Linkin Park, Korn ve Slipknot'un Başını Çektiği, Artık Nostalji Olmuş Müzik Türü: Nu Metal
burak kut ne de güzel demiş o ultra-ışınsal sayber teknolojik şarkısı -ve klibi- yaşandı bitti'de... "yaşandı bitti saygısızca..." nu-metal'in başına gelen de budur artık. yaşandı, bitti. yerine başka akımlar gelir mi, şüphesiz. bu akımın özelliği, şu an sözlüğü de domine eden 80'lerin sonunda 90'ların başında çocuk olmak neslinin, metal müziğe meyilli olan çoğunluğu tarafından bir dönem deli gibi dinlenmesiydi. ekşi'deki nu metal başlığına gelen önceki altmış küsür giride tür eşeğin damına sokulup, çıkartılmış olabilir, kimse inkar etmesin, dinledik bu türü, sevdik de, hatta bazılarımız çok iyi olduğunu da düşündük. ben düşündüm, bundan da asla utanmıyorum. o zamanlar biraz bilinçsizdim, evet, ama bu tarz az biraz müzik zevkimi temellendirmiştir.
nu-metal, bilinmeyen adıyla neo metal ve ya new metal, yani çıplak falan değil, "yeni" metal, kalıcı bir tür olamamış, bir geçiş formu olmuştur yani yapı itibariyle grunge gibi bir akımdır. birkaç yıl tüm dünyayı kasıp kavurmuş ama sonra popülaritesini kaybetmiştir. wikipedia gibi sitelere bakarsanız, heavy metal'in alt formudur, tek fark, metal müzikteki hiphop ve rap elementlerini bu kadar kapsayan başka tarzın olmamasıdır. zira rap ve metal iki zıt uçtur. birisine bağlı olan, diğerine iyi gözle bakmaz.
iki ayrı zıt kutup dedik rap ve metal için, ama tabii ki bu iki tarzın birlikte olduğu işler yapıldı
run dmc'nin aerosmith üyeleri steven tyler ve joe perry ile walk this way'i yorumlaması rock müzik ile rap müziği birleştiren fitili ateşleyen ilk hamleydi. ardından faith no more diye bir grup çıktı, şarkılarında metal müziği funk ve rap ile bir araya getirdi, ki bu konuda en bilinen örnek epic adlı şaheserleridir. anthrax'in public enemy ile bring the noise'u yapması yine metal müzik adına belli kalıpların dışına çıkartılmış bir işti. diğer bir önemli isim ise rage against the machine'di, ki ciddi olarak, alternative metal tarzına yoğun funk ve rap etkisini getiren isim olmuşlardı. doğrudan nu-metal ile ilişkilendirilecek işler yapmasalarda, mr.bungle'da, debut albümüyle türün grupları tarafından önemli bir etkileşim olmuştu. cypress hill ise rap tarzından bir grup olmasına rağmen, müziğine rock müzik entegre ederek birçok şarkı yapmıştı.
run dmc - walk this way
yukarıda saydığımız işler, iki tarzı birleştirse de, tek başına bir akım yaratmamışlardı, zira çoğu grup ana akım tarafından ahım şahım ilgi görmüyordu. fakat işler, ross robinson diye bir adamın, adı korn olan bir grupla karşılaşmasıyla değişti. '94 senesinde korn adlı debut albümünü yayınlayan grup, ilk başta büyük etki yaratmasa da sonradan nu-metal tarzının yaratıcısı olarak görülecek, sonradan çıkacak grupları etkileyecekti.
korn'un çıkışıyla birlikte nu-metal tarzı da doğmuş oldu
grup o zamana göre fazlaca deneyseldi, şarkılara rap vokalleri eklenmiş, yer yer çatallı vokallerle agresif partisyonlar getirilmişti, gitarlar oldukça groovy tınlıyordu, bas gitar -ki burada asıl pay fieldy'nin- ikinci bas davul gibi mekanik tınlıyor, funk gibi tarzlardan etkileşimler gösteriyordu. şarkılarda solo asla ama asla bulunmuyordu. doğal olarak 3-4 dakikalık, direkt şarkılar çıkıyordu ortaya... korn'un ardından tarz yavaş yavaş adını duyurmaya başladı, yeni gruplar geldi. türün geneline göre daha oturaklı ve farklı tarzlardan beslenen deftones, ilk albümünü '95'te yayınladı. korn'un ünlü ettiği, üstüne pişman olduğu limp bizkit, korn'dan sonra türün en bilinen grubu oldu, tabii bunda fred durst'un hafif sonradan görme olması da etkiliydi. limp bizkit, türü korn kadar agresif işlemiş ve rap etkisini daha da arttırmıştı. doksanların sonuna doğru aktifleşen linkin park, hybrid theory albümüyle alternative rock etkisiyle bezenmiş bir nu-metal icra etmiş ve başarılı olmuştu. yine doksanlar sonunda ilk albümünü yayınlayan slipknot, ilk albümünde yoğun korn etkisi içermesine rağmen, iowa ile nu-metal tarzındaki en agresif ve yırtıcı müziği icra etmiş, dokuz kişiden oluşması ve çılgın sahneleriyle çok ilgi çekmişti.
korn, deftones, limp bizkit, linkin park ve slipknot'u nu-metal'in büyük beşlisi diye de anabiliriz. öbür yandan bu gruplar kadar ilgi görmese de kayda değer işler yapan gruplar da vardı. papa roach, infest albümüyle en iyi nu-metal albümlerinden birisini yapmıştı, sonradan başka tarzlara açıldılar. drowning pool, nu-metal'in son dönemlerinin en iyi albümü olan sinner'ı yayınlamıştı ama talihsiz şekilde vokalistlerini kaybetmeleri başarılarını gölgeledi. p.o.d, satellite albümüyle gayet iyi iş çıkartmıştı ama yine bir eleman ayrılığı ve nu-metal'e ilginin düşmesi grubu aynı hızla ana akımdan çıkarttı. disturbed ilk albümüyle nu-metal adına başarılı bir albüm yapmıştı, fakat sonradan onlar da tarz değiştirdiler. coal chamber, spineshank, trapt, cold, crazytown, hed pe, ill niño, kittie, mudvayne, static-x, soil gibi grupları da burada anmak gerekiyor.
nu-metal'i tanımlayan albümler korn'un debut albümü ve ikinci albüm life is peachy idi
bu albümlerde türün en saf ve çiğ hali bulunuyordu. ardından gelen gruplar, bu albümlerde verilen formülü işlediler, farklı tarzlardan etkileşimler getirdiler ve alternatif kazandırdılar. kimi gruplar extreme metal'den etkiler alırken, kimileri rap etkisine daha çok eğildi, kimisi alternative rock'a yakınlaştırdı. nu-metal'in mtv rotasyonuna girmesi, ana akıma yerleşmesi ise '97-'98 yılı itibariyle olmuştur. korn'un follow the leader'ı, deftones'un ise around the fur'u yayınlaması, bu albümleri significant other, slipknot, the sickness, infest, hybrid theory, toxicity gibi güçlü albümlerin takip etmesi nu-metal'i oldukça ön plana çıkartmış ve dünyaya tanıtmıştı.
o dönemleri bilenler hatırlayacaktır, mtv'de saat başı nu-metal şarkısı dinlediğimiz, blue jean gibi bir dergide sürekli nu-metal'in övüldüğü bir zamandı. dolayısıyla, türün özellikle genç kitleyi yakalamaması imkansızdı, çünkü internet hala yaygın değildi, şimdi olduğu gibi, mozambik'te kurulmuş bir atmosferik yarrak metal grubunun demosuna kolayca ulaşamıyorduk ve bize sürekli bu gruplar gösteriliyordu. ayrıca, genele göre sert ve agresif bir müzikti, söz itibariyle tam liseli bunalımlarını anlatıyordu. hedefi tam on ikiden vuracak bir hamleydi yani nu-metal... tabii, türün eleştirisini de yapacağım. az sonra...
nu-metal'in şanının düşmesi yine türün kurucusu korn ile başlar
üç senelik bir bekleyiş ardından yayınladıkları 2002 tarihli untouchables -ki bence en iyi eserleridir- albümünde müziklerini biraz evrimleştiren grup, iyi eleştiriler almasına rağmen, satışlarda eminem'den darbe yer. eminem ve gillerin zirve zamanlarıdır zira... mtv, grubun müziğinin nu-metal'den alternative metal'e kaymış olmasını ise hiç desteklemez. single yayınlanan here to stay'e thoughtless'e fazla rotasyon vermez, korn yerine linkin park mtv'nin yeni favorisi olmuştur. linkin park bu hürrem sultanlık modundan yenik ayrılır, mtv desteği gitmesin diye ilk albümü aşmaya çalışmaz, mtv'nin zorlama projelerine dahil olur, ne de olsa her sene mtv müzik ödülü aldığından onlara göre işler tıkırdır.
2002-2004 arası dönemde nu-metal son kozlarını oynamaktadır
iyi albümler gelse de ana gruplarda bir istikrarsızlık vardır. korn, head'in ayrılmasıyla buhran dönemine girer. linkin park mtv ile sevişir, zafer sarhoşudur, sonradan bu sarhoşluğa türk polisi ceza yazacaktır. limp bizkit, wes borland'ın gitmesi sonrasında eski günlerine hasrettir. slipknot iowa turunun sonrasında grup içi problemler sebebiyle ara vermiştir, zaten sonradan çıkacak vol.3 the subliminal verses ile nu-metal tarzıyla alakaları kalmaz. deftones ise kenarda işini yapmaya devam etmektedir. 2005 yılına geldiğimizde ise, nu-metal'in gittikçe zayıfladığını görürüz. korn'un see you on the other side gibi garip bir albüm yapması, türün ölüm fermanını okumuştur aslında... kanat grupları papa roach, mudvayne, drowning pool gibi isimler de nu-metal'den uzaklaşmışlardır. kısacası, nu-metal beş senelik zirvesini kaybetmiştir.
linkin park - numb/encore ft. jay-z
işin ilginç tarafı, nu-metal popülaritesini yitirirken bir öze dönüş olur, birçok grup alternative metal tarzına kayar
alternative metal, geniş bir tanımdır ama heavy metal'in kendi muhafazakar tavrına "alternatif" olduğundan böyle anılır. all hope is gone albümünü yapan slipknot ile, untitled albümünü yapan korn'u müzikal açıdan eşleştirmemiz mümkün değildir ama ikisini de alternative metal olarak inceleyebiliriz. çoğu nu-metal grubu, nu-metal'in zirve dönemi sonrası müziğinde değişikliklere gitmiş, eskisi kadar göz önünde olmasa da varlığını sürdürmüştür ve sürdürmeye devam etmektedir. linkin park gibi yumuşayıp, alternative rock ile flörtleşenleri de vardır.
nu-metal, bir geçiş formu olarak, yukarıda dediğim gibi, '80ler sonu-'90lar başı jenerasyonunu metal müziğe taşımıştır
taşıyamadıkları da olmuştur, bu iş niyet işidir. ben nu-metal ile içli dışlı bir dönem sonrası önce progressive metal, ardından birçok metal tarzını dinlemeye başladım. evvelinde tipik türk metalcisi gibi metallica, iron maiden gibi büyük isimlerle sınırlıydım. bu açıdan birçok kişinin müzik zevkine kaba şekil vermiştir nu-metal... ama yanlış tarafları tabii ki olmuştur. mtv'nin gösterdiği yüksek ilgi, gruplara hoş gelmiş, bunun götürüsü azalan samimiyet ve müzikal olarak kendini geliştirmeye çalışmama olmuştur. otuz yaşlarına gelmiş adamların hala "çok bunalımdayım, tunalı'daki kız bana vermedi, annem babam parasız koydu, hepsini degaj niyetine dikeyim, casillas'a göndereyim" tarzı sözler yazması, bir yerden sonra dinleyiciye garip gelmeye başladı. arkada dönen para çarkı bunu istiyordu çünkü...
nu-metal icra edenlerin çoğu metal müzik kökeninden gelmeydi, birçoğu metallica, slayer, megadeth, anthrax, machine head, faith no more, mr.bungle gibi isimleri takip ediyordu ve bu isimlerin yaptığı müziğin "samimiyet"ini unutmuşlardı. mtv ayrıca bu grupların gelişimine set koydu, özellikle linkin park'ı bu durumdan fazla etkilendi, hybrid theory'i üç defa kopyaladı. nu-metal'de solo olmaması bir kural olmuş, 2-3 riff ile şarkı halledilir olmuştu. bu mentalite, "kolay dinlensin, radyoda televizyonda rotasyon alsın." fikriyle desteklenerek gruplara yedirilmeseydi, şu an nu-metal daha az eleştirilen bir tarz olabilirdi.
mtv'nin nu-metal gibi aslında kendi etiklerine ters bir türü uysallaştırması da ayrıca başarıdır
sonuçta, kanalın sevdiklerine göre sert ve agresif bir tarzdı. slipknot ve korn, özellikle amerika'da çeşitli olaylar sebebiyle suçlanmıştı. e grupların çoğu şarkılarında "fuck", "shit" gibi küfürleri kullanıyordu ve sansüre uğruyordu. amerika'nın genç seviciler kurumu pmrc birçok grubun albümüne parental advisory etiketi basıyordu. klasik amerikan aile ahlak ve birliğine saldırıyordu bu adamlar göz göre göre ama ön plandalardı. tabii olayı kavramam, yıllar önce, ultra görgüsüz program mtv cribs'te papa roach solisti jacoby shaddix'in malikanesini gösterip, kendi çapında being ali ağaoğlu oynamasıyla oldu. para, para, para. mtv, uysallaşmaları karşısında bu adamlara cenneti vaat etti. nu-metal böylece paradise lost'u okudu. ardından gelen üye ayrılıkları, grup içi çatışmalar derken, bir tür daha yerin dibini boylamıştı. şu an nu-metal, doksanlar başındaki grunge ile aynı durumda devam ediyor.
müzik olarak, bir zamanlar severek dinlediğim gibi, ekşi'deki diğer yazarlarla aynı fikirleri paylaşmayacağım. evet, basit bir müzikti, kolay hazmedilirdi ama birçok grup, güzel şarkılar bıraktılar, farklı etkileşimlerle müziklerini besleyerek bir yerlere kadar türü taşıdılar. ara ara hala sevdiğim albümleri açar, nostalji olsun diye dinlerim. evet, asla bir thrash metal kadar politik olmadı bu tarz, hep kişiseldi, hep ergendi, hatası da buydu, hep ergen olmak, zamanla birlikte büyüyememekti. ama sonuçta bir nesili metal müziğe taşıdı, getirdi götürdü, e bir akımdan daha fazlası da beklenmemelidir.