Kölelikten Memlük Hükümdarlığına Uzanan İnanılmaz Bir Hayat Hikayesi: Baybars

Kölelikten hükümdarlığa, hükümdarlıktan dervişliğe, efsanevi bir yaşamı olan Memlük sultanı Baybars'ın hikayesi.
Kölelikten Memlük Hükümdarlığına Uzanan İnanılmaz Bir Hayat Hikayesi: Baybars

1223 yılında doğan meşhur memluk sultanı baybars, hayatına suriye'de köle olarak başlar. ilk efendisi olan hama'nın eyyubi emiri, batıl inançlarının da etkisiyle bakışlarından ürktüğü için bir süre sonra onu satmayı karar verir. gerçekten de genç baybars; boğuk sesli, açık mavi gözlü ve sağ gözünde beyaz bir leke olan, kara yağız bir devdir. geleceğin sultanı, bir memluk subayı tarafından satın alınıp dönemin mısır hakimi eyyub ibn kamil'in muhafız alayına katılmak üzere yetiştirilir. burada kişisel yetenekleri sayesinde ve özellikle hiçbir ahlaki kuruntusu olmadığı için hızla yükselip hiyerarşinin en tepesine doğru tırmanır.

nitekim 1250'de dönemin mısır hakimi eyyubi turanşah'a kılıcını indirmeye ilk cesaret eden ve 10 yıl sonra 23 ekim'de memluk sultanı ve ayn calut savaşının galibi kutuz'u bir av sırasında öldüren baybars, 1260'ın ekim ayının sonunda muzaffer bir komutan edasıyla kahire'ye girer ve orada otoritesini hiç zorluk çekmeden kabul ettirir. buna karşılık memluk metbuluğundaki suriye'nin farklı şehirlerinde kutuz'un ölümünden yararlanan başka memluk subayları bağımsızlıklarını ilan ederler. zaman kaybetmeyen baybars, çıktığı yıldırım gibi seferle şam'ı ve halep'i ele geçirir ve eski eyyubi topraklarını kendi otoritesi altında birleştirir. 

bu kanlı ve acımasız subay, büyük bir devlet adamı olduğunu hızla gösterip arap dünyasında gerçek bir rönesansın mimarı olur. onun saltanatında mısır ve daha sınırlı bir ölçüde suriye yeniden kültür ve sanat merkezleri olur. hayatını, kendisine kafa tutabilecek her frenk kalesini yıkmaya adayan baybars, bütün bunların dışında büyük bir yapıcı olarak kendini gösterir. kahire'yi güzelleştirir, sultanlığının tüm topraklarına köprüler ve yollar inşa eder. aynı zamanda güvercin veya at kullanarak, selefleri sayılabilecek nureddin mahmud ve selahaddin eyyubi'ninkinden çok daha etkili bir posta servisi kurar. 

katı, zaman zaman çok sert ama aydın bir yönetim gösteren baybars, asla keyfi davranmaz. frenklere karşı iktidara geldiği andan itibaren kararlı bir tavır alıp onların nüfuzunu kırmayı hedefler. 

1261 yılının sonundan itibaren antakya prensi bohemond'un ve ermeni kralı hethum'un topraklarına karşı bir misilleme seferine çıkmayı tasarlar. (bkz: moğol istilası)
ilhanlılar'ın hükümdarı hülagü, ayn calut'un akabinde artık suriye'yi istila edebilecek durumda olmasa da, iran'da hala müttefiklerinin cezalandırılmasını engelleyecek kadar güce sahiptir. akıllı davranan baybars daha uygun bir fırsat kollamaya karar verir.

bu fırsat karşısına 1265'te , hülagü ölünce çıkar. baybars, moğollar arasında yaşanan bölünmelerden yararlanarak önce celile'yi işgal eder ve yerel hıristiyan nüfusun bir bölümün de işbirliğiyle birçok kaleye boyun eğdirir. sonra birdenbire kuzeye yönelerek hethum'un topraklarına dalar; tüm şehirleri birer birer yakıp yıkar, özellikle başkent sus'ta taş üstünde taş bırakmaz ve nüfusun büyük bir bölümünü öldürüp kırk bin kişiyi de tutsak edip götürür. ermeni krallığı bir daha belini doğrultamaz. 1268 yılına gelindiğinde baybars yeniden sefere çıkar. önce akka civarına saldırır ve beaufort şatosu'nu ele geçirir. sonra ordusunu kuzeye doğru götürür ve 1 mayıs'ta trablusşam surları önüne gelir. şehrin efendisi ve aynı zamanda antakya prensi olan bohemond uzun bir kuşatmaya hazırlanır ama baybars'ın başka tasarıları vardır. birkaç gün sonra kuzeye doğru yoluna devam edip 14 mayıs'ta antakya önüne gelir. 170 yıl boyunca tüm müslüman hükümdarlara kafa tutmuş en büyük frenk şehri olan antakya, 4 günden fazla direnemez. 

bohemond şehrinin düştüğünü, baybars'ın gönderdiği unutulmaz ve bir o kadar da alaycı bir mektup ile öğrenir: "ey soylu ve değerli şövalye, antakya düştüğünden beri prenslikten kontluğa inmiş bohemond ..."

frenk şövalyeleri, baybars için bir tehlike olmaktan çıkmıştır artık. akka'da ateşkes anlaşmasının imzalanacağı gün bohemond ile baybars'ın temsilcisi abdüzzahir 'in arasında geçen diyalog durumu çok iyi özetlemektedir: "kral en iyi koşulları koparabilmek için hık mık edip duruyordu ama ben sultanın talimatları gereğince hiç esneklik göstermedim. öfkelenen frenk kralı tercüman aracılığıyla bana arkama bakmamı söyledi. arkama döndüm ve tüm frenk ordusunun savaş düzenine girmiş olduğunu gördüm. tercüman ekledi: 'kral, bu kadar çok askeri bulunduğunu unutmamanı söylüyor.' o zaman ben de sordum: 'ne düşündüğümü söylersem, buradan sağ çıkabilecek miyim ?'. evet cevabını alınca ben de ekledim: 'peki o zaman, krala deyin ki onun ordusundaki asker sayısı, kahire zindanlarındaki frenk tutsağı sayısından az !'"

1270 yılına gelindiğinde fransa kralı louis'nin yanında altı bin adamla tunus yakınındaki kartaca sahiline çıktığına dair haber gelir. baybars hiç tereddüt etmeden belli başlı memluk emirlerini toplayıp müslümanların yeni bir frenk istilasını püskürtmelerine yardım etmek için güçlü bir ordunun başında bu uzak afrika vilayetine gitmeye niyetli olduğunu açıklar. ama bir kaç hafta sonra sultana ulaşan yeni bir haber, fransa kralının ordugahında ölü bulunduğunu ve büyük bölümü savaştan ya da hastalıktan kırılan ordusundan geri kalanların da çekip gittiğini bildirir. bunun üzerine baybars, doğu frenkleri üzerine yeni bir sefere çıkmanın zamanının geldiğine kanaat getirir ve mart 1271'de, selahaddin'in bile hiçbir zaman boyun eğdiremediği ürkütücü krac des chevaliers'yi yani "şövalyelerin kerak kalesi"ni ele geçirir. 

sonraki yıllarda hem frenkler hem de hülagü'nün oğlu ve varisi abaka'nın yönetimindeki moğollar, suriye'ye birçok akın düzenleyecek ama bu akınların hepsi geri püskürtülecektir. baybars, haziran 1277'de şam'da zehirlenerek öldürüldüğünde, doğu'daki frenk toprakları tespih tanesi gibi dizilmiş ve her yandan memlük imparatorluğu tarafından kuşatılmış sahil şehirlerinden ibaret kalmıştır.

baybars'ın hayatına ve icraatlarına dair daha fazla bilgi edinmek isteyenlere, amin maalouf'tan arapların gözünden haçlı seferleri adlı eseri tavsiye ediyorum.