Kadınlara, Erkekler Ne Der Diye Düşünmeden Yazı Yazmayı Öğütleyen Yazar: Virginia Woolf
ingiliz. kova burcu kadını.
cok aristokrat bir aileden gelir. babasi bir zamanlar william makepeace thackeray'in en buyuk kızıyla evli olan saygın bir biyografi yazarı ve editorudur.
vaftiz babası amerikalı sair james russel lowell dir. annesi ise marie antoinette in nedimelerinden birinin soyundan gelir.
cocuklugu uvey kardesinin tacizine ugrayarak gecmistir.
13 yasındayken annesini kaybeder, 2 yıl sonra da cok sevdigi uvey kız kardesini. yıkılır.
"parcalanmıs kozanın icinde kanatlarım yapısık, titrek ve burus burus kaldım" diye yazar woolf.
sonradan cok tekrarı olacak ilk sinir krizini boylece gecirir.
manik-depresiftir. ama o donemde kimse bu hastalıga asina olamadıgı icin dogru duzgun tedavi goremez. her buyuk uzuntuden sonra atak gecirir.
kendisi lezbiyendir. ama en huzurlu iliskisini de esi yazar leonard woolf ile kurmustur. beraber bloomsbury edebiyat grubunu kurarlar. tarihin birbiriyle enteresan bir sekilde en uyumlu ciftlerinden biridir.
zaten woolf ouse nehirinde kendisine agır bir tas baglayıp, bir atagında, intihar etmeden onceki son mektubunda kocasına "bana olası en buyuk mutlulukları yasattın..beni biri kurtarabilecek olsaydı bu kesinlikle sen olurdun.." diye yazmıstır.
sarık takıp, bıyık çizip, şalvar giyip, arabistanlı bir erkek kılığında bir geminin güvertesinde üst düzey ingiliz bir heyeti karşılayacak kadar da alaycılığını cesaretle bilemiş kadın (buradaki "kadın" sözcüğü vurguludur)..
"para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!..” diye yazdı.kendine ait bir oda ihtiyacı olan tüm kadınlar, bugün onu anıyoruz.
woolf'un intihar etmeden önce eşine bıraktığı son mektup
sevgilim,
yeniden delirmek üzere olduğumdan eminim.o korkunç dönemlerden birine daha göğüs gerebileceğimizi sanmıyorum.ve bu sefer toparlanamayacağım da.
sesler duymaya başladım.dikkatimi bir şey üzerinde toplayamıyorum.ben de yapılabileceklerin en iyisi gibi görünen şeyi yapıyorum.sen bana mümkün olan en büyük mutluluğu verdin.birisi başkası için ne yapabilirse, hepsini yaptın.sanmam ki başka iki kişi bizden mutlu olmuş olsun, bu korkunç hastalık gelene kadar.artık onunla mücadele edemiyorum, hayatını zehir ettiğimi biliyorum, ben olmasam çalışabilirdin ve biliyorum ki çalışacaksın. görüyorsun ya, bunu bile doğru dürüst yazamıyorum. okuyamıyorum.söylemek istediğim şu, hayatımın bütün mutluluğunu sana borçluyum.bana karşı hep sabır gösterdin ve inanılmayacak kadar iyiydin.bunu söylemek istiyorum-bunu herkes biliyor-biri beni kurtarabilseydi eğer, o sen olurdun.senin iyiliğinin kesinliği dışında her şey benden gitti artık.hayatını daha fazla zehir edemem.sanmam ki başka iki kişi bizim olduğumuz kadar mutlu olsun.
cesedini yaktırdıktan sonra küllerini monks house'daki bahçeye, büyük karaağaçlardan birinin altına gömdürdü.
mezar taşındaki yazıt :
"kendimi sana doğru savuracağım, yenilmeksizin ve boyun eğmeden, ey ölüm!"