Kedi Kısırlaştırmak Bir Zalimlik mi Yoksa Uygulanması Elzem Olan Doğal Bir Müdahale mi?
aslında zalimlik olmayan durumdur kısırlaştırma
bugün "ev kedisi" dediğimiz kedi türü, yüksek oranda insan kaynaklı olarak 10.000 yıl önce evrimleşmiştir. neden? çünkü insan en üstün (!) ırk olduğundan çevredeki hayvanları katletmiş (çoğunlukla kedi gibi yırtıcıların avları olan hayvanları), kendi doğasında aç kalan bu hayvanlar da bizim kurduğumuz şehirlere gelip beslenmeye, başka bir deyişle hayatta kalmaya çalışmışlardır. bu günlerde metropollerde yaşayan binlerce "ev kedisi" vardır ve her daim bir arabanın altında kalma, soğuktan donarak ölme, açlıktan - susuzluktan ya da cani bir insanın gazabına uğrama riskiyle her gün karşı karşıya kalmaktadırlar.
eğer evinize bu hayvanlardan birini aldıysanız zaten hem hayvana hem de kendinize büyük bir iyilik yapmış oldunuz. (burada hayvanı oyuncak gibi kullanıp, yok aptal aptal kıyafet giydiren, kafasına göre aç ya da yalnız bırakıp giden, hele hele döven insanımsıları kriter dışı tutuyorum)
gelelim kısırlaştırma mevzusuna. ben de iki erkek kedimi kısırlaştırmadan önce bu soruyu çok sormuştum kendime fakat doçent veteriner yengem, onun arkadaşları, internet ve daha bir çok kaynaktan yaptığım araştırmalar sonucu kısırlaştırmanın en doğrusu olduğuna karar verdim.
neden?
- eve işeme veya kanama gibi olayların bitmesini saymıyorum zira bunlar bana göre sorun bile değil.
- evden kaçma çalışmalarının sona ermesi. bu evden kaçma çalışması yüzünden kedilerimin biri beşinci kattan aşağı atladı, az daha ölüyordu. "hayvan sokağa dönse özgür olacak" gibi düşünenler, arabaların altında kalan, dayak yiyen, işkence gören kedileri bi düşünün bakalım.
- tümör ve kanser gibi risklerin sona ermesi. bunu öğrendikten sonra kendime bile yaptırmayı düşünmedim değil. keza dünyada yeterince insan ve yeterince ev kedisi var arkadaşlar.
- üremek bir içgüdü ve tamamen evrimsel olarak bizim de içimizde bulunan bir his. hiçbir mantığa dayanmayan bu içgüdü tamamen nesli devam ettirme üzerinedir. ve şu an ev kedilerinin nesli tükenme riskinde falan değildir.
- kısırlaştırma kedinin ömrünü 1-3 yıl kadar uzatabilmektedir.
yani kısacık süren, hiçbir acı hissi vermeyen bir operasyonla, minik dostunuz sizlerle daha uzun süre yaşayabilir, daha az hasta olur ve emin olun hiçbir özgürlüğü kısıtlanmaz.
ev kedileri için 2 yol var
1) hayvan her kızgınlık dönemine girdiğinde çiftleşecek
2) kısırlaştırılacak
birincisi mümkün değilse ikincisini "doğasını bozmamak" için veya "kıyamamak" sebebiyle seçmemek doğru değil. çünkü hem kısırlaştırılmayan hem de çiftleştirilmeyen hayvanlarda hormonların yaptığı baskı sebebiyle zamanla tümörlerin oluştuğu saptanmış. kısırlaştırmaya hakkımız yoksa buna sebep olmaya da hakkımız yok.
birinci yol mümkünse kısırlaştırma şart değil.
sağlık açısından durum bu.
dışarıdakiler için şahsi fikrim sayısız canının cirit attığı sokaklarımız malumken hali hazırda doğmuş ve yaşamaya çalışan sokak hayvanlarının durumu ortadayken özellikle sokaktakilerin kendi sağlıkları için olmasa dahi doğacak yavruların yaşayabilecekleri güvenli bir ortam artık bulunmadığından kısırlaştırılmaları gerekiyor.
hepsini eve alamıyoruz, koruyamıyoruz, işkence yapıyorlar, yolda ezip arkalarına bile bakmadan gidiyorlar, zehirliyorlar, tecavüz ediyorlar, hasta, aç ve susuz kalıyorlar... ve tüm bunlar olmuyormuş gibi kırlarda özgürce mutlu mesut koşturan kediyi alıp kısırlaştırıp eve hapsediyormuşuz gibi konuşuyorlar ya... gerçekleri baz alarak yorumlayın biraz be.
hasta oluyorum valla şu her şeyin doğrusunu ütopyadan yorumlayanlara. birine tecavüz edilir, bi tartışma çıkar, tecavüzcü öldürülsün mü müebbet mi yesin hadım mı edilsin diye... hemen gelir birisi çözüm eğitimdir idam işe yaramaz bidi bidi diye. ulan tamam eğitim bunu herkes biliyor da şimdi bu adam kırkına gelmiş, on yaşındaki kıza tecavüz etmiş, bu adama ne yapılacak? insanın bedensel bütünlüğüne müdahale edilemezmiş. yine durduk yere "gel amca senin şu bacağı bi keselim" diyen varmış gibi. durduk yere tecavüz edilip öldürülen insan değil çünkü. zayıf halka falan. anası üç beş tane daha doğurur, güçlü olanlar hayatta kalır nasıl olsa. abi de biraz yatıp çıksın sonra gelsin seni desin, oh ne güzel her yanın insan hakları olur.
hayvanlar eve kapatılmamalıymış. bence de her yer çayır çimen olmalı. en azından bahçeli evi olmalı herkesin. eee? yani?
hayvanlar kısırlaştırılmamalıymış. doğalarında çiftleşmek varmış. aynen öyle. ama bi kafanı pencereden uzat da bak bakalım nerede, nasıl yaşayacak bu canlılar?
çözüm falan yok anca bık bık... o öyle olmamalı bu böyle olmalı... o kadar haklısın ki dostum. en çok sen haklısın. biz ego tatmini için hayvan besleyen, kendi zevkimiz için onları kısırlaştıran tipleriz. zalim olduğumuzdan fakire fukaraya yardım edeceğimize kedilere mama alıyoruz. sen aynen devam et kendi halinde. etliye sütlüye hayvana insana karışmadan yaşayıp git. boş zamanlarında da hayal dünyanda neler olup bittiğini anlatırsın böyle.
kısıtlaştırmak “daha sağlıklı” değildir
zira normal olan o değildir. memelilerde doğum, vücudu büyük oranda yenilediği ve sağlamlaştırdığı için hem psikolojik olarak hem de fiziksel olarak olması gerekendir. (not: dişi kedilerde)
genelde köpek sahipleri çiftleştirme zamanında kendilerine (köpeğe değil kendilerine) uygun bir aday buldukları zaman çiftleştirirler.
kedilerin biraz başına buyruk olması, biraz da kedi severlerin kedilerin kendi habitatı olabilecek bir canlı değil de, battaniye süsü gibi sevdiklerinden ötürü böyle durumlara pek girişmemektedir.
yakınlarınızda kısırlaşmamış karşı cinsten bir kedi sahibi var ise en azından bir kere doğum yapması memelinin sağlığı için iyi olur.
veterinerlerin kısırlaştırmak daha sağlıklı demesi, kısırlaştırmanın çiftleşemeyecek bir canlının eziyet görmesinden daha iyidir anlamı taşır. yoksa en sağlıklısı doğumdur.
kedi ve köpeklerin türlerinin çiftleşemedikleri için değil, yaşam alanları kalmadığı ve insan nedeniyle tehdit altında olduğunu düşünüyorum
3 ayda bir kızgınlığa giren ve en az 3 yavru doğuran kedi/köpeklerin doğal ortamları insanlar tarafından işgal edilmiş, barınma, beslenme ve yaşama imkanları çok zorken, açlıktan, hastalıktan, insan faktörünün (trafik, şiddet...vb) acı içinde ölecek, telef olacak yavruları ve onları doğuran anneleri korumak olarak bakılmalı. insanların kendi rahatı için değil bakabilecekleri canları düşünerek tercih etmeleri gerekmektedir.
ayrıca veteriner hekimler ergenliğe girdikten sonra kısırlaştırmanın hayvana zarar vermediği tam tersine uzun ve kaliteli bir yaşam için bazı önemli faydaları olduğunu da belirtmekteler.
hayvanların yaşam alanları ve doğal yaşamlarını sağlanıyorken kısırlaştırma elbette sağlık dışında tercih edilmez ancak yargılamadan önce hayvanların hangi koşullarda yaşadığını birinci plana almak gerek. psikoloji meselesinde ise hem veteriner hekimlerden öğrendiklerimi hem de tecrübelerimle olumsuz bir tecrübe yaşamadım tam tersine agresyonun azaldığı, daha sakin olduklarını gördüm. önce sokaklarda perişan hayvanların koşullarını iyileştirmemiz gerekiyor.
not: ekşi sözlük'te gelen mesajlara istinaden ev kedisi sokak kedisi farketmez her kızgınlık döneminde (yılda en az 4) çiftleştiği takdirde min. 3 yavrudan 12 yavruya sağlıklı, yaşanabilir mekan ve imkanlar sağlıyorsanız kısırlaştırmayın. sizin için uygun zamanda çiftleşmesine izin verip diğer kızgınlık dönemlerinde hayvanın beynini şişiren hormonlarla yaşamasına sebep olup, kendi egonuzu da hayvanın doğasını bozmuyorumla avutabilirsiniz. hayvanda çiftleşme isteği türün devamı için taşıdığı genetik bir koddur. hormonlarla sağlanır. ve bu hormonlarında yine kendi düzeninize göre düzenlemekle kısırlaştırmak arasına etik olarak fark yoktur. hayvanın haklarına müdahale etmekse ikisi de müdahaledir. kısırlaştırma, bakabileceğin kadar çocuk sahibi olmakla daha çok benzer bir düşünce yapısı.
7 yaşında erkek kedi sahibi bir insan olarak kesinlikle katılmıyorum kısırlaştırmanın zalimlik olduğuna
üstelik 4 yaşına kadar kedimi kısırlaştırmamak için direndim. o 4 yıl boyunca kızgınlık dönemlerinde 5. kattaki evimizin camına çıkıp kurt gibi uluyordu. sayesinde mahallece tanındık. lavabolara işemeye, beğendiği her yere koku bırakmaya başladı ona da eyvallah dedik. çiftleştirmek için eve kedi attığımız da oldu. gel gör ki o işler öyle olmuyormuş.
derken balkondan serbest düşüş yöntemiyle 4 kez kaçıp -ki bu arada arka ayağını incitti, iç kanama tehlikesi atlattı, alt komşumuzun panjuru olmasa başına gelebilecekleri düşünmek bile istemiyorum!- kendi kendine çiftleşmeyi denedi. sonuçta sokaktan yavruyken aldığımız için sokakta yaşamayı ve sokak kurallarını bilmiyordu. bu yüzden de 2 kere sokakta yaşayan kedilerin saldırısına uğradı, 1 kez hafif şekilde araba çarptı ve bir kez de bağırdığı için insan demeye dilimin varmadığı bir canlı tarafından feci şekilde dayak yedi. (araba çarptığını beyaz tüylü kısmındaki tekerlek izinden, dayak yediğini komşumuzdan öğrendik ki öğrenmemize de gerek yoktu çünkü tekme yedikten sonra düştüğü yerden kalkamamıştı.) bütün bunların üzerine artık dayanamadım ve bu haşarı oğlanı kısırlaştırmaya karar verdim. 15 dakikalık bir operasyon sonucu bütün sıkıntılar geride kaldı.
dişi kedilere göre erkek kedilerin operasyonu çok çok daha kolay. kesme işlemi yapılmıyor. lazerle halledilen bir prosedür. dişi kediler için durum tabii ki çok daha zor ama dişiler erkeklere oranla çok daha kolay sakinleşiyorlar bu yüzden de kısırlaştırmak belki gerekli olmayabilir. benim durumumda ise kedimi kısırlaştırmam değil kısırlaştırmamam zalimlik olmaya başlamıştı.
merak edenlere not: kısırlaştırdığım oğluşumun huyu suyu değişmedi. hala çok yaramaz sadece cama çıkıp bağırmıyor ve evden kaçmaya çalışmıyor. yoksa karakteri aynı.