Efsane Dizi Yedi Numara'yı 20 Yıl Sonra İzleyince Fark Edilen Bazı Buruk Detaylar

2000-2003 arası yayınlanan diziye günümüzden bakınca bazı değişimleri fark ediyor insan.
Efsane Dizi Yedi Numara'yı 20 Yıl Sonra İzleyince Fark Edilen Bazı Buruk Detaylar

yedi numara... iki haftadır iş yerinde inanılmaz kafam atınca, baştan bir izleyeyim dedim. çoğu şeyi unutmuşum tabii.

dikkat çeken iki şey var. ilki kırsal-kenstsel tiplemeleri: kırsaldan gelen, vahit, zeliha, berat, asiye, haydar, recep, sabit, satılmış. (yusuf güdük'lü bölümlere henüz gelmedim.)

genel olarak geleneklerine bağlı, şehir hayatından, değerlerini kaybetme korkusuyla çekinen bir profil var. bu özellikle ilk bölümlerde daha belirgin. ancak, bu tipler içlerinde muhteşem bir temizlik barındırıyorlar. özellikle ilerleyen bölümlerde kızların görece daha modern çizilen karakterini yadırgamıyorlar, (mini etek giymeleri ve ya ayten'in sürekli sevgili değiştirmesi gibi) günümüzde sosyal medyada tartıştığımız gibi köylü kurnazlığı yapmıyorlar. insanları kandırmaya çalışmıyorlar. alkol alıyorlar. (zeliha yenge ve vahit dahil) giyinişlerini değiştirmiyorlar. dini hiçbir referans yok. asiye kızları bir abla edasıyla sahipleniyor. kızların sevgilileri oldukça onlara sarılıyor, dert dinliyor. daha rahat okumaları için ellerinden geleni yapıyor. alt metinde "okumuş kız *r*spudur" düşüncesi hiç yok. yemek yapıyor, ütü, temizlik, bulaşık konularında yardım ediyor. erkekler ise sadece temkinli davranıyorlar ilk etapta. sonra da 30'lu bölümlerde evdeki kızlarla sınırlı olmak üzere, şehir hayatına adapte olmayı başarıyorlar. kır hayatının toplumsallığını bırakmıyorlar kendi içlerinde ama kentli kızların bireyselliğine saygı duyuyorlar.

hatta bir bölümde zeliha yengenin kardeşi züleyha geldiğinde kızlara bakıp "bunlar eve erkek alıyorlar mı?" sorusu inanılmaz göze batıyor. bu muhafazakar cümle bir nefret ögesi olarak gözümüze sokuluyor. (anlatmaya çalıştığım kızların eve erkek almasının yaratacağı 'nefret' değil. sorunun kızları aşağılayan bir tonda sorulmuş olması.) bu kardeş 1 bölüm boyunca bu tavırlarla kendinen nefret ettiriyor. alt metine "okumuş kız *r*spudur" felsefesini veriyor çünkü.

kızlar ise ilk etapta tıpkı erkekler gibi nefret ediyorlar bu kırsal tiplerden. soğan yemeleri, yer sofrası kurmaları, 4 samimi kızın kendi alanlarını bile kurallarla yaratırken erkeklerin kır toplumunun küçüklüğünden gelen iyilik odaklı kural tanımazlıklarını kabul edemiyorlar. sonrasında ise aslında bu kurallar üzerinden oluşturdukları kentli bireyleri, erkeklerin kırsal toplumsalllığına adapte etmeyi bırakıyorlar. kuralları esnetiyor, işin insan boyutuna odaklanmayı başarıyorlar.

günümüzde gerçekte yaşanan ve sosyal medya ile beyan edilen kır kent tiplemelerinden epey farklı bu durum tabii. dövmeyle veya mini etekle köye gidenler köylülere sövüyor artık. onları çağdışı olmakla suçluyor. köylüler ise ya şehirdekileri tamamen aşağılayıp, seks bağımlısı, alkolik allahsız olarak tanımlıyor ya da şehir hayatına adapte olmaya çalışırken inanılmaz bir basitlikle gerçekten sapıklaşıyor veya kıyafet, müzik gibi kültür ögelerini şehir hayatına benzetmeye çalışan davranışlarla komik duruma düşüyor.

20 yıl önce kır kent çatışması böyle miydi bilmiyorum. senarist oya yüce, olanı da anlatmış olabilir olması gerekeni de. iki türlü de muhteşem bir iş çıkartmış.