Marvel'ın Tamamen Yalnız Tek Süper Kahramanı: Spider-Man
amerika’nın dc comics ile birlikte en büyük çizgi roman yayımcısı marvel’ın, ve belki de dünyanın en popüler süper kahramanı. ilk çizgi romanını 1939’da yayımlayan marvel’ın amazing fantasy dergisinin 15. sayısında ortaya çıktı. yıl 1962’ydi. peter parker, okul gezisinde radyoaktif bir örümcek tarafından ısırılan bir lise öğrencisi olarak tanıtılıyordu. peter yeni kazandığı güçlere alışma sürecinde, boks maçlarına katılarak para kazanmaya başlar, hatta çok ünlü bir dövüşçü olur. bir gün parasını vermeyen işletme sahibine sinirlenip, ondan para çalan hırsızı durdurmayarak hayatının hatasını yapar. çünkü o ne superman gibi güçleriyle doğmuştur, ne batman gibi onlar üzerine eğitilmiştir. gayet insani bir şekilde, gücün getirdiği aşırı umursamazlıkla, hırsızın gitmesine izin verir. birkaç hafta sonra aynı kişi, parker’ların evine girmeye çalışırken amcası ben’i öldürecektir. güçlerini, intikam almak için kullanmaya niyetlenen peter ise amcasının katilini yakaladığında, kaçmasına izin verdiği hırsızla aynı kişi olduğunu görür ve amcasının ölümünden kendisini sorumlu tutar. böylece gücünü kendi çıkarı için kullandığı ya da iyilik için kullanmadığı için ödediği bedeli gören peter, bir süper kahraman olarak yeniden doğar.
süper kahramanlar çoğunlukla amerikan çizgi roman endüstrisinden çıkarlar. italya, fransa gibi avrupa ülkelerinde yayımlanan çizgi romanlarda gerçekten yaşanabilecek durumlar ve bazen doğa üstü olaylar ele alınır ancak ana karakter gerçek bir insandır. zagor, tenten, julia sayabileceğimiz bazı avrupa çizgi roman karakterleridir. süper güçlere sahip üstün insanların amerikalılar tarafından dünyaya yayılıyor olması bir tesadüf değildir elbette. amerika’nın kendisini ve dünyanın o’nu “süper güç” olarak görmesinin bir yansımasıdır. genetik araştırmaların belki de bir gün izin vereceği üstün insan ırkı mutantlar, yalnızca amerikalıların hayal evrenlerinde kabul görüp sevilebilirler ve onlar tarafından tüm dünyaya sevdirilebilirler. çünkü bir türk mutant gülünecek bir olguyken, kurtarıcı rolündeki amerikan kahraman her zaman hayranlık uyandırıcıdır. çizgi romanlar incelendiğinde derin bir milliyetçiliğin her sayfaya sindirildiği sezilebilir. kahramanlar, amerikan kültürünün ve toplum yapısının birer parçalarıdır. karakterler çoğunlukla amerikan kökenlidir ve yardım edeceği insanlarda asla ayrım yapmazlar. tıpkı “süper güç” olan amerika’nın terör saldırıları altındaki türkiye’ye yardım eli uzatması (!) veya diğer zor durumdaki ülkelere yardımcı olması gibi. iyi süper kahramanlarda ortak olan bir özellik asla adam öldürmemeleridir. mutlaka düşmanlarını kanuna teslim ederler. batman de spider-man de “karanlık tarafa” geçtikleri dönemlerde, ki genelde darth vader gibi onları o tarafa davet eden çok güçlü bir etken mevcuttur, alınlarına leke sürmüşlerdir muhakkak ama kendi iradeleriyle ne olursa olsun can almazlar. merhametli amerikan askeriyesi ve doğru düzgün işleyen amerikan adalet sistemini temsil ederler. kötüler daima polislere teslim edilir ve cezalarını çekerler ayrıca amerika’nın kendilerine bulaşılmadıkça, ya da biri onlara “karanlık taraf”a geçmek için davetiye çıkartmadıkça ısırmayacak bir köpek olduğunu açıkça belli ederler çünkü süper kahramanlar güçlerini ancak kendilerine ve masum insanlarına zarar verildiğinde kullanırlar. o kadar yüce varlıklardır ki, para kazanmak veya kendilerini eğlendirmek için yeteneklerine başvurmazlar.spider-man fotoğraflarından binlerce dolar kazanabilecekken, peter çektiği resimleri sadece düşük tirajlı ve küçük çaplı bir gazeteye satar. süper kahramanların giydikleri kostümler bile çoğunlukla amerikan megalomanlığının bir göstergesi olarak bayrak renklerinden oluşur. zor durumlarda bir milli beraberlik vardır, kendilerini koruyan kahraman dara düştüğünde daima birleşip onu kurtarırlar. sahiden de 11 eylül saldırılarından sonra amerikalıların tepkileri gözlemlenecek olursa, yaralarını birlikte sardıkları ve tehditlere birlikte göğüs gerdikleri bir gerçektir. çizgi romanların amerikan siyasetinin diğer ülkelere yansıtılmasında ne kadar önemli bir rol oynadığı 11 eylül’den sonra çıkan simsiyah kapaklı özel “the amazing spider-man” sayısından bile anlaşılabilir. filmde enkaz altındaki vatandaşlardan biri sorar: “bunu neden yaptılar?” şaşkınlık içindeki kahramanımızın verebileceği tek cevap “bilmiyorum,” olur.
yılların kötü adamları doc ock ve dr. doom bile gözleri yaşlı bir şekilde fantastic four, spider-man gibi kahramanlarla birlik olup yaralıları kurtarma çabası içine girerler. çizgi romanın son karesi adeta bir meydan okumadır: süper kahramanlar, süper kötüler, beyaz vatandaşlar, zenci kardeşler… hepsi gözleri yaşlı ama kendilerinden emin bir şekilde ileriye bakmaktadırlar. yıkılmamışlardır çünkü, onları yıkmak kolay değildir. x-men gibi çizgi romanlarda mutantlara karşı ırkçılık baş gösterdiğinde bile mutant ırkı, karşılarındaki amerikan halkına düşmanlık beslemez ve onların üstün olduğunu savunup, onları korumanın görevleri olduğunda diretirler. eninde sonunda zaten halklarıyla koruyucuları arasında barış sağlanır. yine de amerikan halkının iki yüzlülüğü rahatça gözlenebilir. kendilerini koruyan spider-man’i sever, ona şehrin anahtarını verirler; kellesine ödül konduğunda ise avcı takımları oluşturur peşine düşerler. spider-man filmlerinde de bu amerikan milliyetçiliğinden örnekler bolca bulunmaktadır. bunlara filmleri incelerken değineceğim.
spider-man rakiplerine göre daha geç yaratılan, yine de aradaki açığı hızla kapayıp en çok okunan çizgi romanlar listesinde bir numaraya yerleşen bir karakterdir. dönemin diğer popüler süper kahramanları batman, superman, hulk ve fantastic four’dan hemen ayrılır çünkü. adeta çizgi roman evrenine açılan yepyeni bir penceredir. aynı şeyleri okumaktan sıkılan amerikan gençliği, önlerine sunulan bu çok değişik karakteri kolayca benimsemiş, onu yukarılara taşımıştır. zaten spider-man sırf bu yüzden yaratılmış bir karakterdir. kolayca benimsenebilmesi için her şey yapılmıştır.
spider-man’in diğer süper kahramanlardan ilk farkı, onun tamamen yalnız olmasıdır. batman’in polis teşkilatında adamı harvey dent ve yardımcısı robin vardır. superman büyük bir gazetede çalışması dolayısıyla aradığı suçluların izini kolayca bulabilecek bir bilgi altyapısına sahiptir. hulk’ın yanında sevgilisi betty vardır. fantastic four ise dört kişi olmaları ve adeta bir aile olmaları itibariyle en şanslı mutantlardır. spider-man ise kimsesi olmayan bir kahramandır ve bunun izleri karakterinde gözlemlenebilir. çizgi romanlarda fazlasıyla kendi kendiyle konuştuğu görülür. çünkü içini dökecek kimsesi yoktur. nadiren edinebildiği kız arkadaşlarına veya tüm varlığıyla sevdiği may halasına bile açılamaz çünkü onları tehlikeye atamayacak kadar sorumluluk sahibidir. kimliği hakkında tek güvendiği kişi, yani iradesiyle spider-man olduğunu açıkladığı tek kişi mj olmuştur. çünkü mary jane de tıpkı peter parker gibi maske arkasına saklanmıştır. gerçekte babasının takdirini kazanmak için ümitsizce debelenen mutsuz bir kızken, dış dünyada popüler ve sosyal lise öğrencisi; sonrasında ise çok mutlu bir manken portresi çizmek zorunda kalmıştır. spider-man’in kendi kendisiyle konuşması, ona bir çizgi romanda yaratılmış en derin karakter olma özelliğini kazandırır. içinden geçen her düşünce, yaşadığı her olaya karşı bakış açısı biz okurlara çırılçıplak bir şekilde sunulmaktadır ve bu spider-man’i insanların sadece hayal güçlerinin eksik kalan yanlarını tatmin etmek ve hayatlarına biraz aksiyon katmak için okudukları bir meteryal olmaktan çıkarır. çizgi roman, adeta bir edebi eser okuyormuşçasına derinlemesine incelenerek okunabilir ve entelektüel ihtiyaçların giderilmesine katkı sağlanabilir. spider-man’in yalnızlığından doğan bir diğer sonuç da, kötü durumlarda yanına yardımcı bir defans mekanizması olarak espri anlayışını almasıdır. ölmek üzere olduğu durumlarda bile espri patlatabilme yeteneğiyle hayranlık kazanır, çocuk okurlar için durumun vehametini daha alt seviyelere çekerek dergiyi okunabilir kılar. bu tip konuşmalardan birine örnek vermek gerekirse: “... ama ağ taramalarımda bir şey bulamadım. heh. spider-man. ağ taramaları. çok komik. bu lafın haklarını almalıydım. zengin olurdum. ağ sohbetleri, ağ sayfaları, ağ tarayıcıları, ağ bağlantıları... bütün bu ağ muhabbetini duyan, bağlantıyı daha iyi kuruyorum zanneder. hey, belki bill gates bir ağ maskotu istiyordur... yok. o zaman adımı değiştirmem gerekirdi... spider 98... spider me... spider xp... spider, ne demek yeni sürüm gerekiyor? gücün karanlık tarafından bahsederken obi-wan'ın windows'u kastettiği kimin aklına gelirdi?”
spider-man, çizgi roman dünyasının en gerçek karakteridir. evet, batman mutasyona uğramamıştır ve süper güçleri yoktur, tamamen bizler gibi bir insandır. ama onu olağanüstü kılan sınırsız para kaynağı, uzak doğu’da aldığı üstün ninja eğitimi, evinin altına koskocaman bir mağara sığdırabilmesidir. tüm bu özellikleri onu aslında gerçek anlamda olmasa bile bir “mutant”a dönüştürür. batman okurları çoğunlukla kahramanlarının kendileri gibi bir insan olduğunun farkına bile varmazlar. ancak spider-man’de işler değişiktir. ilk olarak süper güçleri bakımından da tamamen bizden bir varlıktan beslenmektedir. ne uzayda bir göktaşında radyasyona maruz kalıp fantastic four’un the thing’ine dönüşmüştür, ne spawn gibi ruhunu şeytana satıp dünyaya yeniden dönmüş bir ölüdür, ne de superman gibi kripton adlı bir gezegenden gelip gözlerinden ışın fışkırtabilme yetisine sahiptir. o radyasyona maruz kalmış bir haşerat tarafından ısırılmıştır altı üstü. parmağımızın ucuyla ezmeye alışkın olduğumuz minicik bir örümcekten alır tüm güçlerini. örümceklerle az çok tanışık olduğumuzdan, güçleri çok da imkansız gelmez bize. çünkü örümceklerin de tehlikeyi sezen hisleri vardır, ağ yapabilirler, uzun mesafelere zıplayabilirler, duvara yapışabilirler. bütün bunlar spider-man’i o kadar bizden bir karakter yapar ki ben dahil birçok çocuk hayranının tv üzerinde sözde radyasyona maruz kalmış örümceğe kendini ısıttırmaya çalışması bu yüzdendir. tabi camdan atlayıp karşı binaya ağ atarak tutunmaya çalışmak psikolojik bir bozukluktur, çizgi romanı suçlamak olmaz. o çocuğun “çocukluğuna inmek” gerekmektedir. örümcek gibi gerçek hayatta sıklıkla rastlanan bir olgunun gücün kaynağı olarak seçilmesi, karakterin aslında “normal”liğine işarettir. stan lee yarattığı karakteri yayımcısına ilk sunduğunda “örümceklerden herkes nefret eder!” yanıtını almışsa da, hitap ettiği kitleyi çok iyi tanıyan ileri görüşlü bir adam olarak başladığı işi yarım bırakmamakla çok iyi etmiştir.
spider-man’in ikinci benliği peter parker da içimizden bir kişidir. öksüz ve yetim olması ona acımamıza ve onu anında sevmemize yol açar. ortalama bir amerikan ailesinin yaşantısına sahiptir. “inek” tabir edilen öğrenci sınıfına mensup olduğundan kız arkadaşı olmaz, partilere çağırılmaz, herkes onunla dalga geçer. dışlanmış olduğundan dolayı kimsenin dikkatini çekmeyen bir dal olan bilimle hobi olarak ilgilenecek ve kendini geliştirecek kadar boş vakti vardır. güçlerini kazandıktan sonra, eline bir “şey” geçiren her genç gibi ne oldum delisi olur ve gücünü para kazanmak için kullanmaya başlar. sorumluluklarını üstüne aldığı ileriki dönemlerde bunu asla yapmayacaktır. aksine, gizli kimliğinden nefret eden bir editörün emrinde daily bugle adlı düşük tirajlı bir gazetede düşük bir maaşla çalışacaktır. dolayısıyla genç peter’ın her zaman maddi sorunları olmaktadır. örümcek güçleri kazandıktan sonra geliştirdiği öz güveni sayesinde kızların ilgisini çekmeye başlar. bizim çektiğimiz sorunları (kıskançlık, ilgisizlikle suçlanma) çekmenin yanı sıra, onun üzerinde bir de gizli kimliğini korumak yükü vardır. bir yandan da ölümüne sebep olduğu amcasından yadigar kalan halasına mümkün olduğu kadar iyi bakmak zorundadır. (bu noktada bir açıklık getirmek gerekirse ben amca bir ensest değildir. yani amca ile halanın evliliği inglizce’deki “uncle” ve “aunt” kelimelerinin yarattığı ikilemden doğan bir çeviri hatasıdır. on yıllardır düzeltilmemiş bu hatayı bir sivrilik yaparak düzeltmek niyetinde olmadığım için hala ile amcanın evliliğine onay vermek zorundayım) boğuştuğu bunca problem, spider-man’i on beş dakikada okunup bir kenara konan resimli kitap olmaktan çıkarır, devamını heyecanla beklediğimiz ve kendimizden bir parça bulduğumuz bir esere dönüştürür. bu kadar sorun yetmezmiş gibi, çizgi romanın ilerleyen evrelerinde ilk kız arkadaşı gwen stacy’nin ölümüne sebep olmakla da suçlayacaktır kendini ki bu hepimizin ceremesini çektiği aşağılık kompleksinin tavan yapmasına sebep olacak ve peter’ı daha da depresif bir karakter haline getirecektir.
kahramanımızın diğerlerinden belirgin son farkı ise çok güçsüz oluşudur. karşılaştığı tüm rakipleri açık ara ondan kuvvetlidir ve tek avantajı çevik olması olan cılız gencin onların karşısında hiçbir şansı yoktur. zengin olmadığı için de elinde muhteşem silah ve aletler bulunduramaz. o, sorunlarını zekasıyla çözer. genelde kaba kuvvetten kaçar. bol miktarda dayak yer, sürekli ölümden döner. tüm düşmanlarını mutlaka bir zeka oyunuyla alt ettiği gözlemlenebilir. bu çocuklara iyi bir mesaj (“kaba kuvvet çözüm değildir, okuyun adam olun!”) göndermek için mi yapılmıştır yoksa karaktere sevilebilirlik kazandırmak için mi bilinmez ama, onun gerçekçiliğine büyük katkıda bulunduğu su götürmez bir gerçek. ayrıca basit bir yumruk-tekme kombinasyonuyla düşmanlarını alt edemediği için diğer çizgi romanlardaki rutinin aksine, o düşmanlarını alt etmek için her seferinde orijinal bir yol bulmak zorundadır. bu da çizgi romanın daima taze kalmasını sağlayan öğelerden biridir.
süper kahramanlar amerika tekelinde olduklarından, olayların geçtikleri mekanlar çoğunlukla metropollerdir. piyasanın diğer dev çizgi roman şirketi dc comics karşısında marvel bu konuda bir adım öndedir. çünkü doğru bir tercih yapıp karakterlerini gotham, metropolis gibi hayal ürünü şehirlere değil, gerçek mekanlara konumlandırmışlardır. spider-man, new york’ta geçer. peter, queens’de yaşar. mekanların bildik yerler olması, anlatılan hikayelerin daha da etkileyici olmasında rol oynar. özgürlük heykeli’nin etrafında geçen bir savaş, wayne şirketi’nin civarındakinden daha çok heyecan verir elbette. bu yüzdendir ki “deep ımpact”, “the day after tommorow” gibi felaket filmlerinde hep amerika’yla sembolleşmiş özgürlük heykeli gibi mimari yapılar yok olur ilk önce. sinemadan çıkıp gidip gezebileceği bir mekanda gerçekleşen olaylar her zaman insanları daha fazla etkiler. bu yüzden filmler genelde, seyircilerini oluşturan toplumun yaşadığı bölgelerde geçer. türk filmleri türkiye ve almanya civarlarından uzaklaşamazken, uzak doğu sineması da kendi coğrafyasında hapis olmuştur. çizgi romanlarda da olayların gerçek bir mekanda geçmesi hem okuyucuların konsantrasyonu açısından, hem de onların uyarlamalarının yapılması açısından büyük kolaylık sağlar. batman filmlerinde gotham şehrinin “gerçeği” gibi yansıtılamadığından şikayet edilir hep. bu tabi komik bir yaklaşımdır, çünkü gotham onlarca çizer tarafından defalarca yeniden yaratılan hayali bir şehirdir. oysa new york tektir ve hiçbir fazladan uğraş vermeden, ayrı bir karakter olarak çizgi romanlara yedirilebilir. spider-man deyince kimin aklına yüksek new york gökdelenleri gelmez ki?
40 senedir piyasada olan bir kahramanın okur seviyesini her zaman aynı yükseklikte tutması beklenemez elbette. yıllar içerisinde ana spider-man dergisi “the amazing spider-man” bir kere bitip yeniden başladı. aynı ay içersinde “peter parker spider-man” ve “the spectecular spider-man” dergileri de okuyucularla buluştu. öyle bir dönem geldi ki, farklı maceraları anlatan ve zaman zaman birbiriyle kesişen 4-5 spider-man dergisi aynı anda piyasaya çıkmaya devam etti. 90’ların sonlarına yaklaştıkça bu karışıklık, marvel’ın karakterlerinin kontrolünü kaybettikleri kararını vermelerine sebep oldu. okurlar gittikçe azalıyordu, çünkü karman çorman maceraları düzenli olarak toplamak çok zorlaşmıştı. şirket önemli bir karar alarak yan dergileri bitirdi. “the amazing spider-man” ve “peter parker spider-man” yayın hayatına devam ederken, 2000’li yılların çocuklarını yakalamak hala mümkün olmamıştı. 40 yıl önce şekillenip kök salmış bir karakterin çizgi romanı yeni nesil tarafından yeterince ilgi görmüyordu. tv’de çizgi filmini izledikleri, playstation’da oyunlarını oynadıkları karakteri okumuyorlardı. ticari bir deha örneği gösteren marvel, “ultimate” serisini başlattı. “ultimate spider-man” de kahramanın köklerine dönüldü ve tarih yeniden yazılmaya başladı. tabii günümüze adapte edilerek. örneğin peter parker bilime aşık biri olmak yerine, bilgisayar dehası olarak çizilmeye başladı. böylece öyle büyük bir okuyucu kitlesi kazanıldı ki, diğer marvel karakterleri de “ultimate” evreninde yerlerini buldular. “ultimate spider-man” ve “ultimate x-men” hala en çok satan çizgi romanlar arasında.
spider-man gibi popülaritesi bu kadar fazla olan bir karakterin yakın zamana kadar sinemaya doğru düzgün aktarılamamış olmasının sebebi teknolojinin yetersizliği olarak gösterilebilir. daha çok televizyon dizileri ve animasyonlardan oluşan bir geçmişi var karakterin. bir-iki başarısız sinema filminin dışında sinemada boy göstermeyen bir kahraman spider-man. superman 1978’de, batman 1989’da başarılı olarak sinemaya uyarlanırken spider-man’in ses getiren bir yapıma konu olması 2002’yi buldu. çünkü az önce adı geçen karakterler görsel olarak basit efektler ve bir yeşil ekran kullanımıyla rahatlıkla perdeye aktarılabilirken, spider-man gibi bir karakterin zarafeti ve bünyesinde barındırdığı güçleri hakkını vererek yansıtabilmek için ileri bir bilgisayar teknolojisi gerekmektedir.