Egzotikliği ve Doğallığı ile Bol Bol Övülen Dublin'in Pek Bilinmeyen Fena Tarafları
dublin, iki yıldır yaşadığım üçüncü dünya ülkesi ayarında sözde bir avrupa ülkesinin başkenti. eğer "gidecek başka yer kalmadı, her yeri gördüm zaten" diyorsanız o zaman turist olarak 2-3 gün geçirebilirsiniz ama onun dışında çok gereksiz bir aktivite olur, paranızı boşa harcamayın.
15 temmuz sonrası vize işlemleri 40 gün sürüyordu. ben olsam küfür eder, her türlü seyahati de iptal ederdim. neden böyle bir nefret yazısı yazıyorum? basit. dublin geçen çarşamba gününden beri kapalı (28 şubat 2018). evet bildiğiniz kapalı. ne toplu taşıma çalışıyor ne marketler açık ne de havalimanı işliyor. bunların hepsi 20 cm kar yüzünden oldu. ülkede ekmek ve süt yok. insanlar 5'er 10'ar istifledi. yollar sağlı sollu terk edilmiş arabalar ile dolu. aynı walking dead'deki gibi. dün ve bugün itibarıyla öğleden sonra açılan marketlere insanları 50'li gruplar halinde alıyorlar.
şaka değil, insanların marketleri nasıl yağmaladığının görüntüleri var. yağmalama derken gerçekten yağmalanan bir market oldu aha burda. adamlar para kasasını bile çalıp iş makinesi ile kırdılar. aynı insanlar bu marketi iş makineleri ile yıktılar. merak eden izlesin. işin komik tarafı adamları tutuklamaya polis gidemedi kar yüzünden, ordudan yardım istediler. temelde sorun irlandalıların ultra tembel olmaları. 1 yılda bitecek inşaat 4 yılda falan belki bitiyor. ülkede inanılmaz bir kiralık ev problemi var. en kötü evleri bile 20 kişi aynı anda görmeye gidiyor. ev bulamadığı için işi bırakıp ülkesine dönen insanlar tanıyorum. onları oraya getiren iş yerlerini ofiste yatmak ile tehdit eden arkadaşım bile var. işin en tuhafı uçuk kiraları ödemeye razı olsanız bile aynı bir iş başvurusu gibi tüm belgeler ile başvuru yapıp sonuç bekliyorsunuz. kiralık evi görmek için kapıda kuyrukta beklediğimi bilirim. haliyle başvuru yapan onlarca kişi arasında sizin seçilmeniz için yapabileceğiniz hiçbir şey yok.
sağlık sistemini anlatmak bile istemiyorum. ispanyol müdürümün bizlerden şöyle bir isteği olmuştu: "eğer çok hasta olursam beni hastaneye götürmeyin, direkt gömün". evet bu saçma sapan ülkede yaşamak istiyorsanız critical skills employment permit alabilirsiniz sonra gidip oturma izni ve utanmadan turist gibi reentry vizesi almanız gerekir... online randevu geçen sene başladı sanırım. ben ilk geldiğimde sabah 4'te sıraya girmiştim. bu arada reentry vizesi denen saçmalık için ayrı bir randevu var ve ödemesi posta çeki ile yapılıyor. "yok ben randevu alamadım, posta ile başvurayım" derseniz 2 hafta sürüyor o pasaportun size geri gelmesi. bu arada oturma izni ve reentry vizesi aynı ofiste veriliyor. aralarında 2 metre mesafe var ama bu süreci iyileştirmek için sıfır çaba sarfettikleri için hiçbir şey değişmiyor.
bugün pazar, hava yağmurlu (4 mart 2018). yerdeki kar hızla eriyor ama koduğumun tramvayı hala çalışmıyor. duruma bakacaklarmış. peki toplu taşıma normal zamanda iyi mi ki? hayır değil. muhtemelen avrupa'nın en kötüsü. neyse çalıştığım şirketin amsterdam ofisine transfer için teklif aldım onu düşünüyordum bir süredir. 2 yılımı yakıp yine de gideceğim. ayrıca sosyal medyada diğer yazılanlara şöyle bir göz gezdirdim de tipik romantiklik olmuş yine. yok efendim sokakları şöyleymiş te tarih kokuyormuş ta... şehir merkezinde sokakları eroinman ve dilenciden geçilmiyor buyrun gelin. çoğu yerde akşam 7'de kapatıyor kafeleri.
ekleme: havasından hiç bahsetmedim bile ama sanılanın aksine her gün yağmur yağmıyor burada. tek kötü tarafı yaz ve ilkbahar mevsimlerinin olmaması.
ekleme 2 (5 mart 2018): şimdi de su kesintileri başladı teallamya...
son ekleme (27 ağustos 2018): dublin'in beğendiğim yönleri de var. insanları inanılmaz sıcakkanlıdır. kendimi yabancı ülkedeymişim gibi hiç hissetmedim. ayrıca doğası şahanedir. 20 dk'lık araba yolculuğu ile vikings'in çekildiği mekanlara ulaşabilirsiniz.