Kimsenin Pek Dile Getirmediği Gerçek: Herkeste Olan "Ben Farklıyım" Hissi

Konuşması bile zor bir konu değil mi? İşte konuşup yazanlardan işe yarayabilecek görüşleri derledik. Unutmayın, yalnız değilsiniz.
Kimsenin Pek Dile Getirmediği Gerçek: Herkeste Olan "Ben Farklıyım" Hissi
iStock

bir psikiyatrın görüşleri

"when people feel their insignificance as individual persons, they also suffer an undermining of their sense of human responsibility./ insanlar birey olarak önemsiz hissettiğinde, insani sorumluluk duygularını da baltalarlar." rollo may

kendini özel ve önemli görmek, toplum tarafından çoğu zaman olumsuz bir şeymiş gibi algılanır. herkes gibi olmak konforludur, hem kişinin kendisi için hem de toplum için.

böyle yaşayan kişi, düzene tehdit oluşturmaz. karşısındaki için haset edilecek bir farklılığı olmadığı için daha kolay kabullenilir. herkes gibidir, herkes gibi düşünür ve davranır. itiraz etmez. karşı çıkmaz.

kendini böyle algılayan kişi, kitlenin bir uzantısıdır. doğru ve yanlış üzerine düşünmesi gerekmez. her şey düşünülmüştür ve kararlaştırılmıştır. nasıl görünülmesi gerektiği, nasıl giyinilmesi gerektiği, beden biçimi, statüsüne göre hayatı nasıl yaşayacağı belirlenmiştir.

doğru ve yanlış üzerine düşünmemek, birey olarak sorumluluk almamak gibi bir tehlikeyi beraberinde getirir. acı çeken bir insana, haksızlığa uğrayan bir bireye el uzatmak için hem doğru/yanlış üzerine düşünmek hem de insani bir sorumluluk duygusu gerekir. kendinizi özel görmenizin insanlık için en büyük getirisi budur. hepiniz biriciksiniz. sakın bundan vazgeçmeyin.

özel-sıradan insan ayrımı

dostoyevski çok sevdiğim budala isimli kitabında herkeste olan ben farklıyım hissinden bahseder fakat başlıkta subjektif şekilde belirtildiği gibi, bu duyguyu herkeste olan bir hissiyat olarak ele almaz.

dostoyevski'ye göre herkes özgün olmak ister. üstelik bu istek sadece fakir, aciz, imkanları az olan insanlara özel değildir.

ne miktarda olursa olsun, para, sosyal konum veya güzel dış görünüş, özgün ve özel fikirler üretememe hissiyatının verdiği rahatsızlığı karşılayamaz. herkes bu hissiyatı yenmek için mücadele eder ama özelliksiz insanlar için bu mücadele sadece depresyon kaynağı haline gelir.

"basit insan" sıkça sıradanlıktan kurtulmayı amaçlayıp, yersiz ve saçma gözüken hareketlere girişir. dışarıdan kimi zaman sıra dışı gözükse de, bu insan özünde sıradan olduğunu ve bundan kurtulmaya çalışmanın zorlama bir çaba olduğunu bilir.

özel olmayan fakat daha akıllı olan insanlar da vardır.

bu insanın sıradanlığını benimsemiş olması onun en önemli özelliğidir. farklı olmak adına büyük hayallere kapılıp hatalar yapmazlar. mutsuz olmazlar fakat özünde özelliksizlerdir.

gerçekten farklı ve özel insanlarınsa özel olduklarını göstermeye ihtiyaçları yoktur. farklılıkları yaptıklarından, söylediklerinden bağımsızdır, varoluşlarının bir parçasıdır.

çevre ve koşullar

herkesin hayatının herhangi bir döneminde yaşadığı histir "ben farklıyım" hissi. kısaca fenotip=genotip+çevre olduğundan bu, biyolojik açıdan mümkündür. 

tek yumurta ikizi iki kız çocuğu düşünün, birini zengin bir aileye diğerini gariban bir aileye teslim edelim. genetik açıdan aynı olan bu iki kızdan zengin aileye giden melis su olsun, gariban aileye giden fatma olsun. melis su mürebbiyelerle büyüsün, özel okullarda okuyup amerika'larda master yapsın. eli sıcak sudan soğuk suya değmesin. çamaşır yıkamak şöyle dursun çamaşır makinesinin nasıl çalıştığını bilmesin. diğer yandan fatma ev işlerini iyice bilsin. çamaşır, bulaşık, temizlikle geçsin zamanı. ortaokul sona kadar okusun mesela. büyüsün (mümkünse) münasip bir kısmete gelin gitsin. birkaç yılda üç beş çocuk yapsın. tüm bunlara rağmen, melis su'nun karaciğerini söküp fatma'ya taksan veya tam tersi çatır çatır çalışır. genler değişmemesine karşın, şartlar tek yumurta ikizi bu kızlardan birini pamuk prensese diğerini yamuk prensese dönüştürür. 

genetik olarak farklı olan ve farklı çevrelere maruz kalanları varın siz düşünün.  bu nedenle kuvvetle muhtemel, herkes farklıdır.

olay, en sonunda ortalamanın üstü etkisine geliyor gibi

ortalamanın üstü etkisi, insanoğlunun fiziksel çekicilik, sağduyu, espri yeteneği, sosyal ortamlarda cana yakınlık, insan sarraflığı, hatta araba kullanma becerisi gibi, kitleler tarafından yüksek olması tercih edilen, yüksek oldukları derecede bireysel haz ve toplumsal itibar getiren – ve de öznel değerlendirmelere elverişli - nitelikler söz konusu olduğunda, kendisini her zaman ortalamanın üzerinde görmeye meyilli olmasına sosyal psikoloji terminolojisinde verilen isimdir.

final notu

herkeste olan ben farklıyım hissi... insanları anlamlı kılan şey farklılıklar olduğundan, olması gereken histir.

çünkü farklı hissetmeyen insan, farklı davranmaz. her ne kadar temel işleyiş ortak gibi gözükse de, aynı otobüslere binip, aynı işyerlerinde çalışıp, aynı yemekleri yesek de, her bir bireyin biyolojik ve psikolojik olarak bu eylemleri yorumlayışı farklıdır. bir insan yemek yerken içindeki eser miktardaki baharatı algılayabilir, bir başkası anneannesinin yemeğine benzetip duygulanabilir, bir diğeri içindeki sebzelerin temizliğini düşünebilir, öteki maliyetini düşünebilir, beriki porsiyonunun miktarını düşünür, öbürü tabağın süsünü düşünür. dışardan bakıldığında aynı yemek yediğini gördüğümüz insanlar, bu açıdan bakıldığında aynı işi yapıyor sayılmazlar, farklılıkları yaptıkları işe anlam katar.

psikolojik olarak kişi kendisini farklı hissetmezse, kendine verdiği değer de giderek azalır. çünkü hepimiz aynı olsaydık, hayatımız sadece çevresel etkilere göre şekillenirdi. bu da çok acımasızca bir sürükleniş olurdu.

evren milyonlarca yıldızın çarpışmasıyla, patlamasıyla ve yok olmasıyla oluştu. bu patlamalar ve çarpışmalar sırasında ortaya çıkan ve dağılan yıldızların tozlarıyla şu anda gözlemleyebildiğimiz evren oluştu. insanoğlu olarak bizlerin de her molekülümüzü oluşturan atomlar da bu yıldız tozlarından meydana geldi. bildiğiniz gibi her yıldız özeldir ve tektir. bu yüzdendir ki her insan kendini özel hisseder.

- carl sagan

Ödipal Dönemi Hasarlı Geçtiği İçin Eski Sevgilisini Bir Türlü Unutamayan Kişilik Tipi