Eğri Oturup Doğru Konuşalım: Saul Goodman'ın Hiçbir Zaman Çok İyi Biri Olmadığı Gerçeği

Saul Goodman'ı hepimiz sevdik, yolculuğuna eşlik etmekten haz aldık ancak bunları yaparken unutmamamız gereken bir şey var: O hiçbir zaman kendisine haksızlık yapılan mazlum biri olmadı.
Eğri Oturup Doğru Konuşalım: Saul Goodman'ın Hiçbir Zaman Çok İyi Biri Olmadığı Gerçeği
Uyarı: Bütün Better Call Saul sezonlarına dair spoiler içerir.

diziyi bitirdikten sonra ekşi sözlük'e yorum okumaya gelmeden önce şeyden korkuyordum. gerçi korkuyordum çünkü emindim, öyle de oldu. jimmy'nin bir 'tutunamayan' hikayesi olarak algılanması. çünkü değil. tutunamamak, ulaşmak istediğin bir şey için çıktığın yolda mücadele ederken olduğun kişi olarak var olma çabasının hüznüdür. o yolun kilometreleri ile oynayarak, o yolu eğip bükerek ayağına getirmek değildir. hele de bunu yapabilmek için her türlü hamleyi sırf sonucu düşünerek mübah saymak hiç değil. bu güzellenecek bir şey değil. çünkü en başta tanım yanlış.

jimmy mcgill bir tutunamama hikayesi değil

onun hayat karşısındaki sürekli kestirme yollar arayan duruşu tutunamamak değil. yani o arzuladığı hedefe gitmek için yapmadığı kalmayan adamın canhıraş mücadelesi bir varoluş sancısı değil. sabırsızlık sancısı. yetinmeme sancısı. hemen olsun, istediğim gibi olsun, olsun. öyle altında filozofça özlü sözler yatmıyor, kamyon arkasına yazacak kadar işte. büyük büyük anlamı yok yaptıklarının ya da bir tahrik yok. adam dümdüz üç kağıtçı, dümdüz basit bir insan. insan olduğu için o acizlikleri, eksikleri, hataları, hatalarından ders almama hataları yapan. yaralı anka kuşu falan değil. şu köşede sana anka kuşu diye güvercin satan kişi.

howard hamlin gibi adamlardan nefret etmek de bir tutunamayanın profili değildir. olsa olsa ezik profili olabilir. bu altında hasetten başka bir şey olmayan duygular başkaldırı falan da değildir. kıskançlıktır düpedüz. dışarıdan bakınca iyi giyimli, şirket sahibi, ve çoğuna göre ayrıcalıklı görünen ama içine baktığında evinde mutsuz, terapi görüyor, bünyesindeki insanları okutuyor yani kibirli değil jimmy gibilerin iddia ettiği gibi. abisi yüzünden işe alamadığı jimmy'e yeniden iş teklifi edip aslında kendine ait bile olmayan bir hatayı düzeltmeye çalışacak, ortağını kaybettiğinde hemen kendi payına düşenleri hesaplayıp kendini suçlayacak kadar da normal bir insan.


ama tutunamayan olduğu, hamlin gibiler tarafından ezildiği iddia edilen adam kim?

yasını bile başkasına tutturan, onu bile fırsatını bulunca başkasına satan biri. kimin neyi hak ettiğine karar veren. mesela sırf kendisi ve yaşlılar parayı erken alsın diye bir adamın kariyerini bitirmeye teşebbüs edebilen biri. değersiz çünkü onun gözünde, zengin ya mutsuz değildir asla da olmaz. parası var, itibarına şöyle ufak bir toz bulaşsa da bir şey olmaz. yani yine o karar veriyor, kim değerli kim harcanabilir. bunun adı tanrıcılık oynamaktır. kibirdir. ve bir tutunamayanın mertebesi bu kadar yukarıda değildir.

zaten geçmişe giderken bile sadece para ile ilgili hayal kurabilen biri için, insanı insan olarak görmek; hamlin'i, taklit edecek kadar ezberlediği ceket takımından öte görebilmek çok zor. göremez. arabasına bowling topu atar. ne olacak yenisini alır, dert mi? eskort gönderir masaya, bir şey olmaz, rezil olsa ne olur? ona bir şey olmaz, azıcık gülecek jimmy şurada. ne var yani? eğlenmenin derdinde. hele tutunamayana bakın hele. siz merak etmeyin o her zaman bir şey tutar. size bile tutturur. siz ona acır önüne para atarsınız da onun cebi para doludur. hey yavrum hey.

kimsenin onu ezdiği, pota dışına attığı yok. onun giremeyeceği pota mı var isterse. düzgün bir şekilde, usulüne göre iş yapmak kumaşında yok. öyle insanlar tarafından ezilmiyor veya öyle insanlar onu ezdiği için kendi adaletini yaratmıyor. kimse ona vurmadan daha o babasının dükkanında bile adam saul goodman olmuş çoktan. ha babasına inat dersin, babanın pasifliğinin payı var dersin eyvallah. belki de kafasına babası gibi olmamayı, babasını kandıranlar gibi olmak olarak kodladı ve eylemlerinin motivasyonu, hiç kimse tarafından kandırılmadan, o ihtimal bile açığa çıkmadan kandırmak. bir savunma mekanizması hayata karşı belki de olabilir.


ama adam 'birileri, sistem, bilmem ne yüzünden' böyle olmuş değil

birilerinden kazık yiyip, birileri onu dışladığı için sızlanacak ya da o sebeple dark side'a geçecek biri değil. adam bir yere geçmiyor, zaten orada, alooo! görmüyor musunuz ya! abisi karşısında bile, fikrini en önemsediği adam için bile değişmek istemedi. istemiyor adam. düzgün yollara girse, yollar onun ayağına serilse bile o başka sokaklar istiyor. yapacak bir şey yok. esasen abisinin dediği de başından beri buydu. evet çok acımasızcaydı ama gerçekti. sen iyi birisin, merhametlisin ama busun diyordu. sen sahtekarlığı seviyorsun. eninde sonunda buraya gideceksin.

bakın ben şeyi bile anlıyorum. hhm'de çalışamamsının asıl sebebinin abisi olduğunu öğrendikten sonra, artık biraz olsun bile dürüst olmak için sebebi kalmadığını düşünmesini ve ortak olarak girdiği avukatlık bürosundan hiç yoktan kendini kovdurmasını. ama o hayal kırıklığı olmasaydı da orada çalışamazdı. uzaktan bakınca rahat batıyor gibi gelen, hani bill oakley neredeyse dilini kaybedecekti ağzının akan suyu yüzünden, o kadar imkanlara sahip bir halde gibi görünse de adamın ruhu manikürcü çığırıyor yahu.


evet başta çabaladı da düzgün bir avukat olmak için

zaten en başta abisi onu alıp getiriyor işe sokuyor vesaire. o da onun gözüne girmek istiyor doğru. ama yine düzgün biri olmak değil yegane amaç, sadece abisinin gözünde düzgün biri olmak. arada fark var. bir yandan yalan yanlış bir kahramanlık haberi ile tvye çıkmaya çalışıyor reklam için ama abisinden de saklıyor. işte çünkü sadece abisinin onayını alacak kadar oluyor düzgün oluyorsa.

ha bana kalsa, abisi onu hhm'de her ne olursa olsun işe alsaydı, biraz daha çabalasaydı onun için, baştan olmaz diye kestirip atmak yerine kardeşlik yapsaydı gerçekten iyi olurdu. değişirdi her şey demiyorum, belki. ama bilmiyorum. sadece üstüne düşeni yapmış olurdu. bir abi olarak yapmalıydı bence. ama adam yönünden bakınca da sonunda dediği oldu. hhm yok oldu ve bu jimmy yüzünden oldu. haklı çıktı. o zaman kardeşine sırf kardeşi olduğu için gerçeklerden uzak bir yaklaşım mı sergilemeliydi, yoksa kardeşin için bile olsa, gerçek gerçek miydi?

bilmiyoruz ama bildiğimiz jimmy için sadece sonucun önemli olduğu

oraya nasıl varacağı hep sonucun çıkarına göre var oluyor. yapıp edip, her türlü riski alıp, herkesi parmağında oynatıp sonuç gayet adaletli bir şeyi var ettiğinde evvelini umursamayan biri. hile onun için kazanmanın vesilesi. bedeli falan değil. ve o hileyi de gayet seçerek yapan biri. kilit nokta da bu zaten, seçmesi. rahatsız olmaması. ta ki 80 küsür yıllık hapis cezasına kadar. ki orada bile, rahatsız olmasının sebebi sadece kim wexler. onun gözündeki jimmy'e perde olan saul goodman'ı yırtıp atmak isteği.


çünkü esasen eğer değişmeye karar verseydi bu sadece kim için olurdu. ama onun da jimmy'e verdiği sinyaller o kadar karışıktı ki jimmy napsın. bir kızdı jimmy'e var olduğu kişi için bir oyununa gayet zevkle ayak uydurdu. çünkü kim çelişkiler yumağı. sebebi de annesi. onunla kuramadığı sağlıklı ilişki. annesini jimmy'de kurtarmak isteyen bir çocuk kim. bir yanı hep doğruyu biliyor. başlarda jimmy'e verdiği tavsiyelere bakalım, hep temiz iş yapması yönünde. sonra ilerleyen ilişkilerinde ise bir jimmy uslu dursun isteyen bir oyununa dahil olan hatta bazen ona oyun kuran oynasın diye. yani annesini mi kurtarsın yoksa çok iyi bildiği yanlışın aşina kollarında biraz daha mı çocukluğu devam etsin kararsız işte.. eğleniyorum dediği de bu. annesine kavuşuyor eğlenirken. kulağındaki küpe gibi bir yanı elbette hakkı olarak annesini özlüyor.

yani tek şansı kim olurdu o adamın, finalde dizi bitti bitecek adam hala çırpınıyordu

neredeyse bütün cezalardan yırtıp dışarı bile çıkacaktı. ama ne zaman kim'in hamlin ile ilgili gerçeği itiraf ettiğini duydu. kendince saul goodman olmaya devam etmek manasızlaştı. her şeyi kaybetti ama kim'i kaybetmek istemiyor işte. onu çağırttı ki, karşısında saul goodman'ı çıkarıp atsın. bütün olmayı seçtiği kişiyi kabullensin, günah çıkarsın. onun kabesi de kim. o güne kadar sakladığı yasını da, gömdüğü vicdan azaplarını da akıttı işte. gidecek yol bitti çünkü.

esasen abisinin dediği gibi, "benim kardeşim kötü biri değildir aslında, iyi bir kalbi vardır ama..." kötü demek jimmy için düz ve basit kaçar. finalde hamlin'den bahsederken titreyen sesi gibi biri işte. oyun içindeyken kişilere verdiği zararı unutan, kendini oyuna kaptıran, bundan zevk alan. ama oyun bitince de yediği haltı gayet bilen. bazen bu yediği boku sıvayan bazen hiç yememiş gibi davranan. ruhen bir tutunamayan değil, aksine hayatın maddi tarafına deliler gibi tutunan. oyunu hep isteyerek kuran.

breaking bad'de de öyle bir adam vardı

o şekilde olan. kimsenin o hale getirmediği. varoluşu o olan, yaptıklarını seçen. asla saklamayan, kendini başka biri gibi pazarlamayan. mesela iyi bir eş olmadığının farkında, iyi bir baba da. eşi onu terk ettiğinde, aldattığında sizin kadar gurur yapmayan. eksiklerini çok iyi bilen. hayal ettiği, ailesini ihya edecek ve onsuz kaldıklarında ailesini kurtaracak parayı onlara verme hayalinin istediği gibi gerçekleşmediğini. ve meselenin bir süre sonra kendi ego hayaline döndüğünü. ama siz onu da yılın eşi, babası, kahramanı ilan ettiydiniz.


yok abi, bunlar yüzde yüz aciz insan. hırsları olan, egolarına kurban olan, gri iken beyaz olamayan, siyah iken griye çalan. ve tam da bu yüzden çok gerçek. en gerçek hikayelerden biri, film/dizi tarihinde. o yüzden çok kıymetli. şikayet değil yani ettiğim, sadece romantizm onların üstündeki o gerçeğe toz oluyor sinir oluyorum. çünkü breaking bad de better call saul da pürüzsüz gerçeklikte insan hikayeleri. öyle.