Louis CK'in, Sivri Dili ve Zekasını Optimumda Harmanladığı Nefis Stand-Up: Sincerely
louis c.k., ricky gervais ve chris rock ile birlikte en sevdiğim komedyenlerden birisidir
bilmiyorum, belki de en sevdiğim louis'dir. ricky'i altın küre'yi sunduğu yıllarda baya sevdiğimiz doğru ama louis c.k.'nin çok farklı bir yeri var bende. mahremini bu denli hunharca paylaşabilen nadir komedyenlerden biri kendisi. mesela chris rock, son zamanlarda sürekli boşanmasını anlatıp duruyor. çünkü boşandığı eşine ciddi bir para vermek zorunda kalmış ve bunu haliyle her yerde espriyle harmanlayıp dile getirmek zorunda hissediyor kendini. rahatlamak için bunu yapmalı. basit bir vatandaş olsa karısını öldürebilirdi belki ama şu haliyle karısına dokunamaz bile. bunu ahlaklı olduğu için değil zengin ve meşhur olduğu için yapamaz. servetinin yarısını eski eşine veren jeff bezos, muhtemelen içten içe karısını öldürmek istiyordur ama bunu dile bile getiremez. işte zengin ve meşhur olmanın bu hayattaki laneti de budur diyelim.
louis c.k. de bu lanetin kurbanı oldu. şovun sonlarında dediği gibi herkesin kirli bir fantezisi vardır ama bunu kimse bilmez ya da bilmek istemez. en yakın arkadaşınızın yastıklara sulandığını bilmek istemezsiniz. bilseniz de üzerinde çok durmazsınız. ama louis'in tuhaf fantezilerini hepimiz öğrenmiş bulunduk. sırf şovun son on dakikasını buna ayırabilme cesaretini gösterdiği için bile louis'in neden yaşayan en iyi komedyenlerden biri olduğunu tekrar görmüş oldum. adam kendinden besleniyor. çıkıp her şeyini anlatabiliyor. bakın bunu ilk defa bu şovunda yapmadı. önceki şovlarını da izlemenizi öneririm. şimdiye kadar kendiyle ilgili tüm pislik şeyleri anlatmıştır herhalde.
Editörün notu: Aşağısı spoiler içerir ama sonuçta bu bir stand-up şovu, ne kadar spoiler sayılır bilemiyoruz.
bu şovunda ise kelimenin tam anlamıyla döktürmüş
yine her şeyle dalga geçti. isa'dan başlayıp cihatçılara, oradan yahudilere... yine herkese ufak ufak giydirdi. "cihatçıların öldükten sonra cennette 72 bakire huriyle ödüllendirilecekleri" detayı ise muazzamdı. bu detayı bilmesi beni şaşırttı doğrusu. bunu detayı sadece biz müslümanlar biliyoruz sanıyordum :)) bu arada baba tarafından macaristan yahudilerinden olduğunu da öğrenmiş olduk. avrupa'da işlerin boka saracağını önceden sezip yirmilerin sonunda meksika'ya kaçmayı başaran büyük dedesini de saygıyla anmadan geçmeyelim. zaten hep demişimdir bu yahudiler neden işlerin kötüye gittiğini gördükten sonra başka ülkelere kaçmadılar diye. ki aralarında çok zengin olanlar bile bunu yapmadı. aslında cevabı basit. umut... the pianist filminde çok güzel bir sahne vardır. yaşlı bir yahudi "bizi neden öldürmek istesinler ki biz onlar için ucuz iş gücüyüz" der. ama başka bir yahudi şöyle cevap verir. "bu yaşlı halinle nasıl iş gücü olabilirsin ki?". evet "umut" bazen öldürücü derecede tehlikeli olabiliyor. buradan da o zaman the shawshank redemption daki "red" karakterine de bir selam gönderelim. hayatta bazen louis'in dedesi kadar uyanık ve ümitsiz olmalıyız.
bu şovunda da yine dokunulmazlara değinmeden geçmemiş
engelliler üzerinden söyledikleri yine yerinde tespitlerdi. adamın derdi basit aslında. toplumun iki yüzlülüğünü suratımıza vuruyor. onlara "retarded" dememeyi bir lütuf gibi görüyoruz ama onları hiçbir şekilde aramıza almayı da kabul etmiyoruz. hiçbiri içimizde değil çünkü onları aramızda görmek istemiyoruz. bunun karşılığında tek yaptığımız ise onlara "retarded" dememek.
ve çocuk tecavüzü mevzusuna yine değinmeden edememiş. bu konuyu daha önceki şovlarında da kullanmıştı. başka bir şovunda şu sözlerini hiç unutamıyorum: "çocuklara tecavüz etmek iğrenç bir şey, bunu asla kabul etmiyorum; ama bunu yapan adamlar her şeyi göze alarak küçük bir çocuğa hala tecavüz edebiliyorsa bu gerçekten müthiş bir zevk olmalı". buna yakın bir şeydi dedikleri. aslında ne kadar sert sözler; ama bir yandan düşününce de doğru.
bu şovla da görmüş olduk ki özgürlük anlamında bu insanlarla kapışacak düzeyde değiliz
en basitinden komedyenlerine ve şovlarında kullandıkları mizah malzemelerine bakınca bunu rahatlıkla görebiliyorsunuz. hiçbir tabuları yok. hemen hemen her şeyle dalga geçebiliyorlar. ve bunu çizgiyi aşmadan yapıyorlar. kesinlikle ırkçı sözler kullanmıyor ama hayatın akışında bazen ırkçı olunabileceği üzerinden kaliteli espriler çıkarabiliyorlar. bizde ise durum çok kötü. acınacak haldeyiz. cem yılmaz kim bilir neler anlatmak istiyor ama adama en fazla askerlik anılarını anlatmasına izin veren katı bir toplumsal zihniyetimiz var. türkiye'nin en büyük komedyenlerinden biri sahneye çıkıp bizleri askerlik anılarıyla güldürebiliyor düşünün artık. şu durum bile ne kadar komik aslında. ve bu durumdan kimse kusura bakmasına ama cem yılmaz filan suçlu değil. bizler suçluyuz. çünkü adam azıcık çizgiyi aşsa nasıl bir linç yiyeceğinin farkında...
neyse ki iki yüzlülükle dolu şu dünyamızda böyle iyi komedyenler var. onlar da olmasa bu hayat çekilmez olurdu gerçekten.