İnsanoğlunda "Tarafsızlık" Şeklinde Bir İlke Gerçekten Var mıdır?

Siyasi ortamla tarafsızlık meselesinin alevlendiği günümüzde, duruma farklı bir yorum getiren bir bakış açısı.
İnsanoğlunda "Tarafsızlık" Şeklinde Bir İlke Gerçekten Var mıdır?
iStock

şu aralar bu tarafsızlık konulu tartışmalar iyice alevlendi. herkes birbirine aman tarafsız değilsin veya işte şunun bunun tarafsız olması gerekir efendim diyerekten birbirine sille tokat girişiyor. bence asıl tartışılması gereken "tarafsızlık" diye bir kavramın insanlarda gerçekten var olup olmadığıdır.

bir kavram zaten yoksa onun uğruna tartışmaya ve birbirimizi paralamaya da bence hiç gerek yok. öncelikle beyinlerimiz sağ olsun her insan zaten kendi "özel sosyal gerçekliğinde" yaşar. yani herkesin dünyayı algılama şekli kendine göredir. birçok faktör bizim algımızı etkiler ve yaşamımızın her anını içine tıkıldığımız dev bir fanusun içinde yaşarız.

örneğin beyinde çıpalama dediğimiz bir özellik vardır. bir konu hakkında beynimize ilk giren bilgi daha sonraki kararlarımızı etkiler. mesela bir ev almak istediniz ve adam size bu evin fiyatı beş yüz bin lira dedi. aslında ev iki yüz bin kaymeden zerre fazla etmiyor. ancak ev hakkında beyninize giren ilk bilgi beş yüz bin lira olduğu için bundan sonraki tüm pazarlıklarda bu bilgiyi kullanırsınız. yani iki yüz bin liralık evi üç yüz bin liraya ateşli pazarlıklarla alırsanız çok mutlu olur ve kendinizi zafer kazanmış hissedersiniz. yani beynini etkileyen faktörler çok.


bir örnek daha vereyim. apophenia denen bir olay vardır. bu da beynimizin gerçekte olan olmayan, alakalı alakasız her yerde bir düzen ve pattern görme eğilimidir. mesela kumar oynayanlar, oynadıkları kartlar veya lotoda çıkan numaraların belli bir düzene sahip olduğunu düşünürler. tamamen rastlantısal olsa bile belli rakam veya kartların "şanslı olduğunu" zanneder. hatta büyük para kazandığı zaman üzerinde giydiği ceketin "ona şans getirdiğini" falan düşünür. bunun sebebi beynin birbirinden alakasız olayları da birbirine bağlama özelliğidir.

örneğin televizyonda bir film izliyorsunuz ve filmde acımasız bir katil birisini öldürmek için bir evin kapısını zorlamaya başlıyor. tam filmin bu sahnesinde filmi izlediğiniz yerin kapısını evdeki eşiniz, çocuğunuz veya bir arkadaşınız zorlarsa bu olayların birbiriyle mantıklı hiç bir alakaları olmamasına rağmen sebepsiz yere korkabilirsiniz. çünkü beyin birbirinden farklı iki olay arasında bağ kurmuştur. saçma sapan komplo teorilerinin müşterisinin çok olmasının esas sebebi budur. kısacası her insanın beyni birçok faktörün etkisi altındadır ve aynı olaya bakan iki farklı kişi birbirinden çok farklı sonuçlar çıkarır.

zaten biyolojik olarak bir olayı herkesin aynı görmesi mümkün olmadığı için istenilse bile öyle tarafsız gözlüklerle dünyaya bakılabilmesi mümkün değildir. biyolojik faktörlerin dışında çıkarların çatışması durumu da yaygındır. çünkü her insanın konumu ve durumu farklı olduğu için çıkarları da değişir.

sizin çok kötü dediğiniz bir olay başkası için çok güzel bir gelişmedir. örneğin feci bir yağmur sonucu evinizi su basması sizin için kötü bir olaydır. ancak bu olay evinizi tamir edecek kişiler veya mahvolan mobilyalarınızın yerine yenisini alacağınız mobilya dükkanı sahibi için hiç de kötü bir olay değildir. tam tersine harika bir olaydır. 


başka bir faktör de insanların temel olarak kendilerine benzer insanlara sempati duyması ve onlara güvenmesidir... hiç tanımadığınız birisi "yeni bir çikolata markası çıkmış çok lezzetli hemen yesen iyi olur" dese çok ciddiye almazsınız. ama yirmi yıl boyunca yediğinizin içtiğinizin ayrı gitmediği, en yakın dostunuz ve kankanız size "bu çikolatayı dün bulup denedim, harika bir şey, mutlaka yemelisin" dese çok büyük ihtimal o gün hemen marketin yolunu tutarsınız.

işte bu sebeple insanlar kendi arkadaşlarına, akrabalarına, hemşehrilerine ve aynı inanç, düşüncedeki diğer insanlara çok daha fazla sempati duyarlar. bir iş veya kadro vereceklerse onlara verir, ortaklık yapacaklarsa onlarla yapar veya biriyle alışveriş yapacaklarsa onlardan yaparlar. onların fikirlerini de normalden daha akla yatkın bulurlar. bu çok temel bir güdüdür.

toparlıyorum sevgili dostlar... tarafsız olmak diye bir kavram biyolojik, psikolojik ve sosyolojik pek çok faktörün etkisiyle zaten yoktur. "amaaan kimse tarafsız değil" diye sinirlenmek, "neden kalorisiz kebap yiyemiyorum "veya "suya attığım taş neden batıyor" diye dövünmekten çok da farklı değildir. kısacası kimseden tarafsızlık falan beklemeyin.

en büyük beklentiniz insanların taraflarını koruyarak güzel güzel anlaşması olsun ki bu bile zaten oldukça zordur.

Yönetici Konumundaki İnsanlar Neden Zamanla Daha Hoşgörüsüz Bir Hale Geliyor?