Down Sendromlu Doğacağı İçin Anne Karnındaki Bebeği Aldırtmak Etik midir?

Etik ve insan sağlığının ikisini birden ilgilendiren bu kadim tartışmaya dair iki farklı görüşü paylaşarak son sözü size bırakıyoruz.
Down Sendromlu Doğacağı İçin Anne Karnındaki Bebeği Aldırtmak Etik midir?
iStock

Olayın etik olmadığını savunan bir görüş ile başlayalım

down sendromlu diye bebek aldırtmak yasal olarak mümkün ve bugün 2. derece bir tanıdığımın yaptığını duydum. 7 aylık bebeği annesinin karnında öldürerek doğurttular. hatta büyük olduğu için doğduğunda ölmemiş olma ve ölmesi için ekstra ilaç verilme ihtimali vardı (bu da yasalmış dediklerine göre) ama masum bebek ilaç verilir verilmez kalp atışı durmuş.

evet bu insanlık dışı vahşet yasal kılıflı. çünkü kanunlara göre anne karnında daha kanuni hak ehliyetine sahip olmamış kromozom sayısı 1 fazla olma suçlusu bir bebeği öldürmek yasal. doğsa yaşayacak olan bir bebek dahi olsa... oysa ki bir şeyin kanuni olması onun ahlaki olmasına gelmez. her kanun ahlaki ve vicdani değildir. kanun izin veriyor diye bunu yapmak kanuna sığınarak cinayet işlemektir ahlaken ve vicdanen.

ben dış kapının dış mandalı olduğum için direkt bir şey söyleyemedim ama söyleyebilecek olanları etkilemeye çalıştım. ama nafile... eve alınacak bir köpekten daha fazla bir bakıma ve sorumluluğa ihtiyacı olmayan bir küçük canı, aman çocuğum özürlü demesinler, aman bakımı ile uğraşmayayım gibi gerekçeler ile kanunu kendine kılıf eden bir annenin isteği ile öldürdüler... üstelik hem annenesi hem babaannesi hem de 3. kişiler "sakın öldürme sen bakmıyorsan biz bakarız" dediği halde özürlü çocuğu var demesinler diye öldürdü o kız meleği, anne sıfatı taşımaması gereken annesi istedi, doktorlar öldürdü, yasal bir şekilde...

yani sadece yasa ile bitmiyor, ahlak ve vicdan lazım...

9 yaşında down sendromlu kardeşi olan biri olarak sanırım bu konuda söz söylemeye yetkisi olan biri varsa o da benim

insanlara bu seçimde yardımcı olmak için konuya ilişkin görüşlerimi bildirmek istedim:

ben kardeşimin altını da değişirim, yemeğini de yediririm, eğlence ihtiyacını karşılamak için gezdiririm, oyun da oynarım ve bunları tam zamanlı yapıyorum yani kardeşimle aynı evde yaşıyorum doğduğu günden beri. kardeşim bana vurur, hiçbir olumsuzluk yansıtmam, vursundur canım kardeşim sonuçta. o da beni çok sever, her sabah bakın "abartısız" her sabah beni uyandıran kişi kardeşimdir. gelir yatağıma çıkar bana sarılır ve "abiiii, ben seni çook seviyorum" der ve ardından öperek beni uyandırır. down sendromlu kardeşe sahip olmanın böyle güzellikleri olsa da o başlık sahibinin çok bahsettiği sözde "vicdan" ve sözde "ahlak" açısından şunu söylemek istiyorum ki, ben eğer bugün 2012'ye dönebilseydim (kardeşimin doğum yılı) derhal aldırılmasını isterdim. annem ve babam olacak "vicdan"sız ve "ahlak"sızın, engelli olduğunu bile bile bakıma muhtaç bir çocuk doğurmasına izin vermezdim. ben kardeşimi çok severim, kardeşim de beni çok sever. eğer bugün birisi benden "cv" istese yazacağım unvanlardan en birincisi "x'in abisi" olur. bu öyle bir unvan, bu öyle bir deneyim...

ben kardeşim için canımı veririm, kardeşim git şu adamı vur dese vururum. tam 9 yıldır aynı evi, aynı odayı, aynı arabayı, aynı yaşamı paylaşıyoruz. onun kendisine özgü bir şivesi var bu yüzden o konuşurken herkes ne söylediğini anlayamaz. ne babam ne annem ne de kardeşim onun sözlerini tercüme edemez, anlayamadıklarında bana sorarlar "x ne diyor" diye... hiçbiri edemese bile, en büyük abisi olarak (3 kardeşiz) ben edebiliyorum. çünkü onunla en çok ben vakit geçiriyorum, ona sevgi dilini öğretiyorum. demem o ki onu en iyi tanıyan kişi benim, iyi dinleyin beni...

babam olacak insan bugüne kadar tam 9 yıldır bir kez dahi kardeşimin altını değiştirmedi, yemeğini yedirmedi. ben kardeşimin altından da yemeğinden de kendisinden de her şeyinden sonsuza kadar razıyım! ölene kadar altını değişirim. ama gelip de babama sorsan benden iyi bilir bu konuda ne yapılmalı diye, bu başlığa entry giren sözde bilmişlere sözde vicdanlılara da sesleniyorum.

vicdan ola ki;
bir canlıya merhamet etsin,
bir canlıya güzel yaşam koşulları sunsun,
bir canlıyı "muhtaç" bırakmasın.

kendi ayakları üzerinde asla duramayan bir insanı, bugün annesi babası ölse o çok bahsedilen "vicdan"a sahip olmayan insanların eline düşecek olan bir insanı dünyaya getirmek, bilerek doğurmak vicdan mıdır?

- aslaa!!

ben bugün ölsem kardeşim sahipsiz, kardeşim sokakta, kardeşim yerde...

- hangi vicdansız (!) benim gibi, benim annem, benim kardeşim gibi bakabilir kardeşime? hangi vicdansızmış o?! hangi vicdansız sahip çıkacakmış?

yazık, yazıklar olsun, yazık. bir insanı dünyaya getirirken düşünürsün ben olmasam, bugün ben ölsem bu insan kendine bakabilir mi?

- down sendromluysa hayır!

benim veya annemin ölmesini geçtim, bugün ben sakatlanabilirim! bugün ben de engelli olabilirim. bir araba çarpar veya merdivende düşerim, omurilik felcinden yatalak olurum. annem aynı şekilde, bugün engelli olabilir. bizlerin engelli olma olasılığı, bakıma muhtaç olma olasılığı her an varken neden bakıma muhtaç bir çocuğu dünyaya getirirsin? neden böyle bir kötülüğü yaparsın, kendine ve o çocuğa...

bee akılsız insan, bee vicdansız insan! yoksa rızkını allah verir diye mi? yooksaaa "engelli bakım aylığı" (engelli maaşı) alabilmek için mi? benim annem alıyor... yoksaaaa "su ve elektrik faturasında %25 indirim" için mi? yooksaaa araba alırken "ötv indirimi" için mi??? babam şu an sıfır araba bakıyor.... söyleyin hangisi için? down sendromlu çocuk aldırma olayına karşı olanlar söylesin, bu çok vicdansever davranışlardan hangisi için engelli bir çocuğu göz göre göre bu dünya cehennemine getirirsin? yoksa hiçbir zaman ilişkisi (duygusal cinsel) olmayacağı için mi?... yazıklar olsun...


biz ne ara bu kadar vicdansız olduk? ben olmadım, ben kardeşimi her ne kadar sevsem de gerçekleri söylüyorum. bana bugün bir şey olsa kardeşimin bir kolunu al bıçakla kes at aynı hesap. hatta daha iyi olur en azından ben varım. anneme bugün bir şey olsa kardeşim sokakta. benim vicdanım hayatı bu kadar başkalarına bağlı bir insanı dünyaya getirmeyi kabul etmiyor.

ve benim kardeşim, şu türkiye'deki down sendromlu çocukların toplayın, yaşam koşulları en yüksek en güzel en sevgi dolu en refahlı hayatı yaşayan 1000 down sendromlu çocuktan biri değilse ben bir şey bilmiyorum... benim kardeşim çoook mutlu, bizden çoook razı. kimileri engelli çocuğunu saklıyor biz her gün gezdiriyoruz. düğüne, cenazeye, uzun yola, her yere. daha az önce köyde taziyeye birlikte gittik.

bu arada evdeki pencerelerin hepsi denetim altında. hiçbir koltuk sandalye veya her neyse bizim evimizde pencereye 1 metreden fazla yaklaştırılamaz. çünkü kardeşim üstüne çıkıp atlamaya çalışıyor. 2 gün önce baktım yastıkları cam kenarına yığmış, üstüne çıkmış cam kenarı sefası yapıyor :)

dış kapımız hep kilitlidir. biri kapıyı çaldığında banka kasasından daha uzun sürer açılması. tam 3 yerden kilitleniyor. çünkü kardeşim açıp evden kaçıyor. dün bir anlık boşluğumuza geldi, babam geldiği için aşağı inmiş biz görmedik. baktık birden kapı çaldı gelen kardeşim, söylediği de şu: "babaaa gitmişş." babam arabasına binip gitmeden onu görmek istediği için aşağı inmiş fakat yetişememiş. en azından geri dönmüştü. nasıl çıktığını sorduğumda asansöre binip 2'ye bastığını söyledi. 2'ye basmayı ben öğretmiştim, eğer bunu bilmese kafasına göre bir tuşa basar veya nereye gider bilemiyorum. eğer geri döneceği veya birisinin kaçırmayacağı garanti olsa zaten biz kapı kilitlemeyiz. neyse ki o gün geri döndü ve böyle bir olay 9 yıldır ilk kez oluyor, düşünün halimizi.

engelli çocuk doğurmak büyük bir sorumluluktur ve her engelli çocuk bir "proje çocuk"tur. benim kardeşim türkiye'nin en eğitimli down sendromlu çocuklarından biri. kendini ifade etme ve iletişim becerileri, onu özgüvenli biçimde yetiştirdiğimiz için oldukça gelişmiş. asla sözünü esirgemez, kimseden.. :)

ekleme: arkadaşlar gerçekleri söylemeye yine devam edelim. benim annem engelli maaşı almaya başlayalı 2 yıl oldu, böyle bir hakkımız olduğunu sonradan öğrendik. bizimkilerin doğurma amacı maddi değil maneviydi. hem öbür dünyada kendilerine "şefaat" etsin diye, hem engelli bir çocuğa sahip olmanın, ona bakmanın sevabını almak için, hem çocuk aldırmamış olmak için (günah olabilir diye). ötv indirimi de aynı şekilde, öğreneli 2 yıl oldu.

kardeşimin gözüme çatal fırlattığını bilirim (evet, hiçbir olumsuzluk yansıtmadım), neyse ki zamanında farketmiş ve gözümü kapatıp yüzümü çevirmiştim. çatalın sivri ucu denk gelmemişti, gelseydi yaralıydım. kardeşim böyle bir insandır, gelip bir adam vursa veya öldürse de hiçbir mahkeme, hiçbir yürütme organı onu hapse atamaz veya cezalandıramaz... :)

bu arada babama beddua salmayın. adam sabahtan akşama işte, evi geçindiriyor, istese de belli bir noktadan fazla kardeşimin kişisel bakımını yapamaz. arabasıyla her yeri gezdiren o, dondurma baklava alan o. kardeşim baba diye diye ölür, annesinden önce babasını sorar.


arkadaşlar ben iktidara gelsem belirli bir mal varlığı olmayan insanların down sendromlu çocuklarını devlet eliyle kürtaj ettirirdim. çünkü bu çocuklara güzel bir hayat yaşatabilmek için maddi güç gerekiyor. maddi gücü yüksek olmayan insanların down sendromlu çocuk doğurmasını yasal yollarla engellerdim çünkü bu çocukların özel gereksinimleri var ve bunları karşılamak için refah gerekli. maddi gücü olmayanlar özel bir çocuğu güzel yaşatamazlar ve çocuğun yaşamını mahvederler. bir çocuğun, masum bir yavrunun hayatını mahvetmeye kimsenin hakkı yoktur. bundan dolayı varlıksız insanların down sendromlu çocuk doğurmasını yasaklardım. bizim çok şükür malımız mülkümüz, toprağımız betonumuz vardı, e faizler de düşük olunca eğer bizlere bir şey olsa kardeşime kalacak olan maddi güvencemiz vardı ve inanca bağlı nedenler de olunca doğurduk. her şeyden önce bizlerin cesareti ve yetiştirme çabası önemli. ben başa gelsem çok konuşulan evlilik ehliyetini down sendromlu çocuk doğurmak isteyen çiftlere zorunlu kılardım. çünkü her engelli çocuk birer "proje çocuk"tur ve projeler büyük özen ister...

bu çocukların doğrulmasını istemememin bir nedeni de toplum sağlığı. biz şu an kardeşimi o kadar çok seviyoruz ki bir tane daha down sendromlu çocuk doğurasımız var. bu çocuklar öyle masum, öyle güzel, öyle iyi niyetli, öyle sevgili ki insan bu güzelliği bir kere tadınca, bir kere alışınca hep istiyor. düşünsenize beni her sabah öpüp seni çok seviyorum diyerek uyandıran biri var. bu güzelliğe sahip hanginiz var? bu nedenle insanlar bu güzelliği tatmadan bunun önünün alınması gerekiyor ki toplum sağlığı korunsun, engelli nüfus oranı artmasın. elbet proje çocuklar gerekli, bunun için de önceki editimde devletin denetleyici olduğu bazı koşulları söyledim. bu çocuklar da gerekli çünkü bunlar birer sevgi varlığı. sosyal açıdan toplumu çok geliştirecek insanlar, örnek olacak insanlar.

ekleme: kardeşim 21 günde bir ivig serum vuruluyor ve bu yıkama ile birlikte 6 saati buluyor. tüm gün bunun için zaman ayırıyoruz. ayda bir ise deposilin iğne vuruluyor. ayrıca ilaçları var (bactrim), bu çocukların doğuştan kalp kapakçıkları sorunlu oluyor ve kardeşim de aynı şekilde olduğu için 6 ayda bir kalp eko'su muayenemiz var. tüm bunlar için zaman ve kaynak ayırıyoruz. gerekiyor büyükşehire gidiyoruz. tüm özel çocuklar bu yüzden "proje çocuk"tur. başlıca zaman ve kaynak ayrılması gerekir.

arkadaşlar bu konuya biraz düzenleme getirmem gerekiyor. bakın eskiden bu kadar gelişmiş ilaçlar ve tedavi teknolojileri yoktu. bu çocuklar ya erken yaşta ölürdü, yaşayanları da karanlık insanlar tarafından dilencilik, hırsızlık, cinayet vs. işlerde kullanılırdı. gelişmiş kamera teknolojileri (mobese) olmadığı için de devlet veya aileler bunu denetleyemezdi. şuan ise bu insanlar bilim sayesinde yaşatılıyor, yaşıyorlar ne mutlu. fakat bunların hepsi devlete birer maliyet. örneğin bizim vurulduğumuz ivig serum 8 bin tl civarı. 21 günde vuruluyoruz, bu devlete yılda 140 bin tl gider oluşturuyor. bu yüzden bu çocukların örnek olması açısından belirli aileler tarafından sınırlı sayıda ve nitelikli yetiştirilmesinin sağlanması gerekiyor. bunu yapacak olan devlettir. devlet, elbette vatandaşına sosyal devlet niteliğini koruyarak gerekli serum her neyse onu ücretsiz sağlayacak (insanı yaşat ki devlet yaşasın) fakat bunu her önüne gelene verirse anlamsız ve amaçsız olur. öyle, maddi desteği vererek hasta çocukların çoğalmasını sağlamak marifet değil. bu yüzden down sendromlu çocukların çoğalmasını kısıtlama yönündeyim. az olacak, nitelikli olacak. isterse 16 bin tl olsun devlet gerekli serumu sağlayacak ama kendini de düşünecek, halkını da düşünecek. bu maddi desteği yalnızca nitelikli çocukların yetişmesi için verecek. birilerine şov yapmak için değil. evet, sen ilacı sağlıyorsun devletim ama belki ailesi iyi bakmıyor? evlilik ehliyetini sorgulayacaksın. hasta çocuk oranını artırmadan maddi destek vermenin tek yolu evlilik ehliyetidir.

not: ben sevgiyi senden öğrendim, canım kardeşim, sana teşekkür ediyorum.

özet: down sendromlu kardeşim var, çocuğu aldırmanızı tavsiye ediyorum. kardeşimi çok seviyorum, evimizin neşesi huzuru.