Farklı Kültürlerin Enfes Bileşimi: Saraybosna Gezi Rehberi
havaalanından inince maalesef şehre ulaşım için bir toplu taşıma aracı bulunmuyor. şu anki fiyatla merkeze ulaşım 20 km (10 euro) civarı tutuyor, fakat bunu bilmeden taksiye binmeye kalkarsanız büyük ihtimalle kazıklanırsınız. çünkü taksiciler, taksimetre açmaya yanaşmıyorlarmış ve çok daha fazla paraya en baştan sizinle anlaşma yoluna gidiyorlarmış. biz merkeze transfer işini, kalacağımız pansiyon sayesinde hallettik. resepsiyonist çocuklardan biri gelip bizi arabasıyla aldı. bu arada pansiyon demişken, tam merkezde ve tertemiz bir pansiyonda kalmak isterseniz, şuraya bir göz atabilirsiniz.
şehrin merkezi başçarşı
ünlü sebil, camiler ve birçok hediyelik eşya satan dükkanlar burada toplanmış durumda. onun dışında da yürüyerek çok kısa bir zaman içinde tüm turistik noktalara ulaşmanız mümkün. merkeze uzak olan tek nokta, savaş zamanında kazılmış bir tünel. buraya ulaşmak ise biraz sıkıntılı. turla gitmek istemiyorsanız en kolay yol; 3 nolu tramvayla son durağa kadar gidip ordan taksiye binmeniz. biz giderken otobüsü de işin içine kattık ve ıssız yollarda dakikalarca yürümek zorunda kaldık. o yüzden tavsiyemi dikkate alırsanız rahat edersiniz.
bir günümüzü ise mostar ve çevresine ayırdık. otobüs terminaline başçarşıdan 1 nolu tramvayla direkt, 3 nolu olanla ise kısa bir yürüyüş yolundan sonra ulaşmanız mümkün. saraybosna-mostar arası 2,5 saat civarı tutuyor ve oralara kadar gitmişken mostar köprüsünü görmeden olmaz.
turistik noktalar bittikten sonra gelelim yemek işine
saraybosna yurt dışında yemek açısından beni en mutlu eden şehir oldu. en ünlü yemeklerinden biri olan cevapciciye başçarşı civarında bir sürü yerde rastlayabilirsiniz. ama içlerinden en ünlüsü zeljo. pide arasında köfte gibi düşünebilirsiniz. yanında çok ince kıyılmış soğan ve isterseniz de kaymakla servis yapıyorlar. kaymak deyince aklınıza tatlı gelmesin ama. tadı gayet tuzlu ve köfteye yakışacak cinsten. boşnak böreği ise, yine çok yerde karşınıza çıkacaktır. içi tıkabasa dolu oluyor ve peynirli, ıspanaklı, kıymalı, patatesli, tavuklu ile kabaklı seçeneklerini gördüm. isterseniz bunu da üstüne yoğurt döktürerek servis ettirebilirsiniz. bunun içinde buregdzinica bosna ve buregdzinica sac isimli dükkanları tavsiye ederim.
özellikle yemek fiyatlarının ülkemize göre çok düşük olması ve porsiyonların da neredeyse bizdekinin iki katı olması eminim karın doyurma konusunda fazlaca memnun olmanıza neden olacaktır.
sonuçta ucuz yollu ve bizden esintiler taşıyan bir şehirde güzel bir tatil yapmak ve çok yakın tarihte olan bir savaşın izlerini ve kokusuna hala hissetmek isterseniz; saraybosna sizin için buruk da olsa kaçırılmayacak bir seçenek.
ben biraz daha hakkında az yazı yazılan veya hiç bahsedilmeyen birkaç yerden bahsetmek istiyorum
faydası olur diye ulaşım hikayelerimi de yazıyorum.
ilk olarak galerija 11/07/95 den bahsetmeli.
2 saatten fazla burada bulundum. tarık samarahın srebrenica soykırımını anlatan fotoğraflarından etkilenmemek elde değildi. gideceğiniz tarihte hangi sergi olacağını galerinin sitesinden öğrenebilirsiniz. yeri çok kolay, ferhadija caddesi üzerinden katedralin hemen sağındaki sokağın üzerinde.
ikinci olarak tunel spasa (umut tüneli)
buralara kadar gelip tüneli ziyaret etmemek olmaz. şehrin biraz dışında diye sakın tembellik etmeyin. ulaşım zor değil açıklayım hemen. başçarşıdan ılıcaya giden 3 numaralı tramvaya binin. ılıca son durak zaten. orada görevlilerden yardım isterseniz hemen yardımcı olmaya çalışıyorlar. tabi benim gibi hope tunnel falan demeyin anlaşamama ihtimaliniz var. gideceğiniz yerlerin yerel isimlerini bilmek bir avantaj. görevliye tunel spasa diyince hemen beni 32a numaralı otobüsün yanında kadar götürdü sağolsun. otobüse binince zaten kaptan anlıyor nereye gittiğinizi, tünelin yakınlarında bir durakta indiriyor. tabelaları takip edip 5 dakika kadar yürüyeceksiniz işte bu kadar. çıkışta yine otobüsü kullanabilirsiniz ama ben kapıda bekleyen taksilerden birine binip vrelo bosne'ye geçtim oradan.
üçüncü olarak vrelo bosne
mutlaka görülmeli, övmeye kelimelerim yetmez. dönüşte kapıda taksi göremeyince otobüs durağına gitmeye karar verdim ama tam yerini de bilmiyordum. parktan çıkalı 5-6 dakika kadar olmuştu, yolun sağ tarafında bahçede oturan bir aile gördüm, otobüs durağı nerede diye sormaya çalıştım. evin reisi derdimi anlayınca kalktı ayağa o sırada oğlu arabayı garajdan çıkarıyormuş. evin reisi seni de götürelim dedi kendi dilinde herhalde, öyle hissettim. oğlu ingilizce biliyormuş ılıcaya beni götürür müsünüz dedim. sağolsunlar ılıcaya attılar beni. şansıma hep yardımıma koşan insanlarla karşılaştım burada.
dördüncü olarak şehrin tepelerinden bahsedeceğim, fotoğraf çekmek isteyenler toplanın.
- zuta tabija ( sarı tabya)
aliya izzetbegoviç'in kabrinin bulunduğu kovaci şehitliğinin üzerinde bulunuyor. başçarşı'dan yürüyerek 15 dakika civarında ulaşılabilir. birazdan yazacaklarıma göre buraya ulaşmak en kolayı ve en iyi fotoğrafları burada çektim. şehitliğe uğrayıp içinden geçiş yaptım, etrafını dolanmanıza gerek yok.
- vidikovac
buraya taksiyle gittim, yürümenizi tavsiye etmem. gerçi ben oraya varır varmaz sırt çantalı bir delikanlı ile karşılaştım. başçarşı'dan yürümüş gelmiş. biraz daha yukarı çıkıp çadırını kurmayı planlıyordu. bu kafadaysanız yürüyebilirsiniz. burası öyle turistik bir bölge değil yerel halkın takıldığı bir kafe mevcut ve harika bir manzara sunuyor.
- bijela tabija (beyaz tabya)
gün batımını vidikovac'ta yaptıktan sonra buraya yürümeye başladım, 15 dakika kadar süreceği ve yokuş aşağı bir yol olacağı için yürürüm ne olacak modunda yola çıktım. yalnız karanlıkta 6-7 dakika insan görmediğim yollarda yürüdüm biraz tırssam da ara sokaklardan geçerek ilerledim. bir ara yolu karıştırınca balkonda gördüğüm birine bijela tabija diye seslendim, hemen yanıma gelip yol gösterdi muhabbet etmeye çalıştık çat pat, ben moje turska diyince sevindi hatta adam. tabyaya ulaşınca bir iki fotoğraf çektim ama çok beğenmedim. buraya arabasız gelen tek kişi bendim herhalde o akşam. gündüz gitsem belki daha iyi olabilirdi.
- park princeva
burası kütüphanenin tam karşısında olan tepede bulunuyor. manzarası güzel bir restoran burası aslında. ama ben sadece fotoğraf amaçlı ziyaret ettiğim için tepeler arasında listeledim. yürüyerek gidip geldim 25 dakika kadar sürüyor başçarşıya.
beşinci olarak art kuca sevdaha
burası şehrin en güzel mekanlarından biri. sevdalinka dinletisi, kahvesi, gül şerbeti ile yorgunluğunuzu alıyor.
altıncı ve son olarak ministry of cejf (keyif bakanlığı)
kovaçi yokuşunda bulunan kahvesini çok beğendiğim sıcacık mekan.
Kişisel aracıyla giden birinin izlenimleri
saraybosna'ya belgrad'tan kiraladığımız arabayla gittik. yol yaklaşık 300 km idi. özellikle sırbistan sınırını geçtikten sonra gerçekten çok güzel manzaralar eşliğinde gidilen bir yol. kış mevsimi haricinde, eğer 3-4 kişi gidiliyorsa araba kiralayıp gitmek en keyiflisi. ancak sırbistan sınırından sonra dağların arasından gidildiği için yol hep tek gidiş-geliş ve çok virajlı. bu nedenle tahmin edilenden uzun sürebiliyor. bunu da hesaba katmakta fayda var. ayrıca yol boyunca yazan hız sınırlamalarına mümkün olduğunca uymak lazım. özellikle bosna polisi oldukça sık aralıklarla radar koymuş yollara. gerçi şoförler arasında bir dayanışma söz konusu. radar olduğunu sürekli selektör yaparak belli ediyorlar. ancak yine de kurallara uymak en doğrusu.
biz sabah 9'da yola çıkıp öğlen 1 gibi orada olmayı planlamıştık. ancak hem yukarıda belirttiğim gibi yolun hızlı gitmeye uygun olmaması hem de rent a car'da zaman kaybettiğimiz için saat 4 gibi saraybosna'ya ulaştık. yani totalde 24 saatten az bir zaman geçirebildik saraybosna'da ki hiç yeterli değil. bu nedenle bir kez daha gitmeyi planlıyoruz.
önce kaldığımız hostel'den başlayayım. balkan han hostel'de kaldık biz. bugüne kadar kaldığım hosteller içinde en iyilerinden biriydi diyebilirim. zaten 8-9 ay önce açılmış, her şey yepyeni. sahibi de süper bir insan, bize erikten yapılmış rakija ikram etti. burada 8 kişilik odada kaldık. kişi başı 11 euro'ydu. çok güzel insanlarla da tanıştık orada. bir daha gidersem yine burada kalırım. herkese de öneriyorum. zaten hostelworld'te baya yüksek bir puanı var.
saraybosna şehir olarak çok farklı bir şehir. evet şehir sınırlarına girer girmez savaşın izlerini görüyorsunuz. ve bu izler şehire hüzünlü bir hava katıyor. ancak insanlarla konuştukça savaşı ve izlerini unutuyorsunuz. bosna halkı -en azından bizim konuştuklarımız- bu konuyu arkalarında bırakmış. şehirde gezdikçe zaten bunu anlayabiliyorsunuz.
hostele yerleştikten sonra ilk yaptığımız şey tabi ki kaymaklı cevapi yemek oldu. görüntü olarak tekirdağ köftesine benzer bir köfte ancak lezzet olarak çok farklı. genel olarak balkanlarda et ve et ürünleri çok lezzetli. ayrıca saraybosna'da da belgrad'taki gibi porsiyonlar oldukça büyük. türkiye'de bir porsiyon saraybosna'dakinin ancak yarısı kadar olur. hem de çok daha ucuz. tam hatırlamıyorum ama 1 porsiyon kaymaklı cevapi yanında kola 8-9 tl civarında bir şey tutmuştu. o gün başka da bir şey yiyemedik zaten.
şehrin old city bölümü küçük. oldukça rahat geziliyor. turistik yerlerin yüzde 90'ı şehrin içinden geçen caddenin üzerinde. burada aynı zamanda birçok cafe ve pub mevcut. biz dev bir çınarın altında çay bahçesi görünümlü bir yerde oturduk nargile, kahve filan içtik. kahveyi cezvede yanında küp şekerle servis ediyorlar. şekerini kendin ayarlayabiliyorsun. bir cezveden de 2 fincan kahve rahatlıkla çıkıyor. burası da yine çok ucuzdu.
gece hayatı için yorum yapamayacağım. biz birkaç tane pub'da zaman geçirdik. çok ünlü bir gece kulübü vardı ancak o akşam kapalıydı. yerel bira sarajevsko tipik bir lager. sırbistan'ın en çok satılan birası jelen'le arasında çok bir fark yoktu ancak ben jelen'i tercih ederim. nihayetinde ikisi de içimi kolay, serinletici biralar.
2. gün ramazan bayramının ilk günüydü. bosnalılar erkenden sokaklara çıkmış, takım elbise falan giymiş, cafelerde bayramlaşıyorlardı. bu da değişik bir görüntü bizim için. biz boşnak böreklerimizi yiyip şehirden ayrılmak durumundaydık. saraybosna'ya ve güzel insanlarına doyamadan ayrıldık. bir daha gideceğimizden emin olarak.
hiç saymadım ama 30 tane falan avrupa şehri gezmişimdir. saraybosna içlerinde en çok sevdiğim şehirlerden biri oldu. 24 saat bile kalamamış olmama rağmen. bunun müslümanlıkla vs. ile ilgisi yok. zaten dinle alakası olan bir insan değilim. bazı şehirler gider gitmez kendini sevdirir. brugge'de de aynı şey olmuştu. özetle, vizesiz bir şekilde, türkiye'den çok daha ucuza, çok daha keyifli bir tatil için balkanlar bence ideal.