İnsanın En Hastalıklı Duyguları

Buradaki duygular hayatlarımızdan eksik olsa pırıl pırıl insanlar olurduk hiç şüphesiz.
İnsanın En Hastalıklı Duyguları
iStock.com

kaygı

en kötüyü yaşamanın en kestirme yolu. kaygı duyarak iyi olabilecek, tat alınacak, huzur verecek her şeyi mahvedebilirsiniz.

(bkz: kuşku)

yiyip bitirir, hem insanın kendisini hem karşısındakini.

gecmise olan takintisidir. 

hatta cogu mutsuzlugun kaynagi da budur adeta bir pranga lakin gecmisten siyrilabilmek pek de kolay bir is degil.

debe editi: kaybedenler kulübüne selamlar.

neye olduğu farketmez, herhangi bir (bkz: bağımlılık)

(bkz: kibir)

"ümit etmek kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır."

friedrich nietzsche

(bkz: saplantı)

yaptıramayacağı hiçbir şey yok.

onu uçuruma süren her neyse hala ona takılı kalmasıdır. ne onunla ne onsuz eşiğinde çürüdüğünü hissettiği halde hemde.

acı çekmeyi bi halt sanması. 

en hastalıklısı değildir belki ama baya hastalıklı gelir bana. çekilen acının bi kıymeti var zannedilir, boşa gitmemesi için bi anlam yüklenmeye çalışılır ama nafile. çektiğin acı boşa kardeşim kabullen artık.

başkasının mutsuzluğu ile mutlu olmak.

çok hastalıklı, sapkın bi şey bu.
insanın aklı almıyor.

(bkz: bencillik)

kıskançlıktır.

kuzenim sorsan beni çok sever ama beğendiği bir şeye sahip olayım hemen bozulur, ay o çanta berbatmış yha falan yapar. bir gün ondan daha güzel görüneyim hemen triplere girer.

en yakın arkadaşım liseden sonra evlendi. bense üniversiteye başladım. sonra bir takım sebeplerden 2 yıl okulu dondurmak zorunda kaldım. buna içten içe hep sevindi. sende okulu bitiremedin falan diye laf sokup mutlu oluyor. belki bu gidişle bende okulu bitirmeden evlenirmişim. zaten kadın okusa nolcakmış?

bir aile dostumuz açlıktan sürünelim istiyor. sürekli anneme ne kadar kazandığını soruyor, borcun var mı diyr soruyor. hepsini vah vah ah cnm kıyamam yha modunda soruyor ama aç kalalım, sokaklara düşelim diye dua ettiğine eminim.

annemin kuzeninin kızı çocukluğum boyunca kiloluyum diye benimle alay etmiştir. şu an ben kilolu değilim ama kendisinin bedeni an az 44 hatta o popo belki 46. kendisiyle en son bayramda muhatap olduk. aahahah bak maskara senin verdiğin kiloları ben aldım ehehehe diye çok komik olan espriler yapıp bayram için senede bir kere yapılan börek çörekten yediğim için laf sokmaya çalıştı. eminim bunu yaparak kendini iyi hissetti.

cidden kıskançlık en tehlikeli ve en hastalıklı duygu. bu duygunun motivasyonuyla birini öldürmek dahil her türlü canilik mümkün.

herkese uyum sağlamaya çalışması

her ortama uyum sağlayacağım diye kişiliğinden ödün veren o kadar çok kişi var ki? zamanında bu insanlardan biri de bendim. insanların senin enerjini ve gayretini kullanmak adına hangi konumlara düştüklerini görünce bu huyumdan vazgeçtim. insanlar birbirlerine o kadar da yakın olmamalılar.

ilgi isteğidir. 

ne hastalıklı bi şey aslında düşününce sevgi, ilgi istemek bağlanmak bırakamamak. delirtir.

(bkz: ego)

(bkz: korku)

savunmalarımız, öfkelerimiz, küsüp gitmelerimiz, vurup öldürmelerimiz. günlük yaşantıda verilen basit tepkilerden, gazetelerin üçüncü sayfa haberlerine kadar neredeyse hepsi korku yüzünden. zarar görmekten, bazen toplum içinde ya da ait olduğu zümre ( aile vs. ) dışlanmaktan, önemsiz olmaktan, kontrolü kaybetmekten, kontrolü ele geçirememekten, zamanı kaçırmaktan, yanlış anlaşılmaktan, önemsizleşmekten, önem atfedilmemesinden, yanlış tercih yapmaktan, yanlış insandan, doğru insanı kaçırmaktan... uzar gider. çok korkuyoruz. hayatı kaçırıyoruz.

(bkz: doyumsuzluk)

(bkz: tatminsizlik)

bu hiçbir şeyden memnun olamama duygusu, o kadar hastalıklı bir duygudur ki, hayatı; hem karşısındakine hem de kendisine zehreder.

alışması.

bazen o kadar saçma düşünceleri bile bir süre sonra olağan karşıladığımı fark ediyorum, sıradanlaşıyor her şey hatta kanıksıyorum.

daha önce hayatıma dahil olmuş bir sesi sanki bir daha duymazsam kulaklarım kanarmışcasına arıyorum.

görene kadar ihtiyacım olduğunu düşünmediğim, yokluğunu hiç yaşamadığım hatta adını dahi bilmediğim ama eminim ki görünce kendimi eksik hissedeceğim koca bir dünya var dışarıda.
bu arada geçmişten bir kokuyu ansızın duymam; sırf bir kere daha koklamak için beni tazıya çeviriyor sokakta.

parmak uçlarımın dahi sığındığı yer belli; bir dokunuş, misal dövme olmuş tenime.
yaşadıklarımı anlatıyorum hep birilerine, o birilerini hiç görmediğimden beri.
beklenmeden ortaya çıkan varlığıma, hiçbir sebebi olmayan varoluşuma günden güne daha da çok zaman tanımak gibi.

her şeyi çok fazla "sahiplenme" duygusu, kişinin hem kendisini hem de çevresini yorar.

(bkz: yetersizlik duygusu)

herhangi bir iş yapsan bile eksik, yapamamış, yetersiz hissedersin; yeterince iyi bir anne değilim, yeterince iyi konuşamıyorum, değersizim, yeterince insan değilim...

e, yeter be! sen hepsinden daha yeterlisin aşkım! hepsinden daha hassas, hepsinden daha insansın! o insanlara yaranmanın bi manası olmadığını anla ve başını kaldır artık!*

(bkz: özel olduğu duygusudur)

bu dünyada, geri kalan 7 milyar insandan daha farklı bir amaç için bulunduğu duygusu, değersizliğin herkes ile benzeşikliğin o muazzam özgürlük olanağından bizi mahrum kılar .

bütün saçmalıkların , güç biriktirmelerin, melankolilerin kaynağı budur.