Koyun Dolly, Nasıl Oldu da Annesinden Alınan Sadece Bir Meme Hücresinden Klonlanabildi?

Dolly tek bir hücreden geliştirilerek klonlanmıştı. Ama nasıl? Meme hücresinden başka meme hücrelerinin oluşması gerekmiyor mu sadece? Açıklayalım.
Koyun Dolly, Nasıl Oldu da Annesinden Alınan Sadece Bir Meme Hücresinden Klonlanabildi?

"folik asit ve ebeveyn sevgisi"

ilk klonlanmış canlı olan koyun dolly’i hatırlıyor olmalısınız... annesinin meme hücresinden alınan dna ile üretilmişti. meme yerine başka bir doku da tercih edilebilirdi. zaten daha sonra kol kası, deri gibi birçok organdan alınan dna ile de klonlama işlemi yapıldı. peki nasıl olur da bir kol kası hücresi kocaman gerçek bir koyuna dönüşebiliyor?

günlük hayatta kollarımızda kendiliğinden mesaneye dönüşen kas hücrelerine rastlamıyoruz. ya da meme hücrelerimizin içinde birden beyin ya da safra kesesi oluşmuyor. hatta parmağımız yaralanıyor. kesilen yer onarıldığında parmak izimiz bile değişmiyor. her hücre sadece kendisi oluyor. peki koyun dolly bir meme hücresinden nasıl oluşabildi?

cevap: epigenetik

hz. ali şunları söylemişti: "sen kendini küçük bir cisim zannedersin. halbuki sende dürülüdür koskoca âlem."

buna bilimde evrenin fractal doğası da deniliyor. aşağıdaki resimde, her bir ufak parçanın bütünle aynı olduğu bir fractal çizim örneği görüyorsunuz:

herhangi bir insan hücresinin çekirdeğinde, tüm insan vücudunun oluşumuna ve oluşan organ ve doku gruplarının işleyişine dair bilgiyi içeren dna bulunur. bunun anlamı her bir hücre, bir fractl gibi, bütün resmi de içinde barındırır. tıpkı, her bir atomun içinde bir güneş gibi nükleer enerji barındırması gibi. fakat ne atomlar bu enerjiyi doğal yolla kullanır, ne de insan hücresi tüm vücut bilgisini taşıyan bilgiyi kullanır. her hücre kendisi için gerekli olan bilgiyi kullanır.
böylece özelleşmiş hücrelere sahip oluruz.

şimdi sormamız gereken soru şu: peki nasıl? her hücre, hangi dna bilgisini kullanacağını nasıl biliyor?

işte epigenetik burada devreye girer. dna’da kayıtlı olan bilgilerin hangilerinin kullanılıp hangilerinin kullanılmayacağını epigenetik belirler. sadece kullanılıp kullanılmaması değil, ne sıklıkla kullanılacağını da epigenetik belirler. biliyorum biraz karışık, ama bir sonraki slaytta kafandaki bilgiler yerine oturacak.

dna’mız hücre çekirdeğinde ortaya atılmış bir biçimde bulunmaz. sıkıca sarılmış ve katlanmıştır. bu katlanmalar bazı yerlerde çok ama çok sıkı bazı yerlerde ise gevşektir. sımsıkı katlanmış bölgelerdeki bilgiler işlevsel değildir. ama sarımın gevşeyip açık olduğu alanlardaki bilgiler hücrelerin kullanımına uygundur.

dna’da hangi bölgenin sıkı hangi bölgenin gevşek olacağını ise, dna’nın hemen yanına yerleşmiş bir takım özel moleküller belirler. bu moleküller dna’nın yapısını değil işlevini belirler. bir tür etiketleme sistemi diyebiliriz.

hamilelikte hepimiz folik asit desteği almışızdır. bu konuda gerekli bilinç toplumun önemli bir kesiminde yerleşti. anne vücudunda folik asit yeterince olmadığında oluşan sorun, çocuğun genetik olarak kusurlu olacağı ve omurgasının iyi gelişmeyeceği yönünde yaygın bir inanış var. bu bilgi kısmen doğru. ama folik asit eksikliğinin oluşturduğu sorun genetik değil epigenetiktir. çocuğun omurgasını oluşturması gereken dna bilgisi doğru biçimde var. ama bu bilgi güzel biçimde sarılmadığından, yanlış biçimde hücrenin kullanımına sunuluyor.
ve çocuk doğduğunda sırtından dışarı çıkmış omuriliğe sahip oluyor.

şimdi ebeveyn sevgisine gelelim, burası çok ilginç

mcgill üniversitesi'nde bir nörobiyolog olan michael meaney doğumdan sonra annesi tarafından bolca yalanıp bakım gören bir grup fare ile tıbbi olarak depresyona sokulmuş annelerin çok az bakım verdiği fareleri ayrı ayrı büyütmüşler. ve sonra bu farelerin beyinlerini açıp incelemişler. bu iki gruptaki farelerin beyinleri birbirinden farklıydı. fark özellikle beyinlerinde hafızanın düzenlemesine yardımcı olan bir bölge olan hipokampüste belirgindi.

annesinden bakım ve sevgi alamayan farelerin beyinlerindeki hipokampüs bölgesinde stres hormonuna tepki veren reseptör sayısı daha azdı. bu fareler kanlarında stres hormonu yükseldiğinde bundan hafıza nöronları daha geç farkına varıyordu. ve bu yüzden bu fareler stresi bastırmakta zorlanıyordu. akut günlük olay stresi yaşandığında sağlıklı olan fare, bunun gibi çok fazla olay yaşadım ve bir şey olmadı diye düşünebilirken diğeri bu düşünceyi daha zor üretiyordu. oysa her iki farenin beyinlerinin bu bölümündeki dna bozuk değildi. ama bakım görmeyen farelerin epigenetiği bozulmuştu.

2009 yılında meaney'in ekibi çok önemli bir araştırma yaptılar

teknik olarak yürütülmesi oldukça zor bir araştırma. 36 ölü insanın beyni bu araştırmada kullanıldı.

12 tane intihar etmiş ve çocuklukta kötüye kullanım geçmişi olan kişi.
12 tane çocuklukta istismara uğramamış ama intihar etmiş kişi.
12 tane doğal yollar ile ölen kişi.

bilim insanları, cesetlerin hipokampus hücrelerine odaklandılar ve sıçanlarda inceledikleri stres hormonu geninin anahtarını incelediler. meaney ve meslektaşları, çocuk istismarı yaşamış insanların beyinlerinde anahtarı kaplayan metil gruplarının nispeten daha fazla olduğunu buldular. yani beyinlerinde stres hormonu reseptörü kodlaması gereken genler fazladan metilasyona uğramıştı. yani paketlenmişti. bu yüzden daha az işlevseldi. aynı gene sahiptiler. ama o gen az çalışıyordu. bu onları yaşamın stresine karşı daha az dayanıklı yapmıştı. doğal yolla ölen ya da çocukken istismara uğramadığı halde intihar etmiş kişilerde bu bulgu yoktu.

bu uzun ve zor gönderiden çıkarmamız gereken ders şu

bir meme hücresinden bir koyun dolly oluşabilir. ama pratik hayatta bu görülmez. çünkü epigenetik bilgi tıpkı dna içindeki bilgi gibi bir hücreden diğer hücreye aktarılır. meme hücresi olacak şekilde katlanmış bir dna'ya sahip hücre yine meme hücresi oluştacak şekilde katlanmış dna'lar içeren yeni hücreler oluşturur.

işte bu yüzden anne karnında gelişirken bir bebek çok kritik gelişim aşamasında folat azlığı yaşarsa, omurgasını oluşturması gereken hücreler yanlış şekilde katlanırsa omurgası defektli olarak doğar. daha sonra ona folik asit vererek bu bozulan dna'yı onaramayız. tam o anda, o sırada folat'a ihtiyaç vardır. tıpkı anne ve babanın koşulsuz sevgisinin bebeğin beyin gelişiminin olduğu o kritik ilk üç yılda, hele hele ilk sekiz ayda gerekli olduğu gibi. onu sonradan vererek düzeltemeyiz. sadece yeni bozukluklar oluşmasını biraz öneleriz. şunu unutma, spina bifidayı cerrahi olarak onarsak bile en azından sırtında bir skar izi kalır.

terapi ve farklı yöntemler de çocuğu iyileştirebiliriz. ama iz yine de kalır. en iyisi doğru zamanda sevgi, doğru zamanda folik asit.

bu ve buna benzer çocuk sağlığı ile ilgili bilgiler verdiğim hesabım