Frank Sinatra Hakkında Büyük İhtimalle Bilmediğiniz İlginç Gerçekler
kariyer başlangıcı 1935 yılında bir porno film ile olmuş
2011 yılındaki frank sinatra biyografisinde anlatıldığına göre henüz 19 yaşındayken maskeli bir soyguncuyu canlandırmış ve rol için 100 dolar almış. ve söylenen o ki meşhur olduktan sonra mafyadaki dostlarından filmin piyasadan komple temizlenmesini istemiş. bu konuda da başarılı olmuşlar gibi.
evli bir kadınla yattığı için tutuklanmış
1938 yılında evli bir kadınla beraber olmaktan new jersey'de tutuklanmış. evet bu o zamanlar bir suçmuş. suçlama daha sonra zina olarak değiştirilmiş ve sonra dava düşmüş.
şöhreti başka konularda da yürüyormuş
hollywood'da aletinin büyük olduğuyla ilgili de bir şöhreti varmış. sinatra biyografi yazarı james kaplan, sinatra'nın hayatının aşkı aktris ava gardner'ın bir keresinde genç şarkıcı için, "sadece 50 kilo ama 5 kilosu aleti" diye ağzından kaçırdığını hatırlıyor.
casino buhar odalarında the rat pack orgileri düzenlermiş
1960'lı yıllarda sinatra sayısız kadını yatağa atıyormuş, ve hatta las vegas'ta ikamet ederken özel bir genelevi bile varmış. casino'nun spor salonunun buhar odalarında ünlü dansçı, aktris, şarkıcı ve hatta fahişelerin katıldığı saatlerce süren seks partileri düzenlermiş. paul anka'nın 2013'te yazdığı hatıralarında bahsettiği üzere sinatra'nın o partilerde koyduğu tek kural da şuymuş: "no gang bangs"
hayatındaki en iyi seksi angie dickinson ile yaptığını söylemiş
sayısız kaçamağının (ve dört evliliğinin) içinde sinatra şarkıcı ve aktris angie dickinson'ın zirvede yer aldığını söylemiş. casino sahibi steve wynn bir keresinde sinatra'ya beraber olduğu en iyi kadının kim olduğunu sormuş ve bu sırada dean martin de oradaymış. paul anka'nın hatıralarında yazdığına göre ikisi de aynı fikirdeymiş: "angie!"
strangers in the night'tan nefret edermiş
şarkı için "boktan bir parça" ve "hayatımda duyduğum en s*kik şarkı" dermiş.
scooby doo'ya istemeden de olsa ilham olmuş
hiç farkında olmadan scooby doo adlı çizgi filmin adını koymuş. cbs yapımcısı fred silverman sinatra'nın olduğu uçakta yolculuk ederken sinatra'nın strangers in the night'ı sesli bir şekilde mırıldandığını duymuş. "dooby, dooby doo...". ve gerisini biliyorsunuz.
fbi tarafından neredeyse 50 yıl boyunca izlenmiş
fbi, john f. kennedy ile olan dostluğu ve mafya bağlantıları ile bilinen sinatra'yı 1940'larda genç bir yıldız adayı olduğu günlerden 1998'deki ölümüne kadar yaklaşık 50 yıl boyunca izlemiş ve hakkında 2.403 sayfalık bir dosya varmış. bilgi özgürlüğü yasası uyarınca yapılan taleplere cevap olarak, bu yüklü fbi dosyası 1998 yılında kapatılmış.
dört kez intihara teşebbüs eden bir manik depresif
frank kendini "18 ayar bir manik depresif" olarak tanımlarmış. 1950’lerde kariyerinde bir durgunluk yaşadığı sıralarda bunalıma girmiş ve başını fırına sokarak (!) kendini öldürmeye çalışmış. ayrıca ava gardner'la olan tantanalı ilişkisinde de üç kez intihara teşebbüs etmiş.
yönetim kurulu başkanı (chairman of the board) ünvanından nefret edermiş
son karısı barbara'nın söylediğine göre reprise records'un başkanıyken ona verilen ünvana tahammül edemiyormuş.
altında çalışanlara zaman zaman milleti yumruklamasını emredermiş
1960'lı yıllarda bir gece, popüler bir hollywood restoranında yazar dominick dunne'yi yumruklaması için bir garsona 50 dolar vermiş. bir seferinde de uşağına siyaset üzerine bir tartışma yaşadığı bir kadının suratına domuz pirzolası dolu bir tabakla vurmasını emretmiş.
john f. kennedy'nin seçimi kazanması için mafya bağlantılarını kullanmış
sene 1960. john f. kennedy west virginia'da demokrat partiden başkanlığa oynuyor ve bu sırada babası joseph kennedy'nin sinatra'dan mafya bağlantılarını kullanmasını istediği söyleniyor. baba joseph kennedy dönemin büyük mafyalarından sam giancana'nın bu işte yardımcı olmasını ve hangi şekilde olursa olsun oyların john'a gitmesini sağlamasını rica ediyor. velhasıl çete lideri bu işe elini atıyor ve büyük bir mafyatik güç ile kennedy'e beyaz saray'ın yolunu yapıyor. tabi bundan pişman olacağından habersiz. kennedy başkanlığı alınca, başsavcı olan robert kennedy sadece 1963 yılında 288 mafya üyesini mahkum etmiş.
john f. kennedy tarafından aşağılanınca cumhuriyetçi olmuş
1962 yılında john f. kennedy palm springs'e yaptığı ziyarette kendisi yerine bing crosby'i seçince öfkeden çılgına dönmüş. sırf kennedy geldiğinde rahatça iniş yapabilsin diye çatısına özel helikopter pisti inşa ettirmiş. geleceği gün son anda fikir değiştirip bing crosby'nin mülküne gidince frank'in tepesi atmış ve balyozla piste girişmiş. çok uzun yıllara dayanan, hatta babasından gelen bir demokrat geçmişi olan frank bu olayın hemen sonrasında cumhuriyetçi olmuş.
patronu olduğu the rat pack'te kendilerine rat pack değil, "the summit" (zirve) derlermiş
kankaları dean martin, sammy davis, jr., joey bishop ve peter lawford ile belki de tüm zamanların en sert ve şatafatlı partilerini verdikleri rat pack'i yönetmiş. bu isim, aktris lauren bacall tarafından yıllar önce, o zamanlar kocası olan humphrey bogart ve arkadaşlarına laf çarpmak için kullanılmış. ancak rat pack, paris’te üst düzey dünya liderleri arasında yapılan 1960 toplantısını gördükten sonra kendilerine “the summit” demeyi uygun görmüş.
woody allen'ın bacaklarını kırdırmayı düşünmüş
50 yaşındaki sinatra, 1966'da 21 yaşındaki mia farrow ile evlendiğinde, dean martin“evimde ondan daha yaşlı viskim var” diyerek takılırmış. boşanmaları da farrow için tam bir soğuk duş şeklinde. sinatra, farrow'a rosemary's baby filminin çekimlerinde tüm set ekibinin önünde boşanma kağıtlarını imzalatmış. sebebi de o filmden çıkıp kendi filmlerinden birinde oynamayı reddetmesi.
neyse aradan yıllar geçer ve mia farrow, woody allen ile bir ilişkiye başlar. daha sonra, 1990'lı yılların başında woody allen'ın mia farrow'un zamanında evlat edindiği çocukla bir ilişkisi olduğu ortaya çıkar ve bir skandala dönüşür. sinatra da farrow'a "yönetmenin bacaklarını kırması için birini tutayım mı?" diye sorar. sanırım farrow, "hayır" demiş olacak ki yönetmen sağlam.
rock n roll'dan nefret edermiş
rock müzik için, “müziği en acımasız, çirkin, yozlaşmış ve ahlaksız ifade biçimi olarak duymak beni hiç memnun etmedi” demiş. hatta bir keresinde the doors'un "light my fire" şarkısı için, "hayatımda duyduğum en kötü kayıt" demiş. ama favori şarkılarından biri the beatles'tan. george harrison'un yazdığı "something" adlı şarkıya bayılırmış. hatta şarkı kariyerinin sonlarına doğru canlı setlerinin bir sample'ı haline gelmiş.
destansı vegas alemleri bir gün kendisine baya zor anlar yaşatmış
1967'de sands'teki çılgın ve sarhoş gecelerinden birinde kumarda 500.000 dolar kaybetmiş. buna bir hayli sinirlenmiş ve dışarı çıkıp golf arabalarından birine atlamış. kumarhanenin camdan yapılmış girişine dalarak paramparça etmiş. arabadan inip yanından hiç ayırmadığı zippo çakmağı ile bazı perdeleri ateşe vermeye çalışmışsa da tutuşmalarını sağlayamamış. sanırım tüm bunlar olurken de bütün otel çalışanları, korumaları ve müşterileri frank'i izliyordu ve karışmıyorlardı. adam kelimenin tam anlamıyla kralmış. ama kral da olsanız kumar borcundan kaçamıyorsunuz :)
yer altı dünyasındaki dostları için 3 milyon dolar nakit para kaçırmış ve bu sadece bilinen miktar
mafyayla bağları olmasının ötesinde sinatra, pek çok kez mafya için bir çantacı olarak görev almış ve bir keresinde new york gümrüğünde içinde 3 milyon dolar olan bir evrak çantasıyla durdurulmuş. ama etrafta bir kalabalık toplanmaya başlamış. gittikçe artan frank'in hayranlarından oluşan bu kalabalık neredeyse toplu bir isyana dönüşecekmiş. federal ajanlar frank'i bırakmak zorunda kalmış...
marlon brando'ya uzun süre husumet beslemiş
yıllar içinde pek çok insanla anlaşmazlığı olmuş ama bunların arasında en fazla nefret ettiği brando'ymuş. efsane, 1955’teki guys and dolls’da beraber başrol oynadıklarında sinatra’yı çıldırtmış. sinatra, brando'nun mırıldanır şekilde konuşmasından ve metot oyunculuğu teranesinden nefret etmiş ve brando’nun on the waterfront’taki rolünün kendisinin olması gerektiğini düşünüyormuş. 1.70'lik boyu ile o rolü oynayabileceğini nasıl düşünüyormuş bu da ilginç tabi.
temizlik/hijyen takıntısı varmış
günde birkaç kez duş alırmış ve traş olmak, dişlerini fırçalamak ve gargara yapmakla ilgili aşırı derecede bir takıntısı varmış. ayrıca sigara ve viski kokusunu maskelemek için sürekli olarak lavanta kokusu sıkarmış.
my way'i söylemekten bıkmış
1967'de yazılmış fransızca bir şarkı olan ve paul anka tarafından 1969'da ingilizce olarak düzenlenen my way'i sahnede sık sık alaya alırmış. bir keresinde los angeles'te sahnedeyken sıra my way'i söylemeye geldiğinde şöyle demiş: "ve tabii ki, şimdi sizin için değil ama benim için en azap dolu ana gelmiş bulunmaktayız."