Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı Kazanması Neden Tesadüf Olarak Görülemez?

Üzerinden belli bir zaman geçtikten sonra Galatasaray'ın UEFA kupasının "tesadüf" olarak değerlendirildiğini oradan buradan duymuşuzdur. Sözlük yazarı "resneli geyik" neden olayı tesadüf olarak kabul edemeyeceğimiz anlatmış.
Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı Kazanması Neden Tesadüf Olarak Görülemez?


bu konu hakkında sanırım yazmadım, çünkü suni bir tartışma. bu suni tartışmada haliyle insanlar saçmalıyor, kelimelerin anlamını boşaltıyor, mantığı büküyor, yazmak zaruret haline geldi.

en baba yanlıştan başlayalım.

"galatasaray'ın uefa sonrası süreçte başarısı yok, o halde tesadüf denebilir". hayır arkadaşım. bir şeyin tesadüf olması arkasının gelmemesine bağlı değildir. arkasının gelmemesi olsa olsa başarıdan sonraki yönetimin kötü olduğunu, başarıya giden yolun sürdürülebilir olmadığını gösterir, başarının tesadüf olduğunu değil. başarının kendisi, oraya varırken atılan adımlarla ölçülür. galatasaray uefa kupasını aldığında bu ülkede görülmemiş bir teknik direktör istikrarı yakalamış, ondan önce 88'den başlayan bir süreçte önce moncao'yu, ardından manchester'i elemiş, 98'de şampiyonlar ligi gruplarında ikinci olup o sezonun formatı gereği elenmiş, başarısı yok denen uefa kupasının hemen ertesi sezonlarında bu ülkede kendisi haricinde sadece bir kez gerçekleştirilen gruptan çıkma başarısını üst üste 3 kez (2000-01 2 kez, 2001-02 1 kez, ikinci gruptan çıkma şansı son maça kadar sürdü) göstermiş. bu süreç tesadüfün antitezidir.

Galatasaray - Arsenal 17 Mayıs 2000 UEFA Kupası Final Maçı


türk futbolunu bu süreçten bugüne dek sürükleyen isimleri sayalım:

- tugay kerimoğlu, bülent korkmaz, hakan şükür, emre belözoğlu, yıldıray baştürk, nihat kahveci, arda turan. kabaca bunlar. bunlar arasında kaç tanesi uluslararası kariyer yaptı, bunu başaranların kaçı galatasaray alt yapısı görmüş ve hangileri bu sürecin alt yapsının ürünü ? hesap basit. (edit; alpay, hamit falan da var listeye takılmayın).

tesadüf olan belki o anki isimlerin tüm bu başarılar hesaplanarak getirilmemiş olmasıdır fakat denizli'den terim'e uzanan süreçte bu alt yapı - uluslararası kariyer - galatasaray başarısı üçlemesinin kesiştiği yerde, adı almancada tesadüf anlamına geldiğinden şüphelenmeye başladığım jupp derwall diye bir adam vardı.

bunları anlattım, diğer yanlışlara değinmek bile gereksiz...

asıl tesadüf, 80'lerin sonunu 90'ların başını galatasaray'la birlikte domine eden gordon milne'li beşiktaş'ın bunun yanından bile geçememiş olmasıdır.