Duyguların Gerçeğin Önüne Geçmesini İfade Eden Yeni Bir Kavram: Post-Truth
kısaca: gerçek ötesi / gerçek sonrası
tam anlamıyla: "nesnel hakikatlerin belirli bir konu üzerinde kamuoyunu belirlemede duygulardan ve kişisel kanaatlerden daha az etkili olması durumu"
yaygın şekilde dolaşıma girmesi ise, ralph keyes’in 2004’te basılan kitabı the post-truth era ile olmuş.
2016 yılında oxford üniversitesi ve the society for the german language in wiesbaden tarafından yılın kelimesi seçilmişti.
kaynaklar:
https://teyit.org/yilin-kelimesi-post-truth-nedir/
http://www.dw.com/…anys-word-of-the-year/a-36702430
truth: dusunuyorum, o halde varim.
post-truth: inaniyorum o halde hakliyim.
burada post kelimesi kendinden sonraki kelimenin sonrasını ifade etmiyor. o kelimeyi anlamsızlaştırıyor ya da daha az etkili hale getiriyor.
facebook ve google'dan sonra world wide web yani www.'nin kurucusu tim berners da internetin en büyük sorunlarından birinin sahte haberler ve post-truth etkisi olduğunu açıklamış.
"post truth", daha doğrusu "post truth politics" modern dünyanın yeni siyasal terimi, bu aralar karşımıza çok çıkan ikili.
gerçek ötesi, hakikat ötesi gibi çevirebilirsiniz bu iki kelimeyi. ben post gerçek olarak kabul ettim. oxford literatürüne 2016'nın en çok aranan kelimesi yani "2016 yılın kelimesi" olarak geçen bu terim neden önemli peki?
düşünün, önünüzde bir kırmızı elma var; kocaman kıpkırmızı leziz bir elma. ama siz o elmanın aslında göründüğünden farklı olduğunu söylüyorsunuz. o elma aslında sizi zehirlemeye çalışanların hazırladığı bir meyve.
o elmanın gerçekliğinden uzaklaşıp gerçek ötesi bir anlam yüklemeniz sonucunda sonraki tüm benzer tanımlamaları sabit bir komplo teorisiyle yapmanız anlamına geliyor bu aynı zamanda.
ancak sizin yüklediğiniz doğru veya yanlış herhangi bir ekstra ifade o elmanın niteliklerini ve özelliklerini, en önemlisi varlığını değiştirmemektedir unutmayınız. o hala büyük kırmızı leziz elmadır.
ben bunları neden yazdım?
sosyal medyada gördüğü her şeye inanıp kendini komplo teorisyeni zannetmenin ve kendi gibi düşünmeyenleri yaftalamanın ne gereği vardır ne de bizlere faydası. bazen gerçekler göründükleri kadar basittir.
yani iki kitap okumaktan aciz olup bu kadar çok şey bilmenin mümkünatı yoktur. cehalet her şeyi bildiğini zannetmenin ta kendisidir.
tam anlamıyla truman show hâline getirilen türkiye için cuk oturan bir anlama sahip kelimedir.
onca siyasal, toplumsal, ekonomik, bilimsel ve düşünsel arızaya rağmen büyük türkiye sagasına toplumun önemli bir kesiminin dinî söylem aracılığıyla inandırılması, bu kavramın adeta ülkemiz için türetildiğini gösteriyor.
objektif gerçeklerin kamuoyunu şekillendirmede duygular ve inançlara göre daha az etkili olduğu koşullar olarak tanımlanıyor.
türkçesi için tezvirat kelimesini öneriyorum. ki mesele, tekrarlanan yalan(lar)ın ikna edicilikte artık hakikatten üstün olması; olmamışların olmuş gibi gösterilip fikirler ve inançların birtakım emeller doğrultusunda manipüle edilmesiyse, yüzyıllarca önce de bu manalarda kullanılan tezvirat cuk oturuyor. ayrıca bu sözcüğün yine post-truth kavramının önemli bir parçası olan zırva kelimesiyle kök ve dil olarak olmasa da fonetik yakınlığı olması da cabası.