İkinci Dünya Savaşı'nın En Gizli 10 Operasyonu

İkinci Dünya Savaşı, perde arkasında yürütülen gizli operasyonlarla tarihin akışını değiştirdi.
İkinci Dünya Savaşı'nın En Gizli 10 Operasyonu

ikinci dünya savaşı, insanlık tarihinin tanık olduğu en büyük ve en kanlı muharebelere sahne oldu. milyonlarca asker, dünyanın dört bir yanında cephelerde çarpıştı. ancak savaş sadece tanklarla, uçaklarla ya da siperlerde verilen çatışmalarla sınırlı değildi. aynı zamanda, düşman hatlarının çok gerisinde, sessizce yürütülen gizli görevler ve özel operasyonlarla sürdürülen başka bir savaş daha vardı.

bu görevler, en az cephedeki büyük muharebeler kadar hayati öneme sahipti. başarıya ulaşmaları ya da başarısız olmaları, savaşın gidişatını değiştirecek ve nihai sonucunu derinden etkileyecek sonuçlar doğurabilirdi. adolf hitler’in, teslim olan tüm düşman komandolarının infaz edilmesini emreden politikası nedeniyle, bu görevleri üstlenen az sayıdaki cesur insan, en tehlikeli ve ölümcül koşullarda görev yaptı.

bugün dünyanın birçok ünlü gizli servisi, kökenini bu döneme borçludur: ingiliz komandoları doğrudan winston churchill tarafından kuruldu; amerika birleşik devletleri’nin stratejik hizmetler ofisi (oss), sonrasında cıa’ye dönüştü; belki de dünyanın en ünlü özel kuvvet birimi olan sas ise 1941 yılında kuzey afrika çölünde kuruldu.

savaşın en kritik gizli görevlerinden bazıları, sıradan insanlar tarafından başarıyla tamamlandı. öyle ki, hayatta olmayan birinin bile nazilere karşı yürütülen mücadelede binlerce müttefik askerinin hayatını kurtaran bir planın parçası olması, bu savaşın ne denli sıra dışı yollarla sürdürüldüğünü gözler önüne seriyor.

bu yazıda, casusluk, cesaret ve zekâyla yürütülen gizli görevlerin, ikinci dünya savaşı'nın gidişatını nasıl değiştirdiğine ve bu görevleri üstlenen olağanüstü insanların hikâyelerine göz atacağız.

pastorius operasyonu

1942 yılının mayıs-haziran aylarında, naziler amerika birleşik devletleri anakarasına sızma girişiminde bulundu. amaçları, abd savaş çabasını sekteye uğratmak ve önemli ekonomik hedefleri sabote etmekti. hedefler arasında niagara şelalelerindeki hidroelektrik santralleri, newark’taki pennsylvania istasyonu ve ıllinois’deki alüminyum fabrikaları yer alıyordu. nazi gizli ajanları tarafından yürütülen bu operasyon, doğrudan abd anakarasında gerçekleştirilecekti ve karşılarında federal soruşturma bürosu (fbi) bulunuyordu.

25 mayıs 1942’de, iki nazi denizaltısı abd kıyılarına doğru yola çıktı. biri long island’a, diğeri florida’daki ponte vedra beach’e ulaşmak üzereydi. her birinde dörter ajan vardı ve toplamda sekiz ajan, abd'nin hayati sanayi altyapısını bombalamakla görevlendirilmişti. ajanlardan ikisi — ernst burger ve herbert hans haupt — amerikan vatandaşıydı; diğer altısı ise almanya doğumlu olmakla birlikte savaş öncesinde abd'de çalışmış kişilerdi. yanlarında patlayıcılar, fünye ve yaklaşık 175.000 dolar nakit para getirmişlerdi. operasyonun iki yıl sürmesi planlanıyordu.

ancak planlar beklendiği gibi gitmedi. ajanlardan george john dasch ve ernst burger, karaya çıkar çıkmaz teslim olmaya karar verdi. dasch, washington dc’ye giderek fbı’a teslim oldu. ilk başta kendisine inanılmadı; fakat 84.000 dolarlık operasyon bütçesini masaya fırlatınca ciddiye alındı ve gözaltına alındı. onun verdiği bilgiler doğrultusunda diğer ajanlar da iki hafta içinde yakalandı ve yargılandı.

tüm ajanlar, dasch ve burger dahil olmak üzere, elektrikli sandalyede idam cezasına çarptırıldı. ancak başkan franklin d. roosevelt müdahale ederek dasch’ın cezasını 30 yıla, burger’inkini ise ömür boyu hapse çevirdi. geriye kalan altı ajan washington dc’de bir hapishanede idam edildi. savaşın ardından, roosevelt dasch ve burger’e af çıkardı; fakat bu af, almanya’ya geri dönmeleri şartıyla verildi.

sonuç olarak, hiçbir hedef vurulamadı ve pastorius operasyonu, naziler açısından tam anlamıyla bir başarısızlıkla sonuçlandı. ajanların yalnızca ikisi hayatta kaldı ve bu da yalnızca başkan roosevelt’in müdahalesi sayesinde mümkün oldu.

tizard misyonu – churchill’in amerika’ya aşk mektubu

eylül 1940’ta, ikinci dünya savaşı’nın karanlık günlerinde, britanya ile amerika birleşik devletleri arasında gerçekleşen gizli bir görev, savaşın ve hatta savaş sonrası dünyanın seyrini değiştirecek öneme sahipti. bu görevin amacı, britanya’nın savaşta hayatta kalabilmesi için abd ile bilimsel ve teknik iş birliği kurmaktı. winston churchill, bu kritik görevi gerçekleştirmek üzere, bilim insanı ve devlet danışmanı sir henry tizard’ı görevlendirdi. böylece “tizard misyonu” başlamış oldu.

tizard, yanında britanya ordusu ve bilim camiasının önde gelen üyelerinden oluşan bir heyetle birlikte amerika’ya gitti. görevin geçtiği yer, abd anakarasıydı. heyet, yanlarında o dönemde dünyanın gördüğü en gelişmiş teknoloji ve mühendislik bilgilerini taşıyordu: frank whittle’ın jet motoru tasarımları, bir atom bombasına dair ön planlar en önemlisi ise radar teknolojisinde çığır açan odacıklı magnetron idi.

bu teknolojiler öylesine değerliydi ki, belgeler, eğer u-botlar taşıdıkları gemiyi batırırsa düşman eline geçmemesi için özel olarak batacak şekilde tasarlanmış metal bir kutuda saklanıyordu. ancak tüm bu güvenlik önlemlerine rağmen, kutu yola çıkmadan az kalsın kayboluyordu. radar uzmanı dr. edward bowen, bu hayati belgeleri taşımakla görevlendirilmişti. londra’daki euston istasyonu’nda kutuyu bir portöre teslim ederken, diğer eşyalarıyla ilgileniyordu. ancak porter, beklemeden liverpool’a gidecek 08:30 feribot trenini aramaya koyuldu. bowen ise kalabalıklar arasında onu gözden kaybetmemek için büyük çaba harcadı.

bu görev, winston churchill’in amerika’ya adeta bir “aşk mektubu” niteliğindeydi; britanya’nın elindeki en değerli bilimsel sırları paylaşarak, karşılığında amerika’nın devasa sanayi gücünü arkasına almak istiyordu.

peki, henry tizard kimdi?

1885 doğumlu henry tizard, hem bilim insanı hem de pilottu. kraliyet cemiyeti üyesi olan tizard, kariyerinde raf (kraliyet hava kuvvetleri), shell, mühimmat bakanlığı ve churchill’in bilim danışmanlığı gibi kritik görevlerde bulundu. 1927’de şövalyelikle, 1937’de britanya imparatorluk nişanı’nın komutan derecesi, 1949’da ise en yüksek derecesi olan büyük haç nişanı sahibi olarak şereflendirildi. savaş sonrası dönemde britanya’nın baş bilimsel danışmanı olarak görev yaptı. ayrıca ufo araştırmaları ve cia ile yürütülen beyin yıkama projelerinde de yer aldı.

sonuç olarak, görev başarılı olsa da gizli teknoloji savaş sonrası dönemde amerikan havacılık ve havacılıkla ilgili elektronik sistemler (aviyonik) sanayisine büyük bir ivme kazandırdı. buna karşılık, britanya’nın sanayisi geriledi.

frankton operasyonu

aralık 1942’de, ikinci dünya savaşı’nın en cesur ve sıradışı operasyonlarından biri hayata geçirildi. 7-12 aralık 1942 tarihleri arasında gerçekleştirilen bu harekâtın amacı, nazi almanyası’nın savaş lojistiğinde hayati rol oynayan bordeaux limanı’ndaki alman kargo gemilerine limpet mayınları yerleştirerek bu gemileri batırmak ve ardından ispanya üzerinden ingiltere’ye kaçmaktı.

olay, avrupa cephesinde fransa’nın batı kıyısındaki biskay körfezi’nde geçiyordu. bir ingiliz denizaltısı, gironde nehri’nin ağzından birkaç mil açıkta su yüzüne çıktı. submarinden beş kano indirildi; her birinde iki kraliyet deniz piyadesi ve çok sayıda limpet mayını bulunuyordu. bordeaux’ya ulaşmak için yola çıkan bu özel timin önünde, alman donanmasına ait iki deniz trawleri, 12 e-botu, 12 devriye botu, altı m sınıfı mayın tarama gemisi, alman askerî birlikleri ve yaklaşık 80 kilometrelik zorlu bir deniz yolculuğu vardı. görevin başarı şansı son derece düşüktü.

ingiliz istihbaratı, eylül 1942’de bordeaux limanını stratejik bir hedef olarak belirledi. liman, almanya’nın savaş gücünü sürdürebilmesi için gerekli olan hammaddelerin taşındığı ana merkezlerden biriydi.

ancak operasyonun ilk saatlerinden itibaren zorluklar başladı. ilk gece iki kano kayboldu. 8 aralık sabahı, coalfish adlı kanonun ekibi almanlar tarafından yakalandı. böylece sadece iki kano kalmıştı: catfish ve crayfish. 11 aralık’a gelindiğinde bu iki kano bordeaux’a ulaşmayı başardı. catfish batı kıyısına yönelirken, crayfish güney kıyılarına ilerledi. sekiz gemiye limpet mayını yerleştirdiler ve ardından nehir boyunca ilerleyerek kaçışa geçtiler.

sonuç olarak bu neredeyse imkânsız görev mucizevi bir başarıya dönüştü. ingiltere başbakanı winston churchill, operasyonun savaşın süresini altı ay kısalttığını belirtti. frankton operasyonu, küçük bir birlik tarafından yürütülen ama etkisi büyük olan bir harekât olarak savaş tarihine geçti.

operasyon flipper – çöl tilkisini yok etme

10-18 kasım 1941 tarihleri arasında, kuzey afrika cephesi'nde savaş tüm şiddetiyle devam ediyordu. ingiliz 8. ordusu, alman afrika kolordusu (afrika korps) tarafından tobruk’ta kuşatma altına alınmış, mısır ciddi bir tehdit altına girmişti.

bu kritik dönemde, ingiltere başbakanı winston churchill, savaşın gidişatını değiştirmek için son derece cüretkâr bir planı devreye soktu. amaç, kuzey afrika’daki alman kuvvetlerinin efsanevi komutanı, “çöl tilkisi” lakaplı mareşal erwin rommel’i suikastla ortadan kaldırmaktı.

rommel’in karargâhının, libya’da apollonia yakınlarındaki bir villada olduğu düşünülüyordu. o dönemde bu bölge, italyan kontrolü altındaydı ve kasabanın adı beda littoria idi (günümüzde bayda olarak bilinir).

bu görevi üstlenen özel birlikler, ingiliz komandoları oldu. iki kraliyet donanması denizaltısıyla, düşman hatlarının yaklaşık 400 kilometre içine sızacaklardı. karşılarındaki güç ise alman afrika kolordusuydu.

59 komando 10 kasım’da denizaltılara bindi. ancak sert hava koşulları nedeniyle sadece 36’sı karaya çıkabildi. yine de görevden vazgeçmediler ve üç ayrı hedefe yönelmek üzere gruplara ayrıldılar: iletişim tesisleri, düşman üsleri ve rommel’in karargâhı.

villaya ulaşan suikast timi, burada alman askerleriyle çatışmaya girdi. ancak rommel orada değildi. operasyonun komutanı yüzbaşı geoffrey keyes çatışmada hayatını kaybetti. hayatta kalan komandolar tahliye noktasına ulaştı, fakat kötü hava koşulları nedeniyle denizaltılara binemediler. sadece iki kişi, kuzey afrika çölünü aşarak ingiltere’ye dönebildi.

sonuç olarak, görev askerî açıdan başarısız oldu. yine de rommel’in şu sözleri, ingiliz komandoların cesaretine duyduğu saygıyı ortaya koyuyordu: “bu, büyük bir cesaretle yürütülmüş parlak bir operasyondu.”

çöl tilkisi

erwin rommel (1891–1944), ikinci dünya savaşı’nın en yetenekli alman generallerinden biri olarak kabul edilir. 1940 yılında fransa ve belçika’nın işgalinde, 1944’te normandiya’nın savunmasında görev yaptı. ancak esas ününü kuzey afrika cephesi’ndeki başarılarıyla kazandı ve bu sayede “çöl tilkisi” lakabını aldı.

1941’de libya’ya gönderilen rommel, italyan kuvvetlerini desteklemek ve müttefikleri afrika’dan atmakla görevlendirildi. üstün tank gücü ve dâhiyane taktikleri sayesinde ingiliz mareşal montgomery ile unutulmaz çatışmalara girdi.

rommel, nazi ideolojisine mesafeli duran nadir komutanlardandı. sivillerin, yahudi askerlerin ve düşman komandoların öldürülmesi yönündeki emirleri çoğunlukla reddetti. 1944 yılında, hitler’e düzenlenen başarısız suikast girişimiyle bağlantısı olduğu anlaşılınca intihara zorlandı.

detaylı hayatını okumak isteyenler için: erwin rommel , rommel'den önce italya'nın libya'daki başarısızlığı

tinian görevi

temmuz 1945’te, pasifik cephesi’nde kritik bir görev gerçekleştiriliyordu. abd donanması’na ait portland sınıfı kruvazör uss indianapolis, ikinci dünya savaşı’nın seyrini değiştirecek olan atom bombasını taşıyordu. görevin amacı, little boy adı verilen ilk atom bombasının hayati parçalarını – özellikle de dünya üzerindeki mevcut uranyum-235’in yaklaşık yarısını içeren patlayıcı kısmını – abd hava kuvvetleri’ne teslim etmekti. hedef nokta ise, mariana adaları’ndan biri olan tinian adası’ndaki amerikan hava üssüydü.

teslimat başarıyla tamamlandı. bu görev, savaşın sonlanmasına giden yolda çok önemli bir adımı temsil ediyordu. ancak bu büyük başarının gölgesinde trajik bir olay yaşandı.

30 temmuz 1945 sabahının erken saatlerinde, uss indianapolis, tinian’dan ayrılarak yeni emri gereği filipinler’deki leyte’ye, uss idaho ile buluşmak üzere ilerliyordu. ancak bu noktada işler tersine döndü: japon imparatorluk donanması’na ait bir denizaltı tarafından hedef alındı. geminin baş kısmında iki patlama gerçekleşti ve indianapolis sadece 12 dakika içinde sulara gömüldü. bu hızla gerçekleşen batış, mürettebatın yardım çağrısı göndermesini engelledi. ne yazık ki, hiçbir refakat gemisi ya da denizaltı tespit ekipmanı olmadan seyreden indianapolis, savunmasız kalmıştı.

gemideki 1.196 kişiden yaklaşık 900’ü suya ulaşmayı başardı. ancak bu, hayatta kalacakları anlamına gelmiyordu. suda geçen üç uzun gün boyunca, denizciler susuzluk, güneş çarpması, intihar ve köpekbalığı saldırılarıyla mücadele etti. kurtarma çalışmaları ancak 2 ağustos’ta, bölgede rastlantı eseri devriye uçuşu yapan amerikalı pilotlar sayesinde başladı. hayatta kalanların sayısı yalnızca 317 idi.

uss indianapolis’in görevi, atom bombasını zamanında teslim ederek savaşı sona erdirecek süreci başlatmak açısından hayati öneme sahipti. ancak bu görev, amerikan denizcilik tarihinin en büyük kayıplarından biriyle sonuçlandı.

sonuç olarak, atom bombası başarıyla teslim edildi ve bu, japonya’ya karşı zaferin kapısını araladı. ancak bu zafer, yüzlerce denizcinin hayatına mal oldu. uss indianapolis’in batışı, hâlâ abd donanması tarihindeki en trajik olaylardan biri olarak hafızalardaki yerini koruyor.

pearl harbor’un intikamı

7 aralık 1941 günü japonya, abd donanması’na beklenmedik bir saldırı düzenleyerek pearl harbor’ı bombaladı. bu saldırı, amerika’nın resmen ıı. dünya savaşı’na katılmasına neden oldu. saldırının mimarı ise japon imparatorluk donanması’nın başkomutanı amiral isoroku yamamoto’ydu. yaklaşık bir buçuk yıl sonra, 18 nisan 1943’te, abd donanması yamamoto’yu hedef alan bir operasyon düzenledi: operasyon vengeance.

bu operasyonun amacı, pearl harbor saldırısının planlayıcısı olan yamamoto’yu ortadan kaldırarak hem stratejik bir avantaj sağlamak hem de moral intikam almaktı. pasifik cephesi’nde gerçekleşen bu operasyon, abd donanması ile japon imparatorluk donanması arasında geçti.

amerikalılar, 1943’te japon donanmasının gizli şifrelerini çözmeyi başardıklarında, yamamoto’nun solomon adaları’na yapacağı denetim gezisinin ayrıntılarını içeren bir mesajı ele geçirdiler. bu kritik bilgi, abd donanması’nın yamamoto’nun uçağını havada karşılayarak düşürmesini mümkün kılacak ayrıntılı bir operasyon planı hazırlamasına olanak sağladı.

tespit edilmemek için amerikan savaş uçakları toplamda 1.000 millik (yaklaşık 1.600 km) bir gidiş-dönüş yapmalıydı. bu görev için gerekli menzile sahip tek uçak p-38g lightning idi. radar ve görsel tespitten kaçınmak amacıyla uçaklar deniz seviyesinden yalnızca 15 metre yüksekte uçarak ve radyo sessizliğini koruyarak ilerledi. belirlenen noktaya bir dakika erken ulaşan amerikan uçakları, yamamoto’nun uçağına eşlik eden japon savaş uçaklarıyla çarpışırken, bir lightning uçağı yamamoto’nun nakliye uçağını hedef alarak düşürdü. uçak, ormanlık alana çakıldı. görevi başarıyla tamamlayan pilotlar üslerine geri döndü.

sonuç olarak, abd donanması hedefini başarıyla gerçekleştirdi. japonya’nın savaş morali büyük bir darbe aldı ve amerika, pearl harbor’ın intikamını almış oldu.

isoroku yamamoto kimdir?

isoroku yamamoto, 1884 yılında japonya’nın nagaoka kentinde doğmuş ve 1943 yılı nisan ayında papua yeni gine’de hayatını kaybetmiş japon imparatorluk donanması’nın mareşal amiral rütbesine sahip önemli bir askeri lideridir. asıl adı isoroku takano olan yamamoto, nagaoka eyaleti’nde bir samuray olan takano sadayoshi’nin oğluydu. 1916 yılında yamamoto ailesi tarafından evlat edinildi ve onların soyadını aldı. bu sırada, japon donanması’nda 12 yıldır görev yapıyordu ve binbaşı rütbesine ulaşmıştı. 1923’te albaylığa, 1940’ta ise amiralliğe terfi etti. 1919-1921 yılları arasında harvard üniversitesi’nde eğitim görmüş olması, onun amerika birleşik devletleri’yle savaşa karşı duruşunu açıklayabilir. ancak buna rağmen, 1941 yılında pearl harbor’a düzenlenen saldırıda japon donanması’nın uyguladığı saldırı planı yamamoto’nun stratejisiydi.

patton’ın gizli görevi

ikinci dünya savaşı’nın sonlarına doğru, avrupa cephesi’nde düzenlenen en gizli ve tartışmalı operasyonlardan biri 26 mart 1945’te başladı. amerikan ordusu’nun en dikkat çekici komutanlarından general george s. patton tarafından planlanan bu görev, yüzbaşı abraham baum’un komutasındaki özel bir birlik tarafından yürütüldü. operasyonun hedefi, almanya’nın hammelburg kasabasındaki oflag xııı-b savaş esiri kampındaki amerikalı esirleri kurtarmaktı.

bu operasyonun diğerlerinden farkı, kampın içinde patton’ın damadı john k. waters’ın da bir esir olarak tutuluyor olmasıydı. waters, tunus cephesinde almanlara esir düşmüş ve kısa süre önce silezya’daki başka bir kamptan hammelburg’a nakledilmişti. patton, ailesini ilgilendiren bu fırsatı değerlendirerek kendi inisiyatifiyle bir kurtarma planı hazırlattı.

harekât son derece tehlikeliydi: amerikan hatlarından yaklaşık 80 kilometre (50 mil) içerideki düşman topraklarına sızmaları gerekiyordu. üstelik ciddi bir belirsizlik söz konusuydu; hedef kampın tam konumu bilinmiyordu. ellerinde yalnızca 15 harita bulunan birlik, yönlerini bulmak için çevredeki yerel halktan edindikleri bilgilerle ilerlemek zorundaydı.

27 mart 1945’te, baum’un kuvveti hammelburg’daki esir kampına ulaştı ve john k. waters’ı buldu. ancak waters, bir alman askeri tarafından kalçasından vurulmuştu; yürüyemeyecek durumdaydı ve kampta bırakılmak zorunda kalındı. baum’un birliği dönüş yolculuğuna geçtiğinde, alman kuvvetleri tarafından kuşatılarak saldırıya uğradılar. o esnada tüm ilerleyişin, bir alman keşif uçağı tarafından başından beri izlendiği anlaşıldı ve bu da tuzağa düşmelerine neden oldu.

operasyon büyük bir kayıpla sonuçlandı. görev gücünden yalnızca 35 asker müttefik hatlarına geri dönebildi. 32 asker hayatını kaybetti, kalanlar, baum dahil almanlara esir düştü.

sonuç olarak, bu girişim patton için tam bir başarısızlık olarak tarihe geçti. general eisenhower, bu izinsiz ve kişisel motivasyonla yapılan operasyon nedeniyle patton’ı sert şekilde uyardı. yine de yüzbaşı baum, bu trajik görev için bir madalya ile ödüllendirildi.

aynı dönemin gölgesindeki tehdit nazilerin atom bombası

patton’ın gizli görevi, savaşın son aylarında bireysel cesaretin ve kişisel bağlılıkların nasıl büyük operasyonlara dönüşebildiğini gösteriyor. ancak aynı dönemde, müttefiklerin aklını kurcalayan başka bir büyük tehdit daha vardı: nazi almanyası'nın atom bombası geliştirme ihtimali.

ağır su – yani döteryum oksit (d²o) – plütonyum üretiminde kullanılan önemli bir bileşendi ve naziler, norveç’teki telemark tesisinde bu maddeyi üretmeye çalışıyorlardı. amaçları, silah sınıfı plütonyum-239 elde ederek nükleer bomba geliştirmekti. yine de, norveç direnişinin bu tesise düzenlediği başarılı sabotajlar sayesinde bu planlar büyük ölçüde engellendi.

gerçek şu ki, nazi almanyası’nın atom bombası programı savaş boyunca sürdü, fakat müttefiklerin new mexico’daki manhattan projesi ile kıyaslandığında oldukça yetersizdi. 1942’de bu fark bilinmiyordu ve hitler’in nükleer silahlara ulaşması ihtimali ciddi bir korkuydu. bugün bile bu olasılık ürpertici bir senaryo olarak tarihteki yerini korumaktadır.

gunnerside operasyonu

1943 yılının şubat ayında, ikinci dünya savaşı'nın seyrini değiştirebilecek bir operasyon gizlilik içinde hazırlanıyordu. nazi almanyası, nükleer silah geliştirme yolunda tehlikeli bir ilerleme kaydetmişti ve norveç’in telemark bölgesindeki stratejik bir tesiste yürütülen çalışmalar, müttefikler için büyük bir tehdit oluşturuyordu. 16-28 şubat tarihleri arasında, bu tehdidi ortadan kaldırmak amacıyla müttefik kuvvetler, sarp dağlar ve sert kış koşullarıyla çevrili bu bölgede, tarihe geçecek cesur bir sabotaj harekâtı başlattı.

o dönem, atom bombasını geliştirme yarışı büyük güçler arasında hız kazanmıştı. amerikalılar ve ingilizler new mexico’daki manhattan projesi kapsamında çalışmalarını sürdürürken, nazi almanyası da norveç’teki ağır su üretimini kullanarak kendi nükleer silahını geliştirme çabasındaydı. bu bağlamda, operasyonun hedefi, dünyada ağır su üreten tek tesis olan vemork hidro-kimya fabrikasını imha etmek ve nazilerin atom bombası üretimini engellemekti.

operasyonun arkasında, ingiliz özel harekat yürütme birimi (soe) bulunuyordu. daha önce bu bölgeye sızdırılan norveçli ajanlar (operasyon grouse) ile bağlantı kurulmuştu. ilk ingiliz birlikleriyle yapılan saldırı (operasyon freshman) başarısızlıkla sonuçlanınca, bu kez doğrudan norveç direnişinden altı komando görevlendirildi. bu birlikler, yerel halktan destek alarak, düşman bölgesinde gizlilik içinde hareket etti. karşılarında ise nazi almanyası güçleri bulunuyordu, bölgeyi sıkı şekilde koruyan ve ağır su üretimini sürdürmeye çalışan bir işgal ordusu.

komandolar 16 şubat’ta paraşütle bölgeye indirildi. vemork tesisine yapılacak saldırı için hazırlıklarını, bölgeyi çok iyi tanıyan grouse ajanlarıyla birlikte yürüttüler. tesise tek erişim, 300 metre yüksekliğinde korunan bir köprüydü. ancak komandolar, dikkat çekmemek için vadinin dibine inip donmuş nehirden karşıya geçerek fabrikanın arka tarafından tırmandılar.

içerideki bir ajan tarafından sağlanan tesis planları sayesinde, komandolar nereye gideceklerini ve patlayıcıları nereye yerleştireceklerini biliyordu. tesisin ağır su odalarına yerleştirilen patlayıcılar başarıyla infilak ettirildi. olayın sadece ingilizler tarafından gerçekleştirilmiş gibi görünmesi için içeride ingiliz yapımı bir makineli tüfek bırakıldı, bu sayede norveçli sivillerin nazilerden misilleme görmesi önlendi.

sabotajın ardından nazi birlikleri bölgede büyük bir insan avı başlattı. fakat komandolar, zorlu kış koşullarına rağmen norveç ve ardından isveç üzerinden kaçmayı başardılar.

bu operasyonun sonucu, nazi almanyası için büyük bir geri adımdı. ağır su üretimi tamamen durdu ve atom bombası geliştirme planları ciddi şekilde aksadı. telemark baskını, yalnızca fiziksel bir tesisi değil, nazilerin nükleer umutlarını da havaya uçurdu.

alman zırhlısı tirpitz

tirpitz, ikinci dünya savaşı’nda görev yapan iki en büyük alman zırhlısından biriydi; diğeri ise kötü şöhretli bismarck’tı. tirpitz’in ana silahları, dört çift namlulu tarette yer alan sekiz adet 38 cm’lik (15 inç) toplardan oluşuyordu. gemi, baştan sona 251 metre (825 ft) uzunluğundaydı, azami hızı 56 km/s (35 mil/s) idi ve menzili 16.145 km (10.200 mil) olarak ölçülmüştü. mürettebatı 2.000’in üzerindeydi.

savaş sırasındaki rolü iki yönlüydü: müttefiklerin olası bir işgalini caydırmak ve sovyet donanması’nın bir saldırı girişimini engellemek. ayrıca sovyetler'e malzeme taşıyan müttefik ikmal gemilerini engellemek amacıyla da kullanılmıştır.

tirpitz’e sessiz saldırı

eylül 1943’te, ikinci dünya savaşı'nın en kritik deniz harekâtlarından biri gerçekleştirildi. 20-23 eylül tarihleri arasında, kraliyet donanması ile avustralya donanması, alman donanması'nın (kriegsmarine) norveç’teki en güçlü savaş gemilerine karşı cesur bir operasyon başlattı. cephe, kuzey denizi’ydi; hedef ise norveç’in işgal altındaki sularında konuşlanmış üç ağır alman savaş gemisini – tirpitz, scharnhorst ve lützow – devre dışı bırakmaktı.

bu harekâtın merkezinde, alman donanmasının gururu olan tirpitz yer alıyordu. almanya’nın en büyük iki savaş gemisinden biri olan tirpitz, kuzey kutbu’ndaki sovyet konvoylarına tehdit oluşturuyordu. winston churchill, bu gemi hakkında, “bu geminin yok edilmesi ya da en azından zarar görmesi, şu anki en büyük önceliğimizdir,” diyerek stratejik önemini vurgulamıştı.

ingilizlerin planı, üçer kişilik x-sınıfı mini denizaltılar kullanarak sessizce hedeflere yaklaşmak ve gemilerin altına yerleştirilecek patlayıcılarla hasar vermekti. bu mini denizaltılar, geleneksel denizaltılar tarafından iskoçya'dan norveç kıyılarına çekildi. operasyona katılan denizaltılar şunlardı: hms thrasher (x5), truculent (x6), stubborn (x7), sea nymph (x8), syrtis (x9) ve sceptre (x10). ancak altı denizaltıdan üçü hedefe ulaşamadan kaybedildi.

tirpitz’e doğrudan saldıran x5, x6 ve x7’den yalnızca x6 ve x7 hedefe ulaşmayı başardı. x5’in, muhtemelen tirpitz ya da çevresindeki alman savunma sistemleri tarafından tespit edilip batırıldığı düşünülüyor. x6 ve x7, tirpitz’in gövdesinin altına patlayıcılarını yerleştirdi. patlamalar sonucunda tirpitz batmadı; ancak öyle ağır hasar aldı ki altı ay boyunca savaşa katılamadı. bu durum, ingilizler için stratejik bir zafer anlamına geliyordu. operasyonun ardından x6 ve x7 mürettebatı yakalanarak savaş esiri oldu.

sonuç olarak, tirpitz'in batırılması başarısız oldu; ancak ciddi hasar alması sayesinde 1944 nisan ayına kadar devre dışı kalması sağlandı. bu, sovyetler birliği’ne yardım taşıyan arktik konvoylarının güvenliği açısından stratejik bir kazanım anlamına geliyordu.

ancak bu saldırı, tirpitz’i tamamen saf dışı bırakmak için yeterli olmadı. ağır hasar görse de onarıldı ve yeniden hizmete sokuldu. bu gelişme üzerine, müttefikler daha kesin ve kalıcı bir çözüm arayışına girdi.

tirpitz’in sonu

1944 yılına gelindiğinde, ingiliz kraliyet hava kuvvetleri, tirpitz’i bir daha tehdit oluşturamayacak şekilde ortadan kaldırmak amacıyla bir hava saldırısı planladı. eylül 1944’te, raf’a ait lancaster bombardıman uçakları, 5.400 kg’lık tallboy bombalarıyla tirpitz’i hedef aldı. bu saldırı, önceki girişimlerin aksine başarıya ulaştı. tirpitz büyük bir patlamayla imha edildi ve alman donanmasının kuzeydeki en büyük tehdit unsuru ortadan kaldırılmış oldu.

mincemeat operasyonu

mincemeat operasyonu, muhtemelen savaş tarihinin en büyük aldatmaca planlarından biriydi. bu olağanüstü başarının en dikkat çekici yönü ise, planı hayata geçiren casusun aslında ölü olmasıydı. 30 nisan 1943 tarihinde başlayan bu gizli operasyonun amacı, müttefiklerin italya’yı işgal edeceği gerçeğini gizleyerek almanları yunanistan’a yönlendirmekti. bu çarpıcı strateji, italya cephesi'nde yürütülmüştü.

operasyon, ingiliz özel operasyonlar yürütme birimi (soe) mensubu charles cholmondeley ve ewen montagu tarafından tasarlandı. amaçları, nazileri müttefik kuvvetlerin asıl çıkarma harekâtını yunanistan’da yapacağına inandırmaktı. bu sahte planı gerçekleştirmek için yakın zamanda ölmüş bir adamın cesedi kullanıldı. bu kişiye sahte bir kimlik yaratıldı: "william martin" adında bir deniz subayı. cebine cüzdan, faturalar, nişanlısının fotoğrafları gibi kişisel eşyalar konuldu ve oldukça inandırıcı bir geçmiş oluşturuldu. en önemlisi, bileğine kelepçelenmiş resmi bir evrak çantası içinde, müttefiklerin yunanistan’a çıkarma yapacağına dair sahte belgeler yerleştirildi.

ceset, 30 nisan sabahı bir ispanyol sardalya balıkçısı tarafından bulundu ve huelva’da görev yapan alman istihbarat servisi abwehr’in ajanı adolf clauss’a ulaştırıldı. almanlar bu oyunu tamamen yuttu. bilgi hitler’e kadar ulaştı ve naziler savunmalarını yunanistan’a yönelttiler. bu hata, sicilya’daki alman savunmasını ciddi biçimde zayıflattı. almanlar, sicilya’ya yapılan gerçek çıkarmayı bir dikkat dağıtma manevrası sandılar ve gerçek saldırının yunanistan’a yapılacağını düşündüler. gerçeği fark ettiklerinde ise çok geçti; müttefikler sicilya’da önemli bir ilerleme kaydetmişti bile.

mincemeat operasyonu büyük bir başarıyla sonuçlandı ve binlerce askerin hayatını kurtardı. bir dipnot olarak, bu operasyonda görev alan ajanlardan biri de daha sonra james bond romanlarının yazarı olarak ün kazanacak olan ian fleming idi.

bu konulara ilgi duyanlar için, ikinci dünya savaşı'nın en belirgin muharebelerini anlattığım paylaşımım burada: ikinci dünya savaşı'nın en belirgin muharebeleri