Gayrimeşru Bir Çocuğun İngiltere Tahtına Yükseliş Hikayesi: I. William

skolastik düşüncenin hem sosyokültürel hem de bürokratik yapıyı şekillendirdiği orta çağ avrupası'nda, yeryüzünün ölen azizlerin bedenlerini kabul etmek adına açıldığına dair yaygın bir inanç söz konusudur. müteveffa kimsenin gömülmesi esnasında herhangi bir olumsuzluk ortaya çıkması durumu ise o kişinin bir günahkar olduğuna delalettir. 1087 yılında caen'da bulunan saint etienne manastır kilisesi'ne defni sırasında birinci william'ın naaşının maruz kaldıkları göz önüne alındığında (william'ın bedenin koyulacağı lahit iri gövdesine küçük gelmiş, bilahare kralın cesedi "yırtılmış" ve etrafa kötü bir koku yayılmaya başlamıştır.) normanlara ingiltere tacını getiren fatih, kesinlikle 2. gruba müdahildir. nitekim william'ın ölümü de acı verici olması bir tarafa, uzun sürmüş ve yukarıda da bahsini geçirdiğimiz üzere cenazesi, bir hatalar komedisine dönüşmüştür.
1028 yılında fransa'nın falaise bölgesinde dünyaya gelen william, henüz 7 yaşındayken babası normandiya dükü birinci robert'ın hac ziyareti sırasında aniden ölmesiyle birlikte kendisini normanların lideri olarak bulur. çocuk yaşta birinin dukalığın başına geçmesi başlı başına büyük bir problemdir ve bu da yetmezmiş gibi william'ın gayriresmi bir beraberliğin meyvesi olması, meşruiyetinin sorgulanmasına sebebiyet vermektedir. kimi kaynaklar william'ın annesi herleva'yı basit bir deri tabakçısının kızı olarak aktarırken, kimileri de onun bir cenaze levazımcısının çocuğu olduğunu ifade eder. william'ın iktidarının ilerleyen yıllarında resmi kraliyet yazımı, her ne kadar herleva'yı düşük statüdeki bir aristokratın kızı olarak lanse etmeye çalışmış olsa da; dükün düşmanları buldukları her fırsatta onu bir batard olarak nitelendirmekte herhangi bir beis görmemişlerdir. (eski fransızcada batard kelimesi, evlilik dışı doğan bir çocuğu değil, daha ziyade bir mesalliance (tipik olarak bir asilzade ile daha düşük statüdeki bir kadın arasındaki "eşit" olmayan birliktelik) çocuğunu tanımlamaktadır.)
küçük yaşta ve gayrimeşru yakıştırmasıyla tahta çıkmanın yarattığı tüm olumsuzlukların etkisiyle şiddet ve ihanetin yaygın olduğu bir dünyada yetişen william, 1042 yılında yani 14 yaşında iktidarının dizginlerini yavaş yavaş kendi ellerinde toplamaya başlar. aristokratik şiddeti sınırlandırmak amacıyla, tarafların belirli günlerde şiddet eylemlerinden kaçınacaklarına dair yemin etmelerini sağlayan ve aynı zamanda dini hüviyete de sahip bir hareket olan tanrı'nın ateşkesi, genç dükün çabalarıyla normandiya eyaletinde uygulanmaya başlar. bu girişimi ise (yaklaşık bir yıl sonra) william'ın falaise'e yönelik ilk askeri faaliyeti izler. bu noktada dükün iktidar yıllar boyunca en yakın arkadaşları ve destekçileri olacak guillaume fitz osbern, roger de montgomery ve roger de beaumont gibi isimleri de kaynaklarda görmeye başlarız. yine, 1049 yılında üvey kardeşi eudes'i bayeux piskoposu olarak atayan william, bu hamlesiyle düklüğün ikinci büyük şehrinde otoritesini iyiden iyiye pekiştirmiş ve 7 yıllık bir mücadelenin ardından 21 yaşında iç siyasette dengeyi sağlamıştır.
aynı yıl fransa kralı birinci henry'nin anjou kontu godefroy'a karşı düzenlediği sefere katılan william, iki yıl sonra belleme ailesinin elinde bulunan domfront ve alençon kalelerini kuşatır. alençon kuşatması esnasında müdafilerin, surların üzerinde hayvan derileri döverek ve mütevazi kökenlerine bir gönderme olarak pelterer şeklinde bağırarak dük ile alay ettikleri rivayet edilmektedir. nitekim bu, william'ın annesi herleva'nın bir deri tabaklayıcısından doğduğu efsanesinin de başlangıcı olacaktır. kaleyi savunanların provokatif davranışları william'ın da gözünden kaçmamış ve dük kaleyi ele geçirdiğinde korkunç bir intikam planını devreye sokmuştur. savunmacılardan 32'sinin elleri ve ayakları herkesin gözü önünde kesilmiş ve mezkur dehşetengiz hadiseyi duyan domfront'takiler ivedi bir şekilde teslim olmuşlardır.
william'ın fatih personasının temellerini atıldığı dönem ise kesinlikle 1054 ve 1057'de, tabi olduğu fransa kral 1. henry ve onun müttefiki anjou kontu godefroy'a karşı kazandığı iki önemli zafere tekabül etmektedir. 1050'li yılların başında william'ın flandre kontu 5. baudoin'ın kızı ile olan evliliği, onun bilhassa ingiltere'deki itibarını arttırmış ve o dönemde ingiliz tahtında oturan edward the confessor'ın çocuğunun olmaması, normandiya dükü'nü adanın iktidarı için doğal bir halef haline gelmesine olanak tanımıştır. nitekim ilerleyen dönemlerde cereyan edecek olayların da göstereceği gibi, düklerinden birinin ingiliz tahtını ele geçirmesi fransa kralı'na pek de bir şey kazandırmayacaktır ... nihayetinde 1057 yılında normandiya dükü'nün varaville'de vasalı olduğu henry'nin ve anjou kontu godefroy'un birleşik kuvvetlerinin önemli bir kısmını yok etmesi açık bir şekilde şunu göstermektedir ki; ne normandiya ele geçirilmek ne de william yenilmek içindir. keza varaville muharebesi william'ın iktidarı boyunca normandiya düklüğüne yönelik son işgal girişimi olacaktır.
geriye dönüp bakıldığında 1057 ile 1066 arasındaki yıllar, normandiya dükü'nün elde edeceği başarılar açısından fırtına öncesi sessizlik gibi görünmektedir. ancak bu izlenim yanıltıcıdır. bu dönemde william'ın eylemleri hakkında teferruatlı bilgiye sahip olmasak da tüm işaretler hummalı bir hazırlığa işaret etmektedir.
otuzlu yaşlarının ortasında, fransa kralı ve anjou kontu'na karşı kazandığı zaferlerden yeni çıkmış olan william tabiri caizse gücünün doruğundadır. maine'i alması ve bretonya'da hakimiyet kurması, uzun süreli bir yokluk için ortamı hazırladığına dair verdiği ilk işaretlerdir. bu sırada en büyük oğlu robert'ı varisi olarak atamayı seçmesi ise manidardır. aslına bakılırsa norman düklerinin varislerini kendi yaşamları esnasında belirlemeleri alışılagelmiş bir durumdur. ancak bu uygulama, hayatın olağan akışı içerisinde ve genellikle de hastalık gibi durumlarda gerçekleşmektedir. söz konusu gelişmenin bize gösterdiği, william'ın gelecekteki olayların istenildiği gibi gitmemesi durumunda kayıpları ve başarısızlığı asgariye indirecek önemleri de dikkatle göz önüne aldığıdır.
fatih william'ın ingiliz tacına olan ilgisini arttıran bir diğer önemli olay ise harold godwinson'ın muhtemelen 1064 yılında normandiya düklüğü'ne yaptığı ziyarettir. norman kaynakları bu ziyaretin, harold'un ingiltere kralı edward tarafından william'ın verasetine dair daha önce verilen sözleri teyit etmek amacıyla gerçekleştiğini iddia etse de daha olası olan hikaye, ingiliz kronikçi canterburyli eadmer'ın aktardığı şekliyle harold'un düklük sarayına rehine olarak gönderilen küçük kardeşinin ve yeğeninin serbest bırakılmasını sağlamak adına gittiğine dairdir. ancak gerçek her ne olursa olsun bildiğimiz tek şey, harold'un planlarının istediği gibi gitmediğidir. fransa'ya ayak basmasının hemen akabinde william'ın müttefiki ponthieulu gui tarafından esir alınan harold, daha sonra dükün emriyle serbest bırakılır. bu durum harold ile william arasındaki güç dinamiğini değiştirmiş ve ingiliz kontu eşit statüde olmak yerine, daha en başından itibaren william'a borçlu konumuna düşmüştür. nitekim ilerleyen haftalarda harold, muhtemelen bir güç gösterisi olarak bretonya'ya sefere götürülmüş ve william nihayetinde ondan meşhur yeminini etmesini istemiştir (bkz: bayeux işlemesi). norman kaynaklarına göre yeminin mahiyeti ise harold'un, norman dükünü ingiliz tahtı üzerindeki hak iddialarında destekleyeceğine dairdir. ancak söz konusu pitoresk mizansenden takriben 1 yıl sonra yani takvim yaprakları 5 ocak 1066'yı gösterirken ingiltere kralı edward, yaşama veda eder ve o sırada londra'da merhum kralın bizzat yanında olan (kimilerine göre ölümü esnasında kralın elini tutmaktadır.) harold, bir oldubittiyle iktidarı ele geçirir.
'65 / '66 seneleri arasındaki faaliyetleri göz önüne alındığında harold'un tahta çıkması, bilhassa ingiliz bürokrasisi açısından sürpriz olmasa da; geçişin alışılmışın dışında bir hız ve acele ile gerçekleşmiş olması yeni yönetimin meşruiyeti konusunda ciddi soru işaretleri yaratmıştır. william açısından baktığımızda ise mevzubahis gelişmeler, ona ihtiyacı olan "bahaneyi" sunmuştur. sabık kral edward'ın daha evvelki vaatlerinin mahiyeti ne olursa olsun normandiya dükü artık kendisini wessex'in hırslı kontu tarafından (harold) küçümsenen ölmüş hükümdarın gerçek varisi olarak gösterebilecektir.
william'ın konuya dair ilk hamlesi diplomatik nitelikte olmuş ve roma'daki papa ile iletişime geçerek, harold'un yönetiminin meşruiyetini zayıflatmak adına kendisinin desteğini talep etmiştir. kilisenin desteği bilhassa önemlidir, zira william bu sayede taht için girişimine kutsal bir savaş havası verecek ve mücadeleyi bir gasıp ve yemininden dönene karşı verilen cezalandırma seferi hüviyetine büründürecektir. nitekim papalık sancağının kendisine verilmesi ile birlikte normandiya dükü artık kendisini augean ahırlarını temizlemeye hazır bir hıristiyan herkül olarak görmektedir.
sonraki vetirede sınırlarındaki savunma tedbirlerini arttırmaya ve asker toplamaya girişen william, 1066 ilkbaharında caen'in hemen kuzeyinde kalan dives'te orta çağ'ın şartlarında ciddi sayılabilecek ölçekte 15.000 kişilik bir ordu toplamış ve 700'den fazla gemiden oluşan güçlü bir filoyu bir araya getirmiştir. ancak ordu toplamak başka bir şey, bu büyüklükteki bir kuvveti manş denizi'nden sağ salim geçirmek bambaşka bir şeydir. nitekim rüzgarların temmuz - ağustos ayları boyunca sert esmesinden mütevellit normanların istila ordusunun adaya çıkmak için eylül ayına kadar beklemesi gerekecektir ...
manş'ın öteki yakasında ise harold, william'ın hırslarının farkındadır ve normanların güçlü bir ordu ile geleceğinin haberleri kısa sürede kendisine ulaşmıştır. ancak ingiltere kralının halihazırda uğraşması gereken farklı sorunlar da söz konusudur. zira harold'un küçük kardeşi tostig, iskoç kralı'nın desteğiyle taht için hak iddiasında bulunmaktadır ve eğer harold, ingilizleri norman istilasına karşı tek bir çatı altında toplamak istiyorsa; öncelikle evindeki yangını söndürmelidir. zaman kaybetmeden isyanın başladığı york'a alelacele topladığı kuvvetler ile son sürat bir şekilde ilerleyen harold (bu yürüyüş orta çağ lojistiğinin görece en büyük başarılarından biridir. harold'un ordusu günde 40 km'den fazla bir yol katederek iki haftadan az bir zaman zarfında northumbria'nın başkentine ulaşmıştır.), stamford köprüsü'nde tostig'i gafil avlar ve düşman kuvvetlerini hazırlıksız yakalayarak (kardeşi de dahil olmak üzere) ekseriyetini kılıçtan geçirir. ancak harold ve ingilizler için dinlenecek vakit yoktur, zira hava muhalefeti nihayetinde sona ermiş ve william'ın istila ordusu 27-28 eylül'de pevensey'de karaya çıkmıştır.
artık nihai çarpışma için sahne hazırdır ve 14 ekim sabahı william ile harold'un kuvvetleri karşı karşıya gelir. savaşla ilgili çok sayıda anlatı olmasına rağmen savaşın ayrıntılarına dair bilgilerimiz yetersiz kalmaktadır. günümüze ulaşan tahkiyelerin hiçbiri bilfiil muharebeye iştirak etmiş kimseler tarafından kaleme alınmamıştır; en detaylı iki öykü olan amiensli gui'nin şiirsel hasting savaşı'nın şarkısı ile poitiersli william'ın övgü dolu düzyazısı william'ın işleri sonraki tarihlerde norman düklük sarayında belirli bir kitle için kaleme alınmıştır. doğruluğunu teyit edebildiğimiz yegane bilgi, karşılıklı kuvvetlerin hemen hemen eşit olduğuna dairdir. olayları, bahsini geçirdiğimiz kaynaklara göre ele aldığımız takdirde ise muharebe için belirleyici an harold'un savaşın ilerleyen saatleriyle ölmesiyle gerçekleşmiştir. amiensli gui'ye göre harold; fatih william, boulognelu eustache, ponthieulu hugues ve robert gilfard liderliğindeki bir norman ölüm mangası tarafından katledilmiştir. yazımızın başlarında bahsini geçirdiğimiz bayeux işlemesi'neki tasvire göre ise harold, gözüne saplanan bir ok ile hayatını kaybetmiştir ve halen daha çoğu ingiliz okulunda öğretilen meşhur hikaye de budur.
nihayetinde harold'un ölüm şekli değil, ölümü daha önemlidir. ingiliz kralının katliyle birlikte yenilgi bir bozguna dönüşmüş ve bu noktada norman şövalyeleri, muharebede iyiden iyiye ağırlıklarını hissettirmişlerdir. harold'un yanı sıra iki kardeşi ve ingiliz aristokrasisinin önemli bir kısmı da hasting savaşı'nda hayatlarını kaybetmişlerdir. en önemlisi ise hasting ile beraber ingiliz ordusunun kısa vadede toparlanma veyahut normanlara direniş gösterme ihtimali ortadan kalkmıştır. bu, orta çağ'da olabildiğince kesin bir zaferdir ve artık william ile göz diktiği taç arasında hemen hemen hiçbir şey kalmamıştır. nitekim william aralık 1066'da taç giymek ve ingiliz kralı ilan edilmek üzere londra'ya girdiğinde "gerçekçi bir istikrar" sunması hasebiyle devlet erkanından geriye kalanlar tarafından büyük bir memnuniyet ile karşılanmış ve ingiltere'nin monarşi ve aristokrasi tarihini günümüze kadar gelecek şekliyle değiştirmiştir.
fatih william'ın hayatı ve faaliyetleri hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenlere jacob abbott'tan william the conqueror / makers of history illustrated, levi roach'tan normanlar ve connie willis'ten kıyamet kitabı adlı eserleri tavsiye ediyorum.