Kurtlar Vadisi'nin Eski Cazibesini Kaybederek Bozmaya Başladığı Anlar

Hep ilk 97 bölümünü övdüğümüz Vadi'yi bu sefer biraz gömeceğiz. İşte dizinin sarpa sarmaya başladığı anların bir listesi.
Kurtlar Vadisi'nin Eski Cazibesini Kaybederek Bozmaya Başladığı Anlar

kurtlar vadisi

44. bölüm ve sonrasında polat'ın kafası çalışan ikinci adam olmaktan çıkıp birinci adam olup konjonktür açısından sebze hali basacak mekanların haracını yiyecek istanbul çerçeveli bir adam iken dünyayı yöneten gizli örgütleri yok etmek gibi sikindirik fantastik bir misyonla ortalıkta fink atması olayıdır.

üstelik "usta" diye şapşik bir unvanla. gerçek hayatta muhtemelen o unvan "reis" olurdu.
oktay kaynarca'nın diziden ayrılma kararı ile "bu bir mafya dizisidir" konseptinden çok çok erken çıkıldı. daha doğrusu çıkılmak zorunda kalındı. adam ölmeden önce bu konsepti neredeyse tek başına göğüslüyordu. şevko mefta, cerrahpaşalılar mefta, kısa bir süre sonra testere mefta.

hatırlayın memati psikopatlık noktasında falan usluydu. çakırdan sonra ön plana çıkarıldı. bak şöyle ölümünden önce çakır dışında mafyatik karakter kalmamış nerdeyse. hatta çakırın ve kayınpederinin o aile çerçeveli sahneleri ve flashback'leri hiç sıkmıyor tam aksine sopranos'ta olduğu gibi keyifle izleniyordu. çünkü oyunculuk fena akıyordu o enerjiyi verebiliyordu usta oyuncu.

buna karşın polat'ın aile sahneleri için genç yazılımcılar "ömer babayı geç" isminde chrome extension bile çıkardılar. neden? çünkü balondu, hikayeydi, ne polat ne de babasının muhabbetleri inandırıcı geliyordu...

neyse esas adamımız ölmüş, mafyatik yaşam ünitesi kalmamıştı ortalıkta. bu boşluktan bi ara nesrin bile hortlamıştı. ölen halit'in ablası falan mafyacılık oynuyorlardı :)

yok piyasada adam yok. ihtiyar kabadayı duran emmiyi veya eleğini asmış seyfo'yu en fazla kaç bölüm daha gösterebilirdin ki. o şekilde ancak ezel izleyicisini aylarca kekleyebilirsin.
çakır sonrasına bak bi şöyle. böyle mafya dizisi mi olur? tombalacı infaz sahnesinden sonraki hiçbir infaz sahnesi beni etkilememiştir. (hem senaryo hem yönetmen farkı diyelim.) cemaat abisi gibi bişey oldu zaten polat direkt. memati dahil her önüne gelen "üç gün s*çma de s*çmayalım" modunda. tek bir tane beyin sergilemeye dayalı sahne yok. tat yok. tuz yok. pala ve adamları olmasa heyecan da yok. böyle bir adamın infazı daha dehşetengiz olabilirdi.

yönetmen değişimi

izleyici sadakati şu bu derken gece çekimleri her geçen gün azalmış, gündüz dizisi haline gelmiş. osman sınav döneminde televizyon tamircisini ziyaret bile gecenin bir yarısında yapılıyor iken, yeni dönemde kripteksin peşinde koşmalar gündüz gözüyle yapılıyordu. güya türkiye'nin en karanlık adamlarının en kritik sahneleri için güpegündüz piknik saatleri tercih edilmeye başlanmıştı. ne güzel değil mi? memur düzeni: sabah mesai başlıyor ve akşam bitiyor.


kurtlar vadisi pusu

soner yalçın'ın yeni konsepte danışmanlık yapmasının mümkün olmaması ve ayrılması

- ve pek tabi ki iskender büyük (tuğgeneral) karakterinin ölümü.

polat'ın ne olduğunu, kime hizmet ettiğini bir türlü anlayamayan, polat'a ve ekibine kök söktüren kahramanımıza boş beleş bir ölümün layık görüldüğü o an pusu hatta dizi komple bitmiştir. ben iskender beyin tarafını tutanlardandım.

çünkü bütün parametreler polat ve ekibinin mit dahil kurumları ele geçirmeye çalışan fetullahçılar olduğunu, iskender ve ekibi de hapse atılmaya çalışılan vatansever askerler olduğu sonucunu ortaya çıkarıyordu.

bu dizi nerdeyse yayınladığı tüm bölümlerinde cahili cühela halka şunları pompalıyordu:

- aslında radikal islami örgüt hizbullah'ı da iskender yani tsk servis ediyor

- aslında muro dahil tüm ayrılıkçı örgütleri de iskender yani tsk servis ediyor

- kaşif kozinoğlu bakın ne kadar da öcü biridir vs. vs.

böyle şeyler... e bu argümanlar %100 zaman gazetesi argümanlarıdır. bu diziye yakışan kanal-d show tv falan değilmiş. o dönem samanyolu daha uygun olurmuş. dizi resmen 2008 yılında başlayacak olan general seviyesindeki asker tutuklamalarına kamuoyunu önden hazırlamış.
pana filmin cüneyt isimli senaristinin 32. gün programındaki hallerine, övdüğü isimlere bi bakın bakalım bir iki lamba yanacak kafanızda.

önemsiz not: bu devam dizisini beğenen kişi polat fanı olarak izliyordur diye düşündüm hep izlerken. çünkü musa uzunlar'ın harika oyunculuğu dışında beğenilecek bir tarafı yok.
ters açılardan bakarsan propaganda açısından da sanatsal açıdan da beş para etmez bir dizi bu.
hele sempatik muro üzerinden kırk yıllık terör örgütünü şirin gösterme saçmalığına hiç girmiyorum bile. hakikaten utanç vericiydi.