şekilde özetlemek gerekirse

1. yunanistan ile türkiye arasındaki eez anlaşmazlığı: türkiye haklı.

2. güney kıbrıs ve mısır arasındaki anlaşmaya ilişkin türkiye ile güney kıbrıs arasındaki anlaşmazlık: türkiye haklı.

3. kıbrıs adası'nın durumu: çok karışık olmakla birlikte türkiye haksız. siyasi olarak da burada güçlü değil.

şimdi, son olarak kıbrıs sorununa bakalım

bu konuda çok detaylı bir araştırma yapmadım lakin yine de bildiklerimi paylaşmak istiyorum.

türkiye, yunanistan, büyük britanya ve kıbrıs cumhuriyeti 1960 yılında bir anlaşma imzalıyorlar ve bu anlaşmayla beraber kıbrıs cumhuriyeti kuruluyor. yunanistan, türkiye ve ingiltere kıbrıs'ın garantörü oluyorlar.

önce anlaşmaya bakalım. yunanistan dışişleri bakanlığı'nın sitesinde buldum bunu. birinci madde şöyle diyor:

the republic of cyprus undertakes to ensure the maintenance of its independence, territorial integrity and security, as well as respect for its constitution. it undertakes not to participate, in whole or in part, in any political or economic union with any state whatsoever. ıt accordingly declares prohibited any activity likely to promote, directly or indirectly, either union with any other state or partition of the island.

meali: kıbrıs cumhuriyeti bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve güvenliğini korumakla yükümlüdür. herhangi bir ülkeyle dolaylı veya direkt hiçbir birleşmeye veyahut adanın bölünmesine izin veremez (august 1960 no. 5475. treaty of guarantee art 1.).

ikinci madde de şöyle diyor:

greece, turkey and the united kingdom likewise undertake to prohibit, so far as concerns them, any activity aimed at promoting, directly or indirectly, either union of cyprus with any other state or partition of the island.

meali: yunanistan, türkiye ve büyük britanya kıbrıs cumhuriyeti'nin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve güvenliğini korumakla yükümlüdür. herhangi bir ülkeyle dolaylı veya direkt hiçbir birleşmesine veyahut adanın bölünmesine izin veremez (august 1960 no. 5475. treaty of guarantee art 2.)

bir de dördüncü madde var, bu da konumuzla çok ilgili:

in the event of a breach of the provisions of the present treaty, greece, turkey and the united kingdom undertake to consult together with respect to the representations or measures necessary to ensure observance of those provisions. in so far as common or concerted action may not prove possible, each the three guaranteeing powers reserves the right to take action with the sole aim of re-establishing the state of affairs created by the present treaty.

meali: anlaşmanın ihlali durumunda yunanistan, türkiye ve büyük britanya atılacak adımlar konusunda birbirlerine danışırlar. eğer çözüm gelmezse ülkeler bu anlaşma ile garanti altına alınan durumun korunması için harekete geçme haklarına sahiptirler. (august 1960 no. 5475. treaty of guarantee art 4.)

şimdi bilindiği üzere 1963'te kanlı noelle birlikte iç savaş çıkıyor ve ada karışıklığa kurban gidip bölünüyor. devlet organlarından türkler tasfiye ediliyor (teyit gerekli). türkiye de bu durumu 1960 sözleşmesinin ihlali olarak algılıyor (haklı olarak). ama aynı zamanda anlaşmanın da hükümsüz olduğunu söylüyor. burada galiba viyana anlaşmalar hukukuna (bkz: vienna convention of the law of treaties) dayanıyor ve çat diye operasyon düzenleyip kktc'nin kurulmasına öncülük ediyor. ama aslında anlaşma hükümsüz olmuyor sadece ihlal ediliyor, hala geçerliliğini koruyor. dolayısıyla türkiye'nin askeri müdahalesi de anlaşmanın ihlali olarak görülüyor ve yukarıda bahsettiğim bilindik bmgk kararları çıkıyor.

şimdi baktığımızda türkiye haksızlığı haksızlıkla kapatmaya çalışmış o zaman. fakat haksızlığı yasal yollarla bertaraf etmeye çalışsaydı da buna gücü yetmeyecekti, çünkü o zaman da yunanistan, ingiltere falan güney kıbrıs'ın tarafını tutuyordu. yani yine biraz türk karşıtlığına ve siyasetin ikiyüzlülüğüne kurban gitmişiz. yani bir pencereden baktığımızda görünürde haksız olsak da en azından kıbrıs'ın gümbürtüye gitmesini engellemiş ecevit.

bütün bunların yanında, türkiye'nin güney kıbrıs yönetimi'nin kuzey kıbrıs'lı türklerin haklarını korumadığı ve onları temsil etmediğini söylemesi gayet yerinde. yani bir yandan kıbrıs'lı türklerin self-determination hakları var ki bu son derece temel bir hak. tam da burada legality, legitimacy ve morality kavramları kıbrıs'ı içinden çıkılmaz bir duruma sokuyor.

bunlar da faydalı olacağına inandığım ileri okumalar:

land dominates the sea 1
land dominates the sea 2

ilgili case law:

nicaragua vs colombia
nicaragua vs honduras
ukraine vs romania

bu da ilgili başka bir önemli bilgi içeren yazı

archipelago, "takım adalar" anlamında bir tabirdir.

adalar denizi ile ilgisinin olması yunanistan'ın adaların kıta sahanlığı savunmasından dolayıdır. yunanistan her ne kadar bir takım ada ülkesi olup da denizin ortasında bir ülke olmasa da öyleymişler gibi savunurlar.

malta ülkesi bir archipelago ülkesidir, yeni zellanda bir archipelago ülkesidir, japonya bir archipelago ülkesidir fakat yunanistan bir archipelago ülkesi değildir. o yüzden de girit gibi adalarının kıta sahanlığı ve dolayısıyla meb üzerinde baskın hakları yoktur. ha mesela kıbrıs'ın vardır. çünkü adamların anakara diyebileceği bir yerleri yoktur.

detaylar için bkz: birleşmiş milletler deniz hukuku sözleşmesi