Görülmemiş Bir Tartışma Koparan Türk İşi Dondurma Filminin Gerçek Hikayesi

Aslına uygun uyarlanmadığı ve milliyetçi duyguları fazlasıyla sömürdüğü gerekçeleriyle yoğun eleştiriye uğrayan Türk İşi Dondurma (Turkish Ice Cream) filminin hakiki hikayesi.
Görülmemiş Bir Tartışma Koparan Türk İşi Dondurma Filminin Gerçek Hikayesi

son birkaç ayda namı ayla ve müslüm'ün yapımcısı olan mustafa uslu'nun yeni filmi "türk işi dondurma" vizyona girdi. tamamı yalan hikaye üzerine kurulu bir diğer filmi olan çiçero'nun başında fragmanını izlediğimiz türk işi dondurma, yapımcının namından ötürü ön yargılı yaklaştığım bir filmdi. acaba bu sefer ne yalanlar var diye gittiğim filmden ağır bir utanç ve kızgınlıkla ayrıldım. diğer filmler bir yana, türk işi dondurma, yapımcısının imzasını attığı, yaptığı ve yapabileceği en yüzsüz film olabilir. film, esinlenilmiştir adı altında başlayıp sonuna doğru, başta söylediğini hiçe sayarak hikayeyi gerçek gibi anlatan utanılası bir film.

hadi gelin önce filmin konusuna değinelim

avustralya'da yaşayan 3 türk, geçimlerini maraş dondurması satarak, deve ile milleti eğlendirerek geçirmektedir. bu sıradan yaşamları ingilizler gelince bitiverir. avrupa'da i. dünya savaşı başlamıştır. avustralyalı gençleri gönüllü olarak savaşa götürmeye gelen bir ingiliz generali, gençleri barbarlarla savaşacağız diye coşturmaya çalışır. barbarlar dedikleri de türklerdir. çünkü, bizim üç türk'ün sonradan öğreneceği bir gerçek vardır: osmanlı da i. dünya savaşına katılmıştır. eee, avustralya'da yaşıyorlar ama memlekette harp var. geri dönmeleri gerek. fakat bir türlü dönemezler. onlar da oldukları yerden yararlı olmaya çalışırlar. peki ne yapar bu 3 türk? nasıl yararlı olurlar? osmanlı topraklarına dönemeyeceklerini anladıkları için, askerleri gemilere götürecek treni durdurup, gitmelerine engel olmaya karar verirler. bu sırada 3. türk düşer; kalan 2 türk, onlarca askerin olduğu bir trene meydan okur ve onları 3 gün boyunca orada sabit tutmayı başarır.


hadi gelin esinlenilmiştir denilen hikayenin aslına bir bakalım

1 ocak 1915'te gerçekleştirilen bu olay, avustralya tarihinin ilk terör saldırısı olarak kayda geçmiştir. saldıranlar, türk bile değillerdi. hatta saldıranlar osmanlı toprağı bile görmemişlerdi. adları badsha mahommed gool ve mullah abdullah olan 2 afgan, askerlerin olduğu trene değil, her sene düzenlenen geleneksel piknik trenine saldırmıştı. bu piknik treni de ağırlıklı olarak kadın ve çocuklarla doluydu.

Mevzubahis piknik treni.

badsha ve mullah; tamamı masum insanlarla dolu bir trene saldırmış; 7 insanın ölmesine sebep olmuştur.

Ölülerde birinin taşındığı bir kare.

teröristler; saldırının hemen ardından yakalanır. biri olay yerinde öldürülürken öbürü hastanede can verir.

Gool ve Abdullah'ın silahları ve Türk bayrağı.

terör saldırısı olarak adlandırılan bu olay, 100 yıllık süreçte birçok makaleye, ülkenin değerli akademisyeninin yazı konusu olur.

Avustralya'daki dondurma arabasının, bugün bir anıt olarak kullanılan replikası.

battle of broken hill olarak kayıtlara geçen bu olay, bir terörist saldırısıdır

fakat gelin görün ki mustafa uslu, terörist olarak kabul edilen bu 2 şahsı türk'e çevirerek bize bir kahraman gibi sunmuş. hikayede anlattığı gibi olay 3 gün sürüp olayda 56 kişi ölmemiş; birkaç saat sürüp sadece 7 kişi hayatını kaybetmiştir. broken hill, türkiye'de epey meşhur bir konuymuş halbuki. yeni öğrendik. birçok akademisyen, zamanla olayı türk dondurmacılarının kahramanlığı hikayesine çevirmiş. öldükleri tepeye gidip mevlüt okutanlar bile var. türk bile olmayan 2 afgan'ı türk kahramanı gibi yedirmeye çalışanlar, daha sonrasında afgan-türk'ü diyerek olayı geçiştirmeye çalışmıştır. hikayeye göre, ölenlerin üzerinden intihar mektubu çıkar. mektupta, ii. abdülhamid tarafından görevlendirildikleri yazar. halbuki 1915'te ii. abdülhamid tahtta bile değildir. işin aslına bakacak olursak battle of broken hill, kurgulanmış bir olaydır; avustralya'nın 11 eylül'üdür...

II. Abdülhamit, 1876-1909 arasında görev yapmıştı.

türk işi dondurma'nın başındaki esinlenilmiştir ibaresinin arkasında durulsa, kurgu bir film gibi bitse, çok fazla üstelemezdim. lakin film, arkadaşlar bu film bir hikayenin uyarlaması he diye başlayıp sonunda işte biz böyle kahramanız diye tamamlanıyorsa, bu, utanılacak bir şeydir. bu, seyirciyi kandırmaktır. terörist olarak kabul edilen ve türk bile olmayan 2 kişiyi türk diye, üstüne kahraman diye sunmak, şahsen benim zoruma gitti. bu yazıyı buraya kadar okuyan herkese de sormak isterim: kandırılmak hoşunuza mı gidiyor?

hikayenin aslını, yalanları ve her türlü detayı okumak için: tık

Casus İlyas Bazna'yı Biraz "Farklı" Anlatan Çiçero Filmine Ağır Bir Eleştiri

Bohemian Rhapsody Filminde Gerçek Hikayeden Saptırılmış Şekilde Anlatılanlar