Kudüs'ü Fetheden Büyük Komutan: Selahaddin Eyyubi

Eyyûbîler Devleti'nin kurucusu ve ilk hükümdarı Selahaddin Eyyubi'nin hayatı.
Kudüs'ü Fetheden Büyük Komutan: Selahaddin Eyyubi

hadimü'l haremeyn, müslümanlar için iki mukaddes şehir olarak görülen ve bu sebepten mütevellit haremeyn olarak anılan mekke ve medine'nin "hizmetkarı" anlamına gelmektedir. bu unvanı ilk kullanan hükümdar ise yazımızın da konusu olan selahaddin eyyubi'dir. selahaddin'in akabinde, kendilerini onun ardılları olarak addeden ve mısır'ın hakimleri olan memluk sultanları da bir egemenlik nişanesi olarak bu sıfatı benimsemişlerdir. bilahare osmanlı imparatorluğu'nun suriye ve mısır'ı ele geçirmesiyle beraber mevzubahis unvan yavuz sultan selim'den itibaren osmanlı padişahları tarafından da kullanılmaya başlanacaktır.

selahaddin eyyubi, 1138 yılında günümüzde ırak'ın sınırları içerisinde yer alan tıkrit şehrinde dünyaya gelir. babası necmeddin eyyub, selçuklular’ın tıkrit valisidir ve ilerleyen yıllarda selahaddin'in hayatının bugün bildiğimiz hüviyetine evirilmesindeki başlıca etkenlerden olan 12. yüzyılın meşhur müslüman komutanı ve musul atabegi imadüddin zengi'nin isteği üzerine selahaddin’in doğduğu yıl aşiretiyle birlikte tıkrit’ten ayrılarak musul’a gider ve zengi’nin hizmetine girer. öte yandan aynı dönemde, yine selahaddin'in hayatında büyük bir tesiri olan amcası esedüddin şirkuh da zengi'nin ordusunda komutan sıfatıyla görev yapmaktadır.

şirkuh, zengi'nin vefatının akabinde tahta çıkan oğlu nureddin mahmud'un en yakın danışmanı ve kumandanı haline gelecektir. nureddin aynı zamanda necmeddin eyyub'u da dımaşk valisi olarak atar. böyle bir ortamda tabiri caizse şehzade gibi yetişen ve iyi bir eğitim gören selahaddin de genç yaşlarından itibaren haçlılar’a karşı girişilen seferlere katılma imkanı bulur ve babasının ardılı olarak dımaşk şahneliğine (valiliğine) kadar yükselir. 1163 yılında iktidardan uzaklaştırılan fatımi veziri şaver bin mücir’in yardım istemek amacıyla dımaşk’a gelmesiyle beraber ise selahaddin'in islam medeniyetinin zirvesine doğru olan yürüyüşü yani kahramanın yolculuğu başlamış olur.

mısır’daki fatımiler kriz içindedir ve fatımi halifelerin nüfuzlarını kaybetmesinden mütevellit ülke, sultan unvanı alan vezirler tarafından yönetilmektedir. iktidarın sık sık el değiştirmesi ve sallantıda olması da hem haçlıların hem nureddin'in dikkatlerini mısır üzerine çevirmesine sebebiyet vermiştir. coğrafi konumu ve sahip olduğu kaynaklar dolayısıyla mısır, bölgede hakimiyet tesis etmek isteyen bir güç odağının herhangi bir rakibinin hakimiyet kurmasına izin verilmeyecek derecede önem arz etmektedir. nitekim bütün bu gelişmelerin akabinde nureddin, şirkuh'un da telkinleriyle zaman kaybetmeden mısır üzerine birliklerini sevk etmeye karar verir. amcası şirkuh'un kumandasında 1164 ve 1169 yıllarında fatımi egemenliğindeki mısır’a yapılan mevzubahis seferlere katılan, usta bir kumandan ve devlet adamı olduğunu kanıtlayan selahaddin, nureddin'in ihsanına mazhar olur ve yukarıda da bahsini geçirdiğimiz üzere dimaşk yani şam şahneligine kadar yükselir. 1169'da ise amcasının ölümünün ardından onun vazifesini devralarak 'el melikü'n-nasır' sıfatıyla mısır'a vezir olur. bilahare bağlı olduğu nureddin mahmud zengi’nin verdiği icazet ile naibi sıfatıyla mısır’ı ve mısır’a bağlı yerleri müstakil bir hükümdar gibi yönetmeye başlayacaktır.

selahaddin, mısır'a hakim olunca kendisine ve ordusunun çoğunluğunu oluşturan oğuz türkleri'ne karşı direnen fatımi çevreleriyle ve onları destekleyen frenkler ile bizanslılarla mücadeleye girişir. zaman içerisinde mısır'da tam anlamıyla hakimiyetini tesis eden selahaddin, zaman kaybetmeden orduyu yeniden teşkilatlandırmaya girişir. aynı zamanda fatımi bürokrasisini kademeli olarak tasfiye etmek adına sünni medreseler ve yeni kurumlar açmayı da ihmal etmeyen selahaddin, 1171 yılında ise nureddin zengi'den gelen emir üzerine fatımi hilafetine son verir. 1170 ve 1173 yıllarında kudüs haçlı krallığı'na karşı seferlere çıkan selahaddin, 1173'de ise ağabeyi turan şah ile beraber yemen ve hicaz'a düzenlediği seferlerle bu şehirleri, nureddin mahmud'un hakimiyeti altındaki birer eyalet haline getirmiştir.

nureddin mahmud zengi'nin 1174'teki ölümünün ardından tahtı devralan 11 yaşındaki oğlu el-melikü's-salih ismail'e görünüşte bağlı kalsa ve onun adına mısır'da hutbe okutup para bastırsa da selahaddin, artık kendi yolunu çizmesi gerektiğine kanaat getirmiş durumdadır. bakıldığında mısır gibi jeopolitik ve jeostratejik önemi yadsınamayacak derecede büyük olan bir ülkeyi fiilen o yönetmektedir. selçuklular'ın uğradığı güç erozyonunun akabinde bölgede oluşan iktidar boşluğu; görünüşte pek çoğu yine selçuklulara bağlı kalsa da muhtelif müslüman "şehir devletleri" tarafından doldurulmaya çalışılmış nitekim buna en çok yaklaşan da imadüddin zengi ve onun oğlu olan nureddin mahmud olmuştur. ancak onların tarih sahnesinden çekilmesiyle beraber bayrağı devralma sırası selahaddin'in nezdinde mahmud'un küçük yaştaki oğlunda değil bizzat kendisindedir. dönemin statükosu, bilhassa frenklerin bölgedeki uzun süreli varlıkları da göz önünde bulundurulduğunda bir "çocuk sultanın" yönetimine elverişli durumda olmaktan çok uzaktadır. keza selahaddin de bir süredir hatta nureddin'in ölümünden evvel iktidarının tesisi için çalışmalara başlamış durumdadır ve tabiri caizse aradığı fırsatı melikü's salih'in genç yaşta ölümüyle beraber bulmuş olur. 1174'te 700 süvarinin başında kahire’den dımaşk’a hareket eden selâhaddin’in başlıca iki hedefi vardır: zengi'nin kurup nureddin’in devam ettirmiş olduğu devletin dağılmasını önlemek ve haçlılar’ın elinde olan kudüs’ü ve diğer toprakları kurtarmak.

velhasıl selahaddin dımaşk’ta taraftarlarınca coşkuyla karşılanır. ilk olarak busra ve havran'da daha sonra ise baalbek, humus, hama gibi önemli islam şehirlerin de hâkimiyeti tesis eder. ancak selahaddin'in iktidar yürüyüşü, dikensiz bir gül bahçesinden geçmemektedir ve bilhassa halep ile musul'da bulunan rakipleri kendisine karşı haçlılar’ın ve haşhaşiler’in desteğini alarak direnişe geçmekte zaman kaybetmez. selahaddin, musul ve halep birleşik kuvvetlerini 1176'da yenilgiye uğratır ve nihayetinde sultanlığı, abbasi halifesi tarafından tanınarak suriye ve mısır’daki hakimiyeti onaylanmış olur.

her ne kadar iktidarı, abbasi halifesinin onayı ile beraber meşruiyet kazanmış olsa da selahaddin bir süre daha hakimiyetini pekiştirmek ve buna bağlı olarak ortadoğu'da islam birliğini sağlamak adına mücadeleye devam etmek zorunda kalır. nitekim iki büyük hedefinden birisi olan kudüs'ün tekrar alınmasına yönelik ilk adımını, 14 kasım - 9 aralık 1177 tarihleri arasında gerçekleştirdiği gazze-askalan seferiyle atacaktır. sultan, mısır üzerinden gerçekleştirilen bu sefer sırasında düşmanın direncinin az olduğunu görünce ordusuyla beraber ivedilikle remle'ye doğru ilerler. ancak bu manevra esnasında kudüs kralı (bkz: dördüncü baudouin) ile (bkz: renauld de chatillon) kumandasındaki frenklerin ani baskınına uğrar ve savaşarak geri çekilmek durumunda kalır. bu sırada haçlılar eş zamanlı olarak flandre kontu (bkz: philippe d'alsace) kumandası altındaki bir orduyla da hama'yı kuşatırlar ancak istedikleri sonucu elde edemezler. selahaddin, remle yenilgisiden iki ay sonra kahire'den dımaşk'a doğru tekrar hareket geçer ve haçlıların, şam yoluna hakim bir noktadaki beytülahzan denilen yerde kurdukları kaleyi kuşatarak 24 ağustos 1179'da ele geçirir. selahaddin ile frenkler arasında, iki tarafın da birbirine kesin bir üstünlük sağlayamadığı çatışma hali 1187 yılında gerçekleşen hıttin savaşı'na kadar devam edecektir.

1187 yılına gelindiğinde ise kudüs kralı 4. baudouin ölmüş ve ardılı olarak küçük yaştaki yeğeni (5. baudouin adıyla) iktidarı devralmış durumdadır. yine trablus kontu 3. raimond da kendisine yardımcı olmak amacıyla konsil tarafından kral naibi olarak atanmıştır. baudouin’in dul annesi ve hırslı bir kadın olan sibylla, ilk olarak raimond'un telkinleriyle ibelinli baldwin ile evlendirilmek istendiyse de bu girişim başarısız olmuş ve akabinde sibylla, amalric'in lobi çalışmalarının bir sonucu olarak 1180'de guy de lusignan ile evlenmiş ve 5. baudouin'in 1185'te 9 yaşında ölmesiyle beraber guy, kudüs tacının sahibi olmuştur. bu gelişmelerin akabinde guy de lusignan’ın kral olmasına karşı olan 3. raimond, selahaddin ile ittifak yapmanın yollarını aramaya başlamış ve aradığı fırsatı kerek - şevbek bölgesi hâkimi renaud de chatillon'un, topraklarından geçen zengin bir müslüman kervanını aradaki anlaşmaya rağmen yağmalayıp mallarına el koyması ve yolcuları esir almasıyla beraber bulmuştur. müslümanlar ile haçlılar arasındaki saldırmazlık ve serbest ticaret anlaşmasına riayet edilmemesi bir yana, renaud'un esir aldıkları arasında selahaddin'in kız kardeşi de bulunmaktadır ve binaenaleyh selahaddin, malların ve esirlerin iadesini ister ancak hem kral hem renaud bu isteği geri çevirir. bunun üzerine sultan, 1187'de kerek üzerine büyük bir seferin hazırlıklarına başlanması emrini verir ve dımaşk’ın güneyinde re’sülmâ denilen yerde oğlu el-melikü’l-efdal’i ordunun başında bıraktıktan sonra hassa birliğiyle ilerleyip kerek topraklarını yağmalar. ardından guy de lusignan komutası altındaki haçlılar ile selahaddin'in kuvvetleri arasında taberiye gölü'nün batı yakasındaki taberiye kalesi yakınında bulunan hıttin köyü ve tepesi civarında gerçekleşen muharebede haçlı ordusunun büyük bir kısmı imha edilirken (17.000) bir kısmı da esir alınır. esirler arasında kral guy de lusignan ve renaud de chatillon da bulunmaktadır. selahaddin, guy de lusignan ve maiyetindekilerin canını bağışlasa da renaud de chatillon'un akıbeti ile alakalı muhtelif yorumlar söz konusudur. kimilerine göre renaud, esir alınan birtakım hospitalier ve tapınak şövalyesi ile birlikte idam edilmiş; kimilerine göreyse de guy de lusignan ve maiyeti ile beraber şam'a götürülmüş ve orada fidyesi ödenerek serbest bırakılmıştır.

selahaddin zaferinin akabinde zaman kaybetmeden hızlı bir fetih hareketine girişir ve akka, taberiye, askalan, nablus, remle ile gazze başta olmak üzere pek çok kaleyi ve şehri ele geçirir. 20 eylül 1187’de kudüs kuşatmasını başlatan sultan, takribi 2 haftalık bir direnişin akabinde yani 2 ekim 1187'de kutsal şehri yeniden müslümanlara kazandırır. kudüs’ün ve sur hariç tüm filistin bölgesinin selahaddin'in kontrolüne geçmesiyle beraber avrupa'da yeni bir haçlı seferinin hazırlıkları da başlamış durumdadır. nitekim kudüs'ün düşüşünden 2 yıl sonra haçlılar 1189’da akka’yı kuşatırlar. fransa kralı philippe auguste'un, alman imparatoru barbarossa'nın (göksu'da boğulup hayatını kaybetmiştir), ingiltere kralı arslan yürekli richard'un orduları ve donanmalarıyla iştirak gösterdiği bu büyük ve geniş çaplı sefer yalnızca akka ile yafa arasındaki sahil şeridinin ele geçirilmesiyle sonuçlanmış ve haçlılar’ın kudüs’ü almak için yaptıkları teşebbüsler selahaddin tarafından başarısızlığa uğratılmıştır. 3 yıl süren çatışmaların nihayetinde yani 1 eylül 1192'de haçlıları temsilen richard ve eyyubiler arasında üç yıl sekiz ay süreli bir barış antlaşması imzalanır.

haçlılar ile yapılan barışın ardından kısa bir süre sonra 4 mart 1193'te şam'da vefat eden selahaddin, kaynakların ittifakla belirttiğine göre dindar, merhametli, cömert, güler yüzlü, vakur, sağlam iradeli, mert ve heybetli bir hükümdardır. fransız tarihçi champdor'un "islam'ın en saf kahramanı" olarak nitelendirdiği selahaddin eyyubi'nin şahsında müslümanlar, ideal bir sultan; haçlılar ise gerçek bir islam kahramanı görmüştür.

selahaddin eyyubi'ye dair daha fazla bilgi edinmek isteyenlere ibn-i kalanisi'den şam tarihine zeyl, amin maalouf'dan arapların gözünden haçlı seferleri ve ernoul kroniği adlı eserleri tavsiye ediyorum.