İzmir'in 16. Yüzyıldan 9 Eylül 1922'ye Kadarki Demografik Değişimi
bazı tatlı su solculuğu oynayanlar, işkembeden sallayarak 9 eylül 1922'yi "işgal" günü olarak adlandırmakta. neymiş efendim, ttk'nın verilerine göre bile izmir'de müslümanlar azınlıktaymış. neymiş, müslümanların hristiyanların topraklarını çaldıkları günmüş.
tarih garabeti içerisindeki işbu dostlarıma hırsızlık, işgal ve katliamla ilgili 15 mayıs 1919'a gitmelerini öneririm.
şimdi elbette işkembeden sallamak kolay mesele. at çamuru izi kalsın... peki gerçekten de müslümanlar izmir'de rumlardan az mıydı? kim kimin topraklarını çaldı? bunlar için belgeye ihtiyaç var. let's do historiography bitches!
evvela neresidir izmir?
izmir 16. yy'da henüz küçücük bir kaza merkezidir. bakın sancak bile demiyorum. kendisiyle ilgili ilk nüfus kaydını elbette bir adet tahrir çalışmasından öğreniyoruz. ne demek tahrir? tahrir kısacası sayım demektir ve osmanlı devleti'nin "vergi mükelleflerini" ortaya koymak için yaptığı ve yalnızca erkeklerin sayıldığı bir çalışmadır. belli aralıklarla yapıldığı gibi bir yer henüz fetholunduğunda da yapılır ki yönetilecek yerin sosyal-iktisadi dokusu ortaya konabilsin. izmir'e ilişkin ilk tahrir kaydı da 1528 yılına aittir. buna göre izmir 225 haneden mürekkep küçücük bir kaza merkezidir. ilginçtir ki bu tahrir kaydında rumlar dışında herhangi bir gayr-ı müslim nüfusa rastlanmaz (museviler, ermeniler gibi.) bu 225 hanenin 31 adedi rum hanesidir. geri kalan 194 hane ise müslümandır. ayrıntılı bilgi için lütfen bu konudaki en kapsamlı çalışma olan mübahat kütükoğlu'nun "xv. ve xvi. asırlarda izmir kazasının sosyal ve iktisadi yapısı" adlı mufassal eserine bakılsın. ömer lütfi barkan'ın zamanında önerdiği ve genel kabul gören "bir hanede ortalama 5 kişi" olduğu yargısından hareketle de izmir'in o zamanki nüfusunun 1125 kişi civarında olduğu kabul görür bir önermedir. 1575 yılında yapılan tahrirde ise farklı bir yöntem izlenmiş, hane yerine nefer sayılmıştır. buna göre ise şehirde 668 nefer vardır. buna elbette kadınlar ve yetişkinliğe ermemiş çocuklar dahil değildir. bunlardan 110'u rum'dur. yine toplam nüfusa baktığımızda bir önceki tahrirden yaklaşık 50 yıl sonra iki katından biraz daha fazla bir artış olduğu görülür. rumların oranı ise toplam nüfusun %17'si kadardır. (m. s. kütükoğlu, xv. ve xvi. asırlarda izmir kazasının sosyal ve iktisadi yapısı, ibb kent kitaplığı, 1. baskı, izmir - 2000, s. 24-29.)
elbette zaman içerisinde kentin sosyo-iktisadi yapısı değişti
izmir 17. asırdan itibaren gelişmeye ve giderek bir balıkçı kasabasından, ticaret merkezi haline gelmeye başladı. halep-bursa merkezli ticaret yollarının coğrafi keşiflerin etkilerinin görüldüğü yıllardan sonra yavaş yavaş ekseninin kayması bunda etkilidir. nitekim balıkçı kasabasından, liman kentine evrilen bir kentin demografik yapısı da buna paralel değişmiştir. bu noktada yüzyıllardan beri ticaretle uğraşan rum nüfusun giderek çevre bölgelerden, adalardan buraya kaydığı ve bu yeni ekonomik düzene adapte olarak çoğaldığını söylemek yanlış olmayacaktır.
gelelim 17. asra
bu dönemde artık yabancı seyyahların da işin içine girdiğini görüyoruz. zira artık izmir ciddi bir ticaret merkezi olma yolundadır ve levantenler tarafından adeta ekonomik işgale maruz kalmıştır. kent rumların yanı sıra museviler, ermeniler, ve levanten dediğimiz italyan, ingiliz, hollandalı, fransız, belçikalı, ispanyol yani kısacası bütün freng taifesinden insanlarla dolmaktadır. 1631 ile 1670 arasında izmir'i pek çok kez ziyaret eden j. b. tavernier'e göre şehrin nüfusu 60.000'i türk, 15.000'i rum, 8.000'i ermeni, ve 6-7.000'i de yahudi olmak üzere yaklaşık 90.000 kişidir. (çınar atay, tarih içinde izmir, tifset basın ve yayıncılık, izmir 1978; bülent şenocak - levantın yıldızı izmir, s.159.)
chevalier d'arvieux ise 1654'te izmir'de ikamet eden birisi olarak yaptığı nüfus istatistiğinde kent nüfusunun toplam olarak 88.000 kadar olduğunu, bunun 60.000'inin türk, 7-8.000'inin yahudi, 20.000'inin ise diğer milletlerden olduğunu söylemiştir. (chevalier d'arvieux, des memoires iv - paris 1735; simeon, tarihte ermeniler 1608-1619; şenocak, aynı yer.)
daha geç tarihlerde, 1676'da izmir'i ziyaret eden spon ve wheler ise şehrin nüfusunu daha az, 55.000 kadar tahmin etmişlerdi. onlara göre bunun 30.000'i türk, 12-15.000'i yahudi, geri kalanı ise rum'dur. 1671'de şehre gelen evliya çelebi ise nüfus değil, hane sayısı vermiş ve şehirde 10.300 adet ev olduğunu söylemiştir.
19. yy'a gelindiğinde ise izmir artık metropoldür ve giderek daha da kalabalıklaşmaktadır
british and foreign bible society'nin görevlendirdiği din adamı henry lindsay'in batı anadolu'daki gezisi sırasında, izmir rum metropoliti, ruhbanlar ve bölgeyi iyi bilen kişilerden aldığı bilgilerin derlemesiyle oluşturduğu nüfus istatistiği ise şöyledir: 97.000 türk, 15-20.000 rum, 6.000 ermeni, 5.000 katolik, 11.000 yahudi ve 150 kadar protestan. 1817 ve 18'de church missionary society adına bölgeye gele william jowett ise 60.000 türk, 40.000 rum, 10.000 yahudi, 7.000 ermeni ve 3.000 kadar latin (levanten) sayısını vermiştir. yüzyılın son yarısında ise rum nüfus giderek artmıştır. hatta georgiades 1885'te 100.000 rum'a karşılık şehirde 50.000 türk olduğunu yazmıştır. ancak elbette bu gerçeğe çok yakın olmayan, yunanistan'ın tarihsel arzularını destekler ideolojik bir yaklaşımdır. yine de burada yer vermemiz gerektiğini düşünüyorum ki, rumların "biz çoğunluktayız" iddialarının temelleri anlaşılsın. aynı tarihlerde ise vital cuinet (ya da guinet. kendisi duyun-u umumiyenin temsilcisidir.) 96.250 türk, 57.000 rum-ortodoks rakamını verir. geri kalanlara konumuz dahilinde değinmeye gerek duymuyorum. (ayrıntılı bilgi için bkz: bülent şenocak, levant'ın yıldızı izmir, şenocak yay., 4.baskı, izmir - 2011, s. 158-159.)
1900-1922 arası dönem ilginç bir dönemdir zira çok fazla göç söz konusudur
göçler karşılıklıdır ve batı anadolu ile yunanistan ana karası ve adaları içermektedir. 1899 türk-yunan savaşı, 1911 trablusgarp savaşı, italyanların oniki adaları işgali, 1912-13'te balkan savaşları, 1914-18 birinci dünya savaşı ile milyonlarca kişinin büyük göç dalgaları halinde yer değiştirmeleri, demografik yapının değişmesinde etken olmuştur. bu sebeple bu dönemlere ait nüfus istatistikleri de birbirinden çok farklı rakamlar göstermektedir.
1914'teki osmanlı resmi rakamlarına göre izmir'in nüfusu 639.756'dır. bunun 378.894'ü müslüman, 217.686'sı ortodoks-rum'dur. abd izmir konsolosluğu'nun aynı yılki resmi rakamları ise şöyledir: nüfus 400.000. 165.000 türk. 155.000 rum. 70.000 kadar da diğer.
1911, 1914, 1917 nüfus verilerinin tamamında türkler, rumlardan izmir genelinde daha fazladır. osmanlının resmi istatistiği dahil, guinet'nin ve diğerlerinin verilerine göre rumların türklerden fazla olduğu üç yer vardır. izmir-merkez (bugünkü alsancak-konak-kadifekale-eşrefpaşa-basmane-hatay yumağını düşünün), foça ve ayvalık. bu da 1911 nüfus verilerine göredir. yani izmir merkez ve bağlı nahiyelerde 49.062 müslüman'a karşılık 55.625 rum. 1917'ye bakıldığında ise bu sayının müslümanlar lehine değiştiği görülür: 102.599 müslümana karşı 94.787 rum. aydın kuşadası'nda ise türkler çoğunlukta olup rakamlar neredeyse birbirine eşittir. aydın vilayetinde savaş öncesi (1914) toplam müslüman nüfus 1.249.067'dir aydın vilayeti diyorum çünkü o zamanlar izmir aydın vilayetine bağlı, o vilayetin merkez sancağıydı. (bkz: örneğin ayrıntılı bilgi için lütfen beni daha fazla yormayınız ve bkz: nail moralı, mütarekede izmir önceleri ve sonraları, erkan serçe, izmir ve çevresi nüfus istatistiği 1917, pelin böke, izmir 1919-1922 tanıklıklar.)
1900-1922 arası İzmir görüntüleri
yetmez ama evet dediğinizi duyar gibiyim
elbette tüm bunların yanı sıra batı anadolu'daki yunan işgalinin yarattığı zulme tepki olarak bölgeye gönderilen amiral bristol'ün raporuna da bakmak gerekir. bu rapora göre yunanlıların iddia ettiği gibi rum nüfus izmir'de çoğunlukta değildir ve yunan askerleri ciddi bir mezalim içerisindedir. 1919-1922 arasında izmir halkı görmediği kadar çileyi görmüş, tatmıştır. daha işgalin ilk günü yüzlerce insan öldürülmüştür. zito venizelos demediği için fethi bey süngülenerek öldürülürken, köylü gazetesinin sahibi ise kendini yunanlılara satmıştır örneğin. yani böyle de bir dilemma var ortada. konudan çok uzaklaşmayalım...
hülasa, 9 eylül 1922 tarihi hakkında yalanlar söylemeden, işkembeden sallamadan önce okumak-bilmek gerekiyor elbette. tabi bizim saatlerimizi harcayarak buraya yazdıklarımızı sallamayanlar yine çıkacaktır ancak yine de biz görevimizi yapalım. sevgiler.