Erdal Tosun'un Hayat Verdiği Unutulmaz Karakterlerin Akılda Kalan Replikleri

Usta oyuncu Erdal Tosun, bu sabah geçirdiği talihsiz bir trafik kazası sonrası hayatını kaybetti. Geriye ise canlandırdığı onlarca karakterden, unutulmayan bir sürü replik kaldı.
Erdal Tosun'un Hayat Verdiği Unutulmaz Karakterlerin Akılda Kalan Replikleri


organize işler'de finalde, tolga çevik film boyunca susan erdal tosun'a sorar:

- neden konuşmuyorsun abi?
+ çok konuştum bi faydasını göremedim, ben de sustum.

eyvah necdet: ördekleri bilir misin züleyha? hiç soğuk bir kış gününde donmuş bir göldeki ördekleri izledin mi?

züleyha: izlemez olur muyum? ben her kış donmuş göllere gider, ördeklere bakarım. kazım ya ben.

eyvah necdet: hıh hıh hıh hıh. tabiat aleminde lüzumsuz mizah yoktur, dersler vardır züleyha. ördekler gölün belli bir noktasının donmasını kanat çırparak ve imece usülü bir yardımlaşma içinde engellerler. bir ördek kanat çırpmaktan yorulunca diğeri onun yerine geçer. böylece gölün donmayan noktasından beslenerek ölmekten kurtulurlar.

züleyha: tamam necdet madem istiyorsun biraz da buz pateni yapan kurbağalardan bahset, ondan sonra da defol git hadi!

eyvah necdet: bak züleyha… ben artık kanat çırpmaktan yoruldum. senin de yardım etmen lazım. yoksa aşkımız ölecek.

"tilki'nin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanıdır derler züleyha. ama bu tilki'nin kürkünden dolayı değildir. bu tilki'nin kaderidir... " 

eyvah necdet'i hep yaşatacağız baba. belgeseller, derslerle dolu derdin.

gitmek cesaret ister ufaklık!

gidecegin yer neresi olursa olsun,

sevdiklerinle arana mesefe girince varış yerinin hiç bir anlamı kalmaz.

vedalaşmakta zor iştir biliyor musun ?

oturursun geminin kıçına, bakarsın sevdiklerine; gittikçe ufalırlar, ufalırlar, kaybolurlar.

 o zaman anlarsın işte: vedaşalmak asıl kalana değil gidene koyar.

100 defa söyledim sana hüzünlü değilim, mizacım böyle.

bak şarabımla beraberim.

çocukluğumdan beri hayaller kuruyorum; şarabımdan ayrılmadan hemde!

ben şarabımdan ayrılmıyorum,

o da bana bunca gidene rağmen hala hayal kurdurtmaya devam ediyor.

ne olmuş yani büyük adam olamadıksa? hayallerimizi satmadık ya?

çak!

eyvah necdet: bunca yıllık çaycısın asım. hiç tavşanları düşündün mü? çaya neden tavşan kanı derler sence?

asım:...

eyvah necdet: hişş! sana bişey sordum.

asım: şey... kırmızı diye heralde.

eyvah necdet: kırmızı ha! gülünsün

[midyat ve seyfonun gülme efektleri]

eyvah necdet: sen hiç kırmızı çay gördün mü asım?

asım: görmedim ama...

eyvah necdet: peki o halde neden çaya tavşan kanı derler? çayın renginden değil asım. kanın çokluğundan. o tavşan deyip geçitğin hayvandan o kadar çok kan akar ki şaşarsın. bu yüzden avcılar tavşan vurduklarında bi gün boyunca kanın içinde bekletirler. tavşanın eti başka türlü yenmez asım.

asım: haliyle biz o kadarını bilemiyoruz tabi.

eyvah necdet: yani burda anlatılmak istenen çayın rengi değil. bereketidir asım. içsene çayını.

eyvah necdet: hayvanat bahçesinde olmamız gereken bir saatte mükremin çıtır ve arkadaşlarının yanındayız. e bu nedense bende hiçbir değişiklik yaratmadı. sanki ikisi de aynı şey. ahahaaahaahaaa. midyat, seyfo gülün! ahaahaahıııhıııı.

mükremin: necdet buyur otur şöyle, buyur.

çaycı asım: ne içerdiniz?

eyvah necdet: sende paça yoktur şimdi.

çaycı asım: paça mı?

eyvah necdet: paça ya. kim derdi ki bir küçükbaş hayvanın ayakları bir çorbaya konu olsun. ama oluyor işte.

mükremin: asım abi sen çay ver.

- uzun zamandır sürüngenleri düşünüyorum züleyha... mesela bir yılan. hiçbir zaman bir boy aynası olmayacaktır. o da bunu bilerek hayatını ona göre düzenlemiştir...

bir keresinde de adamın birini bağlamışlar koltuğa, necdet de karşısına geçmiş konuşuyor.

-örümcekleri hiç düşündün mü? örümcek, ağını ufak adımlarla ve büyük bir sabırla kurar. sonra da bir sineğin düşmesini bekler... sence burda hangimiz sinek oluyoruz?

+ ben abi galiba.

- midyat, seyfo gülün lan.