Efsanelerdeki 3 Dilek Hakkı: Bu Sayı Neden Başka Bir Şey Değil de 3?

yaygın bir motif olan üç dilek hakkı; cinler, ejderhalar, denizkızı veya bir melek ya da bir balık gibi doğa üstü varlıklar tarafından, o varlığı kurtarması, serbest bırakması ya da bir antlaşma sonucu kişiye verilen bir armağandır.
neyse... bu üç dilek hakkı günümüzde ve popüler kültürde daha çok alaaddin ve sihirli lambası ilişkilendirilmiştir. tabii ki de bu durum aslında binbir gece masallarının (the arabian nights) bir tür yorumudur. asıl masalda cine hakim olan kişinin dilek sayısı sınırsız olmakla beraber masalın aktarılmasındaki farklılıklardan dolayı günümüze kadar böyle gelmiştir diyebilirim.

üç dileğin ilk örneğini bu sözlü masallarda görsek de yazılı olarak charles perrault'un 1697 tarihli the ridiculous wishes adlı öyküsünde buluruz:
bir oduncu her gün bu kötü durumundan yakınır. yine böyle yakınarak ormanda çalışırken jüpiter (ya da peri , cin. melek veya kutsal ruh ne derseniz deyin) ile karşılaşır ve ona üç dilek hakkı verir . oduncu doğruca eve gider ve olayı karısına söyler. karısı ona bir düşünelim bu durumu der ve dikleri ertesi güne bırakmak için ikna eder. ancak karısı ateşin başında otururken aklından keşke bir sosis olsa da yesek der. karısının ilk dileği boşuna kullandığı gören odun bir hışımla karısını aptallığı için onu cezalandırmak sosissin ya da sosislerin karısının burnuna yapışmasını diler. sosisler karının burnuna yapışır ve hiç çıkmaz. biraz hır gür çıktıktan sonra ortada buluşurlar ve sonunda, son dileği sosisleri kadının burnundan çıkarmak için kullanmaya karar verdiler, ardından eski fakir hallerine geri dönerler...
bu küçük masalda da görüldüğü üzere üç dilek hakkı önemli bir unsurdur
ilk dilek bize kişinin gerçek yüzünü gösterir çünkü ilk dilek genellikle karakterin iç dünyasını, gerçek arzularını açığa çıkarır ve kişiyi aslında farkında olmadan ne kadar bilinçli, sabırlı ve ileri görüşlü olduğunu konusunda test eder. küçük bir örnek verecek olursak; kral midas, ilk ve tek dileği her şeyi altına çevirme olmuştur. sonuç olarak yemek yiyemez bir konuma gelerek, sevdiklerini bile altına dönüştürmüştür.
yine ilk dilek ilk günah arketipi gibi görülebilir. yani iradeyi sınava veya var olan ilahi düzenin kırılması gibi karşımıza çıkar özellikle dini veya diğer mitlerde, tanrı’ya ya da doğaya karşı gelen bir dilekle as olan dengeyi bozar ve var olan kaderi değiştirmiş oluruz. bu durumda, adem ile havva’nın yasak meyveyi yemesine benzetilebilir.
her şey böyle heyecan ve karışık şekilde başlarken yukarıda dediğim gibi ilk dilek işlerin ters gitmesine neden olur ve ikinci dilek işleri daha da kötüleştirir, sonrasında üçüncü dilek, her şeyi ilk iki dilekten önceki haline döndürmek için kullanılır. ya da bütün dilekleri yerine getiren şey aslında dilekleri tam olarak istenildiği gibi yapmaz ve kişiyi aslında kandırmış olur. bunu brendan fraser oynadığı bedazzled adlı filmde çok net bir şekilde görmekteyiz.(bu arada güzel filmdir) yine yazar w. w. jacobs'un 1902 tarihli the monkey's paw hikayesinde görmekteyiz; bu ingiliz korku hikâyesinde, aile ilk dileğinde para ister. para, oğullarının ölümünden sonra sigortadan gelir. yani dilek gerçekleşir ama korkunç bir şekilde olmuştur.
bu hikayelerin hepsi aslında hemen hemen bütün kültürlerde görünmektedir; yunan, hint, iskandinav... vb bütün günümüze kadar uzaman topluluklarda bulunmaktadır. çoğu mitolojide ve hikayede üç dilek hakkı bulunmazken neden bu durum birden üç dileğe evirilmiştir.
yukarıda da dediğim gibi ilk önemli nedeni kulaktan kulağa aktarılan masallardan ötürüdür. fakat genel manada bakacak olursak, üç sayısına kültürel ve sembolizm açısından birçok anlam yüklenmiştir.
çünkü üç, sıklıkla bir döngünün ya da bütünün tamamlanmasını simgeler
bir şeyin başlangıcı, ortası ve sonu olmak üzere üç aşamadan oluşması, bize hep doğal bir düzeni işaret eder. bu yüzden üçlü yapılar sıklıkla güçlü bir sembolizm taşır. örneğin biz ve bütün canılar doğar, büyür ve ölür gibi ya da geçmiş, şimdi ve gelecek gibi.
ondan dolayı aslında bu durum din ve doğa üstü konularda daha çok karşımıza çıkar: örneğin hristiyanlığa baktığımızda baba, oğul, kutsal ruh (trinite) üçlemesini görürüz. hristiyan inancında bu durum kabaca kutsal bir birlikteliği simgeler. bu üçlü bir arada tanrı'nın bütünsel varlığını oluşturur diyebiliriz. yine budizm'de buddha, dharma, sangha'yı görmekteyiz ve değişik kaynaklarda üç değerli taş üç sığınak ya da üç hazine olarak da adlandırılmaktadır.
biraz daha gerilere gidecek olursak
themis ile zeus'un kızları olarak bilinen moiralar üç kız kardeşten oluşur ve insanın kaderini ve dünyadaki nasibini belirlerlerdi yani kaderin tanrıçalarıydılar. biraz daha abartarak konumuza devam edecek olursak matematikte üç nokta bir düzlemi ifade eder. yine cümlenin sonuna üç nokta koyduğumuzda bir şekilde hikayenin devam ettiğini ve sözün bitmediğini anlarız.
son bir sözle hikayemi bitirecek olursam
üç sayısı, hem sembolik hem de pratik açıdan evrensel bir güce sahiptir. insanların anlam arayışında, düşünsel yapılarını organize etme biçiminde ve kültürlerdeki pek çok öğede bu sayı temel bir yer tutar. hem kutsal hem de günlük yaşamda karşımıza çıkan bu sayı, sadece sayı olarak değil, anlam yüklü bir araç olarak da büyük bir rol oynar.
ondan dolayı dile benden ne dilersen... dileğimiz belli de, burada söyleyemem.