Medeniyetimizin Bir Kısmını Şaka Maka Kadın Hipergamisine Borçlu Olduğumuz Gerçeği

Kadınların en iyi erkeğe ulaşma güdüsü olarak tanımlayabileceğimiz bu anlayış, sandığınızdan daha derin bir mevzu. Önyargıyla yaklaşmayın, buyrun bir bakın.
Medeniyetimizin Bir Kısmını Şaka Maka Kadın Hipergamisine Borçlu Olduğumuz Gerçeği
Fifty Shades of Grey (2015)

hipergami, redpillci olmamakla beraber asla inkâr edemeyeceğim gerçek

aslına bakarsanız kadın hipergamisinin normal ve doğal karşılanması gerekiyor. erkekler olarak bunu yadırgamamız ve karşısında durmamız oldukça garip hatta saçma. çünkü eğer siz bugün bu satırları okuyabiliyorsanız bunu kısmen de olsa kadın hipergamisine borçlusunuz.

çoğunuz sağlıklı doğdunuz, barınma ve beslenme sorununuz olmadı, uygun koşullarda büyüdünüz (en azından sokakta veya kırsalda aç susuz kalmadınız), ebeveynleriniz tarafından büyütüldünüz, bugün öz bakımınızı yapabiliyorsunuz, çalışabiliyor ve hayatta kalacak kadar para kazanabiliyorsunuz, insanlarla iletişim kurabiliyorsunuz… bu meziyetleri babanızdan ve annenizden aldığınız temiz, sağlıklı, güçlü genlere borçlusunuz. kadın seçici olmasa ve bazı erkekleri elemine etmese çoğumuz bugün var olmayacak ya da sağlıksız olacaktık. gerçek budur.

medeniyetle ve insan biyolojisiyle çatışan dogmatik inançların öncesine, yani çok değil birkaç bin yıl öncesine gidecek olursanız, ilkel kadın atalarınızın eş seçiminde oldukça seçici ve dikkatli olduğunu görürsünüz. ortadoğu öğretileri veya o kaynaktan beslenen gelenekler kadınların elinden seçme hakkını almadan önce durum böyleydi. şimdi geleneksel toplumlarda o görevi, kadınlar yerine onların aileleri yerine getiriyor bazen kadına telkin ediyor. “damadın evi var mı, arabası var mı, maaşı iyi mi, yakışıklı mı( sağlıklı mı)” gibi soruları hatırlayın.

bakmayın, bugün herkes evlenmek ve çocuk yapmak zorundaymış gibi çarpık bir toplumsal anlayış var ancak bilimsel verilerle sabittir ki (araştırmayı bulursam eklerim) bugüne kadar yaşamış insan erkeklerinin en az üçte biri genlerini sonraki nesle aktaramamış. yani çocuk sahibi olamamış yani bir kadın tarafından tercih edilmemiş.

korunma yöntemlerinin oldukça yeni bir buluş olduğunu göz önünde bulundurursak bugüne kadar yaşamış erkeklerin yarısına yakının hiç seks yapmadığını rahatlıkla ileri sürebiliriz. buna karşılık bir erkeğin birden fazla kadınla birlikte olduğu, üstelik bu durumun kadınların rızası dahilinde gerçekleştiği yine kesin olarak bilinmektedir.

bu demek oluyor ki, geçmişte yaşamış kadınların bir bölümü sağlıklı bir erkekten sağlıklı genleri almak, doğacak çocukların iyi koşullarda yaşamasını temin etmek ve dolayısıyla türün devamlılığını sağlamak uğruna bir erkeğin ikinci, üçüncü ve dördüncüsü olmakta bir sakınca görmemiştir. işte bizi var eden bu seçicilik, en iyi erkeğe yönelme ve onun genleriyle onun himayesinde üreme dürtüsüdür.

medeniyet ve modern hukuk kağıt üstünde çok eşliliği men etse de uygulamada kadın hipergamisinin ısrarla ve inatla sürdüğünü görüyoruz. varlıklı ve güçlü erkeklerin eşlerini aldatması buna karşılık kadınların evliliği bitirmemesi ya da bmw f30 sahibi zengin çocuğun aynı anda 8-10 kadınla flörtleşecek imkanı bulması ama maddi imkanları yetersiz olan gencin tek bir kadına dahi ulaşamaması basit birer örnek.

evet kadın hipergamisi her şeye rağmen sürüyor ve bu kesinlikle iyi bir şey

kadınlar tarafından tercih edilen erkek olmak için daha kaslı, daha sağlıklı, daha bakımlı, daha paralı olmaya çalıştığımızı inkar eden erkek var mı? kadınlar bizi en iyi versiyonumuza ulaşmamız için teşvik ediyor. onlara ulaşmak veya en azından birini kesin olarak elde etmek için çalışmamız gerekiyor. bu durum hem bizi hem insanlığı ileri götürüyor. sonuçta kadın seçiciliği, güçlü erkekleri ve sağlıklı nesilleri ortaya çıkartıyor.

burada sağlık ve güç kavramlarını etik, estetik, hukuki ya da modern bir takım kaygılarla değerlendirmeyin. aslolan biyolojimiz ve türün devamlılığıdır, kadın hipergamisi bununla ilgilidir. güç senin için zekadır, başkası için fiziksel kuvvettir bir diğeri için paradır. ancak sonuçta doğacak çocukları hayatta tutmanı sağlayan her ne ise kadın bunu ister.

kadın hipergamisi kaybeden erkek için oldukça yıkıcıdır. ancak biyoloji duygularla ilgilenmez. hipergami duygularınızı önemsemez, hipergami fedakarlıklarınızı önemsemez, hipergami zaman zaman sevginizi önemsemez, gider ve en iyisini bulur. o yüzden biz erkeklerin hedefi daima en iyi olmak olmalıdır. en iyi olamayabilirsin ama bu yolun yolcusu olmak erkeğin mutluluğunun tek anahtarıdır. çünkü erkeğin doğası ondan erkek gibi erkek olmasını bekler.
kırılgan, her anlamda zayıf ve yetersiz bir erkeğin mutlu olması da mutlu etmesi de imkansızdır.

bazı eklemeler

ekşi sözlük'ten, yukarıdaki yazıma atılan mesajlara istinaden: insanlığın ilerleyişi ve erkeklerin kendini geliştirme motivasyonu elbette “yalnızca” kadınlara dayandırılamaz. yazdıklarımdan bu sonucu çıkarttıysanız okuduğunuzu anlamakla ilgili ciddi sorunlarınız var demektir veya düpedüz düşük zekalısınız. özür dilerim başka bir izahı yok. kadınlar; erkeklerin kendilerini zihinsel ve fiziksel olarak geliştirmesi ya da ekonomik durumlarını iyileştirmesi için sahip oldukları motivasyonlarından birdir. asla tüm ilerleyişi “kadını elde etme arzusu”nun bir sonucu olarak kabul edemeyiz. ben, bu sebeplerden biridir diyorum. bilmiyorum yeterince açıklayıcı oldu mu?

ulan erkeklerin böyle bir çaba içinde olmadığını nasıl savunabilirsiniz? erkeklerin çoğu daha fazla para kazanmak için çırpınıyor. kadınsız bir dünya’da erkeklerin parayı ve gücü bu kadar önemseyeceğini zannediyor musunuz?

ikinci husus, akla dayanan modern düşünce biçiminin ve çağdaş yaşamın 100 yıllık bir geçmişi yok. hatta bizim toplumumuzda 50 sene bile değil. iyice vurgulamak için rakamla yazıyorum.
evrimsel biyoloji bakımından 280 bin yıllık insanlık tarihi içinde 100 sene koca bir hiçtir. sıfırrr!

2024 yılında klimalı ofiste oturuyorsun ve motorlu taşıtları kullanabiliyorsun diye yüzbinlerce yıllık hatta milyonlarca yıllık genetik mirasın yok olduğunu mu sanıyorsun? plazma televizyon, ilkel dürtüleri körelten hızlanmış evrime sebebiyet verdi de haberimiz mi yok?
insanlar halen kararlarının çoğunu ilkel dürtüleriyle veriyor efendi.

50-60 senede senin genetiğin değişir mi? insanlar dürtülerini kontrol emiş de, mağara dönemi geri de kalmış da falan filan. mağara insanından görüntü olarak değil, davranış ve düşünme metodolojisi bakımından ayrılan insan sayısı %10 bile değildir.

işinize bakınız.