Gandalf Neden Yüzüklerin Efendisi'ndeki Olaylarda Pek Büyü Kullanmıyor?
gandalf'ın büyü yapmadan sorun çözmeye çalışması görevi gereğidir
daha önce melkor ile ikisi kocaman olmak üzere birkaç kapışmaya müdahil olan valar("tanrıcıklar konseyi" diyebiliriz, asıl tanrı yani "allfather" ise eru'dur), her müdahalede bir şeyleri tahrip etmek zorunda kalmıştır. balrogların, ejderhaların falan ilk çağ elfleriyle depiştiği savaş meydanlarından bahsediyoruz. iş artık yeryüzü şekillerinin değişmesine, kıtaların suya batmasına (beleriand) kadar gidince valar bir noktada "aga artık biz karışmayalım bu işlere" demek durumunda kalıyor ve tam da o dönemde efendisi melkor'un bıraktığı boşluğa çöküp yeni bir baş düşman olarak peydah oluyor sauron. sauron dediğiniz dümdüz maia (bir çeşit melek), o eski savaşlarda melkor'un ordularındaki komutanlardan biri yalnızca.
buraya kadar cebe attıksa devam ediyorum
orta dünya'da kötülük hiçbir zaman tam anlamıyla yok olamıyor zira kötülüğü yaparken kendi benliğini, kudretinin parçasını kullanıyor melkor. bir kere zehirlediği su hiçbir zaman eski formuna kavuşamıyor, bir kere karanlığa büründürdüğü toprak hiçbir zaman çayır çimen olamıyor. melkor karanlığa düşse bile yaptıklarının izleriyle orta dünya'nın her yerinde yaşar. bu kadar karanlığın içinde kalan, valinor'un aydınlığından bu kadar uzakta kalan elfler kudretlerini de ömürlerini de yitirmeye başlıyor ve artık valinor'a dönüyor çoğu. e akallabeth'ten kurtulan sadık insanlar geliyor orta dünya'ya ve yavaştan sazı ellerine alıyorlar. sonra sauron'un piyasaya çıkışıydı falan derken artık elfler için orta dünya "ay nalet gessin gıtanıza daaa... taaa..." bir yer.
bunu da attık cebe
valar sauron'a karşı şu fikre varıyor, efendim; istari adında bir maia topluluğu ki bunlar 5 maia oluyor toplamda, orta dünya'ya gidecek ve libya'da halkı örgütleyen genç ittihat ve terakki subayları gibi faaliyet yürütecekler. orta dünya'da gelecek artık elfler değil insanlar için, hâliyle insanların bir sancak altında toplanması ve sauron'u mağlup etmesi gerekiyor. e zaten son kalan elfler de sauron mağlup edildikten sonra sırayla cirdan'ın sakallarından birer buse alıyor ve valinor'a göç eyliyor. istari bu göreve giderken maia suretini de kudretinin büyük bölümünü de valinor'da bırakmış oluyor.
1. istari'nin başına curumo yani saruman seçiliyor. buradaki "curu"ya dikkat; finwe oğlu feanor'un bir adı da curufinwe'dir, feanor'un kendisine en çok benzeyen oğlunun adı da curufin. "curu", "yetenekli" anlamına geliyor. curumo, aule'nin maia'sı yani demirci tanrının. aule cüceleri yaratan abidir aynı zamanda. tam bir teknokrat, tam bir sosyopat, tma bir empati yoksunu, tam bir... neyse, benzetmeyeceğim.
2. aule'nin meleği ekibin başına geçince aule'nin avradı yavanna durur mu? "benimki de gruba girsin yiaaa!" diye başlıyor yangın yapmaya. evet, aiwendil yani bildiğiniz adıyla boz radagast ekleniyor ekibe. aule ve yavanna sürekli çekişme içinde. yavanna ormanların üzerine titrerken aule'nin cüceleri gidip ağaç kesiyor, odunla endüstri coşturuyor falan.
3 & 4. alatar ve pallando ise avcı tanrı orome tarafından "gidin de şu doğu insanlarının oraları bi karıştırın, arap baharı'nı tetikleyin twitter'da falan" diye görev veriliyor. bu arkadaşlar da mavi büyücüler. kendileri doğu diyarında kaybolup gidiyor, haber alınamıyor. belki de bulundukları bölgede twitter'a erişim engeli falan gelmiştir.
5. son dakika golümüz, olorin yani gandalf. manwe tarafından ısrarla gönderiliyor olorin bu göreve. "ben sauron'dan it gibi korkuyom, sevgili yarraam; bok mu var da beni dürtüyosunuz inatla?" diyor ve başlıktaki sorunun en sağlıklı yanıtını alıyoruz burada. manwe zaten olorin'i yani gandalf'ı tam olarak bu yüzden seçtiğini söylüyor. saruman, sauron'dan korkmuyor ve onu alt edebileceğini düşünüyor. üstelik bir aule maia'sı olarak yeterli kibri, hırsı, kontrolsüzlüğü bol bol barındırıyor bünyesinde saruman. gandalf ise itidalli, temkinli, kontrollü, hırssız ve çok daha makul ahlâk setlerine sahip saruman'a nazaran.
gandalf'ın olayını söyleyeyim size
kendisi manwe'nin hizmetine koşan bir melek olsa bile rûya tanrısı irmo ("lorien" diye de bilinir)'nun mekânında yavşak yavşak takılırken zırt pırt nienna'nın dizinin dibine gidiyor. nienna, her fırsatta bir bahane bulup bir şeylere üzülen, ağıt yakan tanrıcık. evet, olayı o; sürekli bir şeyler için ağlıyor manyak karı. e şimdi böyle bir maia'dan saruman gibi he-man'in abisi çetin tadında atarlı tip çıkar mı? ı ıh. manwe de olorin'in bu korkusuyla yüzleşmesini istiyor, bu yüzleşmenin altından kalkabilecek kişi de bizim babafingo zaten. saruman sauron'la kapışmak için onun yöntemlerini falan araştırırken işin boyutlarını öğrenince saygıyla karışık bir korkudan ötürü altına dolduruyor içinde ne varsa. sauron öyle kalite bir maia ki... bu arada sauron melkor'dan önce aule'nin maia'sı ve valinor'daki ilk adı "mairon" yani "becerikli". sauron'un emrine girme hikâyesi de biraz buradan geliyor zaten. dikkatinizi çeken bir şey oldu mu? sauron ve saruman... ikisi de aule'nin tedrisatından çıkma.
hatta görev verilirken ortalığın buz kesmesine neden olan bir hadise de var ki... evlere şenlik! gandalf'ın 3. olarak gruba eklendiği bilgisi varda (manwe'nin eşi) tarafından "ehem ehem... ııı, şey... üçüncü diil aslında yiaaa" diye düzeltilince saruman'ın kaşı gözü oynuyor oracıkta. üstüne bir de orta dünya'ya vardıklarında cirdan narya'yı (üç elf yüzüğünden biri olan ateş yüzüğü, çevredekilere cesaret falan şaapıyor) gandalf'ın eline tutuşturunca saruman şok!
işte gandalf böyle ılık g*tlü, böyle efendi, böyle minnoş olduğu için bu göreve layık görülüyor, hiyerarşide tırmandırılıyor ve narya'yı teslim alıyor, sonrasında da ak gandalf olarak geri dönebiliyor. aynı şekilde böyle ılık g*tlü, böyle efendi, böyle minnoş olduğu için valar'ın "aman abi, biz karışmayalım vurdulu kırdılı işlere" hassasiyetine tam sadakatle yapıyor görevini. yoksa p*zevenkte azıcık ukalâlık falan yok değil, bayılıyor zırt pırt kendisini övmeye daly*r*k.
gelgelelim, yüreği yok yüreğiiii! hep ödlekliğinden, ezikliğinden riayet ediyor emirlere ve hizmetkârlığını eksiksiz yapıyor. azıcık yüreği olaydı saruman gibi...
nietzsche böyle buyurdu zerdüşt'te diyor ya: "sahiden, ne çok gülmüşümdür, keskin pençeleri olmadığı için kendilerini iyi zanneden zayıflara!"