İlber Ortaylı ile Soli Özel Arasındaki Canlı Yayın Terk Ettiren Tartışmada Kim Haklı?
kronolojik olarak olayı özetlersek (ki programı da izleyebilirsiniz, aşağıdaki maddelere de programın videosunu refere ederek ilerleyeceğiz;
1. soli özel programa katılır katılmaz, (zaman: 1.22.20) "sağ tarafımda oturan zat" diyerek ve okan bayülgenin şaka yapmaya çalışarak girdiği konuya gayet laf sokarak devam ediyor, belli ki cebinde ajandasıyla gelmiş ya da ilber ortaylıdan pek hoşlanmıyor olabilir, ancak bunu da bu şekilde ifade ederek saygısızlık yaptığını düşünüyorum.
2. ilber ortaylı da dedikoducu lafına doğal olarak kuruluyor, bunu da 1.25.44'de gösteriyor, ki aslında o sırada bununla dalga geçebilecek durumda, gülüyor, eğleniyor filan.
3. 1.29.41'de okan bayülgen, suriye ile ırak'ı karşılaştırmasını istiyor soli özelden. orada soli özel bi triplere giriyor ama neye bu kadar zorlandığını pek anlayamadım, bu şu yüzden dikkatimi çekti, genel olarak bir gerginlik halinde gibi görünüyor.
4. 1.31.30'da okan bayülgen araya girerek konuya devam ediyor ve tartışmanın başlayacağı konu yavaş yavaş oluşuyor.
5. 1.32.14'de ilber ortaylı ilk müdahalesini yapıyor. 1.33.40'da devlet, vatan, ülke, memleket, coğrafya kavramları ile ilgili görüşünü bildiriyor. devamında 1.33.52'de ırak'ın da suriye ile birlikte "olmamış bir devlet" olduğundan bahsederken soli özel ortaylı'nın konuşmasını bölerek bunun ne ifade ettiğini soruyor.
aslında çok da tartışacak bir gerçek konu olduğunu düşünmüyorum, ya da konuyu ben anlayamadım.
bence olay, soli özelin ilber ortaylıdan hoşlanmayışının üstünü örtemeyişinden ve sabredemeyişinden çıkıyor, kavramları bahane ederek sürüyor. soli özel, ortaylı'nın sözünü kesip "suriye diye bir coğrafi tanım" olmasından bahsederken ortaylı da artık özel'in tavrına gıcık olduğu için sürdürüyor. son olarak da kendisine sorulan soruyu çok da şık olmayan şekilde geçiştiriyor, bunun üzerine de ortaylı "her şeyin bir haysiyeti vardır" diyerek programdan ayrılıyor.
Ekşi Sözlük'ten bu tartışmaya gelen yorumlar
soli'nin derslerine girmişliğim vardır. fakat onu son derece ukala, düz bakışlı ve itici bulurum. yetiştirdiği ve ona tapan öğrencileri de bu ukalalıktan nasibini alıyorlar. ben o yüzden soli'nin derslerini hiç sevmezdim ve sevdiğim öğretmen tipi de o değildir. ilber ortaylı ile olan tartışmasına gelirsek; ilber hoca karşısında bilgiçlik taslayan adamlara 5 dk bile dayanamaz, ki programda yine dayanmış biraz. bilgi konusunda ilber ortaylı, soli'yi yerin dört kat altına sokar, bu konuda fazla konuşacak bir şey yok. asıl tartışma barzani ve kürtler üzerinden başlayıp, suriye'nin tarihî bir coğrafi yer olup olmadığıyla devam etse de, bence ilber hoca'nın asıl hoşlanmadığı şey soli'nin ukala tutumudur. soli'nin hoşlanmadığı şey de sözünün kesilmesi oldu. soli'yi bilenler bilir, karşısında bernard lewis olsa da onunla orta doğu'yu tartışır ve habire üst telden çalmaya çalışır. adamın kişiliği böyle. ilber ortaylı ve celal şengör'ün karşılarındakini dinlememe gibi bir sorunları olsa da, bu adamlar kendi alanlarında dünyanın en prestijli bilim adamlarıyla oturup kalkan, akademik tartışmalar yapan insanlar. ilber hoca kısacası soli'ye zor tahammül etmiş. zaten başından hataydı, ilber hoca'nın olduğu yere soli'nin davet edilmesi.
soli özel gelir gelmez laf sokması ortamı geriyor. bu bence terbiyesizlik. dost bile olsanız canlı yayında milletin önünde bu şekilde bir davranışta bulunmamalısınız. devamında ilber ortaylı'nın söz kesmesi de terbiyesizlik değil ancak görgü kurallarını aşan bir durum. yine fiziki müdahele bir üstünlük kurma çalışması bu da sınırı aşan bir hamle. en son tarihi bir konuda ilber ortaylı'nın üstünde kendinizi görmeniz ise kelimenin tam anlamıyla had bilmemektir.
soli özel'i tanımam. ortamın gerilmesine sebebiyet verdiği için hatanın büyük bir kısmı onda. ilber ortaylı ise canlı yayında üstüne gelen birini sakince yerin dibine sokmak varken sözünü kesip bir de programı terk etmesiyle hatalı.
ilber hocayı çok severim ama burada haksız. yaşlılıktan ve aşırı saygıdan dinlemeye tahamülü azalmış gördüğüm kadarıyla. adamın sözünü kesiyor. adam buyur bitir diyor, yine de hızını alamıyor programı terkediyor bu sefer. yalnız diğer hocanın da senli benli konuşması yakışmamış. aralarında öyle bir samimiyet yoksa ki yok gibi duruyor, çirkin bir tavır o da.
hadsizlik kaynaklı bir tartışma bu. ülkemizin en büyük sıkıntılarından biri hadsizlik. cumhurbaşkanından en alta kadar sirayet eden bir hadsizlik sorunu var. genel olarak nerede duracağımızı hatta bazen nasıl başlayacağımızı dahi bilmiyoruz. her konu hakkında konuşuyor, her konu hakkında fikir beyan ediyoruz. gereksiz espriler, sululuklar havada uçuşuyor. bazen herkes kafamızda hayal ettiğimiz kadar hoşgörülü olmayabiliyor. o kişi de tepki gösterdiğinde "tahammülsüz" olarak nitelendiriliyor. ülkedeki tartışmaların çoğu da hadsizlik kaynaklı zaten. akademi de bu hatalı üsluptan payına düşeni almış maalesef. ben profesörüm, o da profesör, o halde eşitiz diye düşünemezsin. o saygıyı gösterecek, haddinizi bileceksiniz. işte öyle lafınızı daha bitirtmezler size.
yalnız okan'ın tehlikeyi görüp topu son anda çizgiden çıkarmak adına kendini yere atması atması "coğrafya kaderdir diyorlar hocam, ne düşünüyorsunuz" diyerek espriyle konuyu değiştirmeye çalışması müthiş bir tecrübe, muazzam bir yetenek. yine de yeterli olmamış.*