Hakkında Aylardır Konuşulan ve Devasa Reklamı Yapılan Barbie Filminin İncelemesi

Barbie, beklentilerin hakkını verebilmiş mi?
Hakkında Aylardır Konuşulan ve Devasa Reklamı Yapılan Barbie Filminin İncelemesi

barbie... 64 yılı deviren yaşıyla, kız çocuklarının gönlünde taht kuran ikonik oyuncak. şüphesiz ki şimdiye kadar yapılmış hiçbir oyun bebeği, barbie'nin elde ettiği başarıyı yakalayıp, onun kadar ilgi görmemiştir. barbie'nin uzun metraj ve gerçek oyuncularla filminin yapılacak olması, elbette bir çok kuşaktan farklı insanı heyecanlandırdı. 2023'ün en çok merak edilen filmlerinden olan barbie nihayet vizyona girdi ve sinema salonlarını şenlendirdi.

film hakkındaki incelemeyi okurken, barbie'ye yapılan en güzel şarkıyı da, fon müziği olarak dinlemenizi tavsiye ederim:

aqua - barbie girl


yazının hemen başında belirtmek isterim ki barbie, kesinlikle ciddiye almanız gereken ve aslında çocuk filmi olarak değerlendiremeyeceğimiz bir yapım. karşımızda duran filmin belli başlı dertleri var ve bunları anlatmakta oldukça büyük bir başarı kaydetmiş. önceki senelerde iki filmiyle oscar adaylıkları bulunan yönetmen greta gerwig'in, yine oscar adaylığı bulunan yönetmen eşi noah baumbach ile barbie'ye yazdığı hikaye, filmde yaratılan barbie konseptinin, eli yüzü düzgün bir drama ile doldurulmasını sağlamış. dolayısı ile barbie'nin aslında kendi küçük dünyasından çıkıp, toplumsal gerçekliğimizdeki rahatsız edici noktalara temas eden eleştirel yaklaşımının, izleyicide beğeniyle karşılanması da kaçınılmazdı.

yönetmen gerwig'in filmdeki en büyük başarısından söz etmek gerekirse, bu başarı filmi çok hassas bir dengede tutmayı başarmış olmasıdır. burda söz ettiğim dengeden kasıt, aslen bir kız çocuğu oyuncağı olan barbie'nin, hem sadece çocuklara hitap edebilecek bir filmle, sıradan bir şekerleme yapıma dönüştürülmemesi, hem de aşırı derecede politize olmuş söylemle, barbie'nin o saf ve polyanna halinden çıkıp, bizlere okulun asabi müdiresi gibi tanıtılmamış olmasını kast ediyorum. gerwig burada iki marjinal noktayı optimum dengede birleştirerek, bence filmin kayda değer bir yapım olmasındaki en önemli parametrede, büyük başarı sağlamış.

Uyarı: Buradan sonrası spoiler.


barbieland isimli fantastik bir diyarda yaşayan barbie, etrafında sadece barbie kızları ve ken isimli erkeklerin olduğu, siyahi kadın bir barbie başkana sahip, hiçbir olumsuzluğun yaşanmadığı ütopik bir diyarın prensesidir.

barbie'nin yaşadığı yerin tasviri, aslında cennettir. şöyle ki; barbieland'de kavga edilmez, ölüm kelimesi ağza alınmaz, herkes güleryüzlü ve daima pozitif olmak zorundadır. sabah kahvaltıda süt içme ve duş ritüeli, öğleyin plaj aktiviteleri, akşam da kulüpte dans edilir.
barbieland'de yaşayan hiçbir varlığın cinsel hayatı da yoktur. bu bize şunu hatırlatır; melekler de sevişmezler. melekler istese de günah işleyemezler. onların yapabilecekleri şeyler tanrı tarafından sınırlandırılmıştır. yani burada görülen, aslında apaçık bir cennet tasviridir. (barbieland'ı tecrübe ederken, aklıma hemen o müthiş film pleasantville (1998) geldi. bu filme de mutlaka bir şans verin derim.)

filmde cennetten bir meleğin, yeryüzüne düşüşü, barbie'nin düz tabanlıkla ve selülitleriyle lanetlenmesi vesilesiyle olur. özellikle her kadının korkulu rüyası selülitlerin barbie'nin kabusu olması da hoş bir mizahtır. çok geçmeden lanetlenmesinin sebebinin, gerçek dünyada onunla oynayan bir anne-kız olduğunu anlarız. hispanik/latin bir anne kız, barbie'yi istemeden gerçek dünyanın içine davet etmiştir. barbie, şehrin tepesinde konumlanan tuhaf barbie'yi ziyaret eder ve gerçek dünyada sorununa çözüm bulabileceği bilgisini alır. tuhaf barbie'nin barbie'yi dünyaya göndermeden önce, topuklu ayakkabı ile terlik arasındaki seçimden, o'nu terliğe zorlaması, tabii ki the matrix'in mavi/kırmızı hapına yapılan harika bir göndermedir.

barbie'nin gerçek dünyaya yolculuğu, hemen aklımıza "oz büyücüsü" nü getirir. nasıl ki o filmde, gerçeklikten, hayal diyarına yolculuk yapılıyorsa, barbie'de bunun tersi istikamette bir yolculuk söz konusudur. habersiz biçimde yolda yanına katılan ken ile barbie, los angeles'ın venice beach'inde bir anda kendilerini bulurlar.

dünyaya düşen ikilinin bocalaması pek tabii ki zorunludur. çünkü gerçek dünya, barbieland'den tamamen ayrı bir sosyal formdadır. erkek egemen toplum, barbie'ye laf atar, o'nu elle taciz eder, durmadan rahatsızlık çıkarır. bir süre karakolluk olmaktan yılan ikiliyi, polisler sürekli iyi niyetlerinden emin oldukları için salıvermektedirler. bu sırada inanılmaz bir şey olur. ken dünyadaki ataerkil düzenin kendini büyülediğini keşfeder. ken, toksik maskülenitenin zehrini vücuduna ilk girişinde yaşadığı hazla almıştır. rocky imajı, body building, devasa suv araçlar, borsa-finans manyakları, kovboylar, atıyla varlığını yücelten tipler, vs. ken'in yaşadığı bu dönüşüm, tam olarak filmin kırılma noktasıdır. çünkü bu arada yaşlı bir kadınla diyaloğa giren barbie, ilk defa ağlamayı ve gözyaşını tecrübe etmiştir. barbie bu yaşadığı yeni hissin, aslında çok özel bir şey olduğunu anlamıştır. gerçek dünya barbie ve ken'i iki farklı kutuba fırlatmıştır.

sorununu çözmek için oyuncakların üretici firması mattel'in genel merkez binasına giriş yapan barbie'nin, yönetim kurulu binasındaki bir düzine erkek yönetici ile yaptığı sohbet, feminist bakış açısının doğruluk testi gibidir. aşırı derecede mansplaining'e maruz kalan barbie, bu ortamdan kaçarak, adeta neo'nun the matrix reloaded'de yaptığı gibi, kurucuya (mimar) danışır. bir sürü kapının olduğu holden, kurucu mimar ruth handler'in odası, adeta bir tanrısal mekan olarak tasvir edilmiştir. çünkü ruth handler zaten barbie'yi yaratan tanrıdır. ruth, kızı barbara'nın yetişkin olan kadın bebeklere daha fazla ilgi duymasından ilham alıp, güzeller güzeli barbie'yi tasarlamıştır. ruth, barbie'ye kurtuluş yolunu söyler. aynı kahinin ve mimarın, matrix'in neo'suna sarf ettiği sözler gibi.


mattel'in merkezinde, erkekler tarafından tekrar oyuncak kutusuna hapsedilip, paket servis yapılmak istenen barbie'nin tehlikeden koşarak uzaklaşıp, barbieland'ine geri dönmesi, zorlu bir kovalamacadır. ancak bu defa barbieland'in yerinde yeller esmekte, diyar artık ataerkilliği keşfeden ken'in kengdom'una (krallık/kingdom) dönmektedir. barbieland'in yönetimini ele geçirip, ülkenin tüm kızlarına berbat serenatlar yapan ken tayfasının apaçık resmedilen moronluğu, kızların güçlerini birleştirip, merkezi yönetimi geri almasıyla sonuçlanacaktır.

ryan gosling'in oyunculuk şovu yaptığı ve eril söylemin tavana vurduğu şarkılı koreografili sahneler, izleyende öyle bir etki bırakıyor ki, bir süre sonra "yeter artık, bitsin bu saçmalık." diyecek hale geliyorsunuz. elbette yönetmen gerwig bu sahneleri kasıtlı olarak uzun tutmuş. yönetmen, filmi her seyredenin aşırı eril söylemlerle bunalmasını ve bu baskıları hayatında sürekli olarak bir kısır döngü şeklinde yaşayan kadınlarla empati yapmasını arzu ediyor. gerwig burada ziyadesiyle başarı sağlamış.

kişilik sahibi olmak isteyen her oyuncak gibi barbie de, kadın arkadaşlarla girdiği mücadelesinde başarı sağlayıp, kendini gerçekleştirmeyi başarıyordu. filmin son 15 dakikasının çok duygusal olduğunu ve hassas kadın seyirciler için ağlamaklı geçeceğini söylemeliyim. pinokyo masalındaki gibi insan olabilmek için ve kendi karakteriyle yaşamaya devam etmek için, tanrı ruth ile tekrar araf tipi bir boyutta buluşan barbie'nin, isteklerine cevap bulması harika bir sekanstı. canlı kanlı insana dönüşen barbie'nin (kendisine barbara hanım da diyebiliriz) ilk işinin "jinekolog randevusu" olmasına şaşırmamak lazım. çünkü o'na artık gerçek kadınlık da bahşedilmişti. hüzünlendiğinde ağlayabilecek, dostlarıyla dertleşebilecek, farklı karakterlerle empati kurabilecek, aşık olduğu adamla sevişebilecek, daha önce hiç tanımadığı yeni organı "rahminden" çocuk sahibi olabilecek, çocuklarıyla gülüp, eğlenebilecek ve o yüce annelik duygusunu da yaşayabilecekti. filmin kapanış kredilerinde çalan şarkı, barbie adına tüm seyircilerin içine mutluluk dolmasıyla, mükemmel bir sona dönüşmüş.

spoiler'lı kısımın sonunda, filmde yer alan bağlantılara da değinelim. filmin açılış sahnesi; 1968 tarihli kubrick başyapıtı "2001 : a space odyssey" in açılışının konsantre edilmiş hali. oyuncak barbie'nin nasıl bir devrim yarattığını ve kız çocuklarının geleceğini şekillendirdiğini, kahkahalar eşliğinde izliyorsunuz. filmdeki bu insan olmak isteyen oyuncak mevzusu elbette pinokyo'nun bir tasviridir. aynı şekilde 1982 tarihli ridley scott başyapıtı "blade runner"'da yer alan kadın replikant pris'in, barbie'nin karanlık gelecekteki hali olduğunu anlamak zor değil. 2001 tarihli spielberg yapımı yapay zeka "a.i." filmindeki robot çocuk ve o'nun anne arayışını da hatırladık. the matrix serisinin ilk iki filmine yapılan göndermelerden yukarıda bahsetmiştim. ayrıca filmde ataerkillik, "the godfather" filmini çevresindeki kadınlara zorla izletmeye çalışan bir adamın cümleleriyle de işlenmiş. o sahne de sizi epey eğlendirecek.

yeri gelmişken, ünlü şarkıcı dua lipa'nın "mermaid barbie" (deniz kızı) rolünde iki minik sahnesi bulunuyor. dua lipa ayrıca filmde yer alan şarkılardan birinin de sahibi. bu şarkının da klibini izlemenizi tavsiye ederim. oscar'larda yolu açık olsun <3

dua lipa - dance the night


yönetmen gerwig'in barbie dokunuşu, filmi oldukça kaliteli bir seyirlik yapmış. gerwig yağmurlu havada rakip tanımayan formula 1 pilotu michael schumacher gibi, filminde limitleri zorlamış. barbie konseptini merkezine alan bir film, ancak bu kadar iyi çekilebilirdi. dolayısı ile ben yönetmenin harika bir iş çıkardığını düşünüyorum.

peki barbie, 96. oscar ödül töreninde ne yapar?

açık görünen bir gerçek ki, barbie ödül töreninde kostüm ve makyaj & saç tasarımı oscarlarının ağır favorisi olur ve bu iki heykeli evine götürür. robbie ve gosling'in oyunculuk dalında adaylıkları biraz tartışmalı. şayet aday olmayı başarabilseler bile, ödülü almaları pek mümkün görünmüyor. filmin şarkı ve prodüksiyon tasarımı kategorilerinde de şansı bulunuyor. ayrıca film kategorisinde 10 aday bulunacağı için, en iyi film adaylığı da alabilir. ancak yönetmenlik kategorisinde, bu filmle gerwig'in yarışması biraz zor gibi. film zor gözükse de, senaryoya aday olursa, en çok ben sevineceğim. çünkü bunu hak ediyor.

ben filmin minimum 4, maksimum 6-7 adaylık alacağını ve tören öncesi kırmızı değil, "pembe" halıda, oyuncular ve yapım ekibinin şov yapacağını düşünüyorum. <3

güzeller güzeli margot robbie'li barbie, öncelikle kadın seyirciler olmak üzere, kaliteli ve özgün bir film izlemek isteyen tüm sinemaseverler için, kesinlikle izlemeye değer bir seyirlik. filmin bariz bir şekilde beklentilerimi aşan bir yapım olduğunu, gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.

not: yönetmen gerwig, barbie filminin promosyonu için çıktığı letterboxd'ın youtube kanalında, filmini merakla bekleyen platform kullanıcıları için "barbie watchlist" hazırlamış. kendisinin de çok sevdiği ve barbie için ilham aldığı filmlerin yer aldığı listedeki seçkilere mutlaka bir göz atın derim.

greta gerwig'in barbie watchlist'i