Hassas Bir Sorun: Farkındalığı Yüksek Olan Bireylerin Yalnızlaşması
farkındalığı yüksek olan bireylerin yalnızlaşması... bu ikisi arasında kesinlikle doğru orantı vardır. farkındalığınız ne kadar artarsa o kadar yalnızlaşıyor ve kafa dengi insan bulmakta zorlanıyorsunuz. etrafınızdaki insanların yaptığı çoğu şey boş ve anlamsız gelmeye başlıyor. hatta dönüp geçmişinize baktığınız zaman kendinizin de ne kadar boş birisi olduğunuz yüzünüze tokat gibi çarpıyor ve zamanında ben de dışarıdan böyle mi gözüküyordum diye kendinizle ufak bir çatışma yaşıyorsunuz.
fakat bu durumun en güzel yanı ise bu durumun farkına varmış olmanız. işte tam bu farkındalık noktası sizin yalnızlığınızın kesiştiği nokta oluyor. bundan sonra hayatınıza alacağınız insanları adeta bir elekten geçirir gibi sorgulamaya başlıyorsunuz.
sizi mutlu ve mutsuz eden şeyleri daha net ayırt edebiliyor, hangi tarzda insanların size iyi hissettireceğinin ayrımını daha iyi yapabiliyorsunuz.
insanın kendisine yapabileceği en iyi şeylerden birisi budur. farkındalığınız arttıkça kendinizi daha iyi tanıyor ve aslında etrafınızdaki insanlarla çok yüzeysel ve saçma ilişkiler kurduğunuzun farkına varıp kendinizin kıymetini daha iyi biliyorsunuz. bu durum da beraberinde güçlü olmayı getiriyor.
çünkü sahte ilişkiler yerine kaliteli ve bilinçli bir yalnızlık her zaman daha iyidir.
yalnızlaşma ikinci aşamadır
birinci aşamada farkındalığınız oluşur. bir şeylerin ters gittiğini anlamaya başlarsınız. çevrenizi temizleme gereği duyarsınız, ki bu ikinci aşamadır.
yalnızlığınız her geçen gün daha da artar. sonra sizin gibi farkındalığı yüksek olan insanları bulmaya başlarsınız. çevreniz yeniden şekillenir fakat kaliteli insanlarla.
yalnızlığınız azalmaya, eskisi gibi eş dost sahibi olmaya başlarsınız ve bu da üçüncü aşamadır.
sürecin ne kadar sancılığı geçeceği belli değildir. fakat atlattığınız an güzel insanlar edinmiş olursunuz. hayır demeyi öğrenmiş olmanız da cabası.
not: yalnızlık allaha mahsus sözü de budur aslında. tanrı o kadar farkında ki her şeyin, onu anlayacak kimse yok.
farkındalığı yüksek insanlar yalnızlaşmaktan ziyade mutsuzlaşır
adı üstünde; bir şeyleri fark ediyorsun, hayal kırıklığına uğruyorsun, mutsuz oluyorsun. farkındalığı yüksek insanlar, farkındalığı yüksek insanlarla arkadaşlık ilişkisi, romantik ilişki veya herhangi türde bir ilişki kurdukları takdirde yalnız olmazlar; mutsuzluğu paylaşırlar.
e şimdi az buçuk eğitimli biriysen, ülkedeki homofobinin / kadın düşmanlığının / hayvan düşmanlığının falan farkındaysan, siyasi sömürünün / dini sömürünün /kutuplaşmanın / kötüye giden ekonominin / değersizleşen paranın ülkenin başına açmakta olduğu sorunların bilincindeysen, yabancı dilin varsa ve bir şeyleri sadece kendi dilinde takip etmiyorsan, yurt dışına çıkıp birkaç ülke görme şansı elde ettiysen, doğru kişilerle ahbaplık edip, onlara bir şeyler verip onlardan bir şey alabildiysen zaten mutlu olmana imkan yok bu lokasyonda.
yani sadece bir tepeye çıkıp çarpık kentleşmeyi görebiliyorsan, o çirkin kaldırımlar ve o çirkin kaldırım taşları bile mutsuz olmana sebep olur. umutsuz olmana sebep olur.
bu insanlar doğduğu andan itibaren kendini yalnız hissederek büyür
toplum içinde uzaydan gelmiş gibidir. bulunduğu yaşa gelene kadar acı çeker, incitilir, kırılır, üzülür ve an gelir "kendini suçlar neden böyleyim?" diye.
empati kurma yeteneği en büyük kusurudur ki başına en büyük belalar da bu nedenle gelir. gün gelir kendini korumanın ve daha az üzülmenin tek yolunun insanlardan mümkün olabildiğince uzak durmak olduğunu farkeder. artık kendini suçlamaktan vazgeçer ve asla bir suçlu da aramaz.
işte bu farkındalığın olgunluk aşamasıdır ve bu o kişinin farkındalıklarına kapak olur yani farkındalığın nirvanasıdır.
farklı bir açıdan
bu farkındalık "ben çok özelim oaah en özel benim" farkındalığı değil, neyin sana göre olduğu, neyin olmadığı ile ilgili farkındalıktır ve insanlar o yüzden elekten geçmeye başlarlar. narsisizm ile alakası yoktur, bölgeni belirlemekle ilgilidir ve sağlıklıdır.
son söz
"baylar, yemin ederim, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; hem de tam anlamıyla, gerçek bir hastalık."- dostoyevski