Gayet Az Sayıda Olan Jilet Keskinliğindeki Filmlerin En İyi Örneklerinden Biri: Network

Senaryosunu Paddy Chayefsky'in yazdığı, Sidney Lumet de yönettiği 1976 yapımı hiciv filmi Network, türünün en iyi örneklerinden biri.
Gayet Az Sayıda Olan Jilet Keskinliğindeki Filmlerin En İyi Örneklerinden Biri: Network


--- mad spoiler ---

network bugün bu gezegeni yöneten temel güç odakları üzerine bir film. bu da uluslararası para piyasaları ve iş dünyası. karakterler o açıdan sembolik değerler taşıyor.

arthur jensen

filmde az görünmesine rağmen en önemli karakter. beale'e verdiği vaazda günümüz dünyasını net şekilde özetliyor. özellikle "ruslar kendi parlamentolarında karl marx mı tartışıyor sanıyorsunuz" çok önemli bir tespit. çünkü bunu "türkler atatürk'ü mü tartışıyor sanıyorsunuz" veya "çinliler lao tsu'yu mu tartışıyor sanıyorsunuz" şeklinde genişletmek gerek. bunu fark ettiğiniz anda mesela burda ülke gündeminin neden bu şekilde bazı yerlere doğru sürüldüğünü anlarsınız. beale'in gecenin yarısı duyduğu sesin o olması çok çok önemli bir metafor. bunun anlamı artık bilincimizin en derinlerindeki inançlarımızın - hatta kendi iç sesimizin bile- jensen'in simgelediği "iş dünyası" ve uluslararası şirketler tarafından şekillendirildiği.

howard beale

jensen'den sonraki en önemli karakter. birşeylerin yanlış olduğunu, yolunda gitmediğini biliyor. kızgın. ama tepkisini koymak için yaptığı her hamle o hoşlanmadığı sistem tarafından çatır çutur kullanılıyor. bu bir paradox. sistemin dışına çıkacak alternatifleri bize sunan yine sistemin kendisi. yani "no way out". üstelik kendi kontrolünde olmayan bir alternatif yol farkedecek olursa bunu hemen kendi çıkarına çevirmeye hazır. bu sahneler çok önemli, örneğin ahmet khan'ın (bir tür usame) saklandığı evde oturulup yüzde komisyonlar üzerinden anlaşmalar yapılması müthiş sahnelerdi bana sorarsanız.

diana (faye dunaway)

ultra sevimsiz özellikleri çok fazla göze sokulmuş olsa da tipik günümüz insanının 30 sene önceden haber verilmesi bu karakter. bir "humanoid" (insanımsı). william holden'ın onu terkederken söylediği gibi herşeyi programlanmış ve senaryolaştırılmış. daha önceki nesillerin insan varlığını ifade etmek için kullandığı duygular onda yok. bir program. bir tür ajan smith. dokunduğu herşeyi kendine benzetiyor veya yok ediyor.

schumacher (william holden)

çıkmazda olan insan bilincinin sembolü bu karakter. filmde en dengeli ve bir çözüm arayan kişi o. ama çevresinde gelişen delilikleri görmesine rağmen fazla müdahele edemiyor. herkes kendi deliliğinden sorumlu sonuçta! ayrıca kendi zayıf noktaları da var ve bu nedenle "humanoid"lere bulaşmak zorunda kalıyor - bu da çıkmaza sürüklüyor onu. bu hepimizin yapmak zorunda olduğu birşey. ama schumacher karakteri çok önemli bir güç gösteriyor; kıvırmıyor, saklanmıyor, oynamıyor. kendi zayıf noktalarının farkında olmanın avantajıyla herkesin zayıf noktalarını da çok rahat görebiliyor. aslında bu açıdan aynı zamanda en "ütopik" karakter. bu kadar açıkça 25 yıllık karısının karşısında durup "biz artık abi - kız kardeş gibi olduk benim yeni heyecana ihtiyacım var, üstelik bunu arayacağım kadının yapay senaryolarla yaşayan bir humanoid olduğunu bilerek" diyebilecek kimseyi tanımıyorum.

--- mad spoiler ---

oyunculuklar, senaryo, göndermeler neyse de filmle ilgili asıl büyüleyici olan bugünü noktasına virgülüne dek 30 sene önceden nasıl bu kadar ayrıntılı haber verebildiği. arşivde bulunup arasıra howard beale sahnelerinin ve özellikle de arthur jensen monologunun izlenmesinde büyük yararlar var.