Ivan Drago'nun Rocky'ye Yenilmesi Normal miydi Yoksa Bir Hollywood Abartısı mı?

1985'teki o efsane maçta Drago'nun bizim Rocky'ye yenilmesi ne derece mantıklıydı? İki farklı görüşü derledik.
Ivan Drago'nun Rocky'ye Yenilmesi Normal miydi Yoksa Bir Hollywood Abartısı mı?

Teknik açıdan yaklaşan Rocky lehtarı bir yorum

ivan drago amatör boks şampiyonuydu, yani 2 dakika × 3 raund üzerinden (o dönem) kask ile maç yapan bir olimpik boksördü, hocası o dönem dünya amatör boksunun 1 numarası olan küba'dan manuel vega isimli bir hoca idi. (apollo ile basın toplantısında o da masada ve bizzat sovyet temsilci tarafından boksörümüzü yetiştiren kişi diye tanıtılıyor.)

küba boksu... stil olarak basitçe anlatmak gerekirse olimpiyatlarda madalya toplayarak prestij kazanmaya yönelik vur çekil puan topla taktiğiyle oynanan bir bokstur, genellikle sağlak boksçuları bile solak gibi yetiştirip ters guard'la rakibi bozarak puan alıp maçı puanla kazanırlar.

rocky ise yılların profesyonel boksörü ve dünya şampiyonuydu, nornal şartlarda profesyonel dünya şampiyonu ile amatör şampiyon karşı karşıya gelse maç 3 raunddan daha fazla gitmez, şampiyon dahi olsa amatör bir boksör profesyonel şampiyon karşısında varlık gösteremez çünkü işin içine amatörde izin verilmeyip profesyonelde tolere edilen sarılma itme vs taktiklerden tut da raund süresi ve sayısı, kask (artık yok) ve eldiven ağırlığı, amatörde en ufak grogi durumda hakemin araya girip sayması ancak profesyonelde inene kadar yumruk almasına müsade edilmesi, amatörde ufak kaş açılmasında bile maçın bitmesi ancak profesyonelde kanama kontrol edildiği müddetçe maçın devam etmesi faktörleri gibi bir sürü şey girer.

yani ivan drago'nun rocky balboa'ya yenilmesi çok normal, maç sonuna kadar dayanması ise büyük bir başarıydı...

eklemeler: "bu mantıkla apollo'nun da drago'yu yenmesi gerekirdi" diyebilirsiniz. evet, ancak:

1) apollo yaşlanmıştı, boksu bırakalı yıllar olmuştu.

2) bu film yani senaryo gereği ilgi çekici bir akış olması lazım gerçek hayattan bahsetmiyoruz ki... :))

"grogi olmak ne?" sorusuna cevap: alınan yumruk neticesinde (genelde çene, kulak ve karacigere alınan yumruklardır) sersemlemek/nak davn (knock down) olmaya yani yere düşmeye ramak kalması durumudur.

amatör diğer deyişle olimpik boksta sporcu grogi olduğunda hakem hemen araya girip daha fazla yumruk alıp düşmeden saymaya başlar böylece hem sporcunun fazla zarar görmesine mani olunur hem de eğer devam edemeyecek gibiyse hakem nakavt yaşanmadan maçı bitirir ancak profesyonelde bir çok durumda hakem araya girip saymaz ve nak davn beklenir fakat bazı boksörler bilinç gitse bile düşmeden devam edebilir böyle durumlarda profesyonelde de hakem araya girip sayabilir ya da maçı bitirebilir.

bu sebeple amatörde/olimpiyatlarda şampiyon olup da profesyonele geçenler önce 4-5-6 raundluk maçlara çıkartılır ve profesyonele alıştırılırlar pat diye 12 raund maça çıkartılmazlar.

Buna karşı çıkan daha realist bir yorum

üstteki yoruma saygım sonsuz, ama konuya dışarıdan bakanlar için rocky iv'teki drago-balboa eşleşmesini “amatör-profesyonel farkı”yla açıklamak fazlasıyla sığ bir yaklaşım. 25 yıldır boks dünyasının içinde biri olarak bu konudaki teknik ve anlatısal yanlışları tek tek düzeltmek isterim.

drago'nun “amatör şampiyon” miti gerçekçi mi?

drago'yu yalnızca “amatör şampiyon” olarak görmek filmin anlatısıyla da, gerçek boks tarihiyle de çelişir. filmde “5 olimpiyat altın madalyası” deniyor ama bu matematiksel ve biyolojik olarak mümkün değil. 18 yaşından 34'e kadar 5 olimpiyatta zirve yapmak imkansız. boksta, teofilo stevenson ve felix savon gibi efsaneler bile en fazla üçer altın alabildi.
“100 maç, 100 nakavt” istatistiği de gerçek dışı. 80'lerin amatör boksunda maçlar puan sistemiyle kazanılır, nakavt oranı yüzde 10'u bile bulmazdı. kask zorunluluğu (1984 sonrası), daha ağır eldiven, kısa raundlar ve hakemin koruyucu tavrı, şiddeti minimuma indirmek içindi. drago'nun bu “her yumrukta nakavt” imajı, boksun değil, soğuk savaş hollywood'unun ürünü.

üstelik drago'nun fiziksel gücü de sıradışı seviyededir. basın tanıtımında yumruk gücünün 1850 psi olduğu belirtilir. sıradan bir ağır sıkletin ortalaması 700 psi civarındadır. bu, drago'nun yumruklarının tipik bir insandan katbekat güçlü olduğunu gösterir. sovyet yetkilisinin “ne vurursa yok eder” sözü de bu yıkıcı gücün altını çizer. dolayısıyla drago, sadece puan toplayan bir amatör değil, güce dayalı bir stil geliştirmiş dövüş makinesidir.

amatör ve profesyonel boks farkı (abartıların ötesi)

entry'de belirtildiği gibi amatörle profesyonel arasında ciddi farklar var ama yazarın verdiği raund süreleri ve sistemde hata var. 80'lerin başında amatör boks 4x2 dakika (toplam 8 dakika) üzerinden oynanıyordu, 3x2 değil. profesyonel ağır siklet maçları ise 15x3 dakika, yani toplam 45 dakikaya kadar sürebilirdi. bu, kondisyon ve dayanıklılık açısından dramatik bir fark.

ekipman kısmında ise: amatörler 10-12 oz eldiven, profesyoneller genellikle 8 oz kullanır. fakat oyun değiştirici asıl unsur eldiven değil, kask ve raund süreleridir. kask koruması darbelerin şiddetini ve ciltte açılma riskini ciddi azaltır, fakat drago'nun “laboratuvar ürünü” bir sporcu olması filmdeki fiziksel üstünlüğünü gölgelemez; aksine, teknik olarak değil biyomekanik olarak eşi benzeri olmayan bir karakter sunulur.

apollo creed'in mağlubiyeti gerçekçi mi?

apollo'nun 43 yaşında, 5 yıl ara verdikten son geri dönüşü teknik olarak riskli; burada yazar haklı. fakat filmde apollo'nun hâlâ formda, teknik olarak üstün, hızlı ve gösterişli olduğu açıkça vurgulanıyor. asıl mesele şu: apollo'nun ölümüne sebep olan şey yaş değil, maçın yapısı ve hakemin inanılmaz pasifliği.

kim duk-koo'nun ölümünden sonra boks dünyasında güvenlik önlemleri olağanüstü sıkılaştırılmıştı. 1982 sonrası bir şov maçında böylesi bir trajedi yaşanması, hakemin müdahale etmemesi, tıbbi personelin gecikmesi; tamamı boksun 80'lerdeki gerçekliğiyle uyuşmaz. burada sinema, dramatik etkiyi artırmak için gerçek güvenlik protokollerini görmezden gelir.

küba ve sovyet boks sistemleri hakkındaki mitler ve gerçekler

yazarın işaret ettiği küba ekolü önemli, fakat burada da bir yanlış var: küba boksunun özü, “vur-kaç” taktiği, teknik mükemmellik, minimum risk felsefesi. stevenson ve savón gibi yıldızlar, drago'nun aksine ringde rakibini nakavt etmeye çalışmaz, oyunu zekayla, ayak çabukluğuyla, puan üstünlüğüyle kazanırlardı.

filmde ise drago, sovyet bilimiyle laboratuvarda inşa edilen, steroid ima edilen enjeksiyonlarla güçlendirilmiş bir “nakavt makinesi” olarak gösteriliyor. küba ekolünün tam zıddı, saf güç, minimum teknik risk, azami saldırganlık. ayrıca “manuel vega” karakteri kurgu; kübalı antrenörler sovyet takımında bulunmazdı.

ve asıl kritik nokta: sovyetler birliği'nde ve küba'da profesyonel boks yasaktı. stevenson'a defalarca milyon dolarlık teklifler gelmiş ama devlet “profesyonellik”i sistem dışı ilan ettiği için reddetmişti. gerçek hayatta drago'nun abd'de profesyonel maça çıkması sovyet rejimi için politik intihar olurdu. yani, filmdeki drago karakteri, gerçek sovyet ve küba sisteminin tamamen dışına çıkarılmış, hollywood'un soğuk savaş propagandasına hizmet eden bir “süper asker” fantezisidir.

hakem ve güvenlik protokolleri

grogi konusunda yazar doğru söylüyor; amatörde hakem hemen araya girer, profesyonelde (hele 80'lerde) bazen daha geç müdahale edilir. ancak, 80'lerin başında yaşanan ölümlerden sonra profesyonel boksta da hakem müdahaleleri sıkılaştırılmıştı. rocky iv'teki gibi bir ölüm ya da ringde aşırı şiddet, o yıllarda ciddi şekilde önlenmeye çalışılıyordu.
filmde ise, hem apollo'nun ölümü hem de rocky-drago maçında abartılı şiddet ve güvenlik protokolü eksikliği göz ardı ediliyor; çünkü burada esas amaç sinematografik gerilimi artırmak, gerçek boks yönetmeliklerini uygulamak değil.

dramatik yapı ve rocky'nin zaferi

gelelim finaldeki esas noktaya: drago'nun rocky'ye kaybetmesinin asıl nedeni teknik değil, dramatik. rocky balboa, spor tarihinin en dayanıklı ve yürekli karakterlerinden biri olarak inşa ediliyor; drago ise insanüstü güçle donatılmış ama gerçek ring zekası ve kalbiyle sınanmamış bir “dev”.

rocky'nin zaferi; soğukta yapılan ilkel antrenmanlar, seyirci dezavantajı, yıpratıcı dövüş, rakibi psikolojik olarak kırma… bunların tamamı sinematik açıdan müthiş etkili; fakat boksun gerçekliğiyle ancak sembolik düzeyde ilişkilendirilebilir.
burada anlatılmak istenen, insan ruhunun makineye karşı zaferidir. rocky, teknik olarak dezavantajlı olmasına rağmen “kalp” ve “azim”le kazanır ama bunun teknik boks analiziyle açıklanabilecek bir tarafı yoktur.

özetlemek gerekirse

drago'nun rocky'ye kaybetmesi, “amatör-profesyonel farkı”yla, küba ekolüyle, sovyet boksunun gerçekleriyle veya ringdeki ekipmanla açıklanamaz. bu bir sinema anlatısıdır; karakterlerin psikolojisi, dönemin propagandası, dramatik yapı ve amerikan sinemasının anlatı dili burada belirleyicidir.

yazar bazı teknik noktalarda doğru tespitler yapıyor; fakat “drago'nun yenilgisi kaçınılmaz ve olağan” diyerek hem filmi hem boks tarihini yanlış okuyor.

rocky iv, gerçek boks tarihi için kaynak değildir; bu filmi izlerken teknik değil, sinematografik katarsis aramak gerekir. 

ama işin özü: rocky'nin drago'yu yenmesi, teknik bir zaferden çok, dramatik ve anlatısal bir mucizedir. bunu anlamadan yapılan analizler, ne boksu ne de sinemayı doğru okur.