İlkokulda Sahip Olunduğunda Statü Farkı Yaratan Nesneler

Şimdiki maddi statü farklılıklarıyla alakasız olan; bir kalemtıraşın, bir silginin bile zenginlik belirtisi olabildiği o dönemlerden en çok akılda kalanlar.

kesinlikle 36'lı monami pastel boya kalemi seti. benim hep 8'li idi.ezildim. hep "turuncuyu ödünç verir misin? hemen getiricem." dedim hep.

kutu kola: son yudumu tenefüsün bitmesine denk getirilecek ki sınıfın içindeki çöpe atılabilsin. böylelikle herkes görürdü kutu kola içildiğini.

lc waikiki poşeti: evet sadece poşet. beden eğitimi derslerinde eşofmanlar o poşete koyulup okula getirilirdi. kıymetliydi yani.

nike total 90: gerçi bu ortaokul dönemine giriyor ama olsun yazayım dedim. ulan bu kramponu etekle giyip okula gelen kız gördü bu gözler.

önlüklere takılan yakalık

zamanında dantelli, fistolu olanları çoğunlukla sosyoekonomik seviyesi nispeten yüksek olan ailelerin çocukları takardı. diğerleri ise genelde düz ve sürekli yıkanmak suretiyle tek bir yakalıkla haftayı bitirirlerdi. bir de nedenini tam olarak anlamasam da diş teli. diş teli olan çocuklar da genelde zengin olurdu.

ilk dikkat çeken nesne tabiki evden getirdiğimiz sandviç/ekmek arasını hangi nesne ile kapladığımızdan belli olur.

nasıl mı? şöyle ki, eğer getirdiğimiz şeyi gazete kağıdına sarmıssak bu ekmek arası bilmem ne olur, yok eger, getirdiğimiz şeyi jeletinli aluminyum folyo ile kapladıysak o zaman bu sandviç olur. normalde ikisi de beslenme saatinda karın doyurmaya yarayan yiyecektir ama aradaki ince farki olusturan nesne aluminyum folyodor. daha bi filmsel yiyecek moduna sokar ekmek arasını. halbuse o da ekmek arası bu da ekmek arası, ama arada super bir fark olusturur gorsel olarak.

işte bu durum, zengin ile fakir arasındaki statuyu gosteren durumdur. folyo sahibi çocuk zengin, gazete kagıdı sahibi cocuk fakirdir.

onemli not: eger gazete o günün gazetesi ise, cocugumuz orta hallidir. yok eğer gazetenin spor sayfasinda hami mandiralinin shalkeye gittiğinden bahsediyorsa durum fecidir...

(bkz: capri sun)

pipeti o enteresan yerine bir çırpıda takarak, içerek ya da boş paketi üstüne basarak patlatarak statü farkı yaratılırdı. özellikle ananaslısı çok şekilliydi ilk çıktığında.

hatılatmak için geliyor;

kaaaapriii
kapriii san
kapri kapri kapri san

faber castel markalı herhangi bir ürün.

abi renkli kalemi olsun, kurşun kalemi olsun yeşil yeşil. hem böyle içimden '' zengin bunlar '' diye iç geçirmişimdir. ben genellikle daf dershanesinin sikimtrak odundan yapılmış kalemini kullandığım için aaahh aahh, daha fazla konuşamayacağım, hislendim.

düğmeli kalem kutuları vardı, basınca kapağı açılırdı, kalemtraş çıkardı, silgi fırlardı, termometresi filan vardı bunların. birisinde bunlardan olunca hemen vaay denir kurcalanırdı. durmadan aynı tuşa basılır aynı şekilde açılan aynı kapak hemen kapatılırdı. ayrıca şöyle kullanım imkaları sunarlardı bize, fırlayan kapağın ucuna silgi parçası, ufak tükürüklü kağıt topları konurdu ve kapak açılarak bu cephane hedefe yönlendirilirdi.

bozuluyorlardı bir süre sonra ama olsun bozulabilirdi artık nede olsa yapmıştı o üzerine düşen görevi. evet.

arı maya desenli kokulu silgi

bunların bir çok renkten çeşidi vardı. kızların genelde kalemkutuları envai çeşit araç gereç ve aynı zamanda bu silgilerden oluşurdu. silgileri sırasıyla ona buna koklatarak "aaa, bu güzelmiş, aa bunun kokusu daha güzelmiş" tepkilerini almak gerçekten bir statü simgesiydi. yeşil olanın kokusunu ben de severdim. (bkz: #463726) bunu kızlardan katakulli ile çalıp, gizli gizli kokladığım olmuştur. haylaz ben...

(bkz: rotring)

tombo 2b kelam ucu.

ortasındaki delikten ip geçirilerek boyna asılabilen daktilo yazıları için kullanılan silgiye sahip olmak.

ağzımızdan gökkuşagı aka aka istediğimiz nesnelerdi bunlar zamanında.

(bkz: casio dbc-62)