Macaristan'da 6'lı Muhalefetin Kaybettiği Genel Seçimler Türkiye'ye Benziyor mu?
seçim öncesi ve seçime giden yolda macaristan'daki durum
viktor orban ve partisi fidesz'in karşısında muhalefetin neredeyse tamamı birleşmesine rağmen çok sağlam bir zaferle (2/3 çoğunluk) kazandığı seçim oldu macaristan'da. fideszin temsil ettiği siyasi duruş tipik kırsal orta yaşlı dindar milliyetçi macar bakış açısından başka bir şey değil; budapeşte hariç macaristan'ın tamamı, özellikle doğu sınırı tarafları bu partinin kalesidir. sadece macaristan içinden değil; ukrayna, slovakya, romanya ve sırbistan sınırları içinde yaşayan etnik macarların da çok ciddi desteği olan bir parti aynı zamanda.
bunlar yıllar içinde devlet mekanizmasında, medyada, yargıda sivil toplumda ciddi de bir hegemonya kurdu, hatta direkt ele geçirdi. çok sağlam propaganda güçleri vardı ve bunu da dibine kadar kullandılar, aslında çok kalitesiz işler de yaptılar. saçma sapan çizgi film animasyon videolarıyla muhalefet figürlerini küçük düşürmeye kalktılar aylarca, anti-lgbt söylemler iyice azdı ve tehlikeli bir boyuta ulaştı, sokaklarda emojili anti-lgbt posterleri her yerdeydi, ama en gülüncü insanlara muhalefet kazanırsa ülkeyi aslında 2004-2009 senesindeki başbakan olan ve o dönemki ekonomik krizden sorumlu tutulan ferenc gyurcsány'ın yöneteceği fikrini empoze etmeye çalışmalarıydı burada ülkede baya yaygın olan anti-komünizm'in de ekmeğini yediler. kısmen başarılı da oldular hatta bu propagandalar çoğunluğu milliyetçi muhafazakar olan halkta bir takım gerilim hatları yarattı ve 2018'den beri gelen göçmen karşıtı siyasetinin üzerine bir de anti lgbt ve ırkçılığı da ekledi, 23 haziran 2021 almanya macaristan maçı'ndaki macarların çıkarttığı olaylar tesadüf değildi mesela. bir şekilde inşa etmeye çalıştıkları toplumunun düşünsel alt yapısını hazırlamaktalardı, yok "en az 3 çocuk yapın macar ulusu çoğalsın biz de size para vereceğiz" gibi laflar falan. çünkü bu tarz partilerin bir düşman olmadan iktidarda kalması pek kolay değildir.
birleşik muhalefet bütün bunlara rağmen anketlerin genel ortalamasına göre uzun süre bu yarışı önde götürmüştü, özellikle 2021'in ilk yarısında gümbür gümbür geliyorlardı, ta ki en son belediye seçimlerinde budapeşte belediyesi başkanlığını birleşik muhalefet adına seçimi kazanan gergely karacsony'un adaylığı kesin gözükürken bir anda çoğu kişinin tanımadığı marki peter denen adam aday gösterilene kadar. yolsuzluk dosyaları yağmur gibi yağan, korona salgınını hiç iyi yönetemeyip her gün 150 küsür ölü veren, ekonomilerinin hep durağan olduğu bu iktidara karşı sonrasında neredeyse her şeyi yanlış ya da eksik yaptılar. üstüne, adayın basiretsiz açıklamaları da eklenince 4-5 yıldaki en düşük oy seviyesine gerileyen fidesz kendini çok rahat toparlayarak adeta içlerinden geçti bunların.
elbette her toplum ve her toplumun hikayesi farklıdır. ancak bu seçimler pasif muhalefetin, ne vadettiği belli olmayan karışık bir ittifakın ve sokağı-sivil toplumu yok sayarak yalnızca sandığı beklemenin sonucunun görülebildiği seçim olmuştur.
türkiye'deki koşullarla kıyaslanması bazı yönleriyle doğru, bazı yönleriyle yanlış bu seçimin
öncelikle macaristan'daki fidesz zaferi ile gerçekleşmesi olası bir akp zaferinin benzerlikleri üzerinde düşünülmesinin ne açıdan doğru olduğundan başlayalım.
hodmezovasarhely'nin belediye başkanı olan peter marki-zay büyük bir riskti ve muhalefetin elinde patladı. hodmezovasarhely dediğiniz yer 44 binlik bir şehir. budapeşte'nin belediye başkanı gergely karacsony çok daha güvenli bir aday olacakken muhalefet bu realiteyi önemsemedi, "böyle daha kapsayıcı olurum." endişesi ile bağımsız bir adayla yola çıktı ve kaybetti.
türkiye'de de insanlar ikinci bir ekmeleddin ihsanoğlu vakasını arzulamıyorlar. anketler hangi siyasetçilerin daha fazla kabul gördüğünü açıkça gösterirken kemal kılıçdaroğlu'nun büyükşehir belediye başkanlarıyla ilgili 2021'nin sonlarına doğru yaptığı "görevlerine devam etmeliler." açıklamasının çizgisinde hareket edilirse bunun sonuçları gerçekten ağır olabilir. işte muhalefetin ders alması gereken kısım bu kısım oluyor.
gelelim iki durumu birebir aynıymış gibi ele almaktaki yanlışa:
macaristan'daki konjonktür ile türkiye'deki konjonktür tam olarak aynı değil.
macaristan hem muhafazakar seçmenin çok olduğu, hem de ab üyesi bir ülke. ab'nin dayattığı bir takım talepler macaristan seçmeninin bir kısmında geri tepiyor. bunu daha pazar günü vuku bulmuş lgbtq'nun eğitimde yer alıp almaması ile ilgili referandumdan anlamak mümkün. böyle baskılar paradoksal olarak orban'ın işine geliyor. türkiye'de muhalif olup oğlunun okulda gender ideology'e maruz kalmasını arzulamayacak insanlar nasıl çok fazlaysa, orada da fazla.
bu koşullar macaristan'da kültürel tansiyonu öne çıkarıyor. seçmenin tercih önceliğinde kültürel tansiyonun önüne geçebilecek olan mülteci sorunu, derinleşen ekonomik kriz gibi bir durum yok. bilakis orban'ın sınır politikaları fazlasıyla katı, ekonomik gidişat da türkiye'deki gibi katastrofik değil.
türkiye'de siyaseti yönlendiren temel sorunların birincisi ise derinleşen ekonomik kriz, ikincisi mülteci problemi. bu sorunların ikisi de muhafazakar seçmenin önemli bir bölümünün iradesini etkileyebilecek meseleler. ümmetçi kanattan uzak türkçü kanada yakın muhafazakarların mülteci probleminden oldukça rahatsız olduklarını dile getirmek mümkün.
uzun lâfın kısası: türkiye'de şu anda macaristan'a kıyasla muhalefetin önünü daha fazla açan bir atmosfer var ancak türk muhalefeti macaristan'daki gibi peter marki-zay benzeri bir aday çıkarırsa kendisine altın tepside sunulan bu fırsatı geri tepebilir, bu da türk muhalefeti için yüzyılın ahmaklığı olur.
ali nesin'in bir sözü var, "ilk iki seçimi iktidar partisi kazanır, üçüncüsünü ve sonrasını muhalefet kaybeder." diye. sanırım yeterince açık oldu.