Galatasaray, Kazaya Uğramamak İçin Molde Maçına Nasıl Bir Kurguyla Çıkmalı?
mevcut kadro ile galatasaray'ın 4-2-4'ü bence avrupa için maceracı kaçıyor zira takımın oyun içinde üstünlüğünü hissettirmesi için bir şekilde rakip sahaya yığılmış olması gerekiyor ama bunu kendi inisiyatifiyle yapacak hızlı pas alışverişlerini her zaman yapamıyor, hızlı hücumlar kalabalık değil sadece uzun topların adresini bulması halinde az kişiyle yapılabiliyor, bu anlarda ön ve arka arasındaki mesafe uzadığı için seken toplara karşı orta sahanın reaksiyonu yetersiz kalabiliyor... yapılacağı söylenen orta saha ve stoper transferleri bu kaderi ilerde değiştirebilir ama o da bu akşamın konusu değil.
ilk maç
o yüzden kuralar çekildiğinde pek sevinmemiştim çünkü erling moe denişik bir hoca. ilk maçta molde'nin fizik üstünlüğü üzerine eğildi ve kendinden güçlü rakibi yenmek isteyen her düşük takımın yapması gerekeni yaptırarak futbolun güncel hızına uygun bir oyun oynattı; her yerde gs'den bir, bazen iki kişi fazlaydılar. hızlı yer değiştirmeler ile birbirlerine pas açısı yarattılar, hızlı çıktılar - hızlı döndüler, seken toplara agresif davranıp kaptılar, mücadele ettiler... ama bu hıza çıktıktan sonra kadronun total kapasitesi beceriye yetmedi (bonus: muslera).
zincir galatasaray ön hattının arkadan kopuk kalışı ile başladı. molde, gs'nin ön alan baskısına karşılık geride kalabalık bir kurulumla top çevirip hızlı yer değiştirmelerle gs ön dörtlüsünün arkasına kolayca geçti, orta saha da bu geçirgenliği telafi edemedi zira gs'nin karşılama planı molde'nin kağıt üstündeki 3-5-2'sine göre kurgulanmış gibi görünüyordu: kanatlar (kerem-yunus) kenar stoperleri alacak, mertens ön libero sivert mannsverk'i, iki merkez (berkan-sergio) ise sağ iç ve sol içi tutacak, bekler (boey-angelino) molde'nin kanat-beklerine saldıracaktı.
ama oyunu bozan, kağıt üstünde 3-5-2'nin forveti görünen 10 numara magnus wolff eikrem'in geriye çalması oldu. onun geriye gelmesiyle birlikte mertens'in kovalaması gereken molde'li sayısı ikiye çıktı (mannsverk ve eriksen), mertens'in tutamadığı kişiye sergio-berkan ikilisinden biri öne çıkarak basmak zorunda kaldı. angelino ve boey kanatlarda iki molde'li ile baş başa kaldı ve molde kenarlardan rahatça çıkabilmeye başladı:
gs'nin karşılama planı
icardi başta olmak üzere mertens ve kerem de, ilk etaptaki geçilmenin ardından takibi ikinci adıma taşımadılar (öne çıkmak zorunda kaldığı anlarda sergio oliveira da öyleydi) ve molde neredeyse her hücumunu sayısal üstünlükle yapma şansı buldu. bu hücumlar karşısında ön hattan sadece yunus bir nebze geriye gelme çabası içine girse de o da hep geç kaldı.
bir yerden sonra bunu çözen erling moe, paslaşmaların ikinci adımında stoperlerden birinin hep ileri çıkıp tekrar top istemesini söyledi. becerikli sol stoper martin ellingsen bu doğrultuda fazlasıyla aktif oldu ve ilk çıkışlarla birlikte yunus'un arkasına sürekli sızarak, sol iç breivik'le birlikte sergio'yu ikilemde bıraktı ve topun ileri taşınmasında önemli rol oynadı.
ellingsen'in merkeze çıkması
bu doğal gelişim molde'nin ikinci golünü de getirdi. yunus'un bu sefer basmak yerine geride durup boş bıraktığı ellingsen merkeze girerek sağ stoper haugan'dan pası aldı ve en sağda bomboş duran sağ kanat-bek knutdtzon'a aktardı (görsel), knudtzon ise hemen mannsverk'e oynadı. mertens'in kontrolündeki mannsverk'in topu taşırken, sergio'nun kontrolündeki eriksen'in ise topsuz yaptığı koşulara bakalım:
eriksen sergio'yu geçerek angelino'yu kendine kilitliyor (knutdzon boşa çıkıyor), mannsverk'le eşleşen sergio pası kesecek durumda değil, mertens en arkada nal topluyor:
galatasaray'a düzgün oyun da kurdurmadılar. özellikle dries mertens'in orta sahaya yardıma geldiği anlarda gs'nin yapabildiği 1) ileriye uzun atmak 2) ters kanada dönmek oldu, çünkü molde'nin karşılama planı (görsel) gereği galatasaray kenarlardan başlamak zorunda kaldı, sonrasında molde'nin merkezi kapatan anlayışı karşısında merkeze yerden bir türlü giremedi, girmeye çalıştığı her an topu kaptırdı ve arkada çok geniş alanlar bıraktı.
bu yüzden galatasaray kenarlardan devam etti, bu minvalde kanat-forvetler (kerem-yunus) içeriye yığılarak, ilerlenen kanada enine bir daralma yaptılar. dolayısıyla kanat değiştirme topları hep beklere (angelino veya boey'e) atıldı ama bekler bu topları aldığında kalabalığa orta göndermekten başka çareleri yoktu:
gs'nin ters kanada boey'e dönmesi
ters kanada dönerken molde'nin bu savunma dizilimini bozmak için, topu çizgide bir kanat-forvetle buluşturup beki hemen yanına koşturmak gerekiyordu ama solda kerem aktürkoğlu'nun sürekli içe katetmekten (biraz da angelino'nun orta becerisinden faydalanmak için ona alan yaratmaktan) vazgeçmemesi sebebiyle bunu sağ tarafta yunus akgün'le yaptılar. oyun kurarken zaman zaman boey'e yardıma inip sol stoper ellingsen'i üstüne çekip sıyrılmayı başaran yunus gs'yi geniş alana taşımayı başardı, molde bu anlarda hemen takım halinde geriye dönüp yerleşebildi ama gs de rakip sahaya paslaşarak çıkabilmiş oldu. bu anlardan birinde, top sol taraftayken bu sefer yunus çizgiye açıldı ve abdülkerim'den gelen bir çarpraz topla kenarda buluştu ve sol kanat-bek haugen'i üstüne çekerek boey'i arkaya kaçırdı, devamında icardi'nin golü geldi:
icardi'nin golü öncesi yunus çizgide
ileri uzun toplar ise sürekli icardi odaklı olduğundan + ön hattın kopukluğundan, bir süre sonra molde bütün sekenleri toplayıp toplayıp baskıyı arttırmaya başladı. sadece bir kez, onda da berkan kutlu'nun iki stoper arasına girip molde'nin karşılama dizilimini bozmasıyla birlikte nelsson'un kerem'e attığı uzun topla sonuç alınır gibi oldu: icardi'nin topuk pasıyla mertens'e bıraktığı pozisyon. kerem'in tek dokunuşla angelino'ya bırakışı:
icardi'nin topuk pası başı - berkan geriye
molde ise üstlerde bahsettiğim üzere toplu oyunda çok daha fazlasını yaptı.
gelelim rövanş maçına
molde'nin bu dinamizmi karşısında galatasaray öyle durgun kaldı ki okan buruk bu akşam tahtaya 11'i yazarken skerün tahtanızı diyip muslera ile icardi arasını komple değiştirse şaşırmam, o derece. cezadan geri dönen torreira harici tabii ki komple değiştirmeyecektir ama yine de buruk'un önünde iki seçenek var:
1) kendi evinin rüzgarıyla başlayıp kalite farkını öne çıkarmak - tete
2) önceki maça bazı tamirler yaparak başlamak - kerem demirbay, kaan ayhan, barış alper yılmaz, fredrik midtsjö
birincisinde torreira harici tete'den başka bir değişim olmaz, ikincisinde orta sahayı güçlendirmek + ön alan baskısıyla sonuç almak adına birden fazla değişik isimle çıkabilir, ki bu seçenek zaten ilk maçı bitiren kadronun elemanlarından birilerini dahil etmek demek... okan buruk'un maçta adım adım doğruyu buluşu: önce kerem demirbay'ı mertens'in yerine alıp 4-3-3'e döndü, sonra sergio'nun yerine kaan ayhan'ı + kerem'in yerine barış alper yılmaz'ı alıp fiziksel vitesi arttırdı ama olmadı. en son artık bunları orta sahada kıramıyoruz bari geride eksik yakalanmayalım diyerek kaan ayhan'ı stopere çekip üçlü defansa döndü, berkan'ın yerine fredrik midtsjö'yü alarak merkezi de tazeledi ve maçı bu şekilde bitirdi. bu maça özel bir hamle miydi yoksa bu düşünceyi -ilk maç skorunun da etkisiyle- ikinci maça taşır mı göreceğiz.
okan buruk belki bu denli farklı başlamaz ama yine de bu maça özel bir tamirat yapacaksa; bence ilk etapta, takım savunmasını aksatan icardi-mertens-sergio'dan en az birinin yerine başka biriyle başlamak isteyecek. elbette icardi'yi kesmeyeceği için mertens veya sergio'dan birinin yerine fiziksel bir takviye yapabilir:
1) geçen sezonu bitirdikleri fb maçındaki gibi, mertens'in yerine ön alan presini güçlendirecek + savunmayı dağıtacak mikser görevli bir barış alper yılmaz olabilir. mertens toplu oyunda orta sahaya gelip yardım ediyor, hücumda kalitesini ortaya koyan fırlamalıklar yapabiliyor ama fizik kalitesinin git gide düştüğü yerde molde tarzı geride kalabalık paslaşmalarla çıkan bir rakibe karşı pres takibini devam ettirmediği de bir gerçek.
tabii barış yerine kerem demirbay'la 4-3-3 gibi başlamak da var, bu da esas olarak ilk maçtaki skor sebebiyle topa sahip olmak isterse tercih edilir gibime geliyor.
2) veya sergio'nun yerine berkan kutlu / kaan ayhan / fredrik midtsjö gibi bir ikinci eleman. bu seçenek üretim gücünü düşürebilir diye düşündürse de aslında zaten sergio - torreira ikilisi de merkezi molde tarzı savunan takımların arasına dalıp top alacak, alsa bile bir şeyler çıkarabilecek bir ikili değil; torreira bazen kaos yaratmak / boşluk bulursa şok giriş yapma adına kendini öne atıyor ama nadir. özellikle sergio'nun toplu oyundaki statikliği; topu sadece ayağına isteyen, alınca istediği menzilde pas gönderebilen tarzı zaman zaman rakip savunmayı hackleyen paslarla fayda verse de çoğunlukla oyuncuların birbirinden uzaklaşmasına sebep oluyor. dolayısıyla merkezi sertleştirmek ön dörtlüyü rahatlatacak ve esas üretim gücünü bu sayede toplayacaklardır.
bu seçeneğin diğer bir önemi; molde çıkarken mutlaka lucas torreira'nın olmadığı tarafa yönelmek isteyecek. galatasaray ön alan savunması yaparken her ne kadar molde'yi torreira'nın basıp top kapacağı yöne kanalize etmek isteyecek olsa da molde topsuz oyundaki çabukluğu sayesinde birbirine hemen pas açısı yaratabiliyor, sahayı geniş kullanıp ters kanada çıkabiliyor. gs'nin enine daralan takım savunmasına karşı torreira'nın partneri sergio'dan daha iyi reaksiyon verecek biri olmalı bence.
bu seçenek aynı zamanda mertens yerine de tercih edilebilir ve dengeli bir merkez ile başlanabilir. bu ihtimal zaten geçen sezondan beri şahsen aklımda olan bir kurguydu; molde seviyesinde bir rakibe karşı hazır skor avantajı da varken temkini elde tutmaya + dakikalar ilerledikçe motivasyonu düşebilecek molde'ye karşı ön üçlüye (kerem-icardi-tete) alan yaratmaya yarayabilir.
üçlü merkez fikri de o yüzden bana mantıksız gelmiyor. okan buruk'un 4-2-4'ünde orta sahadaki boşlukları doldurmak belki hızlı bir stoper hattıyla mümkün olabilirdi ama victor nelsson gibi kendini geriye atmaya programlı biriyle bu pek mümkün olmuyor. molde birçok anda birden bire savunma hattıyla karşı karşıya kaldıysa bunda nelsson'un payı hiç de az değil. bu yüzden abdülkerim bardakçı da kendisini öne çıkaran o agresif tarzını yansıtamıyor ve ceza sahası cengaverliği yapmaktan öte bir görüntü sergileyemiyor.
uzun lafın kısası
bence tur cepte değil ve ilk maçta elde edilen avantajı korumanın esas yolu orta sahayı doldurmaktan geçiyor, herhangi bir kazanın yaşanmaması adına dirençli olabilmek şart. biz galatasaray'ız kardeşim diye maça başlamak elbette rams park + bireysel beceri farkıyla erkenden bile sonuç verebilir, ama futbol şansı biraz bile yanımızda olmazsa tam terse de dönebilir işler. inşallah her şey yolunda gider ve ülke puanını arttırmakta olduğumuz bir dönemde kazasız belasız şampiyonlar ligi'ne gideriz.
fikrinizi merak ettiğim sorular: link