Osmanlı Devleti'nin Son Savaşı: Suriye'yi Kaybetmemize Neden Olan Nablus Muharebesi

Tarihimizin en acı yenilgilerinden birini aldığımız ve okullarda pek de anlatılmayan Nablus Meydan Muharebesi'ni öğrenelim.
Osmanlı Devleti'nin Son Savaşı: Suriye'yi Kaybetmemize Neden Olan Nablus Muharebesi


nablus meydan savaşı türk tarihinin en ağır, en acı yenilgilerinden biridir

askeri açıdan büyük dersler barındıran, allenby, mustafa kemal gibi çok parlak kurmay subayların önemli başarılar elde ettiği, bilhassa ingiliz tarafında 20 sene evvel blitzkrieg'in provasının yapıldığı, türklerin orta doğu'dan bir daha geri gelmemek üzere atıldığı çatışmadır. ayrıca nablus'tan bir ay sonra katma meydan muharebesinde misak-ı milli sınırının çizildiği, mustafa kemal'in "türk süngüsünün çizdiği sınır olarak" tanımladığı, suriye sınırımızı belirleyen, belki de orta doğu'da 20. asrın en büyük olaylarından biridir.

aldatma planları, sürpriz, şok, siklet merkezinin teşhisi hususunda bugün hala harp okulunda, harp akademisinde anlatılagelen muharebedir bu.

söylemem gerekir ki, muharebeleri tek tek anlatıp elimden geldiğince analizini yaptığım ve hataları ele almaya çalıştığım diğer yazılar hususunda "anlaşılabilir olmadığı" ile alakalı mesajlar aldım. bu yüzden bu yazıda türk tarihinin en ağır yenilgilerinden biri olan tarihimizin bu kara lekesini, bu yazıda olabildiğince sade anlatmaya özen göstereceğim. elimden geldiğince tabii...

osmanlı imparatorluğu için 1917 senesi her ne kadar orta doğu'da kayıpların senesi olsa da, 1918 eylül sonlarına kadar ordu hala ümitli görünmekteydi. liman von sanders, mustafa kemal (atatürk) paşa, cevat (çobanlı) paşa gibi çanakkale'de ünlenen parlak kurmay subayların gelibolu'daki başarılarını filistin'de tekrarlayacakları ve ingiliz ilerleyişini durduracağı umut edilmekteydi. mezopotamya'da cephe direniyor ve kafkasya'da türkler aman vermeden hazar denizi'ne doğru ilerliyorlardı. başarısızlıklarla karşılaşan müttefikler, almanya, avusturya, bulgaristan ile karşılaştırıldığında, türkler daha iyi bir performans gösteriyor gibiydiler. allenby'nin nablus (megiddo) ve suriye'deki son taarruzları ile bulgaristan ve selanik cephesinin çökmesi, türk tarafı için bir sürpriz olmuştu aslında.

mağlubiyet, galibiyet kadar olağan bir şeydi. ancak türk tarafı, ingiliz topları cevat paşa'nın 8.ordusunun üzerine ilk atışlarını yapıp 8.ordu'nun cephesi yarılana ve ingiliz süvarisi, cephe gerisinde 8.ordunun geri çekilmesini engellemek üzere afule ve beysan'a çark ederek kesin bir imhadan emin olana kadar böylesine ağır bir mağlubiyet beklenmiyordu.

filistin'de 1917'nin son haftasındaki şiddetli yağmurlar ve giderek daha çetin hale gelen türk savunması, allenby'nin taarruzunu kudüs'ün kuzeyinde durdurmuştu. 1918'e girilirken yıldırım ordular grubu, ingiliz taarruzunun fırtınasından sonra nispi bir sükunet dönemi yaşadı. türkler bu dönemi 1. ve 24. piyade tümenlerini yeni taburlarla takviye etmek ve savunma hatlarını tahkim etmek, sağlamlaştırmak için kullandılar.

şubat 1918'de allenby, eriha kasabasına bir hücum emrederek taarruzuna yeniden başladı. 19 şubat tarihinde başlayan hücum 27. ve 53.türk piyade tümenlerine ağır darbeler indirdi. türkler 7. ordunun sıkı bir savunma hazırladığı şeria nehri'nin doğu yakasına çekilmek durumunda kaldı.

şubat 1918 aynı zamanda yıldırım ordular grubunun komuta yapısında önemli bir değişikliğe sahne oldu ve von falkenhayn görevden alındı. son dört ay boyunca her rütbeden türk subaylar, general von falkenhayn'ın kararları ve komutasından giderek daha fazla rahatsız olmaya başlamışlardı. gazze ve birüssebi'deki bozgunun (1917) onun yönetiminden ve tabiatından kaynaklandığı düşünülüyordu. von falkenhayn'ın sorunlarının bir kısmı türk subaylarına yukarıdan bakması ve türk kurmay heyetinin operasyon planlamalarına katılmasına izin vermemesinden kaynaklıydı.

Von Falkenhayn

falkenhayn'ın romanya'da çokuluslu harekatların planlaması konusunda kazanmış olduğu başarının ve itibarı ve inandırıcılığı, enver paşa ve türk genelkurmayının gözünde bir hayal kırıklığına dönüşüyordu. yıldırım ordularının komutanını kendisini, romanya'daki başarılarından çok verdun'daki yönetimi ve gazze-birüssebi hattını tutmaktaki başarısızlığı ile hatırlanır buldu. genelkurmay birinci yardımcısı von seeckt 6 şubat'ta von falkenhayn'ın karargahını ziyaret etmiş ve hayal kırıklığı ile dönmüştü. enver paşa bu güven kaybından dolayı von falkenhayn'ı görevden almaya karar vermişti.

onun yerine geçebilecek kişiler arasında istanbul'da birkaç kişi bulunuyordu. bunların arasında alman general von lossow ile o sırada 1.ordu'ya komuta etmekte olan liman von sanders öne çıkmaktaydılar. osmanlı'nın savaşla ilgili stratejik yönetimi hususundaki büyük görüş ayrılıklarına rağmen enver paşa, von sanders'e büyük saygı duyuyordu. 19 şubat tarihinde enver paşa, von sanders'e yıldırım ordular grubunun komutasını teklif etti ve liman paşa bu görevi hevesle kabul etti. 24 şubat 1918 tarihinde harbiye nezareti, aşağıdaki hususları içeren emirleri yıldırım orduları karargâhına iletti:

- alman genelkurmayı'nın "ricasıyla" mareşal von falkenhayn başka görevler için geri çağrılmaktadır. yıldırım ordular grubu kumandanlığına liman von sanders tayin edilmiştir.

- birinci ordu karargahının kurmay subayları, liman paşa ile hareket etmek üzere bandırma'dan yola çıkacaklardır. 5.ordu, 1.ordu'nun sorumluluklarını üstlenmek üzere yeniden örgütlenecektir.

- birinci ordu bu tarihten itibaren faaliyet dışı kılınmıştır ve bütün varlıkları ile birlikleri 5. ordunun denetimine geçmiştir.

- ikinci ve 6. ordular tekrar harbiye nezareti'nin kontrolüne alınmıştır.

- 2. ve 6. ordular ile fırat grubu, yıldırım ordular grubunun kontrolünden alınmıştır.

- 4. ordu operasyonlarını 8. ve 7. ordular ile koordine etmeye itina gösterecektir. (bu emirle enver paşa 4. orduyu etkili bir şekilde yıldırım ordular grubunun denetimine almıştı)

- 1. ordu verilen yetki çerçevesinde von sanders komutayı aldığı zaman durumu rapor edecektir. emirler, 1 mart 1918 tarihinden (18 cemaziyelevvel 1336) itibaren geçerli olacaktır.

bu emrin bazı önemli sonuçları vardı

ilk olarak enver paşa 1.ordu karargâhını lağvederek ve karargahın kurmaylarını liman paşa ile birlikte göndererek, yıldırım ordular grubunun bileşiminin ağırlıkla türklerden oluşmasını garanti etmekteydi. ikincisi, von falkenhayn'ın görevden alınmasının sorumluluğunu alman genelkurmayı'na atıyor ve bunun yaratacağı kırgınlığı yumuşatıyordu. üçüncü olarak, bu emir mezopotamya harekât alanını yıldırım ordular grubundan kopartıyordu ve böylece bu ordunun sorumlulukları azalıyor ve basitleşiyordu.

nihayet emir, cemal paşa'ya operasyonlarını liman paşa ile koordine etme talimatını veriyordu. cemal paşa kısa süre sonra 4. ordunun komutanlığını bırakacak ve bu ordunun liman paşa tarafından tam olarak kontrolünün yolunu açacaktı. bu, filistin cephesinin nihayet tek bir komutanın denetiminde olmasını garanti altına alıyordu.

bir bütün olarak ele alındığında, bu düzenlemeler çok dikkatle ayarlanmıştı ve filistin'in savunmasını etkilemiş olan bazı organizasyon sorunlarını sona erdirmişti.

liman paşa trakya'nın savunulması sorumluluğunu 5. ordu komutanına devrederek derhal yeni görevine doğru yola çıktı. 8 mart'ta karargâhıyla birlikte suriye'ye geldi ve derhal yıldırım ordular grubunun komutasını aldı. burada von falkenhayn ile filistin'deki savunma stratejisiyle ilgili bir görüş alışverişinde bulundu. falkenhayn aktif savunma taraftarıydı ve hem ricat, hem de toprak terk etmeyi öngören esnek
bir savunma sistemi kurmuştu.

(bkz: derinlemesine savunma)

18 Eylül 1918 itibarıyla tarafların durumu.

liman paşa ise gelibolu yarımadasındaki tavizsiz savunmasına dayanarak, taktik savunma konusunda tam tersi bir görüşe sahipti, öyle ki, birliklere her ne pahasına olursa olsun üzerinde bulundukları araziyi savunma görevi vererek bir tek karış bile geri çekilmeyi reddediyordu.

von falkenhayn'ın planlarından ve taktik talimatlarından memnun kalmayan liman paşa derhal yıldırım ordular grubunun taktik ve harekâta ilişkin yönelimini tersine çevirmeye başladı. bu, 1918 sonbaharında, son derece ciddi sonuçlara yol açacaktı.

liman paşa'nın gelmesinden kısa bir süre sonra ingilizler şeria ırmağı'nın doğu yakasında bir köprübaşı tutmak amacıyla yeni bir saldırıya giriştiler. bu taarruz dera-hicaz demiryoluna yapılan büyük ölçekli arap akınlarıyla koordine edildi ve hemen öncesinde bütün cephe boyunca aldatma taarruzları yapıldı. 21 mart tarihinde ingilizler iki piyade ve iki süvari tümeni ile şeria ırmağı hattını yaran bir taarruz yaptılar ve 48. türk piyade tümeni karşısında mevzi kazanmaya başladılar. 30 mart'ta, şaşırtıcı bir ilerlemeyle 48. piyade tümenini hicaz demiryolu üzerindeki amman'a kadar geri ittiler. ingilizler hem seferle ilgili resmi ingiliz tarihlerinde, hem de mareşal wavell'in allenby biyografısinde açıkça belirtilmeyen nedenlerle 31 mart tarihinde geri çekilmeye karar verdiler. nablus ile alakalı türklerin ciddi ihtiyatları buraya getirerek ingilizlerin sayısal üstünlüğünü ortadan kaldırdıkları şeklinde belirtilmiş olan neden kesinlikle doğru değildir.

amman'ın elde tutulması dera-hicaz demiryolunu derhal kesecek ve türklerin güçlü ana savunma hatlarını çevirmiş olacaktı. burası ingilizler için önemli bir hedefti ve hücumun yarıda kesilerek geri çekilinmesi daha sonra kolaylıkla açıklanabilecek bir husus değildir. türkler çekilen ingilizleri izlediler ve onları şeria ırmağı vadisinde sıkıştırmaya çalıştılar. 11 nisan'daki kanlı bir püskürtülmeden sonra karşı taarruzlarını durdurdular ve siper kazmaya başladılar. bu olay, bugün birinci amman muharebesi ismiyle anılır.

ikinci amman muharebesi 30 nisan'da ingilizlerin ürdün'deki köprübaşlarından amman'a tekrar hücum etmeleriyle başladı. aradaki iki hafta içinde türkler nihayet güçlü ihtiyatlar getirmişlerdi (24. piyade tümeni ile 3. süvari tümeni) ve bunlarla ingilizlerin ileri çıkan güçlerine bir kanat taarruzu yaptılar. bu türk tümenlerinin karşı taarruzları 2 ve 4 mayıs tarihleri arasında yapıldı ve ingiliz taarruzunu hızla sona erdirdi. 1918 temmuz'unun ortalarında bu bölgede yeni çatışmalar meydana geldi ama her iki taraf da ciddi bir kazanç sağlamadı.

filistin harekat alanı, türk hattının en doğusundaki bu operasyonların dışında, 1918 ilkbahar ve yazı boyunca nispeten sakindi. bunun başlıca nedeni 1918 ilkbaharında amerikan birlikleri kıta avrupasına varmadan önce almanların can havliyle savaşı bitirmek için başlattığı bahar taarruzu (kaiserschlacht) idi. almanların başlattığı bu taarruz dolayısıyla allenby'nin ordusundan kuvvet çekilmesi, cephenin biraz olsun sakinleşmesini sağlamıştı. allenby mart ayından başlayarak 2 piyade tümeni, 9 süvari alayı, 24 piyade taburu, 5 ağır topçu taburu ve 5 makineli tüfek bölüğünü fransa'ya göndermek zorunda kalmıştı.bunlara karşılık mezopotamya'daki hint ordusundan birkaç piyade tümeni ile birkaç hint süvari alayı ve piyade taburu almıştı. allenby ingiliz ordusunun eğitimli ve deneyimli muharebe gücünün önemli bir bölümünü yitirmiş, karşılık olarak daha az eğitimli hint birliklerini almış ve neticede ordusu zayıflatılmıştı. olayların bu şekilde gelişmesi allenby'i yaz aylarını ordusunu topyekün bir yeniden organizasyona ve eğitime tabi tutarak geçirmeye zorladı. ingilizlerin filistin'de hala yedi tam kadrolu tümenleri vardı ama bu birliklerin ulusal özellikleri ciddi şekilde değişmişti. sadece tek bir tam kadrolu ingiliz tümeni kalmış, diğer 4 tümen üçte iki hint ve son ikisi de tümüyle hint tümenleri olmuştu. allenby sadece süvari kuvvetleri açısından kazançlı çıkmış, bir tümen artan güçleri dört süvari tümenine ulaşmıştı. allenby hala yıldırım ordular grubuna karşı saldıyı yenileyebilecek büyük ve iyi donanımlı bir orduya sahipti. türk istihbaratı, allenby'nin fiili ve hareketli muharebe gücünü 56.000 tüfek, 11.000 süvari ve 550 civarı top olarak kabul etmekteydi.

7. Ordu

türk kuvvetlerinin bu toplamına karşılık ağustos 1918'de yıldırım ordular grubu 19.000 tüfek, 273 hafif ve 700 ağır makineli tüfekle teçhiz 40.000 piyade gücüne sahipti. yıldırım ordular grubunun makineli tüfek sayısı, diğer seferlerle kıyasla olağanüstü yüksek görünmektedir. ve muhtemelen alman asya kolordusunun varlıklarını da içermektedir. 90 km'nin üzerindeki bir cepheyi savunmak için türklerin elinde 12 adet eksik mevcutlu tümen bulunmaktaydı. cevat paşa'nın 8. ordusu 22. kolordu (2. ve 20.piyade tümenleri) ve alman albay von oppen tarafından komuta edilen kolordu büyüklüğünde sol kanat grubundan (16. ve 19. piyade tümenleri ile alman asya kolordusu/asienkorps) hattın devamında yer alan mustafa kemal paşa'nın 7. ordusu, 3. kolordu (1. ve 2. piyade tümenleri) ile 20.kolordudan (26. ve 53. piyade tümenleri) oluşmaktaydı. cevat paşa'nın 4.ordusu ise 8.kolordu (48. piyade tümeni ve geçici olarak örgütlenmiş tümen seviyesine yakın birlikler), şeria veya ürdün grubu adı verilen birliklerden (3.süvari tümeni ile 24.piyade tümeni) ve 2. kolordu'dan (62.tümen) oluşuyordu. türkler için çok değerli bir unsur, mustafa kemal'in 17 ağustos'ta 7. ordunun komutasını almasıydı. liman paşa ve bağlı komutanlar beklenen büyük ingiliz taarruzunu karşılamak üzere çok yoğun bir çalışma temposu içine girmişlerdi. eylül 1918 başlarında yeni bir ingiliz saldırısının başlamak üzere olduğuna dair kesin bilgiler vardı ama liman paşa ve türkler allenby'nin tam olarak nereden vuracağını tespit etmekte zorlanıyorlardı. bunun nedeni allenby'nin harp okullarında, harp akademilerinde ders niteliğindeki mükemmel aldatma planlarıydı. bunun sonucu olarak yıldırım ordular grubu bütün cephe boyunca sabit savunma mevzilerinde beklemek zorundaydı. operasyonel düzeyde ihtiyat olarak elde tutulan yegane kuvvetler 8.ordu bölgesindeki 2.kafkas piyade tümeni ile 4.ordu bölgesinde bulunan 3.süvari tümeniydi. ingilizlerin büyük bir yarma yapması halinde liman paşa'nın elinde çok az ihtiyat ve daha da az seçenek vardı. bununla birlikte liman paşa'nın gözünde, siperdeki türk piyadesinin muharebe yeteneği yüksekti.

allenby'nin planı 1917'deki gazze-birüssebi taarruzunun tam tersiydi. deniz kıyısından aldatma taarruzu yaparak birüssebi'den hücum etmek yerine, allenby'nin planı 1918'de şeria ırmağı yakınlarından aldatma taarruzu yapmak (burası ilkbahar ve yaz aylarında taarruzların yapıldığı yerdi) ve daha sonra denize yakın dar bir hat üzerinden türk savunmasını yarıp geçmekti. allenby'nin amacı hatların delindiği yerden süvarilerini geçirerek türklerin ulaşım hatlarını kesmekti. ulaşım hatlarının kesilmesi ise ingilizlerin yarmadan sonra süvarisini iki kritik yere hızla ilerletmesine dayanıyordu. bunlardan biri tulkarm'ın 45km kuzeyindeki afule, diğeriyse vadi'ül yabis'in girişinde ve şeria nehri'nin kıyısındaki beysan'dı. bütün bu hedefler elde edildikten sonra allenby türk kuvvetlerini kuşatıp imha etmeyi planlıyordu.

teferruata girmek gerekirse

7. ve 8.orduları besleyen ikmal hatları, şam'ın güneyinden geçen tek bir kaynaktan, hicaz demiryolundan ikmal ediliyordu. tali bir demiryolu, dera'da batıya kıvrılıp beysan'ın tam kuzeyinde mecamiye'de ürdün'ü geçtikten sonra afule'de iki hatta ayrılıyor, bir hat hayfa'da denize ve diğeri de güneye dönerek tekrar samarya'nın engebeli arazisinden geçerek mesudiye kavşağı'na ulaşıyordu. bu hat, ürdün nehri ile akdeniz arasındaki cepheyi tutan mustafa kemal'in 7. ve cevat paşa'nın 8.ordusunun ikmalini sağlıyordu. ürdün'ün doğusunda bulunan cemal paşa'nın dördüncü ordusu ana hicaz demiryolunca ikmal ediliyordu.

şimdi ordunun ana ikmal yollarını kesmek demek, onun teşkilatını fiziki olarak bozmak, geri çekilme hattını tıkamak, moralini alt üst etmek anlamına geliyordu. beyni ile gövdesi arasındaki temel irtibatını ortadan kaldırarak onun emirlerin ve raporların muharebesinin yapıldığı "dahili haberleşme hattını imha etmek", onun düşünmesini ortadan kaldırmak demekti. allenby, orduyu tek bir şekilde değil, üç noktada felç etmeyi başarmayı planlıyordu ve üçüncü unsur, bu planın başarısında en az önemli olan unsur değildi.

hem yolların hem demiryollarının birleşmesi dera, afule ve daha az önemli olmak üzere beysan'ı, türklerin geri cephesindeki hayati noktalar haline getirmişti. afule ve beysan'da hakimiyet kurulması, 7. ve 8. orduların ikmal yollarıyla irtibatını kesecek ve ayrıca ürdün'den doğu istikametindeki ıssız bölgeye aşırı zor olan çıkışın dışında geri çekilme hattını tıkayacaktı. dera'ya hakim olunması, bütün üç ordunun ikmal yollarını ve dördüncü ordu'nun en iyi çekilme yolunu kapatacaktı. fakat dera ingiliz cephesinden oldukça uzakta olmasının yanında afule ve beysan da o dönemin şartlarına göre süvarinin bile menzilinin dışında olduğu kabul edilen yerlerdi. iş işten geçmeden ingiliz/anzak süvarisinin bu pek değerli noktalara ulaşması için insanüstü bir çaba sarf etmesi gerekiyordu.

bununla beraber afule ve beysan, 100km'lik bir yarıçap içerisinde bulunuyordu ve işte bu nedenle bu hayati noktalar, hiç duraklamadan ya da gecikmeden ulaşabilme koşuluyla süvarinin stratejik menzili içerisinde kabul edilebilirdi. mesele ilkin tabii engeli olmayan ve ikincisi türklerin birlikleriyle tıkayamayacağı bir yaklaşma istikameti bulmaktı. bu sorun nasıl çözüldü?

kıyıdaki samiriye ovası, sırasıyla afule ve beysan'ın yer aldığı taberiye ovası ve vadiü'l yabis'e geçiş imkanı tanıyordu. bu koridor çok fazla geride bulunması nedeniyle, türkler tarafından muhafaza edilmeyen tek bir giriş tarafından engelleniyordu. bu girişi, samiriye ovası düzlüğünü iç bölgedeki taberiye ovası'ndan ayıran dar bir dağ kuşağı meydana getirmişti. fakat bu koridor girişi türk cephesinin siperleriyle sıkıca örülmüştü. allenby bu kilidi açmayı zorlamak için piyadesini kullanmayı ve birlikleri geriye kuzeydoğu istikametine çark ettirmeyi planlamıştı. böylece asıl imhayı garantileyecek olan süvarisi için yolu açmış olacaktı. fakat bundan sonra arka girişten geçmek zorunda kalacaktı.

bütün bunlar ingiliz süvari harekatının yanında allenby'nin aldatma ve türk-alman karargahının nasıl bu kadar "sağır, kör ve dilsiz" edebildiğini gösteriyordu. hülasa, ingiliz süvarisi yukarıda saydığımız sebeplerden ötürü nablus'un ardındaki gerçek muzafferlerdi.

Arabistanlı Lawrence

ingiliz taarruzu araplar ile lawrence'ın 16 eylül'de dera ile amman demiyoluna yaptığı saldırılarla başladı

17 ve 18 eylül'de ingiliz 20.kolordusu türk cephesinin merkezinde bir aldatma taarruzuna başladı. bu operasyonların amacı türkleri bulundukları yerlerde tespit etmek ve ana hücumların yeri konusunda karargahı aldatmaktı. türkler bu taarruzlara aldanmadılar ama dikkatleri kudüs yakınlarındaki tepeler üzerinde yoğunlaştı. çünkü liman von sanders allenby'nin buradan taarruz edeceğini düşünüyordu. bu ingiliz faaliyetleri arapların özellikle amman yakınlarında yaptıkları faaliyetler (özellikle sabotajlar) ve dera demiryolu istasyonunun havadan bombalanmasıyla desteklendi. müttefiklerin hava üstünlüğü nedeniyle türkler allenby'nin gerçek niyetlerini teyit edebilecek hava keşfi de yapamıyordu. 18 eylül akşamı, ingiliz planına karşı tedbirler çerçevesinde yıldırım ordular grubunun ihtiyatları doğuya kaydırılıyordu. 19 eylül sabahı 4.30 sıralarında allenby takviyeli bir kolordu ile denize bitişik 20 km'lik dar bir hat üzerinden hücum etti. burada 7. ve 20. türk piyade tümenlerinin 8000 tüfek ve 120 topuna karşı 35.000 piyade, 9000 süvari ve 400 topluk büyük bir güç yığmıştı. ingilizlerin megiddo ve türklerin nablus meydan muharebesi adını verdikleri çatışma başlamıştı.

liman paşa'nın taktik yönlendirmesi altında türkler mevzilerini korumak için sonuna kadar savaşmaya hazırlanmışlardı. ilk başta ingilizlerin çok ağır topçu bombardımanı 7. ve 20. piyade tümenlerine bağlı alayların ön mevzilerini dövdü. 04.50'de ingiliz bombardımanı durdu. allenby uzayıp giden bombardımanlara inanmıyordu ve piyade hücumu son salvonun hemen arkasından başladı. 05.45 sıralarında cepheye giden türk telefon hatları kesilmişti ve 05.50'de türklerin bütün yerel ihtiyatları savaşa sürülmüştü. türk kaynakları, o sırada ön hatlarda çok az dikenli tel olduğunu belirterek, savunmanın bunlarla desteklenmemesinin ingiliz hücumunun hızı üzerinde önemli bir paya sahip olduğunu ifade etmektedir. türk 22. kolordu karargâhına cephenin hızla çökmek üzere olduğuna dair raporlar gelmeye başlamıştı. sabah 07.00 sıralarında ingilizler türk savunma hatlarını kesin biçimde yarmıştı ve beklemekte olan süvarilerini türk hatlarının gerisine çark ettirmek üzereydiler. cephenin yarılmasıyla ilgili ilk somut raporlar 8.30 civarında 8.ordudan liman paşa'ya ulaşmaya başladı. bu raporlar 7.piyade tümeninin büyük ölçüde imha edildiği ve durumun çok kötü olduğu şeklindeydi. ordu, komşu 19.piyade tümeninin de şimdi ağır bir hücum altında bulunduğunu bildiriyordu.

rapor acil yardım çağrısıyla son bulmaktaydı. 7. piyade tümeni mıntıkasında 100 asker, 2 makineli tüfek ve 17 top; 20. piyade tümeni mıntıkasında ise 300 asker, 4 makineli tüfek ve 7 toptan oluşan iki küçük artçı müfreze umutsuz bir şekilde ingilizlerin türk geri cephesine sarkmalarını önlemeye çalışıyorlardı. bir arap alayı sorunu daha da kötüleştirecek şekilde silahlarını atarak ihanet etti. liman paşa derhal elindeki en büyük ihtiyatı olan 110.piyade alayını 8. orduya yardım için ileri alarak durumu kontrol altına almaya çalıştı. bu çok az ve çok geç bir tedbirdi. 10.00 saatlerinde ingilizler türk savunmasında açılan muazzam gedikten iki tam süvari tümenini geçirmişlerdi. bu süvari tümenlerine hızlı bir şekilde doğrudan türklerin gerisine ilerlemeleri emredilmişti. ingilizler için bu an kritikti, türk cephesi kelimenin tam anlamıyla devasa bir şekilde yarılmıştı ve ingilizler açılan bu gedikten içeri akıyorlardı. sina-filistin cephesinde son 4 sene boyunca yapılan harekatların karakteristiğine baktığımızda, türklerin yaptığı iki kanal taarruzu haricinde ingilizler, her seferinde türkleri kuzeye itiyor, yıpratmak haricinde türk kuvvetlerini bir türlü imha edemiyorlardı. britanya mısır seferî kuvvetleri kumandanı sir archibald murray’nin görevden alınıp yerine allenby’nin getirilmesinin bir sebebi de buydu. londra kesin bir imha istiyordu. muharebenin en kritik anı bu andı ki, şayet britanya (anzak) süvarisi vadiül yabis girişinde ve şeria nehri’nin kuzey kıyısında bulunan beysan ile 8.ordunun geri çekilme hattı üzerindeki el afule, el afule’nin kuzeyindeki taberiye ovası ve yıldırım orduları karargahının bulunduğu (isa’nın da doğduğu yer olan) nasıra’ya ulaşamazsa ingilizler büyük bir fırsatı kaçırmış olabilirlerdi. bu yüzden allenby, 4. , 5. anzak süvari tümenlerine doğrudan açılan gedikten içeri dalıp hedeflerine ulaşması talimatını vermişti. gerçekten de düşman süvarisinin o zamana göre muazzam bir ilerlemeyle kesin bir imhayı garantilemesi, türkler için bir felaket olmakla birlikte ingilizler için muazzam bir zaferdi.

söylemekte fayda var ki nablus, erkan-ı harbiye'de (harp akademisi) "blitzkriegvari" olarak anılagelir. o zamanlar elbette tanklar, uçaklar, yüksek mobiliteye sahip hızlı ve bir o kadar durdurulamayan panzerler, guderian'lar, patton'lar sahnede değildi belki. ancak almanların 20 sene kadar sonra pratiğe dökeceği blitzkrieg'in provası nablus muharebesiydi.

şöyle ki, ingiliz tarafından teknik açıdan vaziyet ele alınırsa, siklet merkezi, sürpriz, sürat ve askeri sinir sistemini birbirine bağlayan "eklemler" ya da başka bir deyişle askeri örgütlenme, iletişim merkezlerinin taarruzun ilk anında saldırıya uğraması vb. denkleme eklendiğinde general allenby'i tarihe geçiren şeyin nablus sırasında oluşturduğu blitzkrieg koşulları olduğu anlaşılacaktır. hülasa allenby, guderian tarafından formülize edilen blitzkrieg'in provasını 20 sene evvel, birinci dünya harbinde süvarilerle uygulamıştı.

devam edecek olursak

liman paşa'nın karargahının bulunduğu nasıra kenti, nablus (meggido) ve taberiye ovası'nın kuzey çıkışları da dahil olmak üzere derin hedefler tayin edilmişti. süvarinin liman paşa'yı ele geçirmesi umuluyordu. savaş tarihinin son büyük süvari harekatından biri başlamak üzereydi. gün boyunca liman paşa'nın karargahına merkezden ve sol kanattan rahatsız edici haberler gelmeye devam etti. sabah 11.00 sıralarında tire de düştü. liman paşa bu felaketli haberleri derhal doğru biçimde yorumladı: sağ kanadı imha olmuş, sol kanadı da açıkta kalmıştı. derhal gerekli emirleri verdi ve ingilizlerin şeria ırmağı'na doğru kısa bir kuşatma yapmasını önlemek için 7. orduya kuzeye çekilmeye başlama emrini gönderdi. ayrıca yeni gelen 46. tümene tire'ye doğru ilerleme emri verdi. liman paşa 4. ordunun yerini koruyarak hızla dağılmakta olan ordusu için bir çapa vazifesi görmesini umut ediyordu. ingilizler 20 eylül'de nasıra'yı aldılar ve sabahın 4.30'unda baskına uğramış olan liman paşa'yı da az daha ele geçirmek üzere ellerinden kaçırdılar.

raporlar 22. kolordu mevcudunun 1500 tüfek ile 3 top bataryasına (yaklaşık 12 top) indiğine işaret ediyordu. ertesi gün düşman celile gölü ile şeria nehri’nin yukarılarına ulaşmıştı. 8. ordu karargâhı kurtulmuştu ama 7. ve 19. piyade tümenlerinden geriye kalanlar ile bütün temas kesilmişti. 22. kolordu her anlamda imha olmuştu. 7. ordu mustafa kemal paşa'nın emin ellerinde düzenli olarak şeria nehri’ne doğru çekiliyor ve sol kanatta 4. ordu sağlam duruyordu. 8. ordunun kalıntıları da şimdi kuzeye çekiliyordu ama kuşatılma tehlikesi altındaydılar. her halükârda yıldırım ordular grubunun allenby'nin kıyı boyunca kuzeye ilerlemesini durduracak hiçbir muharip birliği yoktu. bu, liman paşa için çözümü olmayan bir strateji ve harekat sorunuydu.

21 ila 23 eylül tarihleri arasında, 3.kolordu tubas'tan şeria ırmağına doğru kahramanca bir ricat harekâtı yaptı. bu, 8. ordu kalıntılarının ingiliz kuşatmasını engellemelerini sağladı. bu birlikler türklere şeria ırmağı'nın kuzeyine çekilmek için yeterli zamanı sağladı. 25 eylül'de nablus'un yanı sıra kıyı kentleri akka ve yafa da düştü. bu karmaşa koşulları altında, ingiliz süvarisi mağrur türk alaylarının yenik kalıntılarını toparlarken, muazzam miktarda türk esir düştü. bu operasyon ingiliz süvarisinin son gösterisi ve en büyük süvari seferlerinden biri olarak tarihe geçti. yavaş yürüyen ingiliz ve hint piyadeleri onlara yetişmek için çabalayıp durdular. 27 eylül'de süvari şeria ırmağı hattını geçmiş ve türkleri dera'ya itmişti. ingilizler şimdi suriye'ye girmiş bulunuyorlardı. aslında bir sefer içinde bir dizi muharebe olan nablus (meggido) muharebesi nihayet sona ermişti. bu arada ingiliz süvarisi, o zamanın şartlarına göre muazzam bir ilerleyişle (34 saatte yarılmış türk cephesini 110km kat ederek) beysan ve el-afule’ye ulaşmıştı.

nablus meydan muharebesi, türk genelkurmayı üzerindeki etkisi itibariyle, ludendorff’un alman ordusunun "kara günleri"ne eşdeğer bir olaydı. m.ö 209’u başlangıç olarak referans alırsak, 2000 yıllık türk askeri tarihinde ikinci viyana bozgununa eşdeğer bir yenilgiydi.

şimdi en inatçı milliyetçiler dışında herkes için savaşın yitirildiği açıkça görünür hale gelmişti. ermenistan ve azerbaycan'daki büyük zaferlere rağmen türkiye şimdi savunmasız kalmıştı ve bu durumun eldeki olanaklarla giderilmesi olanaksızdı. ayrıca selanik'te bulgar ordusunun dağılması ve avusturya-macaristan ordusunun çözülmesi ittifak güçleri için felaket ve yenilgi anlamına geliyordu. türk stratejisinin bu tarihten mütareke'ye kadar odaklandığı nokta, elde mümkün olduğu kadar çok osmanlı toprağı tutabilmekti.


peki liman von sanders'in cephesi niçin bu kadar çabuk çökmüştü?

hem siperdeki piyadesini desteklemek için o güne kadar herhangi bir türk ordusunun sahip olduğu makineli tüfek ve toptan daha fazlasına sahipti, hem de kanatları sağlam bir şekilde denize ve şeria ırmağı'nın tepelerine yaslanıyordu. bunun, hiçbiri türk askerinin savaşçı nitelikleriyle ilgili olmayan üç temel nedeni vardır.

stratejik düzeyde, arazi, en azından çanakkale ve kafkasya ile karşılaştırıldığında, hücuma elverişliydi; harekât düzeyinde, allenby'nin kolordu büyüklüğündeki birlikleri aldatma ve yığınak amacıyla muharebe alanında kaydırmasına mesafeler buluyordu; ve nihayet 1917 ve 1918 yıllarında ingiliz ordusu temel muharebe alanı düzeyindeki taktik tekniklerde muazzam ilerlemeler sağlamıştı. arazi, ayrıca batı cephesinin aksine bilhassa süvari gibi çok esnek birliklere çok geniş manevra kabiliyeti tanıyordu. buna karşın türklerin gücünün büyük ölçüde piyadeye dayanması onlara esneklik imkanı tanımamıştı. falkenhayn bu değişiklikleri liman von sanders'tan daha iyi kavramıştı. bu, muhtemeldir ki, savaşın ilk başlarında nispeten deneyimsiz olan ingilizlerle çatışmış olan liman von sanders'in oldukça sınırlı çanakkale tecrübesi ile karşılaştırıldığında, von falkenhayn'ın sahip olduğu daha büyük ve daha yakın tarihli avrupa tecrübelerinden kaynaklanıyordu. falkenhayn’ın fikirleri ne pahasına olursa olsun her karış toprağı savunmak yerine, toprak terk ederek ardından derhal ve güçlü karşı taarruzlar yapmaya dayanan günün alman taktik düşüncesini yansıtmaktaydı.

falkenhayn'ın fikirleri öne çıksaydı bu muharebelerin sonucunun daha farklı olup olmayacağı hiçbir zaman bilinmeyecektir. bununla birlikte, eğer türk savunması daha esnek olabilseydi ingiliz harekatı da eşi görülmedik derecede hızlı ve kesin sonuçlu olmayabilirdi. gazze'de olduğu gibi, saldırıyı izleyen düzenli bir ricat tümen seviyesindeki türk kuruluşlarının topyekün imhasını önleyebilirdi. her ne kadar ingilizler yine ilerlerseler de, türk sağ kanadındaki piyade tümenlerinin ayakta kalması, savunma hatlarında, nablus felaketine yol açan parçalanmayı önleyebilirdi.

büyük suriye geri çekilişi ve “türk süngüsünün çizdiği sınır”

liman paşa ve astı olan diğer komutanlar ordularının dağılmasını önleyebilmek için kahramanca savaşırlarken, allenby hiç aman vermeden baskısını sürdürdü ve hızla ilerleyen güçlü süvarilerine şam'ı almalarını emretti. liman paşa, bu tehdidi bertaraf edebilmek için, elinde kalan muharip birliklerden bazılarını kuzeye gönderdi ve şehrin savunması için 24., 26. ve 53. piyade tümenleri ile 3. süvari. tümenini görevlendirdi. ancak, bu birlikler muharebe ve ricat dolayısıyla son derece yıpranmışlardı ve 1 ekim 1918 günü düşen şam'ı tutamazlardı. 3. süvari tümeni diğer birliklerin kuzeye çekilmesini sağlayan kahramanca bir artçı muharebe gerçekleştirdi.

6 ekim 1918 günü liman paşa'nın karşı karşıya olduğu stratejik durum en hafif ifadeyle korkunç idi. 8. ordu imha edilmiş ve karargâhı lağvedilmişti. 3. kolordu 1. ve 2. tümenleri ile hâlâ ayaktaydı ve 20.kolordu ile 48.piyade tümeni gibi düşmanla teması kesmeyerek kuzeye doğru geri çekiliyordu. yıldırım ordular grubu piyadesinin yanı sıra topçu parkının büyük bölümünü de yitirmişti. ekim başlarında 43.piyade tümeni geldi ve derhal beyrut'un savunmasında görevlendirildi. lakin durum umutsuz görünüyordu.

allenby'nin baskısı hiç kesilmedi ve ekim ayında ingilizler beyrut'u alıp kuzeye doğru devam ettiler. 16 ekim'de 4. ordu karargahı suriye'nin humus kentinde kuşatılıp imha edildi. 48. piyade tümeni halep güneyindeki hama kentinde bir durdurma mevzii kurmak istedi ama 19 ekim'de buradan atıldı. 25 ekim'de allenby'nin ordusu halep'e girecekti.

bütün bunlar olurken nablus'tan sonra canını güçlükle kurtaran liman von sanders, ordu ve kolordu komutanları mersinli cemal, cevat ve mustafa kemal paşalar yıldırım ordularının kalıntılarını dera'da ingiliz işgalinden evvel toplamıştı. durum istişare edilirken mustafa kemal, suriye'de yapılacak bir şeyin olmadığını, halep kuzeyine çekilip ingilizlerin anadolu'ya nüfuz etmelerinin önlenmesi gerektiğini savunuyordu. elbette liman von sanders, hala yıldırım orduları komutanıydı ve inisiyatif onun elindeydi. liman paşa ise suriye'nin tahliyesinin "milli bir mesele olduğunu" bu nedenle bir alman olarak buna karar veremeyeceğini, meseleyi türklere bıraktığını bildirerek yıldırım orduları (artık hangi ordularsa) komutanlığını bırakıp istanbul'a, istanbul'dan da almanya'ya döndü. mustafa kemal'in kolordu komutanları, ismet ve ali fuat paşalar haricinde cevat ve cemal paşalar da komutayı mustafa kemal'e devretmişlerdi.

mustafa kemal bu noktadan sonra kuvvetlerini halep'ten başlayarak hatay'ı da içine alacak şekilde ingiliz taarruzunu göğüslemek için suriye'nin kuzeyindeki savunma hattına çekti. toros geçitleri tutularak artık mütarekeye kadar ingilizlerin anadolu'ya sızması engellenmeliydi.

Mustafa Kemal ve silah arkadaşları.

mustafa kemal halep-toros geçitleri savunma hattını tahkim ettikten sonra istanbul'a çok sert bir mektup yazdı 

"...eylül on dokuzuncu gecesi düşman evvelâ yedinci ordu'ya taarruz etmeye başladı. düşmanın iki taarruzunu tevkif ettim (durdurdum). on dokuz sabahı garbımızda (batı tarafımızda) bulunan sekizinci ordu -cevat paşa- kısa bir düşman taarruzu karşısında birkaç saat zarfında inhilâl etti (dağıldı).

bundan dolayı yedinci ordu'nun sağ cenahı ve hatt-ı ric'ati (geri çekilme yolu) tamamen düşman tarafından tutuldu. sağımızda bulunan dördüncü ordu -mersinli cemal paşa- hissizliğin azamîsini ibraz etti (gösterdi). elzem olan muavenetten istinkaf etti (gerekli yardımdan kaçındı). buna rağmen her taraftan düşmanla muharebe ederek, cenuba olan cephemi garba tebdîl (güneye olan cephemi batıya çevirerek) ve vadi-i şeria nehrinden orduyu geçirerek cebel-i aclûn dahilinde ve der'a-mezrib hattında ve oradan kemâl-i şeref ve namus ile gerek ingiliz takip kıtaatı (kıt'aları) ile ve gerek şerif kıtaatı (kıt'aları) ile muharebe ede ede şam'a kadar gittim.

orada, liman paşa'nın emriyle şam'ın muhafazası için maateessüf cemal paşa'nın taht-ı emrine (emri altına) terk ile kendim de riyak cephesini tutmak ve orada elde edeceğim kuvvetleri tensîk etmekle (düzenlemekle) tavzif eyledim (görevlendirdim).

cemal paşa dahi, şam'ı rabu boğazı'na kadar geldiğinden bîhaber kaldığı düşmanın cüz'i (az) kuvveti karşısında kendi ordusuyla beraber benim ordumu dahi terkederek yalnız başına riyak'a geldi. ben bundan sonra riyak'ta teşkil ettiğim kuvvetleri şimale tahrik ederek (kuzeye doğru hareketlendirerek) şam'da kalan kuvvetlerin dahi ismet bey taht-ı emrinde (emri altında) olarak şimale (kuzeye) hareketini emretmek için vasıta buldum. şimdi üç günden beridir orduyu yeniden halep cenubunda (güneyinde) toplamakla meşgulüm.

düşmanın malûm fâikiyeti (bilinen üstünlüğü) karşısında ve bizim ordu namı altında tutulan beş-altışar bin neferimizin ric'ati (geri çekilmesi) tabii idi. fakat bu ric'at (geri çekilme) daima bir şekil muhafaza edilerek icra edilebiliyor idi:

enver paşa gibi bir ahmak müdir-i harekât-ı umumiye (genel harekât müdürü) olmasa idi ve burada beş-on bin kişilik bir hey'et-i askeriyenin başında ilk top sadâsında ordusunu bırakıp kaçan ve şahsını kurtarmak için şaşkın tavuk gibi öteye-beriye iltica eden kumandan -cevat paşa- bulunmasa idi, hiçbir vaziyet-i askeriyeyi (askerî durumu) takdir edemeyen bir dördüncü ordu kumandanı -cemal mersinli paşa- bulunmasa idi ve bunların başında muharebenin ilk gününden itibaren hiçbir tesir ve nüfuzu kalmayan bir grup karargâhı olmasa idi..."

bu andan sonra, artık sulhten (barıştan) başka yapılacak bir şey kalmamıştır. 7 teşrinevvel 334 (7 ekim 1918), halep.

ingilizler ilerlemeye devam etti. bütün bunlar olurken lawrence ve arapları da suriye cephesinde düzensiz şekilde akın akın kaçan türk kuvvetlerine musallat olmuşlardı. araplar tarafından ele geçirilen birçok suriye kentinde olduğu gibi, faysal ve lawrence, halep'in de korkudan çılgına dönmüş ve akın akın kaçan türk askerleriyle dolu olduğunu düşünüyordu. halep'i ingilizlerden önce ele geçirmek isteyen araplar, ingiliz desteği olmadan halep kentine taarruz edince, halep'in dış mahallelerinde çok sert bir türk direnişiyle karşılaşıp büyük kayıplar vererek geri çekildiler. mustafa kemal, halep sokak muharebelerini şöyle anlatır :

"bulunduğum yerden birçok adamın yere serildiğini görüyordum. bunlar beni yalnız zannederek hücum eden zavallılardı. ben halep kentinde özel deyimle, sokak muharebesini idare ettim. hücum edenler tamamen mağlup ve perişan olarak kovuldular ve takip olundular. şehirde duruma tamamen hakim oldum ve sükunet geri geldi. akşam yaklaşmıştı. sokak muharebesini idare ettiğim noktanın yanında şoförüm beni bekliyordu. işaret ettim, bulunduğum noktaya yanaştı. otomobile binmeden önce halep kumandanına emirlerimi ve talimlatlarımı verdim. verdiğim emirlerde esas olan şu nokta vardı : 'bu akşam halep ilerisindeki kuvvetleri geri çekeceğim. yarın halep kuzeybatısında ingiliz ve araplarla muharebe edeceğim. buna göre hareketi düzenleyiniz'."

falih rıfkı atay, atatürk'ün bana anlattıkları, sayfa 67,69.

26 ekim 1918 tarihinde yıldırım ordularının karargahı adana'ya çekildi ve orada 2.ordu, 12.kolordu karargahı ile birliklerin büyük bölümü tarsus'ta olan 23.piyade tümeni karargahının yanına yerleşti. 15.kolordu osmaniye'de (41 ve 44. piyade tümenleri) iskenderun'da, 20.kolorduyu da (1. ve 43.piyade tümenleri) katma'da tutuyordu. halep'in işgaliyle suriye cephesi kapanmış gibiydi.

halep kuzeyi - katma ve müslimiye mevkilerine 7. ordu güçlerini mevzilendirmişti. ingilizlerin halep'e varması üzerine mustafa kemal halep'i tahliye ederek halep'in 15 km kuzeybatısında katma kasabasına çekildi.

bu arada ingilizler 26 ekim'de bağdat demiryolu'nun çatal noktası olan müslimiye istasyonu'nu da ele geçirerek istanbul istikametiyle ırak cephesi'nde bulunan ali ihsan paşa komutasındaki 6. ordu arasındaki bağlantının kesilmesine yol açtı.

26 ekim 1918 tarihinde gerçekleşen katma meydan muharebesi'nde arap - ingiliz müttefik kuvvetleri kilis güneyinde durduruldu.savunma hattının bu bölgede kurulması, 30 ekim'de imzalanacak mondros ateşkes anlaşması'na kadar britanya imparatorluğu ve şerif hüseyin'e bağlı birliklerin toros geçitlerine ulaşarak buradan anadolu içlerine sızması önlendi. mustafa kemal, anılarında güney sınırımızı çizen ve misak-ı milli'nin güney kanadını belirleyecek olan bu savunma hattına "türk süngüsünün çizdiği sınır" diyecekti.

liman paşa'nın ordularına son veda mesajında mustafa kemal'e, arıburnu, anafartalar ve diğer yerlerdeki başarılarından dolayı övgüler bulunuyordu. türkiye'ye ayak bastığı tarihten itibaren türk kuvvetlerine komuta etmekten ne kadar gurur duyduğunu söylüyor ve türklere teşekkür ediyordu.

ingilizlerin nablus-katma muharebeleri arasında türk tarafının bilançosu korkunçtu. 75.000 esir, 360 top ele geçirilmişti. bunun yanı sıra türkler, ordunun lojistiğini de nablus'ta ingilizlere bırakmışlardı. zaten kötü olan lojistik durum hepten hiç olmuştu.

nablus muharebesiyle ilgili sayısal olarak sınırlı verilere ulaşmamızın sebebi, 4. ve 8. ordu karargahının imhası dolayısıyla belgelere ulaşamamamızdandır. allenby'nin zafere neredeyse eksiksizdi. ancak, mondros mütareke edildiğinde, türk ordusunun hala garnizonlarının dışında ve aktif biçimde anadolu vatanının savunmasını hazırlamakla meşgul olduğu belirtilmelidir.

nablus, askeri tarihimizin en acı yenilgilerinden biriydi. ne yazık ki nablus'ta kaybettiklerimiz 100 sene sonra anlaşılacağı üzere suriye’deki türk çocukları için verilecek son şehitler olmayacaktı!

Türk Tarihinin En Ağır Yenilgilerinden Biri: 1912-1913 Balkan Savaşları