Eskişehir'de Eski Patronundan Yıllar Sonra İntikam Alan Gencin Tebessüm Ettiren Öyküsü

Patronu yüzünden hoşlandığı kızla buluşamayan gencin yıllar sonra gelen intikamını keyifle okuyacaksınız.
Eskişehir'de Eski Patronundan Yıllar Sonra İntikam Alan Gencin Tebessüm Ettiren Öyküsü
iStock

çok samimi bir arkadaş gibi eskişehir, üstelik borcuna da sadık. yıllar geçse de üstünden, bir şekilde borcunu ödüyor. mutlaka... inanmazsan anlatayım.

2014 yılı, eskişehir'de son günlerim

adalar'da bir mekanda çalışıyorum o dönem. işe gireli 3-4 gün falan olmuş.

doğum günüm... akşam 10 gibi işten çıkacak ve beyza ile buluşup, doğum günümü kutlayacağım. laf aramızda beyzadan da çok hoşlanıyorum. duygularımı açmak için de özellikle o akşamı seçmişim. doğum günü çocuğu şımarıklığı denen bir şey var màlum. bir nevi fırsatçılık yapacağım.

"10'u çeyrek geçe, hallerin önünde buluşalım." diye anlaştık beyza'yla. 11'de yurda girmesi gerektiği için, 45 dakika kadar falan görüşebileceğiz maksimum. çok vaktim olmayacak bu yüzden.

koştur koştur yanına gidecek, aceleyle bi pasta üfleyecek, yurduna bırakıp vedalaşırken de onunla sevgili olmak istediğimi söyleceğim. heyecandan geberiyorum..

saat 10 oluyor... mekandaki bütün işleri bitirip, patronun çıkalım demesini bekliyorum. lavuğun çıkmaya hiç niyeti yok ama. bilgisayar başına oturmuş, bön bön ekrana bakıyor.

patronum ali abi, değişik bir adam... zamparanın, kumarbazın teki. dükkanda kazandığı tüm parayla, bahis oynuyor her gün. internette şikeli maç sattığını iddia eden bir dolandırıcıya aldanmış salak, adama oluk oluk para gönderiyor. sonra da adamın götünden uydurduğu maçlara binlerce liralık bahis yapıp, bilgisayar başında peru ikinci ligini falan takip ediyor sabahlara kadar.

baktım bunun dükkanı kapatmaya niyeti yok, dedim bizim salak yine kaptırmış paraları belli. gittim yanına, çıkabilir miyim diye sordum.

- ali abi. işleri bitirdim, dolapları da dizdim. benlik bir şey yoksa, çıkabilir miyim?
+ çıkma koçum bekle. şu doğum günü pastasını da keselim, öyle çıkarsın.
- ?!?!?!

yok daha neler!! ulan işe başlayalı 4 gün oldu daha, ne alaka amk? hayır bir de duygusal adamım, doğum günü pastası falan, kesin ağlarım ben. o kadar düşünmüş adam, ben kızla buluşucam da denmez şimdi. tamam abi sağol deyip, bekledim çaresiz.

mekan tanıdıklarla dolmaya başladı bir bir. ilk gelen sabahları çalışan özge oldu. bu özge dediğim kız, patronun da manitası aynı zamanda. onun arkasından patronun alman eşi lena, 4 yaşındaki şımarık oğlu osman berk ve tanıdık müşteriler falan. hediyesini alan gelmiş. şok içindeyim.

masaları birleştirip, kalabalık mutlu bir aile olduk (bu arada beyza hâlâ beni bekliyor).
özge içecekleri getirdi, lena hanım ışıkları söndürdü falan derken, pastayı getirdiler.

"iyi ki doğduun osman beeeerk, iyi ki doğduuun osmaaan beeeerk, mutlu yıllaaaar, mutlu yıllaaaar, mutlu yıllaaaar sanaaaaa."

lan!! seneler geçti üzerinden, hâlâ atamadım bak ben bu travmayı üzerimden. göt oldum lan resmen. tavukları kaçmış horoz gibi kalakaldım masada. ağlamamak için zor tuttum kendimi.

mumlar üflendi, pastalar yenildi, mutlu kalabalık evlerine dağıldı. beyza beklemekten sıkılıp, trip ata ata yurda gitti ve ben osman berk'in doğum günü masasından kalma fanta bardaklarını yıkadım sinirden ağlaya ağlaya. ismini s*keyim senin.

bir kişiye bile söyleyemedim "lan bugün benim de doğum günümdü" diye. mekanı kapattık ve eve gidip uyudum.

2-3 gün sonra da, ailevi sebeplerden ötürü şehri terk etmek zorunda kaldım zaten. beyza'yı falan da bir daha hiç görmedim.

aradan 5 yıl geçmiş, hatta neredeyse 6

ve hayat bir şekilde yeniden kesiştirdi yollarımızı. 2-3 haftadır eskişehir'deyim. yıllar önce elimde olmayan sebeplerle terketmek zorunda kaldığım bu kente, bu sefer tamamen benim elimde olan sebeplerle geri döndüm. ev bulma, eşya dizme, taşınma telaşları falan derken, pek hasret giderememiştik.

dün çıkıp gezeyim dedim biraz. hâlâ burada olan arkadaşlarla falan buluşurum hem, özleştik.

egemen'i aradım. okulu bitirememiş, eve de dönememiş. aliexpress'ten falan ucuza mal getirip, onları satmaya başlamış kirasını çıkarmak için. "hamamyolu'ndayım gel" dedi.

gittim. bir tezgah kurmuş yol kenarına, şaka malzemeleri falan satıyor. patlayan sigaralar, maskeler, hileli zarlar. ne ararsan var.

- ee aga. belediye, zabıta falan zor olmuyor mu böyle?
+ yok lan. herkes kendi ekmeğinde. onların seni görmesini istemiyorsan, sen onları göreceksin.
+ heeee, anladım.

bir sandalye bulup oturdum tezgahın başına. dün akşam saatlerinde yolunuz oralardan geçtiyse, mutlaka görmüşsünüzdür. yüzünde salvador dali maskesi, kafasında noel baba şapkası ve elinde iskambil kağıtları olan o lavuk vardı ya hani. heh işte ta kendisiydim.


maskeyi taktığım için midir bilmem, o kadar eğlendim ki anlatamam. yoldan geçen insanları çeviriyor, hileli kartlarla sihirbazlık gösterileri falan düzenliyor, çılgınlar gibi de satış yapıyorum (uzunca bir süre kimseden sigara otlanmayın mesela, benden söylemesi. 2 saatte 200 tane patlayan sigara satmış olabilirim).

neyse...

bir baktım bizim kumarbaz ali abi geliyor karşıdan. yanında osman berk ve onun yaşıtı 4 tane daha çocuk var. beni öyle maskeli, kukuletalı falan görünce, çocuklar toplandı başıma. ali abi de geldi hemen.

kumarın her türlüsünü sever ali abi. kumar masasında dükkanı kaybettiğini duymuştum bir ara. iskambil kağıtlarını, zarları falan görünce, ortam ilgisini çekti bunun. durdu beni izliyor. toplasan 1 hafta falan çalışmışızdır daha önce. maskeyi çıkarıp "abi beni tanıdın mı" diye sorsam bile hatırlamaz zaten yıllar sonra, bir de yüzümde maskeyle tam bir yabancıyım.

yaklaştım kartları uzattım.

- 1 kart seçin, bana göstermeden bakın ve ceketinizin cebine koyun.

ali abi çekti kartı, baktı ve cebine koydu.

biraz karıştırdım elimdeki kartları. şöyle bir diğer kartlara baktım, güya hesaplamalar sihirler falan yaptım.

"seçip cebinize koyduğunuz kart kupa 6" dedim.

keyifle haykırdı ali abi. "hahahahaha bilemedin, maça 10'du seçtiğim kart" dedi ve cebindeki kartı çıkarıp bana gösterdi. gülmeye başladım, çünkü elinde tuttuğu kart kupa 6'ydı...

ali abi çocuklara sihir diye bir şeyin olmadığını, bu kartların hileli oyun kartları olduğunu anlatmaya çalışıyor, çocuklar da ağız birliği yapmışçasına benim sihirbaz olduğumu iddia ediyorlardı.

çok eğleniyordum. etrafımızdaki kalabalık gittikçe artmaya başlıyordu ve ben sadece ali abi ile uğraşıyordum.

yıllar önceki doğum günümün ve beyza'nın intikamını almaya karar verdim.

çocukların her birine ve ali abiye birer iskambil kartı seçtirdim ve bir oyun teklif ettim.

çocuklarla hiç konuşmadan, sadece seçtiği kartlara bakarak, hangi çocuğun ali abinin çocuğu olduğunu bilebileceğimi iddia ettim.

kendisi esmer, çocuğu sarışın ali abi keyiflendi hemen.

- kesinlikle bilemezsin.
+ peki o zaman. bilemezsem, benden 100 lira kazanacaksınız. ama bilirsem, 10 liranızı alırım.
- kabul.

seçtikleri kartları tek tek topladım, biraz karıştırdım, güya sihirli bir şeyler söyleyip tribünlere şovumu yaptım ve osman berk'in saçlarını okşayarak, ali abi'ye döndüm...

- çok yakışıklı bir oğlunuz var. annesi sarışın olmalı.

çevredeki insanların alkışları arasında 10 lirayı alırken, bir oyun daha teklif ettim kurbanıma. daha zor bir oyun.

çocuğa ve babasına 3'er tane kart seçtirdim ve sadece bu kartlara bakarak çocuğun ismini doğru tahmin edebileceğimi iddia ettim.

- bilirsem 20 liranızı daha alırım. bilemezsem 100 lira kazanırsınız.

konu kumar olunca, akan sular durmuştu ali abi için. hipnoz olmuş gibiydi mal.

kartları aldım, biraz karıştırdım ve havaya fırlattım. yere düşen kartlara ve güya oluşturdukları şekillere şöyle bir baktıktan sonra, gülerek ali abiye döndüm.

- osman berk çok güzel isim. eminim siz koymuşsunuzdur.

ali abi bir yandan kaybediyor, bir yandan da çok eğleniyordu. peru ikinci ligini takip etmekten çok daha eğlenceliydim sonuçta.

20 liramı verdi ve ekledi.

- hadi devam edelim.

"tamam" dedim o zaman. peki. bu kartların hileli olmadığına ikna olana kadar, oynayalım madem.

osman berk'ten 12 tane daha kart seçmesini istedim ve sadece bu kartlara bakarak, osman berk'in doğum tarihini doğru bileceğimi iddia ettim.

- bilirsem 100 liranızı alırım. bilemezsem 500 lira sizin.
+ ahahaha kabul.

kartları aldım. renklerine göre ayırdım, biraz şov yaptım ve "kart perileri 26 ocak tarihini işaret ediyor, keşke ben de 26 ocakta doğsaydım" dedim (kart perileri ne amk).

osman berk sevinçle havaya zıpladı.
- ohaaaa yine bildi.

ulan osman berk. ne salak evlatsın amk. hayırsız velet. alkış yapıyor bir de gerizekalı ahaha.

kalabalık iyice arttı, egemen bile tezgahı işi gücü bıraktı, hayretle beni izliyor. ben mesih'im desem, iman edecek 6-7 kişi bulurum o sırada ortamdan. öyle bir şov yapıyorum aga. inşallah birileri videoya falan çekmiştir. izlemeyi, izletebilmeyi çok isterdim.

100 lirayı alıp cebime koydum ve son hamleyi yapmaya karar verdim.

dedim ki; "5 kart osman berk seçsin. 5 kart da ben seçeyim. tam ortasına da benim kimliğimi koyalım ve kart perilerinden rica edelim. çünkü ben de osman berk gibi 26 ocakta doğum günü kutlamak istiyorum."

kemal sunal'ın üç kağıtçı filminde "ulan rıfkı senden adam olmaz, bu havada yağmur falan yağmaz" deyip, bahis yapan kahveci amca vardı ya hani, hatırlar mısınız? egemen bile öyle bakmaya başladı bana. utanmasa çıkarıp basacak 200 lira ortaya hassiktir lan oradan deyip.

- eğer bu kartlar sayesinde benim doğum günüm de, osman berk'in doğum günü ile aynı olursa, 500 liranızı alırım. aksi takdirde 5000 lira sizin.

"böyle bir şey mümkün değil" dedi ali abi.
- kabul!!

kartları seçtik, arasına kimliğimi koydum ve şova başladım.

güya sihirli kartlara, güya sihirli kelimeleri fısıldıyor ve kart perilerinden yardım istiyordum (ahahha).

kartları karıştırdım, karıştırdım, karıştırdım.. kimliğim en üste geldiği an durdum ve kimliği kalabalıktan birisine verip, doğum tarihimi yüksek sesle okumasını rica ettim.

- inanılmaz!! gerçekten 26 ocak...

alkışlar ve şaşkın bakışlar arasında parayı aldım ve oyunu bitirdim. biraz daha patlayan sigara ve hileli zar sattıktan sonra da, tezgahı toplayıp içmeye gittik egemen'le beraber. beyza'yı geri getirmeyecekti belki ama yıllar öncesinin intikamını da çok güzel aldım.

başta da söyledim ya.

çok samimi bir arkadaş gibi bu şehir, üstelik borcuna da sadık. yıllar geçse de üstünden, bir şekilde borcunu ödüyor. mutlaka...

Kıyafet Almaya Giderken İki Kızın Bir Anda 53 Lira Hesap Kitlediği Donanımhaber'cinin Yaran Öyküsü

İsviçreli Turist Numarasıyla Mardin'de Bir Eve Misafir Olan Gencin Yaran Hikayesi